Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk
Başkentte Bir Gece
“Lordum...” birisi uyuya kalmış prensesi kucağımdan alırken
sandalyeme yaslandım ve deriiin bir iç çektim. Onu, bütün ziyafeti gülümsemeyle
izleyen hizmetçilerden birine emanet ettim.
Hizmetçinin aksine benim yüzümde gülümsemenin tam tersi
vardı. Fıçı gibi içmiş kahraman, istediğimden daha çok içmeme neden olmuştu. En
son ne zaman tek oturuşta bu kadar alkol içtiğimi hatırlayamıyordum. Neyse ki
aşırı güçlü vücudum çok fazla alkolü tolere edebildiği için kusmamıştım. Gerçi,
pek de rahat olduğum söylenemezdi. Sıvının karnımda çalkalandığını
hissedebiliyordum. Dostum. Bugün artık bir insan olmadığım için dibine kadar
memnun olmam gereken bir gün değil mi? Önce şu savaş manyağı fiyaskosu ve şimdi
de bu. Cidden. İnsanlığımı benden aldığı için zindana ne kadar teşekkür etsem
azdır.
Bağırsağımda yaşadığım rahatsızlığın kaynağı, kahraman,
derin uykudaydı. Bütün akşam boyunca bana yapışık kalmıştı ve sızıp kalmasına
rağmen bana yaslanmaya devam ediyordum. Bir şey diyeyim mi, alkol ortadan
kalkınca, gerçekten de sıradan şirin bir kıza benziyordu. Vücudu çok yumuşaktı.
Uykusunda da çok masum gözüküyordu. Şimdi ona bir bakınca, onu, beni bu kadar
fazla şarap içmeye zorlayan korkunç bir sarhoş olarak hayal edemiyordum.
Olanları hatırlayınca yine tadım kaçmıştı. Öyle sinirliydim
ki, elimde bir kalem olsa, yüzünün her yerini karalamaya başlardım.
“Yani, elimde kalıcı kalem vardı ama bak ne diyeceğim, bu
seferlik iyi biri olacağım ve bir şey yapmayacağım. Bu seferlik.” Gülümseyerek
kendi kendime mırıldandıktan sonra ayağa kalktım. Kahramanın yerini dikkatlice
ayarladım ve sandalyeye, düşmeyeceği şekilde onu yasladım. “Gitme zamanı geldi
Rir.”
Her ne kadar ortağım balkonda takılırken her zamanki
formunda kalmış olsa da, şu an herhangi bir kurtla aynı boyuttaydı. En küçük
hali buydu. Değişmesinin sebebi, masanın altına kaçmak ve bacaklarımı, onu
sevmek isteyenlere karşı bir sığınak olarak kullanmak istemesiydi. (Yani
Carlotta.)
Ne kastettiğimi tam olarak anladığı için gerinip gitmeye
hazırlandı.
“Yardım etmemi istediğiniz bir şey var mı?” Yanımızda duran
hizmetçilerden biri kontrol etmek için bana yaklaşmıştı.
“Yok, ben iyiyim. Eve gitmeyi düşünüyorum.” dedim. “Aslında
tekrar düşününce, bana bir iyilik yapıp krala iyi vakit geçirdiğimi söyler
misiniz?”
Kral, bayılmaktan fazlasını yapmıştı. Parti süresince içki
yüzünden sızmış, bir süre sonra da derin uykuya geçiş yapmıştı. Bunu fark eden
uşaklardan biri bütün misafirlerin önünde eğilip özür diledikten sonra onu
başka bir yere götürmüştü. Muhtemelen yatak odasına. Bu olduğunda muhtemelen
odada ayık olan aşağı yukarı bir tek ben vardım.
“Çok geç oldu.” dedi hizmetçi. “Bunun yerine size bir oda
göstermemi ister misiniz? Geceyi geçirmenizden memnuniyet duyarız.”
“Teşekkürler ama almayayım. Bugün kendi kendime eve
gideceğimi söyledim, o yüzden öyle yapacağım.”
Geceyi burada geçirirsem, daha fazla kalmak zorunda
olacağıma dair kötü şüphelerim vardı. Muhtemelen prenses, elinden geldiğince
beni alıkoyardı. Ve bir Japon olarak, hayır demekte pek de iyi değildim.
“Anlaşıldı.” dedi hizmetçi. “Size, şehrin kapılarına kadar
götürecek bir araba hazırlayarak yardımcı olmamı ister misiniz?”
“Yok.” Daha hızlı olacağı için Rir’e binmeyi planladığım
için onu reddettim.
“Hemen eve mi dönüyorsun Maskeli?” Tam hizmetçi bana kaleden
çıkış yolunu gösterecekken biri bana seslenmişti.
Arkama baktığımda sesin sahibinin, daha demin, kollarını
çapraz yapmış bir şekilde, odanın bir köşesinde bulunan bir kanepeye dayanarak
uyuyakalmış Carlotta olduğunu gördüm. Sanırım ses onu uyandırmıştı. Bir asker
olduğu için, çok içse bile derin bir şekilde uyuyacağından şüpheliydim.
“Evet. Her şey için teşekkürler.” dedim. “Ah, bana bir
iyilik yapıp, uyandığında Nell’e bir mesaj iletebilir misiniz?”
“Hmph. Teşekkür eden kişi ben olmalıyım. Sen olmasaydın
operasyonu bu kadar kolay bir şekilde tamamlayamazdık.” dedi şövalye. “Eğer
yardımıma ihtiyaç duyarsan sormaktan çekinme. Kilise, ne zaman olursa olsun
sana yardımcı olmaktan memnun olacaktır. Ve eminim Nell de öyle.”
“Seni bilmem ama bu bana bariz bir şekilde, kilisenin emri
altına girmem için bir yol gibi geliyor.”
“Yani, aşağı yukarı seni aramızda görmekten mutlu
olacağımızı söylemeye çalışıyordum.” dedi. “Senin hakkında gayet olumlu
düşüncelerimiz var sonuçta.”
Ona yarım bir şekilde sırıttım, el salladım ve kaleden
ayrıldım.
***
“Dur! Yuki!” Hizmetçi tam beni dışarıya doğru geçirirken
başka birisi daha bana seslenmişti. Arkamı döndüğümde kahramanın benim peşimden
koşturduğunu gördüm. Yani. Bir eli alnında koşarken ayakları yamuk yumuk
basıyordu.
“Ah, merhaba Nell. Hemen uyanmışsın.”
“Hıhı... ama başım çatlıyor...”
“Şaşırmamak gerek. Çok fazla içersen böyle olur.” Sitemli
bir şekilde bakmıştım. “Hazır lafı gelmişken söyleyeyim, berbat bir sarhoşsun.”
“İğk...” kızın yüzü aniden kırmızının bir tonuna boyanmıştı.
Sanırım bu, yaptığı bütün flörtleşmelerini hatırladığı
anlamına geliyor.
“Ş-şey... Ö-özür dilerim...” diye kekeledi. “Kendime engel
olamadım. Gerçekten çok sarhoştum ve çok eğlenceliydi.”
“Tabii tabii, her neyse...” gözlerimi devirmiştim. “Daha
dikkatli olman gerek. Eğer centilmenliğin vücut bulmuş hali olmasam, senin bu
halinden faydalanabilirdim.”
“Centilmen mi? Hadi oradan.” dedi Nell. “Ve biliyorum.
Yanında rahat davranamadığım ya da bilmediğim insanların yanında asla bu kadar
sarhoş olmam.”
“Yani benim yanında rahat olduğunu mu söylemeye
çalışıyorsun?”
“En azından, benden faydalanmayacağını bilecek kadar sana
güveniyorum. Ayrıca, bunu yapsan bile, tek yapmam gereken gidip Lefi’ye ağlamak
olurdu.” dedi Nell, zaferiyle övünür bir şekilde.
“Lütfen bunu yapma. Düşüncesi bile titretiyor.” Garip bir
şekilde gülümsemiştim. “Pekala kahraman, sanırım veda zamanı geldi. Her şey
için teşekkürler. Çok fazla takılamadığımızı biliyorum ama deli gibi eğlendim.”
“Ben de. Seninle zaman geçirmeyi sevdim. Şimdiden veda etmek
zorunda kalmak beni biraz üzüyor.” dedi. “Ama bu bir daha görüşmeyeceğimiz
anlamına gelmiyor değil mi?”
“Ne sandın. İstediğin zaman zindana gelip takılabilirsin. Sınırlarımız
ve kapımız sana her zaman açık.”
Nell bir anlığına durakladı.
“Tabii ki. Kesinlikle ziyarete geleceğim.” diye sırıttı.
“Sonraki görüşmemizde bir kahramana daha çok benzeyeceğim. Öyle güçleneceğim ki
seni tir tir titreteceğim. Bekle ve gör!”
“Bir meydan okuma demek. Sabırsızlanıyorum.” diye güldüm...
Sırıtıp asıl boyutuna dönmüş Rir’in üzerine atladım.
“Tabii ya, az daha unutuyordum. Yakala.” Envanterimi açıp
bir eşyayı kahramana doğru attım.
“Hmm? Aaaah!” Panikledi ve ona doğru attığım kınında duran
hançeri güç bela yakaladı. “Bu da ne...?”
“Yaptığım küçük bir şey. Tüm yaratım işlemleri falan gayet
iyi gitti ama bunu kendim kullanamam.”
“Bu çok güzel...” yarısına kadar kınından çıkardığı, ay
ışığında parlayan hançere büyülenmiş bir şekilde baktı.
Eğer hançer analiz edilseydi şöyle gözükecekti.
***
Kameri Tomurcuk: Yuki ismindeki İblis Lordu tarafından
yaratılmış, kar beyazı hançer. Gece savrulduğunda parlayan ağız kısmı karanlığı
keser ve arkasında bir ay ışığı ışını bırakır.
Kalite: A+
***
Kameri Tomurcuk’u yapalı çok olmamıştı. Efsunlu metallerin
nasıl işlediğini anlamak için onları kurcalarken yapmıştım. Daha ayrıntı vermek
gerekirse bu metal adamantitti. Mükemmelce yaratılmış bir eşyaydı. Kalitesi
öyle yüksekti ki, gurur duyar gibi ayağa kalkıp dimdik duracaktım. Ama, daha
önceden de söylediğim üzere, benim işime yaramıyordu.
Zaten sürekli kullandığım başka bıçaklar vardı. Ve onu
savaşta da kullanamazdım. Zaien’i ana silahım olarak, büyülü tabancamı ise
ikincil silahım olarak kullanıyordum. İhtiyacım yoktu. Ve kılıçlarla aramın
berbat olduğunu söylememe gerek bile yoktu. Kılıç Ustalığı yeteneğim 2.
seviyede takılı kalmıştı.
“Bayağı keskin ve dayanıklı. Onu yedek silah olarak ya da
canavar kesmek için falan kullanırsın diye düşünmüştüm.”
“Teşekkür ederim.” Nell kılıcı kınına soktu ve göğsüne
bastırdı. Derinlerinde tuttuğu duyguların bir yansıması gibi görünen güzel bir
gülümsemeyle başını salladı. “Ona iyi bakacağıma söz veriyorum.”
“Lütfen iyi bak. Pekala, sanırım artık gidiyorum Nell.”
“Görüşürüz Yuki.”
Rir’i başkentin içinde sürüp gecenin karanlığına karışırken,
arkamdan el sallıyordu.
Bu haftalık günlük 1 bölüm gelecek arkadaşlar, kusura bakmayın :/