Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

30 Mayıs 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1421 Görüntülenme
Bu bölümü 37 Kişi beğendi.
Cilt 12

Haberci - Kısım 1

Tahtın üstüne oturmuş, arkama yaslanmış ve her zamanki gibi keyfime bakarken, haritam birden gözümün önüne fırladı. Üzerinde, bir istilacının varlığını gösteren yeni, kırmızı bir işaretçi yanıp sönüyordu. Uzun zaman sonraki ilk insan şekline sahip istilacımızdı bu ve bir anlığına, Nell’in sonunda uğramaya karar verdiğini düşünmüştüm. ++-+++ Ama ne yazık ki durum bu değildi. Nell arkadaş olarak işaretlenirdi; eğer o olsaydı haritada mavi nokta ile gösterilirdi.

 

İşaretçiye basıp istilacının statlarını kontrol ettim.

 

***

İsim: Haloria Laylott

Irk: Muhafız Şeytan

Sınıf: İblis Diyarı’nın Gizli Servisi’nin Ajanı

Seviye: 54

***

 

Ah? Görünüşe göre bir iblis. Genel değerlendirmeme göre istilacı bayağı güçlüydü. Seviyesi 54’tü ve statları bayağı iyiydi. Başkentte tanıştığım Carlotta ismindeki şövalye hatunla aşağı yukarı benzer güçteydi. Sınıfına bakarsak, mantıklı. İblis Diyarının Gizli Servisi, kulağa bayağı önemli geliyor. Orada işe başlayabilmek için muhtemelen biraz güçlü biri olmak gerekiyordur en azından.

 

“Ama neden gizli servisin bir üyesi buralara kadar gelsin ki?” Kem gözlerden aldığım görüntülerdeki ajanı izlerken, kendi kendime mırıldanmıştım. Etrafta uçtuğunu gördüğümden, kanatlı bir iblis olduğunu söyleyebilirdim. Başında bir kapüşon olduğundan yüzünü tam göremiyordum, ama yine de çevresini aktif olarak taradığını söyleyebilirdim. Sanki bir şey arıyor gibiydi. Buralarda sadece ben, zindanım ve içinde yaşayanlar var. Yani, canavarların dışında tabii.

 

“Hey Leila, İblis Diyarı’nın Gizli Servisi hakkında bir şey biliyor musun?” Muhtemelen bir cevaba sahip olduğunu düşündüğüm için, yakınlarımda bir yerde çalışmakta olan hizmetçiye dönerek sorumu sormuştum.

“İblis Diyarı’nın Gizli Servisi mi? Sanıyorum onlar iblis türünün kralı olan iblislerin efendisine, hizmet ediyorlar.” diye yanıtladı. “Etkili bir istihbarat ajansıdır. İşlerinin çoğu az çok tartışmalıdır ve casusluk ve komplo kurma gibi görevleri içerirler.”

“Hmmm... pekala. Teşekkürler.” dedim. Pekala, yani aslında tam da beklediğiniz şeyi yapıyorlardı. Bak şu işe. Merak ediyorum da, acaba bu adam, başkentte dövdüğüm adamla akraba falan olabilir mi.

“Bu soru nereden aklınıza geldi efendim?”

“Şöyle ki, bir tanesi bölgemizde dolanıyor gibi görünüyor.”

“Dikkatlerini çekecek bir şey yapmış olabilir misiniz?”

“Dürüst olmak gerekirse... Muhtemelen, evet. Kafamda bir şey olmadığını pek söyleyemem.” dedim. Sonuçta bir herifi tamamen kolsuz bıraktım.

“Lordum, durumu dostane bir şekilde çözmenizi önerebilir miyim? Ajana saldırmak, büyük ihtimalle kralın tarafının düşmanımız olmasına sebep olabilir.”

“Evet, anladım.” dedim. “Gerçi, bunun için biraz geç olabilir. Göreceğiz.”

 

İstilacı ve niyetleri hakkında pek bir bilgim olmamasına rağmen, ona apar topar saldırmayı planlamıyordum.  Böyle agresif bir davranışa gerek yoktu. Bana zarar vermedikleri sürece tabii ki.

 

“Üzgünüm Enne, ama sana biraz ihtiyacım olacak.”

“Tamam.” Çabucak insan formundan kurtuldu ve silah haline geçti.

 

Onu omzuma astım ve Uzakkonuş kullanarak Rir’e, ben hazırlanırken adam onu saptadığı için istilacıyla uğraşmamasını söyledikten sonra harekete geçtim.

 

***

 

“Hey?” Gizliliği açıp arkasına geçtikten sonra, Ajan Kapüşon Kapüşonoğlu’na seslendim. “Birini mi arıyorsun? Bir süredir buralarda dolaşıp duruyorsun.”

 

İrkilmiş bir şekilde hemen arkasını döndü ve belindeki hançeri çekti. Ama bunun için artık çok geçti. Enne’i çoktan boğazının kenarına dayamıştım. “Hele bir şey dene de kafanı boynundan ayırayım.”

 

Tehdidime ilk tepkisi, kaskatı kesilmek olmuştu, ama hemen sonra silahını bırakıp altımızdaki ormana düşmesine izin verdikten sonra konuşmaya başladı.

 

“Sen Yuki misin?” Her ne kadar ajan rahatlamış olsa da, sesi hala titremeden, berrak bir şekilde geliyordu. “Krallığın başkentinde, canavar tarafın ajanlarından biri tarafından yaratılan problemi çözen iblis lordunu arıyorum.”

 

Hmm. Onun hatun olduğunu düşünmemiştim. Söylediklerini dinleyince bir şeyi fark etmiştim. Sözlerini, neredeyse kanatlı nuggeta çevirdiğim adamla bağlantısı olmadığını ima eder şekilde, bilerek seçmişti.

 

“Bunu senin hayal gücüne bırakacağım.” dedim. “Peki eğer aradığın adam ben olsaydım ne yapardın?”

“Konuşmak.” dedi. “Bir diyalog kurmaya çalışırdım. Ortak bir düşmana sahibiz, bu yüzden birbirimize yardım edebileceğimizi düşündüm.”

 

Hmmm... Yalan söylüyor gibi gözükmüyor. Harita onu bir düşman olarak gösteriyor, bunun sebebi çoğunlukla tüm izinsiz girenleri böyle göstermesinden kaynaklanıyordu. Sanırım kimi dost olarak gördüğümü elle seçmek zorundaydım. Ama her ne kadar zindanın arayüzü onu bir istilacı olarak görüyor olsa da Düşman Saptama tam tersini söylüyordu. Yetenek tepki vermiyordu. Bana beni öldürmek ya da bana zarar vermek istediğini söylemiyordu. Dahası iblis, yeni tanışan herkesin olacağı kadar tetikte gibiydi, yani hiç tetikte değildi.

 

Hala emin olmadığım birkaç şey daha vardı, ama durum her neyse, başını kaybetme riski ortadan kalktıktan sonra üzerime atlamayacakmış gibi göründüğünden, Enne’i boynundan çektim ve kılıcı omzuma geri yasladım.

 

“Ve bu Yuki kişisi seninle konuşarak tam olarak ne kazanacak?”

“İki şey teklif ediyoruz.” dedi. “İlki bilgi. Düşmanın planlarıyla alakalı bilgi sağlayacağız. İkincisi ise, aynı düşmana sahip olduğu grupla bir ittifak.”

“Hmmm...” Teklifini düşünürken gözlerimi kıstım. “Sanırım bu, seni, kralın habercilerinden biri falan yapıyor, değil mi?”

“Sanırım bunu anlayabildiğine göre, sen gerçekten de iblis lordunun ta kendisi olmalısın.” İblis onu analiz ettiğimi ve sınıfını gördüğümü fark etmediği için, onun rolünü tam isabetle bilince gözleri şaşkınlıktan açılmıştı. “Diğer iblis lordları gibi gücünle gösteriş yapma meraklısı olmadığını söylediklerinde onlara inanmamıştım, ama sanırım söyledikleri gerçekten de doğru gibi görünüyor.”

“Gerçekten başka bir iblis lorduyla karşılaşmadığım için ne demek istediğini anlamadım ama her neyse. Seni dinleyeceğim. Beni takip et.” Çenemle mağaranın olduğu yönü gösterdikten sonra arkamı dönüp uçmaya başladım. Heh. Her zaman bunu yapmak istemiştim.

 

Arkama baktığımda, kapüşonlu hanımefendinin yer değiştirmeyi tereddüt etmeden kabul ettiğini görmüştüm; itaatkar bir şekilde tam arkamdan beni takip ediyordu.

 

***

 

Kapüşon kızı, düzlüklerde bulunan ryokana, Japon stili kaplıca oteline getirdim. Kahramanın ilk gelişinde ona gösterdiğim aynı odanın önüne gelmiştik.

 

“Pekala, işte geldik.” Odanın bir köşesinden bir çift minder aldım birine kendim oturdum, diğerini tam karşıma koydum. “Buyur, otur şuna.”

“B-buna inanamıyorum...” Ajan Kapüşonoğlu, yüzünde şaşkın bir ifadeyle sözlerimi dinleyip minderin üzerine oturduktan sonra kekelemişti. “Bir mağaranın içinde hem devasa bir düzlük hem de bütün bir kalenin olduğuna inanamıyorum...”

 

Misafirim ona mağarayı ilk gösterdiğimde beni hafife almaya başlamıştı, ama çimenliğe giden kapıyı açtığım anda, yüzünde şok olmuş bir ifadeye oluşmuştu. Karşısındaki manzara, onu tamamen, büsbütün şaşkınlık içerisinde bırakmıştı.

 

Verdiği tepkiden dolayı çok eğlenmiş olsam da, bunun yersiz olduğunu hissetmiştim. Gizli servisin bir üyesi, ülkenin amaçlarını gerçekleştirmek için, kapalı kapılar ardından gizli kapaklı işler çeviren usta bir casus olması gerekirdi. Ve buna karşın, duygularını öylece açık ediyordu. Yüzünün çoğunu kapatan kapüşonu çıkardığı için, yüzündeki ifadeyi tabii ki de görebiliyordum. Sesini duyduktan sonra zaten anlamıştım, ama işinin verdiği hissin aksine beklediğimden daha gençti. Yetişkinliğe adımını atmış ama pek yetişkin olmayan, arada bir yaştaydı. Çoğu kısmı yetişkin gibi görünen yüzü, hala ufak, çocuksu bir masumiyet emaresi taşıyor gibiydi.

 

Görünüşü, aklımdaki klasik şeytani klişesinden pek farklı değildi. Kafasında bir çift küçük boynuz vardı. Ve her ne kadar önceden fark etmemiş olsam da, pelerininin altından ince bir kuyruk dışarı çıkmıştı.

 

Kız oturur oturmaz kapı gıcırdayarak açıldı. Tanıdığım tek iblis kız, elinde, üzerinde iki tane bardak bulunan bir tepsiyle içeri girdi.

 

“İkinize biraz çay getirdim efendim.” dedi.

“Sağ ol Leila.” Her ne kadar her zamanki ses tonumla cevap vermiş olsam da, hizmetçinin işinden etkilenmiştim. Ona tek söylediğim, davetsiz misafirimizi karşılayacağım ve eğer gelmek isterse bu misafirimizi ryokana getirmemin ihtimal dahilinde olduğuydu. Ve buna karşın, oturduğumuz anda taze çay getirmeyi başarmıştı. Yani, vay arkadaş. Bu nasıl zamanlamadır? Hizmetçinin güç seviyesini ölçecek bir gözlemcim olsaydı, muhtemelen bana, Leila’nın 500 bin civarında edeceğini söylerdi. Ve off, bu onun son formu da değildi. Eğer ciddileşirse, gözlemcinin aşırı yüklenmesine neden olur ve onu patlatırdı.

 

Bir dizi rastgele düşünceden sonra karşımda oturan kişiye doğru döndüğümde onun da hizmetçiye baktığını gördüm.

 

“Az önce sen... Leila mı dedin?” Ajanın yüzünde hayretini gösteren bir ifade vardı. “Yani ‘O’ Leila’yı mı kastediyorsun? Filomati’nin Cisimleşmiş Hali dedikleri mi!?” [1]

 

Aahhh... ne?”

Çevirmen Notu

[1] Orijinali: Philomathy. Açıklaması biraz güç. Philo kısmı sevmek, math kısmı öğrenmek/bilgi, y de muhtemelen felsefenin sonundaki -y (bkz. Philosophy) ekinden gelen ilim/irfan şeklinde. Hepsini birleştirdiğimizde muhtemelen, öğrenmeyi ve araştırma yapmayı fetiş kadar çok seven kişi anlamına geliyor. Analizin sonu. 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-08 18:49:35
Nedense harem büyüyecekmiş gibi hissediyorum
İners (132 puan) Üye
2021-07-15 14:08:47
Çeviri ve edit için teşekkürler
Shin (95 puan) Üye
2021-04-20 18:57:08
Çeviri ve edit için teşekkürler.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-27 20:13:33
😂😂😂😂😂 sonunda öğrenecek
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-07-02 22:11:31
Neler oluyorrrrr
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-24 02:25:18
Çeviri ve edit için teșekkürler.
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-06-03 14:10:17
İşte biraz heyecan 🖖
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-05-30 22:06:37
Ya zaten Leila'da bi manyaklık olduğunu biliyorduk. O kadar iyi başka nasıl olabilirdi k.. Tek sorun şu: Madem bzim bircik Leilamız önemli ya da ünlü biri nasıl yakalandı da köle olarak bi yere kapatıldı? Çeviri ve edit için teşekkürlerr
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-06-03 14:08:46
@Sadecesama, yorumunu beğendim 👍
Ker!m (339 puan) Üye
2020-05-30 19:01:00
What the heck? Çeviri ve edit için teşekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-05-30 18:50:34
Çeviri için teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-05-30 16:14:54
Çeviri ve edit için teșekkürler.