Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

25 Mayıs 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1961 Görüntülenme
Bu bölümü 45 Kişi beğendi.
Cilt 11

Savaş Sonrası - Kısım 2

Ejderhanın sağladığı tecrübe akışı beraberinde yetenek puanı da getirmişti. Ve tabii ki, her zamanki gibi hemen bir kısmını Analize yatırdım. Aktarılan çok fazla yeni güç sayesinde yetenek sonunda maksimum seviyeye çıkmıştı.

 

Geriye bir miktar yetenek puanım kalmıştı, ama onları sonra kullanmak için saklamaya karar verdim. Hemen kullanmak boşa olur gibi gelmişti. Şu anki seviyelerine bakarak sadece bir ya da iki yeteneğimi maksimuma çıkarabilirdim, ve yeteneklerin kullanarak seviye atlaması da mümkün olduğundan, kendi kendilerine gelişmelerine izin vermenin sorun olmayacağını düşündüm. Bir yetenek seviye 8 ya da 9’a gelip de maksimuma çıkarmak için çok uğraşmam gerekeceği zaman kullanmayı düşünürüm.

 

Analizi son seviyeye getirmek iyi bir tercih olmuştu. Fazladan bilgi göstermeye başlamış ve hatta Lefi’nin karakter sayfasından daha çok şeyleri görebilmemi sağlamıştı.

 

***

Genel Bilgiler

İsim: Leficious

Irk: Antik Ejderha

Sınıf: Yüce Ejderha

Seviye: 987

HP: ???3?1??/???3?1??

MP: ?9???????/?9???????

Kuvvet: ????8?

Can: ?7????

Çeviklik: ???1??

Büyü: ??4????

Maharet: ????0

Şans: ???

 

Unvanlar

Yüce Ejderha

İblis Lordunun Eşi

***

 

Öff, kimi kandırıyorum? Öncekinden hiç de farklı değil. Seviye 10 yeteneğin bana sağladığı en önemli bilgi, Lefi’nin her bir statının kaç basamaklı olduğunu görmemi sağlamasıydı. Mana havuzu yaklaşık on milyonlar seviyesindeydi, can havuzu ise bir kat düşük seviyedeydi. Öyle saçma derecelerde yüksek sayılardı ki bunlar, ölümsüz olmasının normal olduğunu hissettim. Kimsenin ona bir çentik bile atabileceğini sanmıyordum.

 

Diğer temel statları da aynı seviyede inanılmazdı. Diğer her şey yüz binler seviyesindeyken, mahareti on binlerdeydi ve büyüsü milyonlardaydı. Cidden mi? Vay anasını be, bayağı şişkin sayılar bunlar.

 

Lefi’nin nefret edilenler diyarında olduğu hakkında bir şüphem yoktu, ve yanında durarak ben de o diyara girmiş oluyordum. Pekala, sanırım daha sıkı çalışıp elimden gelen en kısa zamanda kendimi bir tür hilkat garibesine çevirmem gerekiyordu. Demek istediğim, dünyanın sonunu getirecek bir nefret objesine dönüşmek, tam da bir iblis lordunun yapacağı şeydir, değil mi?

 

Lefi’nin statları aşağı yukarı beklendiği gibi çıksa da, yetenek açısından aynı şeyler söylenemezdi. Yüzün üstünde yeteneği olmasını bekliyordum, ama sadece birkaç düzineye sahip olduğu ortaya çıkmıştı. Ah, anladım. Her şeyden biraz koyup, hiç kullanmayacağın bir sürü şeye sahip olmaktansa, birkaç yetenekte özelleşip, ustalaşmak daha iyi olduğu için böyle olmalı. Gerçi, şu anda hepsini göremiyor olmamdan da kaynaklanıyor olabilir. Yazılar hala bozuk sonuçta.

 

Aynı şekilde, Lefi’nin iki tanesi dışında diğer bütün ünvanları okunamaz haldeydi, ve bunlardan da biri yeni gelmişti. Açıklaması da şu şekilde:

 

***

İblis Lordunun Eşi Yuki ismindeki iblis lordunu damadı olarak seçmiş geline verilen bir ünvan. Bu dünyada yaşayan hiç kimse, Yüce Ejderha’nın kendine bir eş bulabileceğini asla hayal edemezdi.

***

 

“...”

 

Neyse, devam edelim. Yüce Ejderha ve İblis Lordunun Eşi ünvanlarının görünüy olmasının tek sebebinin, Lefi’nin onları bilerek görünür yaptığından şüpheleniyordum. Demek insanların bilmesini istiyor. Off, dostum kızarıyorum. Gerçekten hissedebiliyorum. Bir şey diyeyim mi, bunu düşünmeyi bırakacağım ve devam edeceğim.

 

Her ne kadar zindana döndükten sonra bayılsam da, Lefi ne olduğunu diğerlerine tam olarak açıklamamıştı. Bu yüzden, zindan sakinlerine olanları ancak ertesi gün uyandığımda anlatabilmiştim. Hem dövüşü hem de Lefi’yle bir ilişkiye başladığımızı herkese söylemiştim.

 

Herkes haberleri duyunca çok sevinmişti. Hizmetçiler hemen kızların yapacağı şekilde bağırmış, küçük kızların her biri onların da gelin olmak istediğini söylemişti. Bunu Illuna, Shii ve heyula kızlardan beklediğim için, bu tepkiye pek şaşırmamıştım. Ama diğer yandan, Enne’in de, her zamanki utangaç haline rağmen aynı şeyi istemesini hiç beklemiyordum. Peki, telefonu yerine koy ve FBI’ı aramaya çalışmayı kes. Sadece söylüyorum, aslında onları geri çevirdim.

 

Benden bu kadar hoşlandıkları için çok memnundum tabii ki, ama Lefi’nin bana gülümseme şekli, onların huyuna gitmemi affetmeyeceğini söylüyordu. Sonuç olarak, hepsine yaşlanana kadar beklemelerini söyleyerek konuyu kapatmaya çalıştım. Of dostum, eminim bu olay birkaç yıl sonra dönüp dolaşıp başıma bela olacak. Bundan eminim. Ama yani, başka ne diyebilirdim ki? Ahahaha… hahaha… haha… Yardım edin. [1]

 

Lefi’yle olan ilişkimin değişmesi, zindanın da hemen fark ettiği bir şeydi. Artık onu ailemin bir parçası olarak görmeye başlamıştı, yani bu onun sayesinde kazandığım DP’nin kaybolması anlamına geliyordu. Bayağı DP getirdiğinden, bu değişiklik cüzdanımda sağlam bir delik açmıştı. Yine de bu, çok fazla istediğim kapsamlı paketle gelen bir şey olduğundan, ciddi bir şekilde şikayet etmiyordum. Artık DP kazandırmıyor olması, aile olduğumuz gerçeğini fark etmemi sağlayınca can evimden vurulmuştum. Ah, süper. Yine kızarıyorum. Ve aptal gibi de sırıtıyorum. Her neyse, Lefi’nin DP getirirken geçirdiğim zamanı bir oyunun bonus bölümü gibi bir şey olarak düşünebilirdim. Bilirsiniz, bedava ganimet gibi bir şey. Ayrıca, zindan artık çok büyük olduğundan, bayağı zenginiz diyebilirim.

 

“Hey patron. Hey patron.” Zindan hizmetçilerinden daha rahatsızlık verici olanı, pis pis sırıtarak tişörtümü çekiştirip duruyordu. Hala ayakta olan tek kişiler o, Leila ve bendim. Illuna ve Enne çoktan kucağımda uyumuşken, Shii tahta dayalı bir şekilde erkenden paydos etmişti. İşinde iyi olan Leila durumu hemen fark etmiş ve üç kızı yataklarına yatırmıştı.

 

“Ne oldu Lyuu?”

“Ne zamandır parmağındaki şeyle ilgili sana bir soru sormaya niyetim vardı patron. Bu düşündüğüm şey mi yoksa?” Analiz edildiğinde şu şekilde gözükecek, sol yüzük parmağımda olan aksesuarı gösterdi:

 

***

Nişan Yüzüğü

MP: 1002

Kalite: S+

Tanım: Yüce Ejderha Leficious tarafından uzun bir sürede yaratılmış bir yüzük.

 

***

 

Tasarımı, yaşlı amcanın şehrini ziyarete gittiğimizde Lefi’ye aldığım yüzüğe benziyordu; ortasından bir hat geçen ve haça benzeyen bir şekil oluşturan başka bir dik hat bulunan, basit gümüş bir yüzüktü. İki hattın birleştiği yere iliştirilmiş yeşil bir zümrüt vardı. Ona verdiğim yüzüğün aksine bu, gümüş yerine ejderha pulundan yapıldığı için, hissiyat olarak hiç de metal gibi hissettirmiyordu.

 

Analiz en üst seviyeye çıktığı için, ona kullandığı ham maddeleri tamamen görebiliyordum. Detay vermek gerekirse, Lefi’nin dişleri, Lefi’nin pulları ve bir büyülü taş vardı--kristallendirilmiş büyü enerjisinden yapılma bir taş. Bu üç malzemeden sonuncusunu nereden bulduğundan pek emin değildim ama yuvasındayken kendine, birkaç tane kendi dişinden ve pulundan aldığını gördüğümü hatırlıyorum. Bu yoksa, onca zaman bunu yapmayı planladığı anlamına mı geliyordu? Vay canına.

 

Lefi’nin yaratım sürecine yardım edecek bir yeteneği olmadığından, bunun yerine, manasını ham maddelere aktarıp formlarını değiştirmelerine zorlayarak yüzüğü yapmıştı. Büyülü taşı bir kenara bırakırsak, bunun mümkün olmasının tek sebebi, eskiden onun bir parçaları olmasıydı.

 

Lefi’nin dişleri ve pulları bu dünyanın sunabileceği en iyi materyaller olduğundan, yüzük saçma derecede yüksek S+ kaliteye sahip olmuştu. Kendine ait bir mana havuzunun olmasının yanında, içine büyü halkası işleyebileceğim birkaç yuvası bile vardı. Eşya, milli hazine seviyesinde bir şeydi. Prensin sahip olduğu yüzükte bile sadece tek yuva vardı.

 

Bana verdiği yüzükle, ona yoldan geçerken gördüğüm bir satıcıdan aldığım yüzüğün arasındaki farkı görmek, ona adil davranmadığımı hissetmeme neden olmuştu. Ona yeni bir şey yapmayı önermiştim, gerçekten özel bir iki etkisi olan bir şey, ama beni geri çevirmişti. Sahip olduğu yüzüğü zaten bayağı fazla sevmişti. Ah peki. Sanırım her zaman ona daha iyi bir şey, rastgele bir hediye falan alabilirdim. “Bir kıza birden fazla yüzük verilemez.” gibi bir kural da yok sonuçta.

 

“Ah? Bu mu? Evet, muhtemelen bu tam olarak düşündüğün şey.” dedim.  “Bunu Lefi’den aldım.”

“Vay canına patron, aferin sana! Ve Lefi de sana içinden gelenleri gösterdi ha?” Lyuu dirseğiyle beni arka arkaya dürterken pis pis sırıtıyordu. “Pekala patron, zampara biri olmak nasıl bir duygu?”

 

Davranışını sinir bozucu bulduğum için, yanaklarını yakaladım ve ikisini farklı yönlere doğru çekiştirmeye başladım.

 

“Aaahh! Yüzüm! Acıyor patron! Özür dilerim! Gerçekten üsğünüm, bıvak bevi avğık!” Hizmetçi birkaç tane bozuk kelime bağırmıştı. “G-gerçekten durman gerek patron! Yanaklarım kopuyor! Yüzümü parçalayacaksın!”

 

Gözleri yaşlarla kollarıma vurmaya başlayınca sonunda affettim ve onu salıverdim.

 

“Offf...” yanaklarına masaj yaparken inliyordu. “Çok kötüsün patron. Nasıl böyle bir şey yaparsın? Sanırım az kalsın benim gelin olma şansımı da yok ediyordun.”

“Evet, aynen öyle.” Gözlerimi devirmiştim. “Çünkü birinin yanaklarınla uğraşması seni bozar ve seni evlenilemeyecek kadar kötü biri yapar.”

“Hıhı, çünkü beni hasarlı bir mala çevirir.”

Yine gözlerimi devirmek istemiştim. Bilirsiniz, bazen bu kızın arsız ve ahlaksız davrandığını düşünüyorum, ama ardından, aslında tam bir salak olduğunu fark ediyorum her seferinde.

 

“Neden bana öyle bakıyorsun patron? Gergin ve ciddi göünüyorsun.”

“Yoo, önemli bir şey değil.” dedim. “Sadece senin ne kadar salak olduğunu düşünüyordum.”

“N-nasıl yani patron!? Bana dümdüz kötü laflar söylüyorsun!” Lyuu’nun çenesi, şaşkınlıktan ardına kadar açılmıştı.

“Yoo, pek değil. Bu hakaretten çok dürüst bir izlenimi aktarmak.”

“Bu daha da kötü!” diye bağırdı gücenmiş bir şekilde. “Bunu duyuyor musun Leila!? Patron benimle uğraşıp duruyor!”

“Üzgünüm Lyuu,” dedi iblis kız, “ama haklılık payı var.”

“Vay be! Leila bile bir hainmiş!? Size inanamıyorum!”

 

Lyuu ellerini gücenmiş bir şekilde havada savurdu.

 

“Neden bu kadar gürültü yapıyorsunuz?” Yataktan yeni kalkan Lefi gözlerini ovuşturuyordu. Kahkahalarımızın çıkardığı ses yüzünden uyanmış gibiydi. Üzerimde ya da yakınımda uyuya kalmış üç küçük kız gibi, Lefi de erken öğleden sonra şekerlemesi yapmıştı. Hatta, ilk yatağa giden oydu.

 

“Hadi ama Lyuu, biraz sessiz ol.” diye kışkırtarak hizmetçiyi azarladım. “Böyle yaparsan herkesi uyandıracaksın.”

“Ne demek istiyorsun patron!? Bu nasıl benim hatam olur!? Benimle dalga geçenler sizsiniz!” Lyuu hemen tekrar bağırmaya başlamıştı, ama Lefi’ye dönerken şikayetlerini umursamamıştım

“Günaydın Lefi.” dedim. “Biliyor musun, şimdi bir daha düşününce, uyumaya çok vakit harcıyorsun. Bunu nasıl başarıyorsun?”

“Enerjisizliğimi, girdiğim formun bir sonucu olarak düşünebilirsin.” dedi Lefi. “Enerjim biraz azalsa bile hareketsizlik isteğini artırıyor.”

“Hıhı... Biliyor musun, eğer bana ejderha formunda bile bütün gün uyuyup durduğunu söylememiş olsan sana inanırdım.

“...”

“Ve eminim bir şey söyleyememiş olman, haklı olduğumu söylemekle aynı şey.”

 

Tepkim sessizlikle karşılanmıştı. Lefi gözlerini kaçırdı ve bir şey söylemedi--yarım gülümsememe neden olan bir tepkiydi. Sorun değil Lefi, anlıyorum. Kurtuluş noktasının ötesine gidecek kadar, tamamen bozulmuş ve tembelleşmişsin.

 

Tepkimi gören gümüş saçlı bakire, boğazını temizlemek için öksürdü ve durmasına neden olan suçlamayı atlayıp, konuşmasına devam etti.

 

“Sanırım tekrar kısa bir uykuya yatmalıyım. Sorun olmayacaksa biraz sessiz olun.” dedi. “Hala tam olarak iyileşmediğini bildiğimden, senin de biraz dinlenmen hiç fena olmaz Yuki.”

 

Diğerlerinin aksine onun bileceğini anlamıştım.

 

Shii’nin sezisi, bana iyi olmadığımı söylediği kısım, tamamen doğruydu. Her ne kadar mükemmel derecede iyi olduğum tavrını takınmış olsam da, aslında kızların endişelenmemesi için kendimi iyiymiş gibi görünmeye zorluyordum. Hala bayağı uyuşuk hissediyordum. Vücudum hissizdi. Henüz tam kontrolü sağlayamamıştım. Bu his, fena bir soğuk algınlığı geçirirken hissettiğinize benzer bir histi.

 

Bu tabii ki anlaşılabilir bir şeydi. İnanılmaz seviyelerde hırpalanıp, iyileştiğim ve sonra tekrar hırpalandığım bir döngüden geçmiştim. Herhangi bir yan etki yaşamasaydım daha çok şaşardım.

 

“Peki, öyle olsun madem.” dedim. “Hey Leila, beni bir saat sonra uyandırır mısın?”

“Tabii efendim.”

“Teşekkürler.”

 

Hizmetçi cevap verdikten sonra yakınlardaki bir dinlenme noktasına doğru ilerledim. Özellikle, Lefi’nin en sevidiği yere gittim.

 

“Neden benim yatağıma girmeye çalışıyorsun?”

“Yani, benimkinin dolu olduğunu görebildiğinden eminim.” dedim omzumu silkerek. “Ve yanlarına kıvrılmaya çalışırken kızları uyandırırsam kötü hissederim.”

“O zaman, sanırım yapacak bir şey yok.” Lefi yanındaki boşluğa vurarak iç çekti. “Gel. Yanımda yatmana izin vereceğim.”

“Sağ ol Karıcığım.” dedim şikayetçi hizmetçiye dönmeden. “Eee ne var Lyuu? Neden boş boş bakıyorsun?”

“Bir sebebi yok patron, hiçbir sebebi yok...” dedi keyifsiz bir şekilde.

 

Ve işte, Beyinsiz Efendiyi hallettikten sonra her şey böyle değişmişti. Aslında tekrar düşününce, hiçbir şeyin değiştiğini düşünmüyorum.

Çevirmen Notu

[1] Bundan emin değilim ama yine de öyle düşünmek hoşuma gittiği için belirtmek istedim. Küvetin içinde oynayan küçük bir kızın olduğu bir video var. Kafasına kadar suyun içine gömülmüş bir şekilde böyle gülüp, sonunda sakin bir şekilde “help” dediği bir video. Ona gönderme olduğunu düşünüyorum ^^ 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Ker!m (339 puan) Üye
2020-05-25 14:39:20
Çeviri ve edit için teşekkürler.😁😁