Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

18 Mayıs 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1503 Görüntülenme
Bu bölümü 36 Kişi beğendi.
Cilt 11

Kın Yapımı

Güvenilir silahımın gelişmesinin beklenmedik bir yönde ilerlemesini fark etmemin üzerinden birkaç gün geçmişti. Bu nedenle, Uğursuz Orman’dan topladığım önümde duran masaya serilmiş envai çeşit malzemenin başında bağdaş kurmuş oturuyordum.

 

Bu masa, sadece zanaat işleriyle uğraşırken kullandığım masaydı. Ve başlamak üzere olduğum aktivitenin amacı Zaien’e kın yapmak olduğundan, onun da yanı başımda olduğunu tahmin edebilirsiniz. Ve konuyla alakalı düşüncelerini sözle dile getiremese bile, büyük kılıcım bir mutluluk havası yayıyor gibiydi. Gerçekten keyfi yerindeydi. Sanırım şu an takılabileceği biri olduğu için mutluydu. Ne iyi, sosyal bir insandı şu kılıç.

 

Uğursuz Orman içlerine kadar bizi kovalayan ürkütücü takipçimizi yenmemiz, kılıcın kabzasını tutmamama rağmen benimle telepatik iletişim kurabiliyor olabildiğini düşününce, kılıcın bayağı gelişmesini sağlamış olmalıydı.

 

Kılıcı Analiz ettiğimde, onu yarattığım zamandan bu zamana bir çok şeyin değiştiğini göstermişti.

 

***

Genel Bilgiler

İsim: Zaien

Irk: Büyülü Silah

Kalite: Ölçülemiyor

Saldırı Gücü: 459

Dayanıklılığı: 672

MP: 618

 

Eşsiz Yetenekler

Telepati

Vampirlik

 

Yetenekler

Kızıl Alaz III

Öz Onarım I

 

Unvanlar

Akıllı Silah

 

Tanım:

Yuki ismindeki İblis Lordu tarafından yapılmış bir katana şeklindeki bir büyük kılıç. Kılıç, günahtan nefret eder ve günah işleyenleri affetmez. Gittikçe keskinleşen ve kanlandıkça güçlenen kılıç, günahkarları suçlarını yargılar ve cezalarını kendisi verir. Zaien, yaratıcısı tarafından kullanılmanın bir sonucu olarak, kendi başına bir irade geliştirdi. Bu silahı kullanan kişinin statlarında büyük artış görülür.

 

***

 

Göze çarpan değişimlerden birisi, bilginin sunuluş şekliydi. Zaien’in statlarıyla alakalı arayüz elemanları önceden diğer eşyalarla ortaklık gösteriyordu, ama şimdi durum sayfası daha çok yaşayan bir yaratığınkine benziyordu. Ayrıca detaylarda da çok fazla değişim olmuştu.

 

Beni şaşırtan ilk şey kılıcın ırkıydı. Büyülü Silah mı? Bu nasıl ırk lan? Gerçi bir düşününce, iblis lordu da kulağa pek bir ırk gibi gelmediği için, belki de bu kadar şaşırmamalıyım.

 

Sayılara gelince, ne düşünmem gerektiği hakkında bir fikrim yoktu. Yüksek mi yoksa düşük mü olduklarını, karşılaştıracak bir şeyim olmadığından, bilemiyordum. Bu zamana kadar analiz ettiğim silahların hiçbiri, kendi saldırı ya da savunma değerlerini göstermiyordu. Ama MP’nin dışında, en azından saldırı gücü ve dayanıklılık, beklenen değerlerdi. Katanaya benzeyen büyük kılıçtan yayılan büyülü enerjiyi artık hissedebiliyor olsam da, bunu ne zaman kazandığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kendi manamı aktardığım durumlar haricinde, daha önce hiç mana barındırmadığından eminim.

 

Yeteneklerinin çoğu makuldü. Eşsiz olanlar, Zaien’in yapımında kullanılan silahlara aitmiş gibi görünüyordu. Aynı şekilde, Kızıl Alaz’ı görünce de şaşırmamıştım. Üzerine büyülü halka işlenmiş bir silahın bu özelliğinin yetenek olarak tanınıyor olması çok da mantıksız gelmiyordu. Bir dakika. Kızıl Alaz’ın seviyesi var. Bu, onu kullandıkça seviye atlayıp daha da güçleneceği anlamına mı geliyordu? Hmmm...

 

Öz Onarım kafamı karıştıran tek yetenek olmuştu. Nereden geldiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu, ama kullanışlı göründüğünden, şikayet etmedim. Yetenek, eğer kılıç yamulur ya da hasar görürse diye, Zaien’e, kendi büyü enerjisini tüketip kendini tamir etmesini sağlıyordu. Kılıcın her zaman çok dayanıklı olduğunu düşünmemin sebebi belki de buydu. Bunca zaman kendini tamir ediyor olabilirdi.

 

Dostum cidden, tüm durum sayfası anlayamadığım bir ton şeyle doluydu. Beklentilerim mi? Evet, şu an tamamen yok olmuşlardı. Muhtemelen daha sonrasında detaylı inceleme yapıp, her şeyi test ederim ya da anlarım.

 

Zaien’in durum sayfası öyle farklıydı ki, Lefi’yi bile şaşırtmıştı. Onu gören Yüce Ejderha, bezmiş bir şekilde iç çekti ve “Gerçekten, senin yanında kaldığım süre boyunca bir dakika bile sıkılmıyorum.” dedi.

 

Daha önce hiçbir silahın, yaşayan bir canlınınkine benzeyen statları olduğunu görmediğini söyledi. Ejderha, akıllı silahlar hakkında bir iki şey biliyordu, ama görünüşe göre hiçbiri Zaien kadar berrak düşünceler üretebilecek seviyede değildi. Şerefsiz Zaien, çok havalısın. Efsanevi Yüce Ejderha bile senin gibi bir şey görmemiş.

 

Uzun lafın kısası, Zaien bir sürü değişimden geçmişti ve birden gelen kılıca kın yapma dürtüsü de bununla alakalıydı. Yani, yeni edindiği iletişim kurabilme yeteneği. Şey, bir dakika. O diyorum ama. Zaien’e kız olarak mı hitap etmeliyim? O, biraz feminen gözüküyor gibi. Hmm...

 

Zaien bunu isteyerek söylememişti, ama akıllı silah, ne zaman onu bir kenara koymaya kalksam, üzülüp duruyordu. Bunun sebebi, Zaien’in telepati yeteneğinde henüz ustalaşmamış olmasından kaynaklanıyordu. Duyguları, düşünceleriyle birlikte, onu her kullandığımda bana aktarılıyordu. Ve of dostum, bu şey beni yiyip bitiriyordu. Zaien gerçekten çok çocuksu bir izlenim veriyordu, o yüzden onu, şey... kız olarak mı görmeliyim? Pekala, tekrar deneyelim. Zaien’in üzülüyor olduğunu görmek beni berbat hissettiriyordu. O silahı gerçekten çok seviyordum ve bu işleri daha da zorlaştırıyordu.

 

Sorun, Zaien’in envanterdeyken yalnızlık hissediyor oluşuydu. Bana en uyan gerçek çözüm, Zaien’in envanterin içinde oturup kalmamasını sağlamaktı. Bu yüzden ona bir kın yapmalıydım. Çünkü, bilirsiniz işte, sivri eşyaları ağzı açık bir şekilde ortalıkta bırakmak pek de akıllıca değildir.

 

Önümdeki masada duran bütün malzemeler, avladığım canavarlardan geliyordu. Ayrıca elimde, bugün kullanmak için bir süre önce hazırladığım biraz taze kereste de vardı. Kabul etmek gerekirse, nasıl iyi bir kın yapılacağı hakkında bir fikrim olmadığından, malzemeler, şans eseri ve gelişigüzel toplanmıştı. Kafamdaki fikir, bir şeyler bulana kadar denemekti.

 

Tabii ki, el işinde pek iyi değildim ve zanaatkarlık eğitimiyle kazanılan yeteneğe de sahip değildim. Elimde hiçbir yetenek olmadan Zaien’e tam olarak nasıl kın yapabileceğimi merak ediyor olabilirsiniz. Bunun cevabı, şaşırtıcı derecede basitti: Silah Dönüştürme.

 

Silah Dönüştürme., teknik olarak bir silah olduğu sürece her şeyi yaratabilme kapasitesine sahipti. Yine de, kınlar silah olmadığından, kın yapımı tam olarak nasıl olacaktı? Farklı açılardan bakmayı gerektirmesine rağmen cevap, açık bir şekilde ortadaydı. Tek yapmam gereken kının silahlaştırılmasıydı.

 

Şu ana kadar olan tecrübelerim böyle bir şeyin mümkün olduğunu gösteriyordu. İçinde gizli kılıçlar olan bastonlar ve şemsiyeler, olası yaratım sonuçları listesine de dahildi. Acil durumlarda iğne fırlatabilen, çalışan bir tükenmez kalem bile yapmıştım. bu tarz eşyaları sağda solda tutmak tabii ki tehlikeli olduğundan, çoktan onu bir kenara kaldırmıştım. Ama öğrettikleri dersler hala benimleydi.

 

Silah Dönüştürme çok esnek bir yetenekti. Çalışması için sadece malzeme, mana ve silah görevi görebilecek bir son forma ihtiyaç duyuyordu. Dolayısıyla bu, Zaien’e bir kın yapmak için tek yapmam gerekenin, kına benzeyen ve kın işlevi görebilecek bir silah yapmak olduğu anlamına geliyordu.

 

Ve ben de tam olarak bunu yaptım.

 

“Tamam! Bitti!” İlk prototipi işe koyulduktan kısa bir süre sonra yaptım. Kın yapımına yabancı ve yapımında usta olmadığım için, kenarları biraz pürüzlü olmuştu, ama sonuçta bu bir silah haline getirilmiş ahşap bir kındı. Silah haline getirilme kısmı, uç kısmında bulunan bıçaktı. Kın yeterince sert vurulduğunda, içinden bir bıçak fırlıyordu.

 

Asıl niyetim, tabancaya benzer bir şey yaratmaktı. Bir tuşa basınca kından mermiler çıkmasını istemiştim, ama bu tasarımla ilgili birçok sorun vardı. Akla gelen ilk sorun boyutuydu. Zaien dev gibiydi, ve ona yapılacak kın da ondan daha büyük olmak zorundaydı. Tabancaya benzeyen bir mekanizma eklemek, boyutlarını daha da şişirecekti. Böyle büyük, hantal bir şeyi etrafta taşımak pek pratik gelmemişti.

 

Sorunun diğer kısmı, başarılı olabilmem için yaratmak istediğim mekanizmanın berrak bir imgesini oluşturmam gerektiğiydi ve ben, ne tabancaların içinde hangi parçaların olduğunu ne de bunların nasıl yerleştirildiğini bilmiyordum. Silah Dönüştürme’nin tabanca yapmak için de kullanılabildiğini düşünmüştüm, ama bakacak herhangi bir örnek mekanizma olmadığı sürece beceremezdim. Hmm, belki de sonra denemeliyim. Zaman dışında bir şey boşa gitmeyeceğinden ve elimde de zamandan bol bir şey olmadığından, başarısız olmak, bir şeyleri ziyan etmek anlamına gelmiyordu.

 

Zaien’i kaldırdım.ve model 1 kının içine koydum.

 

“Bu değil.” dedi kılıç. Hmmm... Sanırım kızımız(?)... ya boş ver, salla. Zaien bayağı kız gibi. Muhtemelen o bir kız, bundan sonra da ona öyle hitap edeceğim. Her neyse, görünüşe göre pek hoşuna gitmemişti.

 

Sorunun bir kısmı, oturmasıyla alakalı gibiydi. Kın biraz kısa kalıyordu ve kılıcın üst kısmından bazı kısmı açıkta kalıyordu. Sallayınca gelen tıkırtılardan anladığım kadarıyla, birazcık genişti de.

 

Bugüne kadar yapılmış en iyi kılıcı yapmayı planlamıyordum. Zaien bir uzun kılıçtı. Boyutları yüzünden, sıradan bir katanayla yapılabilecek kılıç çekme tekniklerini yapmam imkansızdı. Ve bu yüzden, kın da o kadar da fazla kullanılmayacaktı. Muhtemelen kılıcı çektikten sonra kınını doğrudan envanterime ya da yere atacaktım. Ama her ne kadar mükemmele ulaşmak istemiyor olsam da, ilk yarattığım kılıç vasatın biraz altında kalmıştı. Pekala. İkinci raund! Hadi gidelim!

 

***

 

Çok sayıda kın yapmıştım ama hiçbiri aradığım kın olmayı başaramamıştı. Zaien, yeterince zamanımı harcadığını düşünüyordu. Her kın yapışımda ya ondan memnun kaldığını, ya da beğendiğini söylüyordu, ama doğrudan beynimin içine söylediği sözlerin içinde her zaman biraz memnuniyetsizlik oluyordu.

 

Bir yere varmadığını hissettiğimde, her zaman bırakmayı seçme opsiyonum vardı ama bu yapmak istediğim son şeydi. Zaien’i ben yapmıştım. Bir yerde benim kızım sayılırdı. Kını ise, çıkardığı ilk sorundu. Onun mutlu olduğunu görmek benim işimdi. Ona karşı nazik olmazsam bu beni berbat bir baba yapar.

 

Şu ana kadar ürettiğim kınlar, bana önemli bir ders vermişti. Zaien ve benim zevklerimiz farklıydı. Yaptığım kınların hepsi, başarısızlık olarak addedilemezdi. Özellikle bir tanesi bayağı havalı olmuştu. Küçük ejder pullarından yapılmıştı ve Monster Hunter’da görebileceğiniz türden bir şeydi ama bunu beğenmemişti. Hmm... Zaien bayağı kız gibiydi. Belki de sorun, bu zamana kadar yaptığım her şeyin daha çok maskülen gözükmesinden kaynaklanıyordu. Sanırım biraz daha feminen bir şey üretmeye çalışmalıyım.

 

Masadan bir keçe aldım ve fikrimi uygulamaya koyuldum. Sonuç şu şekildeydi:

 

***

İblis Lordu’nun Deneysel Kını: İblis Lordu Yuki tarafından Zaien ismi verilmiş kılıç için yapılmış, parlak kırmızı renkli kın. Kının ucuna bir bıçak gizlenmiştir. Bu kın çok dayanıklı olduğundan, ciddi basınç altında olmadığı sürece kırılmayacaktır.

Kalite: A+

***

 

Yeni oluşturduğum kını kaldırdım ve iyice bir baktım. Uuuu. Kendimi övmek gibi olmasın ama hiç fena değil.

 

Şekli çok etkileyici değildi. Bayağı basitti, ama ondan önce çok fazla kın yaptığımdan, zanaatkarlık açısından bayağı iyi yapılmıştı. Pembe bir kabuktan yapmıştım ve sonuç olarak, her şey hoş parlak renkli bir kırmızıya boyanmıştı. Zaien’in kızıl ağız kısmıyla bayağı uyumlu olacaktı. Hmmm... Tek sorun, Zaien’in kabzasının sıradan bir ağaçtan yapıldığı için, bütün güzel renklerin birden kahverengiye dönmesi yüzünden biraz yakışıksız durmasıydı. Belki de kabzanın etrafına bir kurdele, ip ya da onun gibi bir şey bağlamalıydım. Muhtemelen kavramayı da kolaylaştıracaktır.

 

“Ne düşünüyorsun Enne?” Zaien’e, aşağı yukarı isminin son kısmına benzeyen yeni taktığım lakapla seslenmiştim. Takma ad seçmemin bir nedeni, Zaien isminin anlamından dolayı, halka açık yerlerde bir kıza seslenmek için garip kaçacak olmasıyken, diğer nedeni ise Enne’nin daha feminen durması ve bu yüzden kılııcn seçimlerine daha uygun olmasıydı.

 

Kılıç, kınına yerleştirildikten sonra birkaç dakika etrafına alışmaya çalıştı, ardından bana onaylar şekilde baş sallamanın telepatik karşılığını yolladı.

 

“Bu gerçekten çok hoş.” dedi.

 

Heh. Görünüşe göre bu tam da istediği şeymiş. Bunu sevdiğini kesinlikle görebilirdiniz. İşte, pembenin gücü. Kızlar ve pembe rengi hep beraberler. Daha feminen yapmanın iyi bir fikir olduğunu biliyordum.

 

görünüşe göre kın, tam da olması gereken boyutlardaydı. Salladığımda tıkırtı sesi gelmiyordu. Vuu! Bütün veriler tamam!

 

“Mwahahahahaha!” Tatmin olmuş bir şekilde başımı sallarken, hayali olarak kendi sırtımı zıvazlıyordum. “Ne korkunç. Çocukları bile kolaylıkla büyüleyebildiğim için, güzellik algım mutlak.”

 

Zihin gözümle isteklerini görebiliyordum. Yaratıcılığın İblis Lordu’nun yolculuğunda bir başka adım daha.

 

“Yanlış bir şey mi var...?” diye sordu Enne.

 

“Bu önemsiz bir olay. Sadece kendi yeteneklerimin korkunçluğunun tadını çıkarıyorum.”

 

“Anladım...”

 

Zindanın diğer sakinleri eğer yakınlarımda bir yerlerde olsaydı, heyecanlanıp saçmalamaya başladığım an araya girip ya laf sokarlar ya da şikayet ederlerdi. Ama sosyal becerisi hala gelişmekte olan Enne, sadece, içinde biraz eğlence barındıran bir şekilde karşılık vermişti.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-08 10:07:23
Bu kılıç efsane ya
İners (132 puan) Üye
2021-07-14 17:14:50
Çeviri ve edit için teşekkürler
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-27 15:59:00
Bölüm için teşekkürler
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-05-26 03:07:51
Kininı bile kız yaptı tam harem serisine yakışır bu hareket. 😅😂😂
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-05-19 22:57:09
Kız 👱👰💃
enryuuu (1507 puan) Üye
2020-05-19 00:55:07
Çeviri ve edit için teşekkürler :D
Ker!m (339 puan) Üye
2020-05-18 22:08:16
Çeviri ve edit için teşekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-05-18 20:13:43
Çeviri için teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-05-18 15:26:59
2 bölüm için teșekkürler. Kolay gelsin.