Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

27 Nisan 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1470 Görüntülenme
Bu bölümü 37 Kişi beğendi.
Cilt 10

Kilisenin Kudreti - Kısım 2

Birkaç dakika yürüdükten sonra varış noktamız görüş alanımıza girdi. Geçidin sona eriyor oluşu çok belliydi. Tünelin arkasındaki alanı dolduran parlak ışıklar, tüneldeki loş olanlarla tam bir zıtlık içerisindeydi.

 

Şövalye ve kahramanı ışığın kaynağına doğru yavaşça takip ettim.

 

Varmak üzereyken, kendimi, önceden girmiş olduğum harap evden çoktan ayrılmış, başka bir binanın içinde bulmuştum. Burası bir katedraldi. Bu büyük yer altı katedralinin, ona ulaşmak için yürüdüğümüz sıkıcı yolu düşündüğümüzde, bu kadar büyük olacağını düşünmemiştim. Muhteşem sütunlar, yerden, harika resimlerle bezeli yüksek tavana uzanıyordu--resimler, bir tür dini mite benzeyen bir hikayeyi anlatıyor gibiydi. Göz kamaştıran parlak avizeler tavandan sarkıyor ve binanın aydınlatmasını sağlıyordu.

 

Kilisenin yeri, beklenileceği üzere, bir dizi şekilden inşa edilmiş ve üzerinde ahşaptan yapılmış, uzun oturaklar bulunuyordu. Ortadaki koridoru takip eden gözlerim, bir süre sonra incelikle işlenmiş bir vitraya takılmıştı. Tavan resimleri gibi, bunda da birtakım hikayeler tasvir edilmişti. Katedralin ikinci ışık kaynağı olduğundan, onun büyüyle efsunlanmış bir eşya olabileceğini düşündüm. Her ne kadar güneşin erişemeyeceği bir yerde olsa da ışık huzmeleri camın içinden dökülüyor gibiydi.

 

Camın altında bir dizi heykel dikiliydi. İçlerinde en iyi yapılmış olanı, bir tür tanrıçaya benzeyen bir varlığı tasvir ediyordu. Oturaklara bakıyordu ve öyle zarif bir duruşu vardı ki kendimi düzeltme isteği oluşturuyordu. Etrafında, her biri, kendini efendisini korumaya adamış bir grup meleksi asker bulunuyordu.

 

Tanrıçayı aydınlatan ışığı görmek o kadar doğal bir kutsallık havası veriyordu ki, beni bile, tüm ateistliğimle, gerçekten yaşadığından şüphelendiriyordu. İçeriyi dolduran yoğun ilahi hava, sanki içeriye hiçbir kötülüğün girmesine izin vermeyecek gibiydi. Gerçi, burada bulunuyor olmam, zaten bu fikrin çöpe gitmesi anlamına geliyor.

 

Kilisenin balkonlarından geçerken altımdaki manzaraya bakmadan duramamıştım. Az önce çıktığımıza benzer tünellerden arkamızda ve onun tam karşısında da bulunuyordu. Yanımızdaki merdivenler katedrale, aklımı içine çeken resmin bulunduğu diyara doğru iniyordu.

 

Oturaklar çoktan bir takım silahlı müdavimleri tarafından doldurulmuştu. Yarısı, Nell ve Carlotta’nın zırhına benzer tasarımdaki zırhlardan giymişti. Büyük ihtimalle onlar da insanlardan çok daha üzerinde hüküm süren paladinler, ya da bir başka deyişle kutsal şövalyelerdi. Salonda bulunanların diğer yarısı ise, muhtemelen prense karşıt olanlarla ilişkili olan kişilerdi.

 

“Vay be...” hayretimi gizleyememiştim. Bu manzara beni çok etkilemişti.

“Bu yer gerçekten çok büyüleyici, değil mi?” diye sordu Nell, sırıtarak. “İlk defa gördüğümde ben de çok şaşırmıştım.”

“Doğrusu evet. Büyüleyici.”

“Burası, biz kilise şövalyelerinin her zaman, gizli meseleleri görüşmek adına toplanmayı seçtiğimiz yer.” dedi Carlotta. “Kilisenin üzerinde bir sürü göz var. Tüm binalarımıza gözlerini dikmiş durumdalar. Meraklı gözlerle bizi gözetlemeye çalışanlardan gizli bir şekilde sorunları görüşebildiğimiz tek yer burası.”

“Benim gibi hiç tanımadığınız birini bu kadar önemli bir yere getirmenizde geçekten hiç sorun yok mu?”

“Bu önemli değil. Tekrar söyleyeyim, buraya girebilmiş olman, bize kötü niyet beslemediğin anlamına gelir. Bunun yanında Nell de seninle birlikteydi.” Carlotta Nell’in başını okşarken gülümsemişti. “Her ne kadar dünyada işlerin nasıl yürüdüğü hakkında biraz cahil olsa da insanları bakarak tartacak gözlere sahip.”

“K-kes şunu Carlotta. Beni utandırıyorsun!” Şikayet etse de Nell diğer kıza sırıtarak cevap vermişti. Başka başka bir anlam çıkarmaya gerek yok. Onlar kesinlikle kız kardeş kadar yakınlar.

“Bunun yanında ikiniz buraya tam zamanında geldiniz. Planı açıklamak üzereydik. İkiniz için henüz planda bir görevimiz olmasa da dinlemenizi öneririm.”

 

Ardından, üçümüz merdivenlerden inmeye başladık. Nell ve ben, kendimize bir boş yer bulmuşken, Carlotta orta koridordan ilerleyip kürsüdeki yerini aldı. Kürsüye varan Carlotta, yüzünü kalabalığa doğru döndü ve konuşmasına başladı.

 

“Adamlarım, bugün size, Faldien Kutsal Şövalyeleri Birliğinin Komutanı, Carlotte De Maya olarak sesleniyorum. Bu operasyonun baş komutanlığını üstleneceğim.” Sesi gür, berrak ve karizmatikti. Kendi aralarında konuşan askerler onu duyduğunda dikkat kesilmişti.

“Dur bir dakika... o kadar önemli biri miydi o?

“Hıhı. Mükemmel bir kılıç ustası, yetenekli bir büyücü ve yaptığı her şeyde çok iyi olan birisidir. Gerçekten çok güçlüdür. Statlarım onunkinden yüksek olsa da hala onu yenemiyorum.” dedi Nell enerjik bir şekilde. Kendini övmekten çok, Carlotta’yı övmeyi daha çok seviyor gibiydi. “Kilise, Faldien Şövalyeleri’nin operasyon için kilit rol oynayacağını düşünüyor ve o, şövalyelerin en genç komutanı oldu.”

 

İkimiz, tabii ki de kısık seslerle konuşuyorduk; kendi aramızda konuşurken etrafımızdakileri rahatsız etmemeye çalışıyorduk.

 

Komutanın, normların dışında olduğuna katılıyorum. Onu analiz ettiğimde, statlarının ortalama bir insandan çok da ha fazla yüksek olduğunu gördüm.

 

***

Genel Bilgiler

İsim: Carlotta De Maya

Irk: İnsan

Sınıf: Paladin

Seviye: 62

HP: 1312/1312

MP: 3400/3400

Kuvvet: 387

Can: 409

Çeviklik: 552

Büyü: 611

Maharet: 1192

Şans: 198

 

Yetenekler

Kutsal Büyü V

Ateş Büyüsü V

Kılıç Ustalığı VII

Düşman Saptama II

Kriz Saptama V

Hançer Ustalığı V

Balta Ustalığı III

Meç Ustalığı IV [1]

Kamçı Ustalığı IV

 

Unvanlar

Kılıç Prensesi

Savaşçı Kadın

 

***

 

Stat sayfasını gördüğümde ilk fark ettiğim şey, çok fazla silah tabanlı yeteneğe sahip olduğuydu. Ve hepsi de gayet iyi seviyelerdeydi. En iyi olduğu yetenek Kılıç Ustalığı’nda yedinci seviyedeydi. Her iki ünvanı da savaşta hünerli olduğunu gösteriyordu. Ah tanrım, beni kurtarın! Bu kadın korkunç!

 

Hem seviyesi hem maharet statı inanılmaz derecede yüksekti. Bir dakika. Maharetle kılıç ustalığı arasında bir bağlantı var mı? Çünkü Nell’in maharet statının da bayağı yüksek olduğunu biliyorum. Demek istediğim, benim de maharetim güya bayağı yüksekti ama saçma bir nedenden, kılıçta pek de iyi değildim. ...Yoksa bu, kılıç işine yeteneğim olmadığı anlamına mı geliyor? Yok ya, ne alakası var değil mi? Sonuçta büyük kılıçları kullanabiliyorum. Ve kılıç ustalığı yeteneğim yakın zamanda, kendiliğinden seviye atlamıştı. Ya, bir şey diyeyim, bu benim sorunum değil. Bu kılıçların sorunu. Evet, güzel. Sanırım, bugünlük bu kadar deyip bir sonraki, üzerine aşırı düşüneceğim konuya geçme zamanım gelmişti. Pekala beyin, sonraki fikirler lütfen.

 

Karşılaştığım her insanı analiz ettiğimde, can ve mana dışındaki her bir stat hakkında bir tür skala çıkarabilmiştim. Ortalama bir çocuğun statları 10 ile 100 aralığındaydı, bunun yanında savaşçı olmayan, ortalama bir yetişkinin statları 100 ile 150 arasındaydı. Sahada çalışan ve silah kullanması gerekenlerin statları 150 ile 400 arasında değişiyordu, gerçi ortalama birisinin statları, sınıfından bağımsız, 200 ve 300 arasında olması gerekirdi. 400 ve 600 arasındakiler çok nadirdi ve işinde usta olarak görülen kişiler oluyordu. 600’ün üzerinde stata sahip üç kişi görmüştüm ve üçü de anormal derecede uç kişilerdi. Bunlar Nell, baltalı adam (ama sadece balta ile statlarını güçlendirdiğinde) ve podyumda dikilen şövalye.

 

Katedrali dolduran şövalyelerin statları, genelde 300 ile 400 arasında değişiyordu. Elit birliklerdi. Ve buna karşın Carlotta, onların hala çok üzerindeydi.

 

Bu sayılar sadece insanlar için geçerli. Analiz edebildiğim tek iblis ve hayvansılar Leila ve Lyuu’ydu. Ortalamaları belirleyebilmem için elimdeki örnek sayısı çok düşüktü, özellikle ikisinin, türdaşları arasında ne kadar güçlü olduğunu bilmediğimi düşünürsek.

 

“Koşullar vahim. Ve hepinizin farkında olduğuna eminim, adamlarım, Prens Riutt Glorio Allysia çıldırmış durumda. Başkenti bir kaosun içine sürükledi ve karışıklıktan istifade ederek tahtı, meşru sahibinden zorla aldı. Bizler, adaletin elçileri olarak, ona karşı gelip yapmak istediği tüm yanlışları düzeltmek zorundayız!”

 

Katedraldeki her bir şövalye, onun buz gibi soğuk sesi etrafta yankılanırken, ciddi bir sessizlik içinde onu dinliyordu.

 

“Birçoğunuz burada toplanmış bulunmaktasınız. Ve biliyorum ki, bu sorun hakkındaki beklentileriniz, öngörüleriniz ve düşünceleriniz farklılık gösterebilir, ama bu, her birimizin paylaştığı bir özellik. Amacımızı sürdürmek için gerek duyduğumuz müttefiklere sahip değiliz. Biz, tek başımıza, prensi tahttan ve haksız elde ettiği kazançlardan uzaklaştıracak güce sahip değiliz. Ve tam olarak da bu yüzden hepiniz buradasınız. Unutmayın. Burada birbirimizin elinden tutacak, birlikte çalışacak ve ortaklığımızın amacına ulaşacağının teminatını vereceğiz. Bu düşünceye karşı olan varsa şimdi konuşabilir.”

 

Hiç kimse karşı çıkmak için sesini yükseltmeye cesaret edememişti. Bütün katedral, neredeyse sessiz bir coşku havasıyla dolup taşıyor gibiydi.

 

“Mükemmel.” Paladin gülümsemişti. “O zaman size operasyon ile ilgili bilgileri sunacağım.”

 

 Carlotta büyük bir tahta çıkardı ve onu, planının özetini anlatmak ve sorulan soruları cevaplamak için kullandı. Operasyon iki farklı parçadan meydana geliyordu. İlk kısım, şehrin dışında konuşlanmış bir grupla iletişimi yeniden sağlamak ve ardından, hem bu grupla hem de katedralin içinde bulunan askerlerin yarısından biraz fazlasının kapıya saldırmasıydı. Kapıya yeterince dikkat çekildikten sonra, ikinci ve daha küçük bir grup kaleye sızacaktı. Bu grubun iki görevi vardı. Öncelikli görevleri, yakın zamanda sapasağlam olduğunu öğrendikleri kralı, kalenin altında bulunan zindandan kurtarmaktı. İkincil görevleri ise mümkünse, prensi yakalamaktı. Hmm... Krala şahsen söylemek istediğim birkaç tehdit olduğu için, kurtarma grubundan biraz önünden gidip, kralı onların eline teslim edecektim.

 

“Operasyon yarın gece gerçekleşecek. Kilisenin çanını duyduğunuz anda hücuma geçeceksiniz. Hepsi bu kadar. Sorusu olan?”

 

Bir duraklama olmuştu ama yine, kimse sesini yükseltmeye cesaret edememişti.

 

“Yok mu? Mükemmel. Dağılabilirsiniz!” Carlotta bir kolunu kaldırdı ve konuşmasını karizmatik bir tezahüratla bitirdi. “Zafer İçin!”

“Zafer İçin!” Şövalyeler, ayağa kalkıp dışarı çıkmadan önce onu, gür, kulak sağır eden bir şekilde tekrar etmişti.

 

Aynı şekilde, Carlotta da podyumdan inmiş ve bize doğru gelmişti. “Sanıyorum ikiniz henüz bugün geldiğiniz için kalacak bir yeriniz yok.” dedi. “Bunu çözelim. Beni takip edin.”

Çevirmen Notu

[1] Meç 16. ve 17. yüzyıllarda, Batı Avrupa'da, çoğunlukla düello için ya da askeriyede ikincil silah olarak kullanılan, ince, sivri uçlu, çift taraflı bir kılıç türüdür.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-31 10:34:01
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-26 23:33:54
Bölüm için teşekkürler
murat1habib (33 puan) Üye
2020-05-23 16:36:33
Bir kere antrenman yapmayıp kılıç ustalığında kötüyüm diyo dangalak
Yaoi'den_nefret_ederim (137 puan) Üye
2023-03-22 15:51:43
@murat1habib, haklı yorum
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-05-03 05:04:19
Bu charletto bizim yukiyi tek başına yer gibime geldi...
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-04-27 18:55:10
Olaylar başlıyorr~ Bu bölümü nedense bi kat daha fazla sevdim :) Çeviri için teşekkürler ^
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-04-27 17:51:12
Kisaca korsan kilici
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-04-27 16:34:40
Çeviri için teşekkürler