Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk
Lefi’nin Tuhaf Davranışları
Lefi’nin dönüşümden kısa süre sonra normale döneceğini
düşünmüştüm, ama bu olmadı. Örneğin şu an.
“Kıpırdama. Saçında bir toz zerresi var.” Beni görünce bana
doğru yaklaşan ejder kız, elini uzattı ve bir iplik parçasına benzeyen bir şeyi
saçımın içinden aldı.
“T-teşekkür ederim. Farkına bile varmamışım.”
“Rica ederim.”
Normal bir şeymiş gibi sürekli yanı başıma oturuyordu. Öyle
yakındı ki, neredeyse birbirimize değiyorduk. Ona pek kafayı takmamaya çalışıp,
yeteneğin seviyesini yükseltmek için silah dönüştürmeye devam ettim. Ama
yapamıyordum. Tüm durum çok rahatsız ediciydi.
Ve sebebi orada duruyor olmasından dolayı değildi. Bununla
ilgili bir sorunum yoktu. Odaklanamıyor oluşumun sebebi, ejder kızın hiçbir şey
yapmadan sessizce dibimden beni izlemesiydi.
“Şeeeey, ah... Yüzümde bir şey mi var?” Ona doğru döndüm ve
garip sessizliği bozdum.
“Hayır yok.” dedi. “B-bakışlarımı çevirmemi mi tercih edersin?”
“Y-yok. Yani, sıkıntı değil, sadece... anlarsın işte, bana
böyle bakınca sanki bir sıkıntın varmış gibi geliyor.”
Lefi döndüğümden beri daha da yapışık olmuştu. En fark
edilir değişiklik, aramızdaki fiziksel mesafenin bir adıma kadar düşmüş olmasıydı.
Kendini sık sık yanımda bir yerlere ayarlıyordu... Sanki, bir şekilde sürekli
fiziksel temastaymış gibi hissediyordum. Bana mı öyle geliyor yoksa burası
biraz sıcak mı oldu?
Öncekinin aksine, üzerime çok daha fazla eğilmişti ve hatta
benden bir şey isteyecebilir diye, tişörtümün bir kenarını yakalamıştı. Tişört
çekiştirme olayı genelde zindan sakinlerinden vampir kızın yaptığı bir şeydi.
Bunu yaptığı zaman Illuna’yı beklediğimden etrafımda birkaç kez dönüp onu
aradığım ve onun yerine Lefi’yi bulduğum birkaç durum bile olmuştu.
Gerçi durumla ilgili birçok farklı düşüncem vardı, ki
Lefi’nin yeni edindiği fiziksel temas dürtüsü hakkında olumsuz da
düşünmüyordum. Erkekler, onun gibi yumuşak ve harika kızlara dokunmayı hep
sevmiş yaratıklardır. Ve sağlıklı bir erkek modeli olarak, ben de farklı
değildim. Sadece... Nasıl söylesem? Sorun, Lefi’nin kendine çok baskı yaptığını
ve konfor alanının dışında olan şeyleri yapmak için kendini zorladığını
hissediyordum.
Yüzü sürekli kıpkırmızıydı ve benimle konuşma şekli, garip
hissettiğini belli ediyordu. Konuşurken sürekli takılıyor ve hatta sesi zaman
zaman kasılmış ya da gergin geliyordu. Ve garip hareketleri sürekli beni de
döngüye sokup duruyordu. Nasıl davranmam gerektiğini bilemiyordum.
Tekrar söyleyeyim, davranış şeklini sevmediğimden
bahsetmiyorum. Hatta biraz ileri gidip, şirin bulduğumu bile söyleyebilirim.
Ama bunu söylesem bile, Lefi’nin her zamanki halini tercih ederim. Böyle cesur,
utanmaz ya da edepsiz davranması ona uygun değildi. Kendini, olmadığı biri gibi
davranmaya zorlamasını gerçekten istemiyordum. Umarım en yakın zamanda normal
haline geri döner, geç olmasındansa...
***
Kararlaştırdığımız görüşmeye gelen hizmetçiye, “Pekalaaaa.
Lyuu...” dedim. “ ikimizin konuşması gerek.”
Sırtı duvara dayalı olduğu için, birbirimize göre olan
konumumuzu kendime avantaj olarak kullandım ve ellerimden birini yüzünün
yanına, duvara çarparak dayadım. Erkeklerin, kadınlara normalde kabul
etmeyecekleri şeyleri, ki bu genellikle buluşma olurdu, kabul ettirmek için sık
sık yaptıkları klasik bir Japon tekniğiydi.
Benim niyetim romantik bir gerilim yaratmak tabii ki de
değildi. Tek istediğim kaçış yollarını engelleyip baskı uygulayarak onu
konuşturmaktı.
“Eep!” Çarpmanın etkisiyle ciyakladıktan sonra gözlerini
çekingen bir şekilde yukarı çevirdi. “N-ne oldu patron? Gülüşün gerçekten çok
korkunç.”
“Lefi’nin son zamanlarda neden garip davrandığını biliyor
musun?”
“N-ne!? N-n-neden bahsediyorsun? Lefi hiç de garip
davranmıyor?” Lyuu, anormal seviyede panikleyerek cevap vermişti.
“Pekala, şunu açıklığa kavuşturalım. Sence davranışları
normal mi?”
“Hadi ama patron. Lefi bir kız sonuçta. Ve o da kızların yaptığı
şeyleri yapıyor işte.”
“Lyuu, lütfen.” Gözlerimi devirmiştim. “Hadi ama. Lefi’nin
eskiden yaptığı tek şey yatakta tembellik yapmaktı. Sadece yemek yemeye ve oyun
oynamak için kalkardı. Böyle ani bir değişikliği kızların yaptığı şeyler
diyerek silemezsin. Son zamanlarda bayağı tuhaf davranıyor ve sen de bunu
biliyorsun!”
Lyuu durdu. Sunacak argümanı kalmamıştı. “N-neden o kadar
insan içinden bana soruyorsun ki? E-eminim Leila neler döndüğünü biliyordur.
Muhtemelen benden daha çok şey biliyordur, buna rağmen neden beni seçiyorsun
ki!?”
Napalım. İşte size Lyuu. Söyleyecek bir şeyi kalmadığı için
arkadaşlarını satmaya başladı.
“Yani, Leila’ya baskı yapmayı kendime yediremiyorum.
Gerçekten çok iyi çalışıyor.”
Leila tam anlamıyla olağanüstüydü. Aşağı yukarı bütün ev
işlerini hallediyor ve hatta bunun dışında bana büyü ile ilgili bir şeyler de
öğretiyordu. Benim için yaptığı her şey için neredeyse ona borçlu
hissedecektim.
“A-ama neden bana baskı uygulamanın uygun olduğunu
düşündünüz ki1?”
“Çünkü sen bir kendi işini bile yapamayan, beceriksiz bir
hizmetçi müsveddesisin. Ya ne olacaktı?”
“Ama yeter artık!? Bunun gerçekten farkındayım zaten! Gözüme
sokmana gerek yok. Çok kötüsün patron! Bu kesinlikle bir ayrımcılık! Tam bir
tiransın patron! Rezil, iğrenç bir tiransın!” Lyuu gücenmiş bir şekilde
bağırmıştı. “Neden bana daha nazik olamıyorsun ve bilirsin, daha özenli ve
saygılı davranmıyorsun?
“Sen salak mısın? Tabii ki de bir tiranım. İblis lordları
zaten böyle olurlar. Neden benden başka bir şey beklemediğini bilemiyorum.”
dedikten sonra kocaman sırıttım. “Ve sana daha nazik olmamı mı istiyorsun?
Saçmalama, zaten sana yeterince nazik davranıyorum. Rir’in senin yakınlarına
gelebiliyor olmasının sebebinin ben olduğumu çoktan unuttun sanırım.”
“Ay... Y-yani, haklısın ama...”
Savaş kurdu, rahatsızlığını belirtmekten başka bir şey
yapamamıştı.
“Ve işte argümanını da böyle çürütmüş oldum.” diye yarım
gülümsedim. “Peki, her neyse. Lefi konusuna geri dönelim. Şimdi anlatacak mısın
yoksa...?”
“Öffff... tamam.” Lyuu detayları dökülmeden sıvışamayacağını
sonunda anlamış gibiydi, sonrasında istemeden konuşmaya başladı. “... Sana
söyleyeceğim, ama anlatanın ben olduğumu kimseye söyleyemezsin, tamam? Lefi
bunu öğrenirse beni küle çevirir.”
“Tabii, tabii, anladım. Merak etme.”
“Lefi, bazı şeylerden dolayı endişeli.” diye başladı
hayvansı kız.
“Ne demek şimdi bu?”
“Yani, şöyle ki...”
Lyuu detayları bana anlattı. Özetlemek gerekirse, Lefi’nin
sıkıntısı, insanlarla nasıl yakınlaşacağı hakkında bir fikrinin olmamasıydı.
Her ne kadar çok az arkadaşı olan bir çocuğa ait bir sorun gibi gözükse de, bu
sorunu şaşırtıcı derecede anlaşılır bulmuştum. Lefi bu zamana kadar hep tek
başına yaşamıştı. Kelimenin tam anlamıyla, yüz yıllarını, gerçek bir dostu
olmadan geçirmişti. Bana, ona benim, daha doğrusu bizim ona sunduğumuz
tecrübelerin yepyeni ve heyecan dolu olduğunu söylemişti. Ve Lyuu ve Leila’ya
da söylediği şey buydu.
Onlara şu anki hayatından keyif aldığını söylemişti ama işlerin
sonsuza kadar bu şekilde kalacağından emin değildi. Çünkü hiçbir zaman girişken
biri olmamıştı. Herkesin, etrafındakilerle daha da yakınlaşmak için bilfiil
uğraşırken, kendisinin bu yönde hiçbir şey yapmadığını hissetmişti. Kurduğu
bağlar, sadece başkalarının girişimi sebebiyle oluşmuş bağlardı. Ve bu bir
sorundu.
Lefi çok uzun bir hayat geçirmişti ve tecrübelerinden çok
şey öğrenmişti. Etrafındaki şeyleri, ilişkiler de dahil, sonsuza kadar aynı
kalacakmış gibi kabul edemeyeceğini biliyordu. Eğer bağlarını güçlendirmek için
aktif olarak çabalamazsa, onların bir gün ortadan kaybolacağını biliyordu.
Ben başkentteyken iki hizmetçi onun sıkıntılarını
dinlemişti. Kaygılarını çok sevimli bulmuşlar ve ona büyük bir hevesle her
türden rehberlik ve tavsiye vermeye başlamışlardı. Tabii ki, verdikleri
tavsiyelerin tam detaylarının ne olduğu benimle paylaşılmamıştı. Lyuu bana pek
bir şey söylememişti.
Her iki türlü de, şu anki davranışının, aslında
hizmetçilerden tavsiye alması ve elinden geldiğince buna uymaya çalışmasıydı.
“Hah... Yemin ederim Lefi...” iç çektikten sonra her zamanki
yarım gülümsememe dönmüştüm. Bir şey diyeyim mi, artık garip davrandığını falan
söyleyemiyorum. Yani, şimdi olayı anlayınca, ona katılıyordum. Sadece biraz
garip ve beceriksizdi. Her zamanki gibi. Artık ne yapmaya çalıştığımı anlıyorum
Lefi, ama sana şunu söyleyeyim. Kendini o kadar zorlamana gerek yok. Kendin
olabilirsin. Ama anlıyorum. Kavram sana çok yabancı geldiği için bu kadar
zorluyorsun.
Bir şey diyeyim mi? Muhtemelen ona bundan bahsetmemeliyim.
Şimdilik soğukkanlı bir şekilde ona ayak uydurmaya çalışmak, sanırım benim için
en iyisi olurdu. Yani sonuçta bir yolunu bulacağından eminim. Sonuçta uzun, çok
uzun zaman boyunca birlikte olacağız. Ama fırsat buldukça ona yardım da etmeliyim
değil mi? Yine de, en azından kendini zorlamamasını söyleyebilirim sanırım.
Kendini çok zorladığı için işlerin kötüye gitmesini istemem. Sanırım, her şeyin
düzgün ilerlemesi adına, baskısını biraz azaltması için ona biraz yardım
etmeliyim. Ah tabii ya! Ona kraldan aldığım içkiden vereyim. Erken olması geç
olmasından daha iyidir herhalde, değil mi? Hmmm. Sanırım bugün olur. Ya da
olmazsa yarın.
***
“Off...” Lyuu, efendisi kulağının dibinden ayrıldığı için
rahat bir nefes almıştı. “Sanırım onu kandırmayı başardım.”
Ona söylediği her şey tabii ki de yalan değildi. Diğer
efendisinin, yani evin sahibesinin, diğer insanlarla olan bağlarını
güçlendirmek istediği doğruydu. Ama durum bundan biraz daha spesifikti.
Efendisi, genel olarak insanlarla bağ kurmayı dert
etmiyordu. Tek istediği özel biriyle yakınlaşmaktı. Endişelerini anlattıktan
sonra, Lyuu’nun ağzında acı-tatlı bir tat kalmıştı. Sorunları, erişkinliğe adım
atan ortalama bir kızun yaşayacağı türden sorunlar gibi hissettiriyordu.
Her ne kadar baskıya uğramış olsa da, Lyuu’nun efendisine
detayları değiştirmeden vermesinin imkanı yoktu. Çünkü gerçeğin, sadece
hanımının söylemesi gereken bir şey olduğunu biliyordu.
Lyuu bir yumruğunu ileriye doğru uzatırken kıkırdadı.
“Elinden geleni yap Lefi! Yapabileceğini biliyorum! Biz hizmetçiler, sana
destek olacağız!”