Big Game
İlk Yetenek İlk Kan
Nereden geldiği anlaşılamayan bir ses. ''Abi uyan. Annem tarlaya gitmemiz gerektiğini söylüyor.'' Sesin sahibi John'du, Adılgard'ın en küçük kardeşi ve Adılgard'a en çok saygı gösteren kardeşidir.
''John kapa çeneni. Tamam kalkıyorum.''
Dünyanın en kibar abisi, olarak düşündüğü Adılgard'ın bu tepkisi ile ona büyük hayal kırıklığı yaşattı.
Daha küçük bir çocuk olduğundan, yüz ifadelerini saklamakta pek iyi değil.
Adılgard Jhon'un kırıldığını fark edince. ''Özür dilerim John. Kötü bir rüya gördüm.''
Jhon abisine her zaman hayrandı. Kibar, diğer abilerinden daha güçlü, sessiz ve sakindi.
Abisini, küçüklüğünden beri sakinliğini bozduğunu hiç görmemişti. Bugünü kendince bir istisna kabul etti ve odadan çıktı.
''Abi ben iniyorum aşağıya. Annem de bekliyor olacak.''
**Siktirsin gitsin** ''Tabi tabi hemen geliyorum aşağıya.''
**Anneymiş, Jhon henüz yaşından dolayı farkında değil. Bu kadın çocuklarını sadece tarlada çalışacak işçi sayısı artsın diye dünyaya getirmişti. Şen şu işe bak tanrı da ona beş erkek evlat vermiş.**
Adılgard bir ara üstündeki kıyafetlerini değiştirmeyi düşündü. Ama ne yazık, üstündeki kıyafetinden başka bir kıyafeti, olmadığını hatırladı. Hatırladığı sadece bu kadar da değildi
Dünden beri eli dışında vücudunun pek bir kısmını görmedi. Bu sebeple aynanın karşısına geçti. Ve bir süre kendisini seyretti. Vücudu pek sıskaydı, yaşadığı kent sürekli güneş alan bir yer olmadığından teni beyaz, saçları siyah ve dalgalıydı. Birbirine dolanmış saçları mavi gözlerine fazlaca yakışıyordu. Yüzünde bir de uzuncana bir sakalı olsa çok iyi olurdu.
**Ah be Gençlik. Oyun dışında 27 yaşımda yani yaşlı olmasamda. 15 yaşında olmak insana iyi hissettiriyor.** Adılgard aynanın karşısında durmuş kendi kendine gülümsüyordu. Sonra yapacak bir kaç şeyi olduğunu hatırladı. Hızlı adımlarla aşağı indi, evin küçük kulübesinden bir tane tırpan aldı ve kulübeden dışarıya adımını attı.
** Bir dakika. Ben tırpanı neden alıyorum, katliam mı yapacaktım. İki kürek alsam yeter şimdilik.**
Kulübeye tekrar girer ve tırpan yerine iki tane kürek alır. Ardından Jhonun beklediği yere, yani annesinin yanına varır.
Kadın bugüne kadar, Adılgard'ın geç kaldığını görmemişti. Ama sonunda geldiğini görünce ona bir soruyla karşılık verdi.
''Genç adam. Neden bu denli geciktin? Bir daha olmasın. SAKIN!'' Kadına göre Adılgard'ın hatası büyük olsada, ona fazla kızmamıştı. Ne de olsa hep kardeşlerinden uslu durmuş, ne denirse yapmıştır, şikayet etmemiştir.
Adılgard söylenenleri pek takmamış gibi görünüyordu, sanki etrafta bir şey arıyormuşçasına bakınıyor.
''Adılgard beni dinliyor musun?''
''Bir dakikalığına da olsa çeneni kapar mısın? Lütfen.''
Oğlunun bu sözlerine duyan kadın kaskatı kesildi.
Adılgard olanları pek umursamadı ve bakındığı bir yerde çukur kazmaya başladı.
Bir dakika boyunca kazmaya devam etti.
''Jhon, bana küçük bir kese getirir misin.''
''Eee, tamamdır abi.''
Jhon, üstünü yokladıktan sonra belinin yanın da asılı olan boş para kesesini abisine uzattı.
''Tam istediğim gibi, sağ ol Jhon.'' Adılgard kazdığı toprağın bir kısmını kesenin içine doldurdu.
''Jhon, erzak dolabından kurumuş et getirir misin?''
''Hemen abi.''
John eve girdikten sonra, kadın kendine gelir. ''Adılgard, senin neyin var bilmiyorum. Ama bugün bütün gün tarlada çalışacaksın tek başına. Bütün işi bitirmeden geri döneyim deme.''
Adılgard annesi tarafından rahatsız edilmekten pek hoşlanmadı.
''Sus be, vuracağım şimdi kürekle kafana.''
Kadın bir kez daha irkildi. Ama bu sefer donmaya niyeti yoktu kollarını sıvadı ve Adılgard'ın üzerine doğru yürüdü. Besbelli Adılgard'ı bir güzel dövecekti. Annesine saygısızlık neymiş gösterecekti ona.
Adılgard üzerine gelen annesinin gözlerinden, kendi gözünü ayırmadan. ''Sadie, eski Adılgard öldü. Bu yaşına kadar içine attığı şeylerden tekrar doğdu. Eğer bu yeni Adılgard'ı sinirlendirmeye devam edersen. Küreği kafana geçirmekle kalmam. Boynundan akacak kanları da toprağa gübre olması için kullanırım.'' Adılgard bunları söylerken bir kez olsun gözlerini kırpmadı ve kadının gözlerinden, gözlerini ayırmadı.
Kadın bu sözleri duyduktan sonra olduğu yerde dona kaldı. Ama dona kalmasının sebepleri sözler değildi, söyleniş şekliydi. Kadın bir şey daha farketti, çocuğunun gözlerinin içine bakarken. O kişinin Adılgard olmadığını farketti. O kişi onun çocuğu değildi.
Adılgard henüz Jhon'un gelmemişliğinden fırsat bulup, Annesinin yaklaşıp kulağına bir şeyler fısıldadı.
''Kimseye bir şey söylemediğin ve uslu durduğun vakit hiç kimseye bir zarar vermem.''
Kadın hiç bir şey söylemedi. Bir kaç dakika sonrada Jhon 6 tane kuru etle yanlarına geldi
Daha dokuz yaşında olan çocuk haliyle çok zeki değildi. Bu yüzden annesinin korkudan kaskatı kesildiğini fark edemedi.
Bu Vr'da Dream'den farklı olarak bütün npc'ler seviye sistemine tabi olmasıdır. Herkesin sahip olduğu bir sistem.
''John, küçük kardeşim. Bugün ikimiz seviye atlayacağız.''
''Dalga geçme abi. Bu kentte iki şövalye dışında birini seviyeyi geçen kimse yok. Birde bu kurumuş etleri şimdi mi yiyeceksin, kış için saklıyoruz diye biliyorum.
''Bir, dalga geçmiyorum. İki, etleri yemiyecem. Üç, şu küreklerden birini al ve beni takip et.''
''Tamam da nereye gidiyoruz? Abi.''
''Sorularını vakti geldiğinde cevaplayacağım. O zamana kadar sadece takip et ve izle.''
Adılgard, yanına evdeki en büyük bıçağı aldı. Bu bıçak normalde bir inek yeni ölmüş işe etlerini kemikten ayırmak için kullanılıyordu.
Adılgard Jhon'la beraber evlerinden ayrıldılar. Yanlarında iki kürek, bir bıçak ve Adılgard'ın küçük bir keseye doldurup beline astığı toprak, dışında iki bakır parası vardı.
Adılgard, kentin dışına çıkmadan önce uğraması gereken yer olan nalbura uğradı.
''Jhon, beni burada bekle hemen geliyorum.''
''Tamam.''
Adılgard nalburdan içeriye adımını attı ve ''Anna, bana çakmak taşı lazım. Elinde varsa iki tane alayım.''
''Tabi Adılgard. Hemen getireyim.'' Bir köşeden iki tane alır. ''Al bakalım Adılgard. Tanesi 5 bakır.''
Adılgard cebindeki iki bakırı kadına uzatır. ''Borç bil. En kısa zamanda borcumu ödeyeceğim.''
''Hay hay. Çok uzun sürmediği sürece beklerim.''
''Bir kaç gün sonra 8 bakırın elinde olacak. Hadi işim var görüşürüz.''
''Görüşürüz, Adılgard.''
Adılgard dışarı çıkar. Eliyle Jhon'a ileriyi işaret eder ve onun önüne düşer.
Jhon ise şu ana kadar, kentin dışına çıkmamıştı. Biraz korkuyordu. Goblinleri hiç görmemişti, zaten görmüş olsa şuan yaşıyor olamazdı. Ama korkmasına rağmen abisi Adılgard'a güveni sonsuzdu. Takip edeceğine söz verdiyse takip edecektir.
Kentin dışına çıkarlar. Yarım saat kadar yürürler. Jhonun bacaklarının kısalığı ve yaşının küçüklüğünden yorulur. ''Abi. Ben yoruldum. Biraz dinlenebilir miyiz.''
''Hayır yola devam.''
Jhon, halsiz ve suratı asık bir şekilde bir yarım saat daha yürüdü.
''Jhon burada dur. Tam burada.''
Adılgard cebinden iki çakmak taşını çıkartır. Etraftan da bir kaç kuru dal ve çalı toplar.
''Jhon, Birazdan etleri yakacağız.''
''Ama abi, o kuru etlerin tanesi on beş bakır.''
Adılgard pek umursamadı ve sözüne devam etti.
''Şimdi buraya küçük bir hendek kazalım. Tam çalı çırpının etrafına çember oluşacak şekilde.
Derinliği senin boyunu geçsin. Hadi bakalım başlayalım.''
Jhon olanlara pek anlam yükleyemez ama denileni yapar. Adılgard ve Jhon ikilisi, kuru çalı çırpı yığının, etrafına bir hendek kazmayı bitirirler.
''Jhon, elime bas ve kendine hendekten dışarı çıkar. Sonrada yukarıdan beni çek.''
Denileni yapar. İkisi de hendekten dışarıya çıkabilmiştir. Bir süre hendek belli olmaması için üstüne uzun yapraklardan örttüler.
--Yeni sistem bildirisi-- (İkisine de çıktı)
Başarılı bir şekilde tuzak hazırladın.+2 tecrübe puanı kazandın. Tebrikler. İkinci seviyenize 998 tecrübe puanı kaldı.
Sistem bildirisi çıkalı çok olmuştu. Farkeden de Jhon olmuştu. Adılgard'ın dikkati, kafasında olup bitenlerde olduğu için fark edemedi.
''Aaaa. Abi tecrübe puanı kazandım. Seviye atlamaya yaklaştım.''
Adılgard cevap vermedi. Daha önce bildirim çıkmış mı diye kontrol ediyordu.
--Sistem Bildirileri--
--Başarılı bir şekilde birini korkuttunuz. Tom adındaki kişi üzerindeki etkiniz yükseldi. +5 xp--
--Başarılı bir şekilde birini korkuttunuz. Sadie adındaki kişi üzerindeki etkiniz yükseldi. +50 xp--
--Korkutma işlemlerinde çok başarılı olduğunuz için. Korkutma (Fear) beceriniz açılmıştır.--
--Fear Seviye: 1 Etkileri: Bu yetenek aktifken, korkutma işlemleriniz. %5 daha başarılı olur.
Kısıtlamalar: Günde iki kullanım hakkına sahipsiniz.--
--Başarılı bir şekilde parti liderliği yaptınız. Kişiler üzerinde etkiniz çok yüksek. Liderlik vasfı bulunuyor sizde.-- **Bu nasıl açıklama Lan.**
--Başarılı bir şekilde tuzak hazırladın.+5 Xp kazandın. Tebrikler. İkinci seviyenize 940 xp kaldı.--
Adılgard yüzünde tuhaf sırıtışla **Korku, yeteneğini bu kadar çabuk açılmasını beklemiyordum. Çok işime yarayacak.**
''Jhon şimdi seni tutup, hendeğin karşısına fırlatıcam. Bu kuru etleri yakmanı istiyorum.''
''Eeee. Nasıl geri gelicem.''
''Orada bekle bir şey olmaz. İşim bittiğinde alıcam seni. Goblinler etin kokusunu alıp sana doğru gelecekler. Korkma önünde hendek olduğundan sana saldıramazlar. Bir de kürekler orada, goblinler hendeğin içine düşünce bende peşlerinden atlıyacağım hendeğin içine. Ben hendeğe düştükten sonra, sende kürekle üstüne atla birinin. Tamam mıdır?''
''Abi yapamam. Korkarım ben.''
''Kardeşim sen büyük bir savaşçı olacaksın. İsmini bütün dünya duyacak. Şuncacık cesareti gösteremez misin? Hem de yeni seviye alacaksın, ben dışında abilerin hepsinden güçlü olacaksın.''
Jhon, biraz düşünmeye karar vermişti ki. Adılgard tuttu kaldırdı ve hendeğin karşı tarafına bütün gücüyle attı. Küçük çocuktu sonuçta ağır değildi o kadar pek zorlanmadı. Jhon yüz üstü düşüverdi karşıya. Canı yanmıştı belli ki, ofluyordu.
''Abi, lütfen korkuyorum ya bir şey olursa.''
''YAPACAKSIN!''
Jhon, abisinin onu pek dinlemediğini fark ettikten sonra ona yalvarmaktan vazgeçti.
Hatta bir an abisinin, goblinlerden daha korkunç olabileceğini bile düşündü.
Korka, korka çalı çırpı yığınını çakmak taşlarıyla, ateşe verdi yanında getirdiği kuru etleri ateşin üzerine attı. Çok fazla koku çıkmadı goblinler kokuyu alacaklar mı diye kendi kendine düşünmeye başladı.
**Jhon ne düşündüğünün farkındayım. Goblinlerin burnu iyidir. Merak edip buraya doğru bakarlarsa, hem bir insan yemini de fark edecekler.**
Jhon bir küreği eline aldı ve çömeldi oturdu. Başına gelecekleri bekledi.
Adılgard'da bir köşeye çekildi ve gelecek olan goblinleri bekledi. Eğer etin kokusunu alamazlarsa bile canlı yemi göreceklerini düşünüyordu.
Bir kaç saat sonra
Adılgard kardeşinden uzak bir tarafta, saklandığı kayanın arkasından sürekli etrafı izliyor. Kardeşine sorun yok anlamında eliyle işaret yapıyordu. Henüz gelen giden yoktu. Kent insanları bile, özel bir işleri yoksa kentin dışına pek çıkmazlardı. Çünkü çoğu goblinlerden korkuyordu.
Aradan bir kaç dakika daha geçtikten sonra. Bir kaç hışırtı duydu. Kafasını kayanın üzerine çıkardı ve kardeşini uzaktan izleyen üç goblini gördü.
**Heyt be sonunda gelebildiler. Birazdan koşacaklar eminim. Hendeğe yakalandıkları zaman. İşleri bitti. Üç goblini her türlü haklarım.**
O sırada goblinler
''Hışhış. Stix saldıralım. İnsan yavrusu savunmasız. Karnımızı doyuralım. Kaç gündür ot dışında birşey yemiyorum. Et iyi gelir.''
Stix, dilini dudaklarında gezdirdi. ''Koprus, bu anca iki kişiye yeter. İstersen sen geri dönebilirsin.''
Adı Koprus olan goblin. Şu ana kadar tek kelime etmemişti. Hayla tek kelime bile etmeden geriye çekildi. ''Siz gidin, ben kalan kemikleri sıyırırım.''
Bunu duyan iki goblin çok fazla düşünmeden, hızlı bir şekilde Jhon'a doğru koştular. Bağıra bağıra
''İnsan yavrusu. Bizim öğle yemeğimiz olacaksın. Hış hış''
''Sakın kaçmaya kalma yemek.''
John, goblinler ona doğru koşmaya başlayınca, anca onları fark edebildi.
Ne kadar kaçmayı düşünse de, eğer kaçarsa hendeğe düşmekten başka bir şey yapamazdı.
Tek yapabildiği gözlerini kapayıp. Hendeğe düşmeleri için dua etmekti.
Adılgard yavaş ve saklı bir şekilde. Hendeğe doğru ilerliyordu. Goblinler her an hendeğe düşebilir ve Adılgard'da peşlerinden atlayabilirdi.
**10 9 8...3 2 1. Haha Koş Koş düştüler** Adılgard goblinler tuzağa yakalandığı an. Koşmaya başladı. Yaklaştı ve
O sıra goblinler
''Ah hış. Stix, kafamı vurdum. Çocuğa noldu. Yoksa bir büyücümü yakaladı bizi.''
''Tuzağa düştük aptal. Hadi hızlı ol da çıka......kuwakhh'' Katurt (kırılan kemik sesleri)
Goblin Stix, sözünü bitiremeden ağzından kanlar çıkmaya başladı. Bir insan üzerine atladı. İnsanın elindeki bıçak çoktan karnına saplanmıştı, sadece bu yara onu öldürmek için yetmese de. Üzerine bir de yük düşmeşinden, bir çok kemiği de parçalandı.
Diğer goblin, kafasını yere çarptığından olan şaşkınlığın yerini. Arkadaşın ölmesi aldı.
Ama bu goblinler vahşiydi. Düşmanlarını hızlıca öldürürlerdi. Stix'in üzerine düşen adamın kafasına, sopasını geçirmeye kalkıştı ki bil el hızlıca bileğinden kavradı. Bileği tutan insan çok sıkı tutuyordu. Bileğeni kımıldatamaz hale geldi.
''Hahh beni bu kadar kolay, haklayamazsın. Goblincik''
Adılgard, öldürdüğü goblinden bıçağını çekti ve diğer goblinin kalbine sapladı.
Goblin sadece kalbine giren bıçağın acısını, değil kafasına atılan küreğin acısını da çekti.
Ardından yavaşça yere yığıldı ve bir kaç saniye sonra son nefesini verdi.
''Abi, iyimisin?''
Abisi yine cevap vermedi.
**Üçüncü goblin nerede. Şıçtık şıçtık.**
''Jhon çabuk yukarı çek beni.''
Jhon Adılgardı yukarı çekecekti ki ona doğru gelen başka bir goblin dikkatini çekti.
''Jhoonn beklediğin her saniye kayıp.''
''Abi bir tane daha geliyor ne yapmalıyım? ne yapmalıyım?. Neredeyse geldi.''
Adılgard bıçağını hendeğin yukarısına fırlatır.
''Sana saldırmaya çalışırsa savun kendini.''
Jhon yavaşça bıçağı aldığı anda bir goblin sopayla karşışında duruyor. Goblin olanları anlamlandırmaya çalışırken. Goblinin geldiğini ayak seslerinden duyan Adılgard
''Jhon, çabuk goblini bir şekilde öldürmelisin. Diğer goblinlerin yanına giderse yandık.''
**Takviye kuvvet gelirse. Buradan sağ çıkamayız.**
Normalde bu hafta bölüm atmayacaktım. Madem ki yazdım atayım dedim.
Okuyan herkesin fikrini belirtmesini isterim.