Big Game
İçten Bir Üzülme
Bölüm 5
''Neeee! Ama bu kadar, şanssızlık da olmaz yaa.''
Zihninde beliren anılara karşılık isyan etmesi çok doğaldı. Ona oyun tarafından iyi şeyler verilmemişti. Yada o öyle sanıyordu.
Bir insandı, ismi Adılgard olan on beş yaşında bedensel gelişimi henüz tamamlanmamış bir çocuktu.
Ailesi fakirdi. Ailesinin fakir olması yetmezmiş gibi en fakir krallığın, en fakir kentinde yaşıyordu. (Kısa bilgiler serisi. En fakir köy de mevcut.)
Babası çoban annesi ise bir çiftçiydi. Bunların dışında beş erkek kardeşi daha vardı. Belkide şükretmeliydi bu beş erkek kardeşininde abisiydi.
Bulunduğu kentin en kötü tarafı sadece fakir bir kent olması değildi, kenti yöneten derebeyi beceriksizin teki olmasıydı. Hiç bir maceracı bu kente adımını atmıyordu belki de kentin farkında bile değillerdi.
Kentte derebeyin kendisini koruyan iki muhafızı dışında. Başka savaşla alakası olan kimse bulunmuyor. Bu sebeble her kış goblinlerin saldırısının uğrak yeri haline gelmiştir. Eğer o kış kent sakinlerinin şanşları yaver giderse, goblinler sadece ekinleri yağmalamayla yetiniyorlar, sonrada kimseye zarar vermeden dönüyorlardı. Ama her kış bu denli şanşlı olunamazdı. Bazı şeyler gerçektir ve gerçekler de acıdır. Bu kentin bir gerçeğide her kış zamanı en az bir kişinin öleceğidir.
Bu gerçeğe karşılık, Adılgard elinden birşey gelemeyeceğini farketmesi çok uzun sürmedi. Gecenin bir yarısı ayılan bedeninin gözlerine ağır ağır uyku akmaya başlamıştı. Sonra yavaşça kafasını kaldırdığı yastığa geri indirdi, derin bir nefes aldı ve gözlerini yumdu.
Bir rahatlama sardı vücudunu ama gözlerini kapayalı çok olmamasına rağmen, aniden göz kapakları yukarıya doğru yöneldi, gözünü tavana dikmiş bakıyordu. Aklına birşeyler gelmiş olsa gerek.
''Bir dakika ya, ben böyle biri miyim? Ben öyle hemen pes etmem. Ne kadar sıkıntılı görünse de her zorluğun bir ödülü vardır. Eveet eveet. Bu bir oyun'' Geç de olsa bir takım şeyleri farkettiği için sevinçden sırıtır. ''Lan tabi oyundayız. Yeni anılar kafamı karıştırdı. Stat pencereme bir göz atayım. Belki bir ipucu elde edebilirim.''
''Statlar gözüksün.''
Adılgard'ın önünde ilk mavi bir ekran oluştu. Sonra harfler anlamlı bir şekilde dizildi.
Lvl:1 Exp:%0.00 Sınıf:Unknown
İsim:Adılgard Soyisim:Unknown
Güç: 2
Beceri: 4
Dayanıklılık: 12
Bilgelik: 4
Zeka: 7
Karizma: 2
''WTF!!'' İçten bir şekilde ingilizce olarak küfretti. ''Bu statlar Dream'de olan sıradan NPC'lerin statlarından bile düşük. Haha, dayanıklılık hariç o da iki puan yüksek sadece.''
Şuana kadar düşük sesle kendi kendine konuşan Adılgard bundan sonrası için. İçinden düşünmeye başladı.
**Kahretsin, tekrardan büyücü olmam vaktimi alıcak, öncelik olarak her zamanki taktiğimi uygulamam şart. Şimdilik beşinci seviyeye kadar kılıçla devam edicem, böyle yapınca düşük olan fiziksel statlarım artacak. Level artışından dolayı gelen stat puanlarıyla da öncelik olarak zeka ve bilgeliği yükseltmem lazım. Çoğu büyücü fiziksel yetenekleri düşük olduğundan, savunmasız olduğu zaman suikastçılara kurban gider. Böylece henüz bilge bir büyücü olmadan ölüp gider.** Burak kafasını aşağı yukarı sallayarak kendini onaylar.
**Evet evet. böyle yapacağım. İlk kılıç bulmam lazım. Hayır hayır kılıç bulduktan sonra canavarları avlayabileceğim sanki. Bu statlarla olmaz, ilk statlarımı geliştirmem lazım.**
Adılgard'ın uyanmasından itibaren, çoktan beş dakika geçmiş ve şuan karnı feci bir şekilde gurulduyor. Çoğu kez akşam yemeklerinde sadece haşlanmış patates oluyor. Ailesi kalabalık olduğu içinde kişi başı bir tane haşlanmış patates, sonuçta kışı da bir şekilde geçirmek zorundalar.
**Herşeyden önce, karnımı bir şekilde doyurabilmem lazım. Hem de her gün. Peki bunu nasıl yapmalı?**
''Hmmm Hmmmmmm.'',''Hımmm hıhımmm.''
**Köy büyük değil, zengin kimse yok hırsızlık yapılamaz. İşe biryere giremem çünkü iş yok. En iyi yapabileceğim şey tarlamızda anneme yardım etmem yada babam başkasının hayvanlarını güderken yardım edebilirim. İki tarafta da pek bir gelir yok.**
''Hıaaahhh!! Yetti be!!''
**Biraz hava almam lazım. Düşüncelerim net değil. Kafamın içinde, gerçek dünyayla burası birbirine girdi.**
Adılgard ailesindeki herkes uyuduğu içinhafif adımlarla, evin dışına çıkar. Dışarıda hava soğuktur, üşümesine rağmen üstüne alabileceğii bir kiyafeti yok. Tek bir kiyafeti var ve her gün onu giyiyor.
Titreye titreye etrafta gezinmeye başladı. Bu yerle ilgili sonradan kazandığı anılarını pekiştiriyordu.
Bir adam at arabasının arkasındaki ekmek, üzüm, elma vb. malları dükkanına kaldırıyordu.
Aslında at arabasının bir çok kısmı boş, malları az da olsa Pazar da en çok kazanan kişiydi bu kişi pazarcı Tom.
''Hey! Adılgard gecenin bu saatinde ne yapıyorsun burada. Hava çok soğuk, zatüre olma sakın kardeşim.''
Bu kent küçük bir yer olduğundan yaşayan herkes birbirini tanırdı. Adılgard'ın Tom ile araları iyidir. Ailesi tarlasında biçtikleri ekinleri Tom'a satarlar.
''Yok ya ben pek üşümüyorum. Hem biraz rahatlamak için yürüyeşe ihtiyacım var. O yüzden gezicem biraz buralarda.''
''Peki madem yürüyüşüne devam etmeden önce şunları beraber benim dükkana taşıyalım. Hem biraz ısınmış olursun.''
''Olur.''
Mallar pek fazla olmadığı için kısa sürede işleri bitti.
Tom'un alnı terlememesine rağmen alışkanlıktan alnında sanki ter varmış gibi sağ koluyla alnını sildi. ''Yardım ettiğin için sağolasın genç adam. Yardımın karşılıksız kalmayacak.''
Tom 2 bakır para verir Adılgard'a.
Adılgard ilk parasını kazandığı için sevinçli bir şekilde.''Teşekkürler Tom. Cidden teşekkürler.''
''Önemli değil genç adam. Şimdi söyle bakalım. Bu soğuk havada seni dışarıda yürütmeye iten, aklına takılan sorular da nedir?''
Adılgard yüzünde gülümseme oluşur **Acaba bir görevmi oluşacak.**
''Aslına bakarsan ileride büyük bir şovalye olmak istiyorum. Ama bu cılız bedenimle bu iş çok zor, bedenimi geliştirmek istesem de karnım aç olduğu için pek enerjim olamıyor.''
''Şimdi anladım derdini. Demek bu kentte şovalye eksik olduğunun farkındasın. İnsanları koruyacak, ekinleri koruyacak kimse yok.''
**Aslında sikimde değil insanlar.** ''Evet. Ailemi, arkadaşlarımı ve sizleri herkesi koruyacak bir şovalye olmak istiyorum.'' **Bir görev gelicek birazdan eminim.**
''Heyt be koçum. Her zaman böyle yürekli ol. Keşke sana bir yardımım dokunabilseydi be Adılgard.''
Adılgard ifadesiz bir suratla, toma doğru bir kaç saniye baka kaldı.
''Adılgard iyimisin. Soğuktan donmadın değil mi?''
''Yok, henüz donmadım ama biraz daha burada dikilirsem donabilirim.'' Burak arkasını dondü ve gitmeye hazırlanıyordu ki Tom bir şey söyledi.
''Adılgard sana bir taktik vereyim goblin saldırıları olduğu zaman, bir goblin avlayabilirsen, ölü bedeni bana getir. Senin için büyük şehirde satarım. (Çok bilinen bir bilgidir canavarların bedenleri meteryal olarak kullanılır). Böylelikle bir süre karnını düşünmek zorunda kalmazsın.''
**Haha beni aptal sanıyor bu adam, goblin cesedi iyi paraya gider evet ama bir goblini öldürmek, goblinin arkadaşlarını kışkırtmak demektir. Para göz Tom'un yüzünden, köyden bir çok kişi ölebilir. Bir çok kişi ölebilir mi. Bir dakika bu iyi olur aslında.**
Adılgard'ın ses tonu kalınlaşır. ''Tom Tom. Bir goblini öldürmek için bir çocuğu kullanmak. Çocuk ölsede köy için pek birşey değişmez ama ölmez ise iyi para kazanabilirsin.''
Adılgard alaycı bir şekilde başını aşağı yukarı sallar. Tom Adılgard'ın kişiliğinin birden değişmesine şaşkındır.
''Şey Adılgard. Yanlış anladın beni kardeşim. Ben sana hemen git saldır demiyorum. Eğer bir gün onları öldürecek kapasiteye gelirsen diye söyledim. Hani anlarsın ya kardeşim.'' Tom konuşurken sessinde bir titreklik vardır.
''Korkmana gerek yok TOMM! (Tom diye bağırır) Herkes parayı sever. Sadece sana goblin cesedi getirdiğim gün, beni kazıklamaya kalkmasan iyi edersin.''
Tom bu kişinin Adılgard olduğundan artık emin değildir. Yüz ifadesi korkunç bir hal almıştır.
''Görüşürüz Tom. Kendine iyi bakasın. Bu soğukta donup kalma. Evine git hadi görüşürüz.''
**Hahah Adam baya korktu ama gerekliydi. Halkın içine yavaştan nufüz etmem gerek.
Birde goblin cesedi olayı mantıklı. Şimdi bir seçim yapmak zorundayım. Ya köye yağmalama zamanlarını gelmesini bekleyeceğim. Yada şimdi gidip yollara bazı küçük tuzaklar kurayım. Goblinler ne kadar zayıf bir bedene sahip olsalarda. Beni tek vuruşta öldürebilirler. Fakat onların sahip olmadığı bir şeye sahibim. Zekaya.**
Adılgard, bir kaç dakika boyunca etrafta gezinmeye devam etti ama iyice yorgunluk ve uyku baş göstermeye başladığından. Evine gidip yatağına girdi.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
BİR KAÇ SENE ÖNCE BİR GÜN DREAM OYUNUNDAKİ
**Yedi yakın arkadaş, aynı anda bir zindandan içeri adımlarını attılar. Ama hiç biri bu adım attıkları günün onları ikiye ayıracağının farkında değillerdi. Onların o çok sevdiği, parti başkanları ünlü büyücü Lostwind'in korkunç yönünü nereden bilebilirlerdi.
''Cheaser, LostWind, GrayWolf, Jasmine, SwordFighter, KasAdam, Hun.'' Bu yedi kişinin takma isimleri bunlardır.
Bir vr oyunda parti içinde isen, partiden ayrılmadan. Partindekilere PlayerKill yapılamaz.
Bu Dream'de de mevcuttu. O güne kadar.
---
GrayWolf: '' Arkadaşlar takımın tankı olduğumdan, bu canavarı oyalamak benim görevim. Bu yüzden hepinizin kaçmasını istiyorum. Şehirde buluşuruz hepimizin karekterinin ölmesine gerek yok.
LostWind elindeki asasını GrayWolf'un kafasına geçirir. ''Hep dediğimiz gibi. Hepimiz birimiz birimiz hepimiz için. Sen herkes için tek başına şu ejdere kafa tutarken. Biz de öylece kaçacakmıyız? Güldürme beni.''
GrayWolf ''Ah kafam.'' eliyle kafasının ağrıdığı yeri okşar.
Cheaser ''Buraya hep beraber girdik. Hep beraberde şehirde buluşalım. DOSTLARIMM!!''
Jasmine ''Aşkım, eğer gerçekten seni burada bırakacağımızı düşündüysen. Hiçbirimizi tanıyamamışşın.''
Ejderha derin bir nefes alır.
LostWind ''Herkes en güçlü saldırısının yapsın. Şerefsiz yaratığın olabildiğince canını yakalım. Hıııah!!''
Nerden geldiği anlaşılamayan bir ses. ''Abi uyan. Annem tarlaya gitmemiz gerektiğini söylüyor.''
Bölüm 5 Son.
Yorumlarınızı bekliyorum.