Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk
Savaş Sonrası - Kısım 2
Ejderhanın sağladığı tecrübe akışı beraberinde yetenek puanı
da getirmişti. Ve tabii ki, her zamanki gibi hemen bir kısmını Analize
yatırdım. Aktarılan çok fazla yeni güç sayesinde yetenek sonunda maksimum
seviyeye çıkmıştı.
Geriye bir miktar yetenek puanım kalmıştı, ama onları sonra
kullanmak için saklamaya karar verdim. Hemen kullanmak boşa olur gibi gelmişti.
Şu anki seviyelerine bakarak sadece bir ya da iki yeteneğimi maksimuma
çıkarabilirdim, ve yeteneklerin kullanarak seviye atlaması da mümkün
olduğundan, kendi kendilerine gelişmelerine izin vermenin sorun olmayacağını
düşündüm. Bir yetenek seviye 8 ya da 9’a gelip de maksimuma çıkarmak için çok
uğraşmam gerekeceği zaman kullanmayı düşünürüm.
Analizi son seviyeye getirmek iyi bir tercih olmuştu.
Fazladan bilgi göstermeye başlamış ve hatta Lefi’nin karakter sayfasından daha
çok şeyleri görebilmemi sağlamıştı.
***
Genel Bilgiler
İsim: Leficious
Irk: Antik Ejderha
Sınıf: Yüce Ejderha
Seviye: 987
HP: ???3?1??/???3?1??
MP: ?9???????/?9???????
Kuvvet: ????8?
Can: ?7????
Çeviklik: ???1??
Büyü: ??4????
Maharet: ????0
Şans: ???
Unvanlar
Yüce Ejderha
İblis Lordunun Eşi
***
Öff, kimi kandırıyorum? Öncekinden hiç de farklı değil.
Seviye 10 yeteneğin bana sağladığı en önemli bilgi, Lefi’nin her bir statının
kaç basamaklı olduğunu görmemi sağlamasıydı. Mana havuzu yaklaşık on milyonlar
seviyesindeydi, can havuzu ise bir kat düşük seviyedeydi. Öyle saçma
derecelerde yüksek sayılardı ki bunlar, ölümsüz olmasının normal olduğunu
hissettim. Kimsenin ona bir çentik bile atabileceğini sanmıyordum.
Diğer temel statları da aynı seviyede inanılmazdı. Diğer her
şey yüz binler seviyesindeyken, mahareti on binlerdeydi ve büyüsü
milyonlardaydı. Cidden mi? Vay anasını be, bayağı şişkin sayılar bunlar.
Lefi’nin nefret edilenler diyarında olduğu hakkında bir
şüphem yoktu, ve yanında durarak ben de o diyara girmiş oluyordum. Pekala,
sanırım daha sıkı çalışıp elimden gelen en kısa zamanda kendimi bir tür hilkat
garibesine çevirmem gerekiyordu. Demek istediğim, dünyanın sonunu getirecek bir
nefret objesine dönüşmek, tam da bir iblis lordunun yapacağı şeydir, değil mi?
Lefi’nin statları aşağı yukarı beklendiği gibi çıksa da,
yetenek açısından aynı şeyler söylenemezdi. Yüzün üstünde yeteneği olmasını
bekliyordum, ama sadece birkaç düzineye sahip olduğu ortaya çıkmıştı. Ah,
anladım. Her şeyden biraz koyup, hiç kullanmayacağın bir sürü şeye sahip
olmaktansa, birkaç yetenekte özelleşip, ustalaşmak daha iyi olduğu için böyle
olmalı. Gerçi, şu anda hepsini göremiyor olmamdan da kaynaklanıyor olabilir.
Yazılar hala bozuk sonuçta.
Aynı şekilde, Lefi’nin iki tanesi dışında diğer bütün
ünvanları okunamaz haldeydi, ve bunlardan da biri yeni gelmişti. Açıklaması da
şu şekilde:
***
İblis Lordunun Eşi Yuki ismindeki iblis lordunu damadı
olarak seçmiş geline verilen bir ünvan. Bu dünyada yaşayan hiç kimse, Yüce
Ejderha’nın kendine bir eş bulabileceğini asla hayal edemezdi.
***
“...”
Neyse, devam edelim. Yüce Ejderha ve İblis Lordunun Eşi
ünvanlarının görünüy olmasının tek sebebinin, Lefi’nin onları bilerek görünür
yaptığından şüpheleniyordum. Demek insanların bilmesini istiyor. Off, dostum
kızarıyorum. Gerçekten hissedebiliyorum. Bir şey diyeyim mi, bunu düşünmeyi
bırakacağım ve devam edeceğim.
Her ne kadar zindana döndükten sonra bayılsam da, Lefi ne
olduğunu diğerlerine tam olarak açıklamamıştı. Bu yüzden, zindan sakinlerine
olanları ancak ertesi gün uyandığımda anlatabilmiştim. Hem dövüşü hem de
Lefi’yle bir ilişkiye başladığımızı herkese söylemiştim.
Herkes haberleri duyunca çok sevinmişti. Hizmetçiler hemen
kızların yapacağı şekilde bağırmış, küçük kızların her biri onların da gelin
olmak istediğini söylemişti. Bunu Illuna, Shii ve heyula kızlardan beklediğim
için, bu tepkiye pek şaşırmamıştım. Ama diğer yandan, Enne’in de, her zamanki
utangaç haline rağmen aynı şeyi istemesini hiç beklemiyordum. Peki, telefonu
yerine koy ve FBI’ı aramaya çalışmayı kes. Sadece söylüyorum, aslında onları
geri çevirdim.
Benden bu kadar hoşlandıkları için çok memnundum tabii ki,
ama Lefi’nin bana gülümseme şekli, onların huyuna gitmemi affetmeyeceğini
söylüyordu. Sonuç olarak, hepsine yaşlanana kadar beklemelerini söyleyerek
konuyu kapatmaya çalıştım. Of dostum, eminim bu olay birkaç yıl sonra dönüp
dolaşıp başıma bela olacak. Bundan eminim. Ama yani, başka ne diyebilirdim ki?
Ahahaha… hahaha… haha… Yardım edin. [1]
Lefi’yle olan ilişkimin değişmesi, zindanın da hemen fark
ettiği bir şeydi. Artık onu ailemin bir parçası olarak görmeye başlamıştı, yani
bu onun sayesinde kazandığım DP’nin kaybolması anlamına geliyordu. Bayağı DP
getirdiğinden, bu değişiklik cüzdanımda sağlam bir delik açmıştı. Yine de bu,
çok fazla istediğim kapsamlı paketle gelen bir şey olduğundan, ciddi bir
şekilde şikayet etmiyordum. Artık DP kazandırmıyor olması, aile olduğumuz
gerçeğini fark etmemi sağlayınca can evimden vurulmuştum. Ah, süper. Yine
kızarıyorum. Ve aptal gibi de sırıtıyorum. Her neyse, Lefi’nin DP getirirken
geçirdiğim zamanı bir oyunun bonus bölümü gibi bir şey olarak düşünebilirdim.
Bilirsiniz, bedava ganimet gibi bir şey. Ayrıca, zindan artık çok büyük
olduğundan, bayağı zenginiz diyebilirim.
“Hey patron. Hey patron.” Zindan hizmetçilerinden daha
rahatsızlık verici olanı, pis pis sırıtarak tişörtümü çekiştirip duruyordu.
Hala ayakta olan tek kişiler o, Leila ve bendim. Illuna ve Enne çoktan
kucağımda uyumuşken, Shii tahta dayalı bir şekilde erkenden paydos etmişti.
İşinde iyi olan Leila durumu hemen fark etmiş ve üç kızı yataklarına
yatırmıştı.
“Ne oldu Lyuu?”
“Ne zamandır parmağındaki şeyle ilgili sana bir soru sormaya
niyetim vardı patron. Bu düşündüğüm şey mi yoksa?” Analiz edildiğinde şu
şekilde gözükecek, sol yüzük parmağımda olan aksesuarı gösterdi:
***
Nişan Yüzüğü
MP: 1002
Kalite: S+
Tanım: Yüce Ejderha Leficious tarafından uzun bir sürede
yaratılmış bir yüzük.
***
Tasarımı, yaşlı amcanın şehrini ziyarete gittiğimizde
Lefi’ye aldığım yüzüğe benziyordu; ortasından bir hat geçen ve haça benzeyen
bir şekil oluşturan başka bir dik hat bulunan, basit gümüş bir yüzüktü. İki
hattın birleştiği yere iliştirilmiş yeşil bir zümrüt vardı. Ona verdiğim
yüzüğün aksine bu, gümüş yerine ejderha pulundan yapıldığı için, hissiyat
olarak hiç de metal gibi hissettirmiyordu.
Analiz en üst seviyeye çıktığı için, ona kullandığı ham
maddeleri tamamen görebiliyordum. Detay vermek gerekirse, Lefi’nin dişleri,
Lefi’nin pulları ve bir büyülü taş vardı--kristallendirilmiş büyü enerjisinden
yapılma bir taş. Bu üç malzemeden sonuncusunu nereden bulduğundan pek emin değildim
ama yuvasındayken kendine, birkaç tane kendi dişinden ve pulundan aldığını
gördüğümü hatırlıyorum. Bu yoksa, onca zaman bunu yapmayı planladığı anlamına
mı geliyordu? Vay canına.
Lefi’nin yaratım sürecine yardım edecek bir yeteneği
olmadığından, bunun yerine, manasını ham maddelere aktarıp formlarını
değiştirmelerine zorlayarak yüzüğü yapmıştı. Büyülü taşı bir kenara bırakırsak,
bunun mümkün olmasının tek sebebi, eskiden onun bir parçaları olmasıydı.
Lefi’nin dişleri ve pulları bu dünyanın sunabileceği en iyi
materyaller olduğundan, yüzük saçma derecede yüksek S+ kaliteye sahip olmuştu.
Kendine ait bir mana havuzunun olmasının yanında, içine büyü halkası
işleyebileceğim birkaç yuvası bile vardı. Eşya, milli hazine seviyesinde bir
şeydi. Prensin sahip olduğu yüzükte bile sadece tek yuva vardı.
Bana verdiği yüzükle, ona yoldan geçerken gördüğüm bir
satıcıdan aldığım yüzüğün arasındaki farkı görmek, ona adil davranmadığımı
hissetmeme neden olmuştu. Ona yeni bir şey yapmayı önermiştim, gerçekten özel
bir iki etkisi olan bir şey, ama beni geri çevirmişti. Sahip olduğu yüzüğü
zaten bayağı fazla sevmişti. Ah peki. Sanırım her zaman ona daha iyi bir şey,
rastgele bir hediye falan alabilirdim. “Bir kıza birden fazla yüzük verilemez.”
gibi bir kural da yok sonuçta.
“Ah? Bu mu? Evet, muhtemelen bu tam olarak düşündüğün şey.”
dedim. “Bunu Lefi’den aldım.”
“Vay canına patron, aferin sana! Ve Lefi de sana içinden
gelenleri gösterdi ha?” Lyuu dirseğiyle beni arka arkaya dürterken pis pis
sırıtıyordu. “Pekala patron, zampara biri olmak nasıl bir duygu?”
Davranışını sinir bozucu bulduğum için, yanaklarını
yakaladım ve ikisini farklı yönlere doğru çekiştirmeye başladım.
“Aaahh! Yüzüm! Acıyor patron! Özür dilerim! Gerçekten
üsğünüm, bıvak bevi avğık!” Hizmetçi birkaç tane bozuk kelime bağırmıştı.
“G-gerçekten durman gerek patron! Yanaklarım kopuyor! Yüzümü parçalayacaksın!”
Gözleri yaşlarla kollarıma vurmaya başlayınca sonunda
affettim ve onu salıverdim.
“Offf...” yanaklarına masaj yaparken inliyordu. “Çok kötüsün
patron. Nasıl böyle bir şey yaparsın? Sanırım az kalsın benim gelin olma
şansımı da yok ediyordun.”
“Evet, aynen öyle.” Gözlerimi devirmiştim. “Çünkü birinin
yanaklarınla uğraşması seni bozar ve seni evlenilemeyecek kadar kötü biri
yapar.”
“Hıhı, çünkü beni hasarlı bir mala çevirir.”
Yine gözlerimi devirmek istemiştim. Bilirsiniz, bazen bu
kızın arsız ve ahlaksız davrandığını düşünüyorum, ama ardından, aslında tam bir
salak olduğunu fark ediyorum her seferinde.
“Neden bana öyle bakıyorsun patron? Gergin ve ciddi
göünüyorsun.”
“Yoo, önemli bir şey değil.” dedim. “Sadece senin ne kadar
salak olduğunu düşünüyordum.”
“N-nasıl yani patron!? Bana dümdüz kötü laflar söylüyorsun!”
Lyuu’nun çenesi, şaşkınlıktan ardına kadar açılmıştı.
“Yoo, pek değil. Bu hakaretten çok dürüst bir izlenimi
aktarmak.”
“Bu daha da kötü!” diye bağırdı gücenmiş bir şekilde. “Bunu
duyuyor musun Leila!? Patron benimle uğraşıp duruyor!”
“Üzgünüm Lyuu,” dedi iblis kız, “ama haklılık payı var.”
“Vay be! Leila bile bir hainmiş!? Size inanamıyorum!”
Lyuu ellerini gücenmiş bir şekilde havada savurdu.
“Neden bu kadar gürültü yapıyorsunuz?” Yataktan yeni kalkan
Lefi gözlerini ovuşturuyordu. Kahkahalarımızın çıkardığı ses yüzünden uyanmış
gibiydi. Üzerimde ya da yakınımda uyuya kalmış üç küçük kız gibi, Lefi de erken
öğleden sonra şekerlemesi yapmıştı. Hatta, ilk yatağa giden oydu.
“Hadi ama Lyuu, biraz sessiz ol.” diye kışkırtarak
hizmetçiyi azarladım. “Böyle yaparsan herkesi uyandıracaksın.”
“Ne demek istiyorsun patron!? Bu nasıl benim hatam olur!?
Benimle dalga geçenler sizsiniz!” Lyuu hemen tekrar bağırmaya başlamıştı, ama
Lefi’ye dönerken şikayetlerini umursamamıştım
“Günaydın Lefi.” dedim. “Biliyor musun, şimdi bir daha
düşününce, uyumaya çok vakit harcıyorsun. Bunu nasıl başarıyorsun?”
“Enerjisizliğimi, girdiğim formun bir sonucu olarak
düşünebilirsin.” dedi Lefi. “Enerjim biraz azalsa bile hareketsizlik isteğini
artırıyor.”
“Hıhı... Biliyor musun, eğer bana ejderha formunda bile
bütün gün uyuyup durduğunu söylememiş olsan sana inanırdım.
“...”
“Ve eminim bir şey söyleyememiş olman, haklı olduğumu
söylemekle aynı şey.”
Tepkim sessizlikle karşılanmıştı. Lefi gözlerini kaçırdı ve
bir şey söylemedi--yarım gülümsememe neden olan bir tepkiydi. Sorun değil Lefi,
anlıyorum. Kurtuluş noktasının ötesine gidecek kadar, tamamen bozulmuş ve
tembelleşmişsin.
Tepkimi gören gümüş saçlı bakire, boğazını temizlemek için
öksürdü ve durmasına neden olan suçlamayı atlayıp, konuşmasına devam etti.
“Sanırım tekrar kısa bir uykuya yatmalıyım. Sorun olmayacaksa
biraz sessiz olun.” dedi. “Hala tam olarak iyileşmediğini bildiğimden, senin de
biraz dinlenmen hiç fena olmaz Yuki.”
Diğerlerinin aksine onun bileceğini anlamıştım.
Shii’nin sezisi, bana iyi olmadığımı söylediği kısım,
tamamen doğruydu. Her ne kadar mükemmel derecede iyi olduğum tavrını takınmış
olsam da, aslında kızların endişelenmemesi için kendimi iyiymiş gibi görünmeye
zorluyordum. Hala bayağı uyuşuk hissediyordum. Vücudum hissizdi. Henüz tam
kontrolü sağlayamamıştım. Bu his, fena bir soğuk algınlığı geçirirken
hissettiğinize benzer bir histi.
Bu tabii ki anlaşılabilir bir şeydi. İnanılmaz seviyelerde
hırpalanıp, iyileştiğim ve sonra tekrar hırpalandığım bir döngüden geçmiştim.
Herhangi bir yan etki yaşamasaydım daha çok şaşardım.
“Peki, öyle olsun madem.” dedim. “Hey Leila, beni bir saat
sonra uyandırır mısın?”
“Tabii efendim.”
“Teşekkürler.”
Hizmetçi cevap verdikten sonra yakınlardaki bir dinlenme
noktasına doğru ilerledim. Özellikle, Lefi’nin en sevidiği yere gittim.
“Neden benim yatağıma girmeye çalışıyorsun?”
“Yani, benimkinin dolu olduğunu görebildiğinden eminim.”
dedim omzumu silkerek. “Ve yanlarına kıvrılmaya çalışırken kızları uyandırırsam
kötü hissederim.”
“O zaman, sanırım yapacak bir şey yok.” Lefi yanındaki
boşluğa vurarak iç çekti. “Gel. Yanımda yatmana izin vereceğim.”
“Sağ ol Karıcığım.” dedim şikayetçi hizmetçiye dönmeden.
“Eee ne var Lyuu? Neden boş boş bakıyorsun?”
“Bir sebebi yok patron, hiçbir sebebi yok...” dedi keyifsiz
bir şekilde.
Ve işte, Beyinsiz Efendiyi hallettikten sonra her şey böyle
değişmişti. Aslında tekrar düşününce, hiçbir şeyin değiştiğini düşünmüyorum.
[1] Bundan emin değilim ama yine de öyle düşünmek hoşuma
gittiği için belirtmek istedim. Küvetin içinde oynayan küçük bir kızın olduğu
bir video var. Kafasına kadar suyun içine gömülmüş bir şekilde böyle gülüp,
sonunda sakin bir şekilde “help” dediği bir video. Ona gönderme olduğunu
düşünüyorum ^^