Beyazın Karanlığı
Bitiş: Eski bir düşman
Algan, görevinin sonucunda rapor vermek için Çevrim
imparatorluğunun başkentine, Far-Sania’ya geri dönmüştü. Lakin raporu, altında
çalıştığı kukla imparatora değil, bu ülkeyi gölgelerden yöneten kişiye vermesi
gerekiyordu, İzgi Tümzat’a…
Pek az kişi onun ismini biliyor, doğrudan altında çalışan
askerler haricinde ise yalnızca birkaç kişi onunla görüşebiliyordu. Bu,
Algın’ın da onu ilk kez görüşü olacaktı. Görevini aldığı zaman bile onunla
değil yalnızca astının astı ile görüşebilmişti. Lakin bu sefer doğrudan
huzuruna çıkacaktı. Bu yüzden şehrin metrelerce alında bulunan buluşma yerine
doğru ilerliyordu. Bu yüzden bu kadar gerilmişti…
Sonunda peşindeki asker grubu ve bulduğu hazine ile kapının
önüne varmıştı. Bu hazineyi İzgi’ye hediye etmeyi planlıyordu. Asıl görevinde
başarısız olsa bile getirdiği hediye ile bir sorun olmamalıydı. En azından
bütün umudu bu yöndeydi.
Algan, ileriye doğru adımını attığında, mızraklarını
çaprazlamış olan iki muhafız ayrılıp çift kapılı kapıyı açtılar. Kapı ağır bir
şekilde açılırken, kendisinden 30 metre kadar uzaktaki İzgi, tehditkâr
bakışlarla kendisini süzüyordu. Algan her ne kadar bu bakışlardan korkuyor olsa
da tereddüt etmeden ilerlemeyi sürdürdü ve birkaç metre önüne kadar gelip diz
çöktü. “Sadık kulunuz Algan görevinden dönmüştür…”
“Görebiliyorum. Aynı yanında Rene’nin olmadığını
görebildiğim gibi.”
“Bu…” Algan ilk başta mazeretlerini sıralayacak olsa da
kendine hâkim oldu. Karşısındaki kadın böylesi boş şeylerle ikna edilemezdi.
Elindeki tek kozu erkenden oynamak zorundaydı. “Haklısınız… Fakat kara ejderi
ele geçirememiş olsak da elimiz tamamen boş gelmedik.” Avcunu sağına doğru açtığında
yanındaki muhafızlardan birisi eline ipi uzattı. Algan da hazinesinin bağlı
olduğu ipe asılarak öne çıkmasını sağladı.
“Khii!” Hayatta kalması için son şansı ciyakladığında Algan
ecel terleri döküyordu. Ayakları ve gözleri bağlı olduğundan takılmış ve yere
düşmüştü. Fakat bu hediyenin kellesini kurtaracağından emindi! Bu bile
kurtaramazsa hiçbir şey kurtaramazdı!
Lakin Algan’ın bütün inancına rağmen İzgi bundan hiç
etkilenmemiş gibi duruyordu. “Bu mu yani? Ben sana Rene’yi getirmeni
emretmişken küçük bir kız çocuğu mu getirdin?!”
Algan korkuyla titrese de kendini toparlamaya çalıştı “B-bu
yalnızca bir k-kız çocuğu değil! Lütfen daha dikkatli bakınız!” Sözleri her ne
kadar küstahlık gibi görünse de İzgi bir anlığına duraksayarak kıza odaklandı.
İçlerine büyü gücünü gönderdiğinde mavi gözleri bir elmas gibi ışıldamıştı.
Bunu yaptığı anda da ağzı şaşkınlıkla aralandı.
İzgi bir süre önündeki kızı incelemeye devam ettikten sonra
gülümsedi. “Aferin… Gerçekten de güzel bir şey getirmişsin…”
Bu, Algan’a karşı göstermiş olduğu ilk ve tek memnuniyet
ifadesiydi. Lakin bu bile Algan’ın kalbinde bir şeylerin kıpırdamasına sebep
olmuştu. Karşısındaki kadın her ne kadar korkutucu olsa da güzelliği su
götürmez bir gerçekti. Sapsarı saçları ve gök mavisi gözleri ile bu hafif
tebessüm birleşince insanı mest eden bir tablo ortaya çıkmıştı.
Fakat Algan çok uzun süre bön bön bakmış olacak ki İzgi
aniden gözlerini kızdan ayırarak kendisine çevirdi. “Bir şey mi oldu?”
“Hayır… Yalnızca, hizmetim sizi memnun edebildiği için onur
duydum…” Algan bariz bir şekilde yalan söylerken kalp atışlarının hızlandığını
hissedebiliyordu.
“Hizmetin, Rene ile birlikte gelmiş olsaydın beni memnun
edebilirdi.” Dedi İzgi temkinli bir şekilde. “Ama bu da çok kötü değil…
Böylesine yoğun büyü gücüne sahip bir çocuğu bulabilmen… Belki de diğerleri
kadar işe yaramaz değilsindir…”
İzgi’nin diğerlerinden kastı, Aglan’dan önce Rene’yi
yakalamaya çalışan kişilerdi. Her biri başarısız olduğunda idam
edildiklerinden, görev sırası kendisine geldiğinde ölümünün neredeyse kesin
olduğunu sanmıştı. ‘Sanırım bir şekilde hayatta kaldım…’ böyle düşünmesine rağmen
kara ejderi kovalama görevinin bir başkasına verilmesini tercih ederdi. Tabi
bir tercih hakkı bulunsaydı…
İzgi bir süre daha kıza bakmayı sürdürdükten sonra tam
ağzını açmıştı ki kız, cılız bir sesle konuştu. “Lütfen… Be… be… Beni…”
‘Nolursun o lanet olası sesini kes!’ Algan bağırmak istiyor
olsa bile İzgi’nin karşısında böyle bir şey yapamazdı.
“Şşşşş…” İzgi nazik bir gülümseme ile kızın önüne kadar
geldi ve diz çöküp parmağını dudağına koydu. Fakat gözleri bağlı olan kız
irkilerek kaçmaya çalıştı ve arkasında duran askere çarpıp yüz üstü yere düştü.
“B-ben h-iç! Hiçbir şey…” Kız daha fazla konuşmadan yerde
kıvrıldı ve sessizce ağlamaya başladı. Bununla birlikte İzgi’nin yüzündeki
gülümseme silinmişti. Sanki kızın ağlamsını onu sinirlendirmişti.
‘Tanrım… Lütfen bu aptal kız yüzünden canımdan olmayayım!’
“Bu çocuğu ilk vaftize gönderin.” Lakin İzgi yüz ifadesinin
aksine oldukça sakin bir tonda konuşarak yanındaki askere bir emir verdi. Asker
de hemen başını salladı ve ileri çıkarak kızın bağlı olduğu ipleri Algan’ın
elinden aldı. Daha sonra da tek bir kelime etmeden kızı sürükleyerek dışarıya
çıktı.
Aslında Algan kız için birazcık üzülüyordu lakin kendi
hayatını kurtarması için onu feda etmek gözünde küçük bir bedeldi. Kara ejder
ve Kama’yı elinden kaçırdıktan sonra aklına gelen ilk plan kaçmaktı. Lakin
İzgi’nin elinden kaçamayacağını bildiği için hemen bu plandan vaz geçmişti. Pes
etmiş bir şekilde ölümüne giderken hayat onu bu hazine ile ödüllendirmişti.
Sırf bir çocuk olduğu için ona acıyacak değildi!
“Şimdi…” İzgi’nin konuşması, Algan’ı irkiltmişti. Kadın
tekrar tahtına oturmuş ve kibirli bir tavırla parmaklarını önünde kenetlemişti.
“Bana o kız hakkında bildiğin her şeyi anlat.”
‘Kara ejderin nasıl kaçtığı hakkında değil de kızın hakkında mı
konuşmak istiyor?!’ Algan buna şaşırmış olsa da emri tekrarlatmadan
konuşmaya başladı. “Onu, kara ejderle karşılaştığımız yerin yakınlarında
bulduk. Bu yüzden bir bağlantısı olabileceğini düşündük. Küçük bir kulübede
babasıyla birlikte yaşıyordu…”
“Adı?” İzgi, ilgiyle öne eğilirken sormuştu.
Algan ilk başta cevap vermek istemedi. İsimlerin güçlerinin
olduğunun bilincindeydi ve kız önemli bir kişiyse bu bilgiyi elinde tutmak
istiyordu. Hatta belki bunun için yalan söyleyebilirdi bile. Lakin gözleri,
İzgi’nin tehlike saçan bakışları ile kesiştiği anda bütün idaresi yok olmuştu. Ayrıca
kızın kendisi bile bu bilgiyi hiç diretmeden onlara vermişti. Yani, İzgi
doğrudan kıza sorsa da bu bilgiyi öğrenebilirdi.
‘Yalnızca bir isim.’ Diye düşündü Algan korkuyla. Onun
hayatından daha değerli değildi sonuçta. Bu düşünce ile de kızın ismini
söyledi.
“Börte…”
1. Kısmın sonu ve bir süreliğine ara :)