Overlord

20 Ekim 2018
Çeviri: Kyuuseishu
Düzenleme: -
1828 Görüntülenme
Bu bölümü 14 Kişi beğendi.
Cilt 9

Bir Başka Savaş - 6

Köyün yan tarafından gelen şiddetli davul sesleri tüm savaş alanı boyunca yankılandı. Sesin kaynağına baktığı zaman gözleri fal taşı gibi açıldı. Yaklaşık beş bin kişilik güçlü bir birlik, müthiş uyumlu bir tempoyla ilerliyordu.

Köylüler de Prens Barbro da bunların Prens’in destek ekipleri olduğunu sanmıştı. Tek düşündükleri destek birliklerini kimin göndermiş olabileceğiydi. Ancak dikkatle bakınca herkesin fikri değişmişti.

Bu birlik goblinlerden oluşuyordu. “Goblin” olarak adlandırılan yarı insanlar normal insanlardan daha küçüktü ve nereden baksanız bir çocuk boyutundaydılar. Ancak yaydıkları aura onları olduklarından daha büyük gösteriyordu.

Bedenleri çelikten zırhlarla kaplıydı ve çok kullanılmış silahları ölüm ile parlıyordu. Bu ekipman gerçek savaşçılara yaraşır bir ekipmandı. Bunlar milis kuvvetleri değildi. Bu, profesyonel askerlerden oluşan bir orduydu.

“Tam zamanında! Hayatta kalan kim varsa yarın yokmuş gibi koşsun! Destek geldi! Destek ekipleri geldi! Onlara doğru koşun!”

Bu bağırış Jugem’e aitti.

Kim oldukları bir gizemdi. Düşman mı, müttefik mi, yoksa üçüncü bir taraf mı oldukları belirsizdi. Sırf aynı ırktan oldukları için onlara doğru koşmak pek de iyi bir fikir değildi. Asıl yapmaları gereken şey köye doğru koşmalarıydı.

Ancak Jugem onların müttefik olduğunu hissediyordu. Bir şekilde aynı efendiye hizmet ettiklerine dair bir histi bu. Onları hoş karşılayacaklarını düşünüyordu.

Carne Köyü’nden hayatta kalan herkes hiç kuşku duymadan goblin ordusuna doğru koşmaya başladı.

Attıkları her adımla etrafını çevirmiş askerler azalıyordu. Krallık’ın ordusu onları kovalaması gerektiğini bilse de bunu yapamadılar. Bu oldukça doğaldı çünkü böyle disiplinli bir orduya dikkatsizce yaklaşmak aptallık olurdu.

Köylülerin kaçmasına izin vermelerinin iki farklı sebebi daha vardı. İlki, ana kamptan düzene geçmek için geri çekilme emri verilmiş olmasıydı. İkincisi ise yeni gelen orduyla aynı ırktan olan kişileri kovalayarak misilleme yapmak istemiyor oluşlarıydı.

Jugem, goblinler ve diğerleri var gücüyle kaçıyordu. Jugem ve beraberindekiler rakip birliklerin arasındaki açıklıklardan geçiyor, geçtikleri gibi askerler bu açıklığı kapatıyordu. Çelik bir kapının aniden kapanması gibiydi.

Jugem yorgunluktan yere yığılmış olan dostlarına baktı. Zarar görmemiş bir kişi bile yoktu ve çoğu güvenli alana ulaşınca bayılmıştı. Jugem’in bile görüşü, etrafa bakındıkça puslanıyordu. Goblinlerin sayısı, gulyabanilerin sayısı ve köylülerin sayısı savaştan öncekine kıyasla azalmıştı.

“Sanırım kendimizi şanslı saymalıyız. Yarımızdan fazlası hayatta kaldı. Konaa!”

İyileştirme büyüsü kullanmayı bilen tek goblin olan Konaa’ya seslenmişti, fakat Konaa kafasını iki yana salladı. Savaş sırasında tüm manasını tüketmişti.

“O zaman ilk yardım bilen birileri…”

Jugem bağırmaya çalıştığı sırada elinde tüylü bir yelpaze tutan, sakallı, fit ve baş örtülü bir goblin ona doğru yaklaştı.

Jugem, adamın tavırlarından anlamıştı ki bu kişi goblin ordusunda önemli bir kişilikti.

“Hohoho, demek siz General Enri’nin maiyetinden birisiniz. Ben bu ordudan sorumlu kişi, Goblin Stratejisti’yim. Artık kimse size zarar vermez çünkü biz geldik. Lütfen dinlenin. Sağlık birliklerine kadar size eşlik edeceğiz.”

Goblin Stratejisti yelpazesini kaldırdı ve iri yarı birkaç goblin sedyelerle yanlarına koştu.

“Lütfen çabucak götürün onları. Biz buradayken birileri ölürse utanç duyarız.”

Yaralılar dikkatlice taşınmaya başlandı.

“Görünüşe göre siz de yaralısınız. Siz de sağlık birimine bir görünüp gelseniz iyi olur.”

“Hayır, özür dilerim ama önce sizden bir şey duymak istiyorum. O kadar da yaralı değilim şu an.”

Jugem’in sesine bir meydan okuma katmadığından emin olduktan sonra Goblin Stratejisti kafasını sallayarak konuşmaya başladı.

“Elbette, General Enri’nin maiyetinden daha azını da bekleyemezdim. Ne bilmek istersiniz? Hohoho, kendi canınızdan daha fazla endişelendiğiniz tek bir şey olabilir. General Enri şu an arka tarafta çadırların birinde. Sizi gördüğüne sevinecektir.”

“Öyle mi? Rahatladım.”

Jugem rahatlamanın etkisiyle kalbinin derinliklerinden bir nefes verdi. O kadar rahatlamıştı ki vücudundaki tüm kuvvetin uçup gittiğini hissetti. Ancak şu an bu durumu başkalarına gösteremezdi.

“O zaman oraya gideceğim. Grubumun sıradaki savaşa katılabileceğini de pek sanmıyorum.”

“Hohoho, biz yeni gelenlere kendimizi göstermek için fırsat tanıdığınız için teşekkür ederim.”

“Sorun değil. Biz büyüklerin görevi siz küçüklere fırsat vermektir.”

“Hohoho, o zaman büyüklerimiz için güzel bir şov sunalım. Pekala… Tek yapmamız gereken mutlak galibiyeti elde etmek. Ağır piyadelere ilerlemelerini söyleyin.”

 

***

 

“Ne oluyor böyle? Tam da işlerini bitiyorduk! Siktir!”

Barbaro gözlerini fal taşı gibi açtı ve tüm işleri mahveden davetsiz misafirlere baktı.

Hiçbir şey planladığı gibi gitmiyordu. Neden böyle küçücük bir köyde bir goblin ordusuyla karşı karşıya gelmişti? Sinirden saçını başını yolmamak için kendini zor tutuyordu.

Karşı taraf İmparatorluk ordusu olsaydı çoktan memnuniyetle savaş emrini vermiş olurdu. Ancak karşılarında goblinler vardı. Kazansalar bile başarılarını kim taktir edecekti ki?

“Prensim, lütfen geri çekilme emri verin.”

Nefret dolu bakışlarını geri çekilme emri isteyen şövalyeye çevirdi. Neden burada büyük bir goblin ordusunun olduğunu bilmiyordu fakat doğru dürüst bir bilgi edinmiş olsalardı geri çekilme emri verirdi.

Ancak kuyruğunu kıstırıp kaçarsa da “Goblinlerden Kaçan Prens” lakabını alacağını hayal edebiliyordu.

Eğer kaybederse de “Goblinlere Kaybeden Prens” lakabını alacaktı. Dedikoduya aç soylular bunu kulaktan kulağa taşıyacak ve tüm Krallık’In bundan haberi olacaktı. Burada olmayanlar goblinlerin ne kadar güçlü olduğunu umursamayacaktı. Onların önemseyeceği tek şey bu dedikodunun ne kadar güzel olacağıydı.

Barbro onunla dalga geçecek olan soyluları düşününce sessizce küfretti.

“Öyle bir emir falan vermeyeceğim. Savaşın.”

“Prensim! Lütfen ekipmanlarının ve formasyonlarının ne kadar kusursuz olduğuna bir bakın. Önceki goblinleri geride bırakan seçkin birlikler olmalı bunlar. Bizimki gibi devşirmelerden oluşan orduya karşı galibiyetleri kesin olur. Lütfen geri çekilme emri verin!”

Barbro da bunu çok iyi biliyordu. Bunu söylemek istemese bile savaşmak dışında onurunu koruyabileceği başka bir yol yoktu. Goblin ordusunun sadece görünüşten ibaret olmasını umdu.

“Seni aptal! Böylesine bir orduyu görmezden gelmenin ne kadar tehlikeli olabileceğini anlayamıyor musun? Şu anda Krallık’ın ordusu Katze Ovası’na doğru gidiyor. Savunmasızken E-Rantel’e saldırırlarsa ne olur sence?

“Ö-Özür dilerim.”

Yapabilecekleri tek şey onlarla çatışmaya girmekti. Ve eğer cidden göründükleri kadar güçlülerse de geri çekilirlerdi. Asıl hedefi İmparatorluk ile savaşmaktı ve burada vereceği kayıplar hoş olmayacaktı. En azından bu kadarını düşünebilecek kadar sakindi.

Goblinler harekete geçmeye başladığında askerler Barbro’nun önünde dizilimlerini tamamlamıştı.

Düşman klasik bir formasyon olan üç düz sıra halinde ilerliyordu.

Onların aksine Kraliyet Ordusu turna kanadı formasyonundaydı. Daha sıkı bir formasyonda ilerlememelerinin sebebi süvarilerin hareket kabiliyetini olabildiğince artırmaktı. Ayrıca düşman formasyonu etrafının çevrilmesine oldukça uygundu.

Goblinlerin ön hatlarında tüm vücutlarını kapatacak kadar büyük olan kalkanlar taşıyan ağır piyadeler vardı. Sabit bir şekilde yürüyüşleri Kraliyet Ordusu’na bir duvarın hızla onlara doğru gelmesi hissiyatını veriyordu. Barbro dizginlerini daha sıkı tutuğunda ellerindeki terden dolayı rahatsızlık duydu.

Mızrak kullanan devşirme askerler ve karşı tarafın ağır piyadeleri çarpıştı. Piyadelerin hedefi süvariler düşmanı çevrelerken düşmanı oyalamaktı.

İki taraf da birbirine girdi.

Barbro goblinlerin bağırışlarını net bir şekilde duyabiliyordu.

“Biz Ekselansları General Enri’nin Ağır Goblin Piyade Birliği’yiz! Bunun gibi bir şeyin bizi durduracağını sanmayın!”

General Enri’nin kim olduğunu merak bile edemeden Krallık askerlerinden gelen sesler dikkatini çekti.

Devşirmeler kalkan duvarı tarafından geri püskürtülüyordu. Doğal olarak da önde kalan askerler arka taraftakilerin gelmesiyle arada sıkışıyordu ve formasyon gitgide dağılmaya başlamıştı. İki kanattaki süvariler de şaşırmıştı ve hareketlerini değiştirdiler. Sağ kanat daha hızlı davranmıştı, böylece goblin ordusunu çevrelemeyi denediler. Ancak gümüş renkte parıldayan, gümüş kurtlara binen goblin süvarileri onları karşıladı.

“Ekselansları General Enri’nin Goblin Paladin Ekibi! Sadakatimiz General Enri’ye aittir!”

Sol kanata saldıranlar ise kurtlara benzeyen yaratıklara binmiş goblinlerdi. Başlarında kanatlı bir kurt vardı. Kanatlı kurdun üstündeki goblin bağırdı ve sesi Barbro’nun kulaklarına kadar gitti.

“Ekselansları General Enri’nin Goblin Yaratık Süvarileri Ekibi sizi avlamaya geliyor!”

Süvari savaşının kaosu içinde ok sesleri duyuluyordu. Barbro dikkatli baktığında sayısız okun ordusu üstüne yağdığını gördü. Bunları kimin ateşlediğine bakmak için daha da yakından baktı.

Düşmanın ikinci sırasında büyük yaylar taşıyan ve kırmızı kıyafetler giyen goblinler vardı. Bedenlerinin sağ ve sol tarafı eşit görünmüyordu ve her adımlarında topallıyorlardı. Aralarında daha büyük bir yay tutan goblin ağzını açtı ve bağırdı.

“Ekselansları General Enri’nin Goblin Okçu Birliği! Bizden kaçabileceğinizi sanmayın!”

Düşmanın menzilli saldırıları bu kadarla sınırlı değildi. Üçüncü sıradan sayısız büyü atıldı ve karşı ordunun formasyonunun tam ortalarında patlamaya başladı. Her patlamayla kızıl alevler savaş alanında filizlendi ve havaya fidanlar gibi uzadı. Devşirme askerler durmayan patlamaların etkisiyle sağa sola savruluyordu.

Bu büyüleri kullananların suratlarını gizleyen kukuletalar takıyordu. Ellerinde gizemli bir ışık ile parlayan değnekler tutuyorlardı. En önde duranları kukuletasını geriye attı ve buruşuk suratını ortaya çıkardı.

“Ekselansları General Enri’nin Goblin Büyü Destek Ekibi. Bilin ki biz sadece destek değil, saldırı büyüleri de kullanabiliriz!”

Büyü kullanan tek ekip onlar da değildi. Büyü Destek Ekibi’nin kıyafetleri birbirinin neredeyse aynısıydı. Ancak aralarında beş kişi kadar kararlı ifadeyle duran başkaları da vardı. Yüzünde alaycı bir ifade olan en öndeki goblin bağırdı.

“Ekselansları General Enri’nin Goblin Büyü Bombardıman Ekibi! Alan etkili büyülerde etkiliyiz ve en iyi saldırı kabiliyeti olan ekip olarak kendimizle gurur duyuyoruz!”

“Majesteleri!”

Şövalyelerden biri Barbro’ya döndü. Adamın umutsuz yüzünden ne diyeceğini anlayabiliyordu. Eğer büyü kullanıcıları varsa karşı tarafın kapasitesi beklediklerinden çok daha fazlaydı.

“Onları daha fazla tutamayız! Bu imkansız! Düşmanın buraya da erişmesi an meselesi! Lütfen geri çekilme emri verin!”

Barbro geri çekilmek ile çekilmemek arasında kalmıştı. Herkesin savaşmasını emretmiş olsa bile onu şu ana kadar takip etmiş olan soylular kuyruklarını sıkıştırıp kaçacaktı. Onların kalıp savaşmasını emretmek ileride birçok soyluyu kendine düşman etmek demekti.

“Peki. İlk olarak Baron’a geri çekilme emri ver.”

İlk kaçanlardan olmak istiyordu fakat bu onun itibarını oldukça zedelerdi ve adı korkağa çıkardı. Bu unvanı Baron’a verecekti.

“Anlaşıldı!”

Şövalye astlarından birine emir verdiği sırada…

“Nereye gittiğini sanıyorsun?”

Yan tarafından gelen sesi duyunca Barbro hayatında ilk defa tehlike hissini hissetmişti.

Prens’in maiyeti kılıçlarını çekti ve sesin kaynağını aramak için etrafa bakındı. Gölgelerin içinden birden siyah kıyafetli figürler çıkmıştı. Yüzleri maskeliydi fakat gözleri keskin bir şekilde parlıyordu.

“Ekselansları General Enri’nin Goblin Suikast Birliği. Kendimizi size göstermemizin sebebi bunun sizin son anlarınız olması”

Ve bir kişi daha çıkageldi.

Onları takip eden kişi kırımızı bir başlık ve çelik botlar giyiyor; ölümün somutlaşmış haline benzeyen uzun bir orak taşıyordu.

“Ekselansları General Enri’nin Goblin Koruması, Kırmızı Başlıklıların on üç üyesinden biri. Sanırım gösteri yapmak için zamanım yok.”

“Prens’i koruyun! Geri çekilin!”

“Çok geç.”

Gölgeler hareket etti. Barbro’nun görebildiği tek şey buydu.

Şövalyenin kafası gövdesinden ayrıldı ve boğazından çıkan kanlar bir fıskiyeden çıkan su gibi gibi havaya sıçradı.

Barbro’nun beyni olanları idrak etmeye başladığı anda Barbro atını dehledi ve dört nala koşturmaya başladı. Doğru dürüst geri çekilme emri vermeyi düşünmeye zamanı yoktu. Bu bir ölüm kalım durumuydu.

Kaçarken arkasından bir ses duydu: “Ekselansları General Enri’nin Goblin Müzisyen Ekibi!” Bu sesi goblin davullarının gürültüsü takip etti.

“Gitmesine izin vermeli miyiz cidden?”

“Stratejist’in emirleri böyle. Prensi öldürürsek savaşın son ana kadar bitmeyeceğini söyledi.”

“Hıh. Sanırım öyle. Eğer General Enri ölmüş olsaydı ben de kanımın son damlasına kadar savaşırdım. Stratejist’ten beklediği gibi birkaç adım ötesini görebiliyor. Askerleri de bu yüzden mi infaz etmeyeceğiz?”

“Evet. Prens ile şehre geri dönmeliler. Tatminsizliğini anlıyorum. Ben de öyle hissediyorum. General Enri’nin köyüne saldırdıkları için onlardan intikam almak istiyorum. Pekala Kırmızı Başlıklı-san, haydi şu cesetlerin icabına bakalım.”

“Pekala. Liderimizin maiyetinde savaşıp ölen cesur askerlerin cesetlerini de alalım.”

 

 

 

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Jester (1457 puan) Üye
2021-08-31 12:32:49
Ceviri icin tesekkurler
Devilman (2387 puan) Üye
2021-01-31 06:37:41
Aga b enri küçük ainz mi oldun sen hani bakalım nerede senin askerlerin ay canım. Lsmslösl
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-01-19 22:37:49
Çeviri için teşekkürler
ozant40 (42 puan) Üye
2020-09-23 20:34:20
Güzel bölümdü sagolasin ağam. Hala şartları merak ediyorum
ARS (1843 puan) Üye
2020-08-05 00:45:40
Bölüm için teşekkürler. Ve minik Ainz durumu.
Vampire (369 puan) Üye
2019-02-02 16:17:31
Güzel bölümdü teşekkürler
Çolakpiyanist (22 puan) Üye
2018-12-02 22:29:07
Elinize Sağlık