Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

26 Şubat 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
2767 Görüntülenme
Bu bölümü 49 Kişi beğendi.
Cilt 1

Karşılaştığım İlk Yaratık Yüce Ejderha’ydı

Tepeyi tırmanan bir patika görünce etrafı aramaya ve incelemeye başladım. Ağaçlara, çimenlere, çiçeklere ve denk geldiğim her şeye baktım. Ve yeni bir şeye baktığımda Analizi etkinleştirerek onun hakkında daha fazla bilgi almaya çalıştım. Bu yetenek bana bir sürü farklı şey öğretti. Örneğin.  Sherlmie otu, içerisinde çok fazla mana barındıran, tesiri bir ottu ve yediğin zaman patlayan amanita explodias [1] mantarını da asla yememem gerektiğini öğrendim.

 

Kısacası Analiz yeteneğim fevkalade işe yarar bir yetenekti. Anlaşılan, renksiz gözümle birlikte gelen bir yetenekti. Başta bu iki farklı göz rengi durumu biraz canımı sıkmıştı. Bir zamanlar rol yapmaya aşırı tutkulu, ineğimsi bir orta okul öğrencisi olduğum gerçeğini hatırlatmaktan başka bir işe yaramadığını düşünmüştüm. Şimdi ise bu düşüncem 180 derece tersine dönmüştü. Artık bu gözü, utanç verici bir şeyden ziyade bir lütuf olarak görmeye başladım. O olmadan bu dünyanın florasını anlamak çok zor olacaktı.

 

Yeteneğim, daha önce görmediğim, ilginç bir sürü bitki hakkında çok fazla şey öğretti. Ama daha da önemlisi, yenebilir meyve ve sebze bulmamda çok yardımcı oldu. Kendi kendime yetebilmem için zindana ve kısıtlı DP kaynağıma daha fazla bağımlı değildim. Ve bu, başlı başına büyük bir yükten kurtulmam demekti.

 

Şu an burada olmamın sebebi olan, zindanın etrafını araştırma ve bölgeyi iyice tanıma görevlerimi iyiden iyiye unutmaya başlamıştım. Tabii ki ,bunun sebebi, dikkatsiz olmam ve heyecanlanıp başka yerlere sapmam değildi ama bununla uğraşmak zorunda olmadığım içindi. Dışarı adımımı atar atmaz menüde bir harita fonksiyonu açılmıştı. Bu yeni fonksiyon, gördüğüm her şey hakkında coğrafi bilgiler üretiyordu.

 

İsabetli ve detaylı bir harita bilgisi için yapmam gereken tek şey, bir bölgeye bakmaktı. Zindanımın bulunduğu mağaradan çıkmak ve etrafındaki manzarayı övmek bile zindanın menüsüne etrafım hakkında bir sürü bilgi edinmesi için yardımcı olmuştu. Harita ile ilgili tek sorun düşmanları göstermiyor oluşuydu, ancak bu zayıflık, kolayca çözülebilir bir şeydi. İyi DP ödeyerek düşman belirleme özelliği satın alınabiliyordu. Ne yazık ki onu alacak yeterli DP’ye sahip değildim ancak bu özellik işe yarar gibiydi, bu yüzden not alıp bir gün onu satın almaya karar verdim.

 

Yeterince etrafı gezip hakkında bilgi edindiğimi düşününce, zindana geri dönmeye karar verdim. Çok uzaklaşmamıştım ama bir şey olmasından korkuyordum, hem zindana hem de bana.

 

Bu düşüncelerdeyken arkamı döndüm - gümüş renkli bir şey gözüme ilişmişti.

 

Başta bunun büyük bir kuş ya da ona benzer bir şey olduğunu düşünmüştüm. Kanat çırpışını duyabiliyordum, ama sesi çok uzaklardan geliyor gibiydi, bu yüzden çok da umursamadım.

 

Ama gittikçe yaklaşmaya başladı. Kafamı tekrar ona doğru çevirdim çünkü bana çok hızlı bir biçimde geldiğini fark ettim. Bildiğim bir sonraki şey, yaratığın tam başımın üzerinde, yavaşlayıp inmek için kanatlarını çırptığıydı. Ona daha iyi bakmaya çalıştım ama yapamadım. Yaratığın inişi sebebiyle oluşan rüzgar, gözlerimi kapamaya ve yüzümü korumama neden olmuştu.

 

Rüzgar dinene kadar yaratığa bakış atmak için bir şans bulamadım. Rüzgar dindikten sonra endişeli endişeli gözlerimi açtım ve yanıma inen şeyin bir kuş olmadığının farkına vardım. Bir kuştan daha heybetli ve göz korkutucuydu.

 

Bir ejderhaydı.

 

Vücudu tepeden tırnağa güzel, gümüş renkli pullarla kaplıydı. Çok büyüktü, ama duruşunda bir tür zerafet de vardı.

 

***

 

İsim: Leficious

Irk: Antik Ejderha

Sınıf: Yüce Ejderha

Seviye: 987

Ünvanlar: Yüce Ejderha

 

***

 

Ah...

 

Sıçtık.

 

B-Bu da ne lan şimdi?

 

Bir canavara denk gelip, onunla yüzleşmek için uzun bir süredir kendimi hazırlıyordum. Hazırdan da hazırdım. Ölmek istemiyorsam hayatta kalabileceğimi göstermek için savaşmak zorunda olduğumu biliyordum. Hatta bir yaratığı öldürme ihtimali bile beni heyecanlandırmıştı.

 

Ama önümde duran ejderha bir yana, herhangi bir ejderhayla karşılaşmaya hazır değildim. Bu gümüş canavar, diğerleri gibi uçan bir kertenkeleden çok uzak, sıradışı bir yaratıktı. Ünvanı, ırkı, ve sınıfı, onun üstün bir tür olduğunu haykırıyordu.

 

Bu ne sikim şey!? Benimle dalga geçiyor olmalısın! Ne boktan, dengesiz bir karşılaşma bu şimdi!? En kötü oyunlar bile, böyle sikik, yoluna duvar örer gibi zorlamaz! Dostum! Bu şeyin seviyesi 987. Seviyesi neredeyse en üst sınırda, kahretsin!

 

Ejderhanın seviyesi benimkinden o kadar yüksekti ki istatistiklerini göremiyordum bile.

 

Dur, dur, sakinleş Yuki. Ninem her zaman “paniklemenin hiçbir faydası yoktur.” derdi. [2] Nineme düşkün biri değildim ama neyse ne. Tamam, belki de bu dünya şu, seviyelerin şişkin olduğu dünyalardan biridir. 987 belki de o kadar yüksek değildir. Ama yine de benim seviyem 1 ve büyük ihtimalle yine de sıçtım, ama belki ufak da olsa bir şansım vardır.

 

Zamanla sakinleşince sonra ejderhanın istatistiklerini daha dikkatli ölçmeye karar verdim. İkisi de aynı ismi paylaştığı için sınıfını incelemekle başladım ama bununla ilgili herhangi bir detay çıkmadı, bu yüzden ünvanını incelemeye geçtim.

 

Yüce Ejderha: Dünyadaki en güçlü, diğer tüm ejderhalara hükmeden ejderhalara verilen bir ünvan. Ayrıca bu ünvan, taşıyıcısının istatistiklerini çok fazla artırır. Ayrıca “Yüce Hükümdarın Gözdağı” yeteneği ve eşsiz, Yüce Ejder sınıfı, ünvanla birlikte gelir.

 

...Sikeyim.

 

İçimden, avcumu yüzüme vurma isteği geldi.

 

Ne beklediğimi bilmiyordum. Bunun olacağını bilmeliydim.

 

Önümde duran bu ejderha şüphesiz çok güçlüydü. Sadece bu bölgenin değil, tüm dünyanın besin zincirinin en üstündeydi. Şöyle bir geriye baktığımda, bir şeyin tuhaf olduğunu anlamam gerekirdi. Toplayıcılığa yeni başlamıştım ama bunun dışında her yerde yiyecek bulabiliyordum. Ama buna rağmen bir tane bile canavarla karşılaşmamıştım. Bu kadar yiyecekle dolu bir alandan canavarların uzak duruyor olması çok saçmaydı.

 

Tabii bir avcıdan korkmuyorlarsa.

 

Aniden, yakındaki tüm canavarların, bu alandan, Yüce Ejderha’nın alanı olduğu için  uzak durduklarını anladım. Ona karşı koymalarının imkansız olduğunu ve aptal gibi zorlayıp tek taraflı bu kıyımın mağduru olmamak gerektiğini anlamışlardı.

 

Ancak, benim hiçbir fikrim yoktu. Ne ejderhanın ininde dolaştığımın ne de bölgede bir ejderha olduğunun farkında değildim.

 

Ve şimdi tamamen sıçmıştım.

 

Ejderha bana doğru baktı ve ben ona korkudan donmuş ve susmuş bir halde dik dik bakarken ağzını açtı.

 

“Bir yüce iblis? Böyle bir yerde? Ne kadar da ilginç.” dedi ejderha, gözlerini kısarak.

 

Bir dakika. O, konuştu mu? KONUŞTU MU!? EJDERHA KONUŞTU MU LAN!?

 

Beynim az önceki olayı sindirmeye çalışırken, çenemin düştüğünü hissetmiştim. Şaşkınlıktan çığlık atmak istemiştim ama yapmadan hemen önce kendimi durdurdum.

 

Ejderhanın beni korkuttuğunu ona farkettirmeden, sakin bir şekilde gözükmem gerektiğini biliyordum. Eğer anlarsa, tüm inisiyatifi kaybederdim. Derin bir nefes alırken, çenemin düşüşünü durdurmayı baaşarabilmiştim. Sonra, sert bir tavır takınarak ve ona yanıt verirken olabildiğince rahat olduğumu hissettirmek için kelimelerimde takılmamaya çalıştım.

 

“Benim, ah... yüce kısmıyla ilgili pek bir bilgim yok, ama evet. Sanırım ben bir çeşit iblisim.”

 

Demek istediğim, bir baş iblisin bir iblis olduğundan emindim. Olmaması gerçekten çok saçma olurdu.

 

Diğer fantastik senaryolarda olduğu gibi, çağrıldığım bu dünyada, birbirine benzeyen-benzemeyen bir sürü farklı, zeki ırklar vardı. İnsanlar bir yana, yarı insanlar, hayvansılar ve tabii ki benim gibi iblisler de vardı. Doğrusu, diğer ırklarla tanışmak için sabırsızlanıyordum. Bir hayvansı ile tanışmayı çok istiyordum, böylece onun hayvan kısımlarını sevip oynayabilirdim. Bir yarı insanla tanışmak da istiyordum. Daha açık olmak gerekirse, bir elf kızın kulağını dişleyip yüzünü kızartmak istiyordum.

 

Dur, napıyorsun lan Yuki? Hayal görmeyi falan bırak şimdi. Durum umutsuzdu ama gerçeklerden kaçınmak hiçbir şeyi düzeltmeyecekti.

 

“Ne tuhaf bir kalıp kullanımı, ama çok da önemli değil. Sanırım sana, burada olma sebebini sormak durumundayım, iblis.” diye söyledi ejder, temkinli bir şekilde.

 

Ejderhanın sesinin kulağa ne kadar hoş geldiğini fark etmeden duramadım. O ve ben farklı ırklardan olsak da, onun dişi olduğunu söyleyebilirdim.

 

Omzumu silkerek, “Geziyorum, sanırım.” dedim.

“...Böyle bir yerde? Ne tuhaf eğilimlerin var senin.”

 

Ejderha gözlerini merak edercesine birkaç kez kırptı.

 

Bana doğrudan saldıracak gibi durmuyordu. Ucuz yırttım. Bir dakika, bu, iblislerin kötülüğün vücut bulmuş olmadıkları ve herkesin onlara görür görmez saldırmadıkları anlamına mı geliyor? Eskiden oynadığım oyunlarda böyle olduğunu bildiğimden burada da aynı şekilde olacağını düşünmüştüm.

 

Zindanın veri tabanı, türler arası ilişkilerle ilgili çok az bilgiye sahipti. Farklı canavarlar ve ırklar arasında bir ayrım yapmıştı ama bunları detaylı bir biçimde anlatmamıştı. Yaptığı tek şey, dışarıdaki her şeyin kötü olduğunu ve zindanı yok edeceklerini söylemekti. Tanımların hiçbiri dünyayla ilgili derin bilgi ya da işe yarar bilgi vermiyordu.

 

Bu yüzden boşlukları, bir zamanlarJaponya’da edindiğim bilgilere dayanan tahminlere göre doldurmuştum.  Yine bu yüzden, iblislerin kötü ve diğer her şeye düşman olarak görüldüğünü düşünmüştüm.

 

Böyle giderse beni bırakıp, yoluma gitmeme izin verecekti.

 

“Ama yine de önemli değil. Bölgeme izinsiz girdin, bu yüzden seni yok edeceğim.”

 

Öyle demedi, öyle demedi.

 

Ejderha beni ölümle cezalandırırken, modası geçmiş, samurayvari bir konuşma ile zihnimde bir şaka yapmaktan kendimi alıkoyamadım. Esprilere devam etmek isterdim ama ejderhanın konuşması bitince ortama yayılan yoğun kana susamışlık hissiyatı bana engel oldu, devam edemedim. Öyle sertti ki ben bile anlamıştım.

 

Soğuk terler kaşlarımdan aşağı damlıyordu.

 

Sıçmıştım.

 

Kurtulmak için bir yol bulmak ya da ölmedk dışında bir seçeneğim yoktu ve aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Aklım tamamen boşalmıştı ama bir şekilde kendime gelip ejderha bana saldırmadan onu çalıştırmayı başardım. Normalde tembelce video oyunlarından başka bir şeyi düşünmeyen zihnimin her bir zerresini, içinde bulunduğum krizi çözmek için odakladım.

 

Tamam Yuki, odaklan. Bu yeni vücudun neler yapabiliyor? Bir bakalım... Algıları çok daha iyi... Bir dakika! İşte bu!

 

“Dur! Vaktini beni öldürmenden daha iyi bir şeye harcamana yardım edebilirim!”

 

Her iki avucumu ejderhayı durdurmaya çalışır gibi önüme doğru uzattım.

 

“Gerçekten yapabilir misin?” Ejderha anında durdu ve gözlerini kıstı.

“Yapabilirim, ama beni dinlemen gerek.” Nefes almak için durdum. “Bir anlaşma yapalım.”

“Bir anlaşma diyorsun?”

“Evet, hem de iyi bir tane. Tatlı şeyler yemeyi seviyorsun, değil mi?

“D-Dediğin şey hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Sanki öğle yemeği için bir arı kovanına saldırmışım gibi konuşuyorsun!”

 

Ejderhanın tepkisi o kadar etkileyiciydi ki neredeyse gülecektim. Berbat bir yalancı olduğu çok belliydi.

 

Bir dakika, niye blöf yapmaya çalışıyor ki? Tatlı şeyleri sevmekte bir sorun yok değil mi?

 

“Demek istediğim, istediğin kadar inkar edebilirsin ama az önce yediğin balın kokusu buraya kadar geliyor, bu yüzden...”

“T-Tekrar söylüyorum, ne dediğin hakkında bir bilgim yok.”

“Aslına bakarsan, bir zamanlar tanıdığım sarı bir ayıyı bana anımsatıyorsun. Bu ayı kırmızı bir tişört giyer ve her zaman bal kokardı.” [3]

“B-Ben öyle ilginç tercihleri olan bir ayıyı hiç duymadım.”

“Peki, ama o dışarıda bir yerlerde var. Neyse ne, yapacağımız anlaşmaya gelelim. Gördüğün gibi, tatlıyı senin kadar seven biri için mükemmel olan bir şeyim var. Gözlerin bayram etsin!”

 

Eşya Kutumdan bir kalıp çikolata çıkardım ve ejderhaya doğru yukarı kaldırdım. Dışarı çıkmadan önce tesadüfen satın almaya karar verdiğim bir şeydi. Doyurucu olduğu için çikolatanın, dağ yürüyüşleri ve uzun süren fiziksel aktiviteler için bayağı iyi olduğunu duymuştum. Açlığı bir-iki saat yatıştırmak için bir ısırık yetiyordu.

 

“B-Bu ne tarz bir yiyecektir?” Ejderhanın gözleri şaşkınlıktan kocaman olmuştu ama aynı zamanda heyecandan da parlıyorlardı. “Muazzam bir kokusu varmış.”

 

Biraz kuşkuluydu, çünkü bu tatlı ikramı yenilebilir bir şey olarak tanımaya çalışıyordu.

 

“Buna çikolata derler. Sadece dene, seveceğinden eminim.”

 

Çikolatanın ambalajını yırttım ve ejderhaya doğru attım. Ağzıyla ustaca yakaladı ve yemeye koyuldu.

 

“Ne müthiş bir tat.” dedi etkilenmiş bir şekilde. “Tatlı ama bir yandan da yumuşacık. Böyle bir tadın var olduğunu daha önce bilmiyordum.”

 

Ejderha çikolatanın tadını çıkarırken omurgasından aşağı doğru bir ürperti geçti.

 

Tepkisini anlamak çok kolaydı. Açıkça etkilenmişti, sakinliğini tamamen kaybetmişti. Başta çok asil duruyordu, ama şimdi, heyecanlı bir çocukla neredeyse aynı tepkileri veriyordu. Kişiliğindeki bu büyük değişim karşı konulamazdı. Neredeyse gülüp rahatlamak istiyordum. Ama öteki yandan gardımı indirmemem gerekirdi. Yeterince güvende değildim. Benden kat be kat güçlü, en ufak çiziğiyle beni öldürebilecek bir yaratıkla karşı karşıyaydım. Ona ürünümü göstermiş ve onu etkilemiştim ama pazarlık devam ediyordu. Henüz anlaşmayı tamamlamamıştık.

 

“Bu dünyada çikolata yapabilecek tek kişi olduğuma bayağı eminim. Yani, daha önce bunu duymamıştın, değil mi?”

 

Dediğimden yüzde yüz emin değildim ama şu durumda kendime iyiden iyiye güvenmeye başlamıştım. Bu dünyadaki tek reenkarne olduğumdan bayağı şüphelensem de iblis lordu olan tek reenkarne olmamın ihtimali yüksekti. Bir başka deyişle, ejderhayı beslediğim çikolatanın tam olarak aynısını üretebilecek başka biri daha yoktu.

 

“B-Bu doğru.” diyerek başını salladı ejderha.

“Yani eğer ölürsem, çikolata da benimle birlikte ölecektir. Onu bir daha asla yiyemeyeceksin. Ama eğer yaşamama izin verirsen, ondan ne zaman istersen sana getirebilirim.”

 

Ejderhayı beslemek DP’mi sömürecekti ama kafamın ısırılıp koparılmasından daha iyiydi. Bunun yanında etraftaki çoğu yaratık ondan korkuyor gibiydi, bu yüzden onun yanıma ara ara uğraması, davetsiz misafirleri uzak tutacaktı.

 

“İki şartım var. İlki, beni öldürmemen ve ikincisi isi şurdaki mağarada yaşamama izin vermen.” dedim, zindanımın girişini işaret ederek.

“Hmm...”

 

Ejderhanın alnı kırıştı. Kafese kapandığını anlamıştı.

 

“Düşünecek pek bir şey yok gibi, değil mi? Beni öldürmezsen, yaşayacağım ve sen de çikolata yiyeceksin. Kazan-kazan durumu.”

 

Ejderha yüzünü bana çevirdi. Konuşacakmış gibi ağzını açtı ancak kapatıp kendini engelledi. Kafasını toparlayana kadar bu hareketi birkaç kez tekrarladı.

 

“... Öyle olsun. Kabul ediyorum.” diye kafasını salladı. “Çikolata karşılığında senin burada yaşamana izin vereceğim.”

 

Oyyy! Başardım lan! Bunun içinden çıkabildiğime inanamıyorum!

 

Zafer pozu vermemek için kendimi zor tuttum. Anlaşmaya varmıştık ama detaylarını henüz kararlaştırmamıştık.

 

“Sorun şu ki seni tamamen tatmin edecek kadar çikolatayla seni besleyebilir miyim emin değilim. Demek istediğim, yapmak isterim ama bunun için biraz büyüksün.”

“Haklısın. Endişelenmene gerek yok, çözümü biliyorum.”

 

Konuşması biter bitmez ejderhanın vücudu göz kamaştırıcı bir ışık yaymaya başladı. Bir anlığına gözlerimi kapamamın iyi olacağını düşündüm ama yapmadım. Gerek yoktu, ışık geldiği hızla geri gitmişti.

 

Işıkla birlikte ejderha da gitmişti. Onun yerinde on üç ya da on dört yaşlarında gözüken bir kız duruyordu. Boyu benden kısaydı. Eğer küçük bir kız kardeşim olsaydı, muhtemelen ejderhanın şu anki boyuyla aynı olurdu. Saçı platin rengi, yüzü sevimli ve vücudu o kadar güzel bir biçimde yapılmıştı ki neredeyse bir sanat eseri olduğunu düşünecektim. Bu kadar doğal olmasına inanamamıştım.

 

Kafasından çıkan iki boynuzu ve belinden çıkan uzun ejderha kuyruğunu saymazsak, vücudunun her parçası insana benziyordu.

 

“Neden uzun uzun bakıyorsun?” diye sordu. “Yüzündeki ifade bir cin cüceninki kadar ahmakça.”

“B-Ben sadece şaşırdım, hepsi bu. Bunu yapabildiğini bilmiyordum.”

“Uzun bir hayat yaşadım. Bir insana dönüşmek benim için çocuk oyuncağı.” dedi kibirli bir biçimde.

“Asıl önemli olan şey, bu formum tatmin olmak için daha az yiyeceğe ihtiyaç duyar.”

 

Ejder kızı analiz ettim ve ırkının hala aynı olduğunu doğruladım. O hala bir antik ejderhaydı.

 

“Anlaşmamızı yerine getirme zamanı, iblis! Sözünü yerine getir.”

 

İsteğini söylerken şımarık bir çocuk iki kollarını sağa sola sallıyordu. Karşılaştığımızda hissettirdiği o asil izleniminden artık eser yoktu.

 

“T-Tamam, ama en azından üzerine şunu giy.”

 

Üzerimdeki tişörtü ona doğru fırlattım.

 

“Hmm? Bunlar nedir? İç çamaşırların mı?” Gözlerini kafası karışmış bir şekilde kıstı.

“Ah... Şu anki halinle sana bakamam, o yüzden...”

 

Ejderha kız tamamen çıplaktı, ki bu da mantıklı bir şeydi. Ejderhaların kıyafetlere ihtiyaçları yoktu sonuçta. Neyse ki, kıvrımlı bir vücut tipine sahip değildi. Dış görünüşü biraz daha olgun olsaydı, vücudumdaki malum kısmın nasıl tepki göstereceğinden emindim.

 

“Anladım, o zaman yapacak bir şey yok.”

 

Ejderha gülerek ve çekici bir pozla cevap verdi. Ne düşündüğümü anlamış gibiydi.

 

“Dediğin gibi. Vücudum çok fazla alımlı, ve bu yüzden yoldan çıkıp bana saldırmak istemiyorsun. Peki, giyineyim. Bu uğraşlarımın bedelini karşılasan iyi olur. Bana az önce verdiğin kahverengi maddeden vermen yeterli olacaktır diye düşünüyorum.”

 

“Tamam, tamam, anladım! Seni besleyeceğim, bu yüzden çabuk ol ve giyin, lanet olsun!”

Çevirmen Notu

[1] Amanita türü mantarlar sağda solda fotoğraflarını gördüğünüz, kırmızı üzerine beyaz benekli, zehirli mantarlardır, ancak böyle bir türü yoktur, bu evrene aittir.

[2] Mai Otome göndermesi

[3] Winnie the Pooh göndermesi

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Kumpir (44 puan) Üye
2023-10-18 13:14:07
Aşkım da geldi
Yaoi'den_nefret_ederim (137 puan) Üye
2023-03-07 16:13:43
Bölüm için Teşekkürler.
Midas (27 puan) Üye
2022-04-04 14:41:57
Kahverengi madde ASDSJSHSJSHSH Çeviri için teşekkürler.
BloodSongs (29 puan) Üye
2021-06-21 13:20:15
Çeviri için teşekkürler
Bayoku (55 puan) Üye
2021-03-15 22:25:29
Elinize sağlık
ramazan (64 puan) Üye
2021-02-17 10:27:27
Bölüm için teşekkürler.
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-05 16:03:44
Çeviri için teşekkürler
shypax (132 puan) Üye
2020-10-04 23:19:59
Bu ejderha milimi anımsattı bana.
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-05 16:03:12
@shypax, uwu
Wasterwarlok (24 puan) Üye
2020-08-10 10:10:34
Kaliteli seriymiş çeviri için teşekkürler
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-25 19:44:59
Bölüm için teşekkürler
Damocles (222 puan) Üye
2020-06-29 18:32:48
bide ejderha zindanın içinde olurda beleş dp gelir mis
livix (1 puan) Üye
2020-06-21 23:18:48
Haydaa benim gibi lolicona yapılır mı bu
OzcN (6 puan) Üye
2020-05-13 02:31:01
Ejderha ile pazarlık dbdgdg
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-02-29 23:06:17
Ender iblis aşkı yavastan baslar bolum 5 daha lan bolum 20 de iblis harem kurar kesin bu gidisle bide ejder kesinlikle bir tsundere
Farazgul (7 puan) Üye
2020-02-28 08:08:57
Çeviri için teşekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-02-26 22:10:02
Çeviri için teşekkürler