Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

02 Haziran 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1500 Görüntülenme
Bu bölümü 42 Kişi beğendi.
Cilt 12

Varış

İnsanda hayranlık uyandıran saldırıma karşı sessiz şaşkınlık durumundan ilk kurtulan yolcular, üç maceracı kız olmuştu.

 

“Vay canına! Bu harikaydyan, Yuki! Sanırım daha önce böyle harika bir büyü görmiyaviştim! Miyerçekten!” dedi kedi kız. “Böyle güçlü büyülere sahipsen, ünlü bir büyücü falan olmiyalısın!”

“Ben de daha önce böyle bir şeyi tek elle halledebilen birisini gördiğümü sanmıyorum.” dedi cadıcık gözleri ardına kadar açılmış şekilde. “Evimin oralarda bile.”

“Gerçekten mi Mille?” diye ekledi Rouinne. “Bu inanılmaz.”

 

Övgülerini duymak yarım bir şekilde gülümsememe sebep olmuştu, içimden tabii ki. Kucağımda oturan hakem şu anda güvende miyim yoksa dışarıda mıyım, kararının tam ortasındaydı. İlgi orospuluğu yapmamın sonucunda ikinci gruba gireceğim çok belliydi. Korumalarımızla fazla samimi olmak, durumun üstesinden gelmek için seçebileceğim muhtemelen en kötü yol olurdu. Fazla ileri gitmek, Enne’in benim hakkımda kötü düşünmesine sebep olurdu. Öff, hatta benim bir bok parçasından farksız olduğumu düşünmeye başlardı. Ve bu, bu bayağı kötü olurdu. Yani cidden, lütfen hayır. Eğer bana, artık yüzümü bile görmek istemediğini söylerse, bir hafta komaya girerdim.

 

Ve böylece, sıradan bir şeymiş gibi omuz silkerek, aslında gücümün tamamını kullanmadığımı ima eden bir şey söylemeye karar vermiştim. “Teşekkürler kızlar. Gerçekten havalıyım ha?”

 

Hassiktir. Galiba yanlış şeyi söyledim. Harika. Şimdi de kendini beğenmiş bir aptal gibi görünüyorum. Aynen, hayır. Benim havalı, nazik bir baba olmam gerek, övülmeyi seven bir aptal değil. Pekala Yuki. Tekrar deneyelim. Kendini çocuklarıyla parkta oynayan bir baba gibi hayal et. Sonra konuş.

 

Öksürerek önceki sözlerimi kovuşturmaya çalıştım, nazik, kusursuz bir gülüş takındım ve ondan sonra konuşmaya başladım.

 

“Teşekkür ederim kızlar.” dedim hafif bir kıkırdamayla. “Ama işte babalar böyledir.”

“Efendim...” gözden geçirilmiş sözlerimin ilk ortaya çıkardığı şey, Leila’dan gelen tepkiydi. Bir yandan iç çekerek, kızgınlığını ve bıkkınlığını göstermek için duraksamıştı. “Zaten konuyla ilgili gerçek hislerinizi belirtmiştiniz. Yalancı bir tavır takınmaya çalışmak için biraz geç.”

“Seni anlamak çok kolay sahip.” diye ekledi Enne. “Düşüncelerin yüzünden okunuyor.”

 

N-ne!? Az önce yaptığım davranışları düşünürken bir kafa karışıklığı dalgası bana çarptı. Ne demek istiyorsunuz? Yakışıklı adamların her zaman yaptığı gülüşü mükemmel bir şekilde taklit ettiğimden emindim. Önceki dediklerimi önemsiz göstermek için ihtiyacım olan şey nasıl bu olmaz!?

 

“...Sanırım şu anda sizi çok daha iyi anlıyorum efendim.” dedi Leila. “Lefi’nin önünde her zaman aklı başında ve güvenilir gözüküyorsunuz, ama aslında ikiniz aynı türdensiniz.

“Bekle, bekle. Sanırım nereye varmak istediğini biliyorum, ve sana sadece güvenilir gözükmediğimi söyleyeceğim. Güvenilirim. Ben gayet kendimdeyim.” dedim gücenmiş bir şekilde. Ah, lütfen. Ben ve Lefi? Aynı türden mi? Asla katılmıyorum. Yani tabii ki onu seviyorum falan, ama bu, onun kadar umutsuz durumda olduğum anlamına gelmiyor.

“Eminim öyledir efendim. Eminim öyledir.”

 

Bir dakika. Leila, lütfen. Neden bıkmış bir şekilde bakıyorsun!? Ne yaptım ki ben!?

 

“Of, dostum!” Etkileşimimizi izleyen Naiya, bir kez daha kahkahalara boğulmuştu. “Kesinlikle komiyvksin Yuki. Sanırım sen muhtemelen bu zamiyana kadar tanıştığım en ilginç kişilerden birisin!

 

Kahkahalar içinde kükrerken bir yandan da omzuma birkaç şaplak atmıştı. Bana mı öyle geliyor yoksa Naiya’nın fitilini ateşlemek çok mu kolay? Yemin ederim, birbirimizle konuşmaya başladığımız andan beri tek yaptığı yarılana kadar gülmekti.

 

“B-bu kadar yeter! Hadi büyü hakkında konuşalım!” diye bağırdı cadıcık. “Büyülü bir söz söylemeden böyle bir büyüyü yapmayı nasıl becerdin!?”

 

Minik “yetişkin” beni omuzlarımdan yakaladı ve delirmiş bir şekilde cevap isterken, tekrar kişisel alanımı ihlal etmişti.

 

"B-bekle, sakin ol.” diye kekeledim.

“Çok yakın.”

 

Neyse ki, bu sorunu çözmek için Enne buradaydı. Cadıcığın omuzlarından yakaladı ve onu ittirdi. Pekala, bunu beklediğimi söyleyemem. Bana sorarsanız, cadıların büyüyle bayağı ilgili olduğu kesinlikle doğruydu.

 

“Ve şeyyy, soruna cevap vermem gerekirse...” bir cevap düşünmeye çalışırken bir süreliğine durakladım. “Ruhla benzeyen bir şey sanırım...?”

“Anladım... Bu kulağa mantıklı geliyor. Antik iblisler eskiden büyü yapmanın nefes almak kadar kolay bir şey olduğunu düşünürdü. Bu, bir tür ruhani bir püf noktası olduğu anlamına geliyor. Şu anki teoriler, büyü tekniklerimizin gerçek büyüyle akraba olduğunu açıklıyor, ki bu yaklaşımlarımızın arasında bir fark olduğunu ima ediyor. Büyülü sözler söylemeden büyük çaplı büyüler yapmak, iki sistemin çalışma şekilleri arasında ciddi fark olması sebebiyle, daha iyi anlamak için muhtemelen antik metinlere...”

 

Cadıcığın kendi kendine mırıldanmaya başlamasını izlemek, yüzümde yarım bir gülümsemeye sebep olmuştu. Kendi kendine yaptığı konuşmanın sonunu duyamamıştım, ama kısa süre sonra birden ortaya çıkan bir his yüzünden dikkatim dağıldı. Yumuşak, sıcak ve elastik bir şey birden koluma dolanmıştı.

 

“Vay canına Yuki. Çok güçlüsün.” dedi Rouinne, bana doğru sokulurken.

“Şeyy... teşekkürler, sanırım.”

“Birbirimizi biraz daha yakından tanımak için zaman bulabilir miyiz sence, ne dersin?” dedi.

 

Kalbimin küt küt atmaya başladığını hissedebiliyordum. Çoktan, küçük kızlara karşı az çok bağışıklık kazanmıştım, ama daha önce Rouinne gibi biri aktif bir şekilde beni ayartmaya çalışmamıştı. Yumuşak vücudu ve çekici gülüşü, neredeyse dayanılmayacak kadar güçlüydü. Lanet olsun Yuki! Sakin ol. Çok fazla heyecanlanmana izin verme. Senin için sadece Lefi var, hatırladın mı? Hiçbir kız, onun yakınına bile yaklaşamaz.

 

Başımda geçen iç çekişmeyi kazanmak, Rouinne’in daha fazla vücut teması aramaya başlamasıyla daha da zorlaşmıştı.

 

“Hayır. Kötü. Uzak dur.” Neyse ki Enne, MILF’i benden uzaklaştırmış ve sonra ben kontrolü kaybetmeden önce kollarını yüzüme sararak beni korumuştu. Benim yerime kılıç dansçısını reddetme iyiliğini yapacak kadar ileri bile gitmişti.

“Ne yazık.” diye kıkırdadı Rouinne.

 

Genç korumamın çabaları, MILF’in ve memelerinin geri çekilmesine ancak yetmişti. Off. Sağ ol Enne, sana borçluyum. Of dostum, onu benimle getirmenin doğru karar olduğunu biliyordum. Leila işinde falan iyiydi, ama tek başına bu kadar büyük memelerle savaşmama yardımcı olabileceğini sanmıyordum.

 

Evet! Kolumun artık cennette olmadığından dolayı kesinlikle hüsrana uğra”ma”mıştım. Yoo. Hiç de bile.

 

“Ah tabii, pekala, şu eşkıyalar bu faytonlara baskın olayına bayağı alışkın gibilerdi. Bu olay buralarda normal bir şey mi?” Diğer yolcular sonunda sakinleşmeye ve kendi aralarında konuşmaya başlarken, hükümet ajanına bir soru yönelttim.

 

Saldırı aniydi. Ne gürültülü bir işaret ne de belirgin bir şey vardı. Sanki bu dünyada yaptıkları en doğal şeylerden biriymiş gibi, öylece hiçlikten ortaya çıkmışlardı. Gerçi tekrar düşününce, sanırım normal sayılırdı. Eşkıyaların geldiklerini önden haber vermeleri hiç mantıklı değildi. Böyle bir dünya aptalca olurdu.

 

“Bu... diğer yerlerde olduğu kadar burada da normal...” dedi Haloria, yüzünü ekşiterek. Sesi sıkıntıyla doluydu, sanki bu durumdan kendisi şahsen sorumluymuş gibi hissediyor gibiydi. “Hepsi bizim yetersizliğimizin bir sonucu. Normalde suçlularla ve kanun kaçaklarıyla ilgilenmesi gereken orduydu, ama son zamanlarda onlarla ilgili pek bir şey yapamıyorlar. Siyasi iklim çok istikrarsız. Her an savaş çıkabileceğinden, elimizden geldiğince fazla adamı acil durumlar için hazırda tutmalıyız.”

 

Evet, ben de öyle düşünmüştüm. Çığırından çıkmış eşkıyalık kulağa, kanun koruyucuları araya giremeyecek kadar meşgulken olabilecek bir şeymiş gibi geliyordu.

 

Çocukları getirmek için ısrar etmediğime memnun olmuştum. İblis diyarı, Lefi dışındakiler için hala biraz güvensiz gibiydi. Gerçi planladığımız tatil bir gün yine de olacaktı, ki bu, zindanın diğer sakinleri peşimde buraya geri gelmeden önce, buradaki yasa ve düzenin sağlandığından emin olmak için elimden geleni yapmam gerektiği anlamına geliyordu.. Pekala. Eğer yolculuğumuzun gerçekten olmasını istiyorsam, büyük adam eldivenlerimi takmam gerekecekti.

 

***

 

Eşkıyalarla olan karşılaşmamız, dikkate değer aşağı yukarı son olaydı. Yolculuğun geri kalanı programa uygun ilerlemişti. Geceyi durmayı planladığımız şehirde geçirmiş, ertesi sabah tekrar faytona binmiş, günü yine boş geçirmiş ve akşam olduğunda sonunda başkente ulaşmıştık.

 

“Demek iblis diyarının başkenti böyle görünüyor...”

 

Varış noktamız Regighihegg hakkındaki ilk izlenimim, şehrin bir labirent olabileceğiydi. Yollar tahmin edilemiyordu. Yukarıya doğru giderken herhangi bir işaret olmadan, birden sert bir şekilde aşağı eğimleniyordu. Şehrin sokaklarının çoğu kavisliyid. Hatta öyle dolambaçlıydı ki, onların iğrenç olduğunu düşünmüştüm. Kelimenin tam anlamıyla hiçbir yere varmayan yollar vardı; dört taraftan farklı şekil ve boyutlarda binalar tarafından kuşatılmışlardı.

 

Biraz daha dikkatli bakıldığında, kaldırımların hepsinin zemin seviyesinde olmadığını fark etmiştim. Kimisi binaların çatılarına yerleştirilmiş, sokağın üzerinde dolaşıyordu. Ve bunlar sadece süs olsun diye konmamıştı. Bunları kullanan birileri vardı.

 

Bu lanet yere bir şehir demek bile istemiyordum. Daha çok, bir şehir teması düşünülerek yapılmış bir labirente benziyordu. Bu yeri tasarlayan her kimse, şehir planlama kavramına koca bir orta parmak göstermek istediği belliydi.

 

Şehrin kalbinin derinliklerinde duran yapılardan biri, tek, devasa bir kaleydi.  Anlayabildiğim kadarıyla, iblis diyarına başkanlık eden lorda aitti ve bu sebepten, son varış noktamız da orasıydı.

 

Lanet olsun. Bu bayağı güzel bir manzara. Akşam güneşinin labirent şehri turuncu ve kırmızılara boyamasını görmek, bende bir heyecan ve macera hissi oluştu. Bütün şehir sayısız geçit ve kestirmelerden yapılmış gibi görünüyordu. Keşfetmenin nasıl bir şey olduğunu ancak hayal edebilirdim. Gerçi, şehrin bu şekilde gözükmesi için bilerek yapılmadığını biliyordum. Daha çok, iblislerin istedikleri yere rastgele binalar dikmek istemesinin sonucu gibiydi. Ama durum her neyse, yine de zevkli bir şekilde yapılmış hissi alıyordum.

 

Şehre varmamız, manzaraya bakmaktan daha fazlası anlamına geliyordu tabii ki. Bu ayrıca, korumalarımızdan ayrılmamız gerektiği anlamına da geliyordu.

 

“Pekala, güle güle Yuki. İkinyaniz gayet eğlenceliyidniz! Yakın zamanda sizi unutacağımı sanyaanmıyorum.” dedi Naiya. “Birbirimizi tekrar görecek kadar şanslı olduğumuzu umiyaorum! Kendinize iyeeov bakın!”

“Güle güle Leila.” dedi cadıcık. “Gelecekte seninle büyü hakkında tekrar konuşmayı çok isterim.”

“Tabii ki Mille.” dedi Leila. “Tartışmaya her zaman açığım.”

 

Faytondan iner inmez maceracılarla vedalaşmıştık. Görünüşe göre, başkentte bir süre kalmayı planlıyorlardı. Gerçi, özel bir şey yapmak istediklerinden değildi. Tek planları maceracılar loncasını ziyaret etmek ve kendilerine biraz iş bulmaktı.

 

Onlarla karşılaştığım için memnundum. İki günlük yolculuğun boş ve sıkıcı olmamasının büyük sebeplerinden biri onlardı. Biz de iblis diyarının maceracılar loncasını ziyaret etmek ve bakmak istediğimiz için, birbirimize tekrar rastlama şansımız gerçekten yüksekti.

 

“Şimdi sizi kaleye götüreceğim.” dedi Ajan Kapüşonoğlu.

 

Faytonun durağının yakınlarında bulunan bir ordu karakolu ziyaret etti ve kapıbaraya benzeyen büyük bir yaratık ödünç almıştı. Dev kemirgenin sırtına normal boyutlarda, aynı anda birden fazla kişinin oturabildiği türden bir eyer yerleştirilmişti. Ajan, Leila ve ben, saydığım sırada yaratığın sırtına oturmuşken, Enne ise kucağımdaydı. Dev binekle ilgili fark ettiğim ilk şey inanılmaz yumuşak ve kabarık tüylere sahip olduğuydu. Gerçi, Rir’in kabarıklığının yanından bile geçemezdi.

 

“Ah tabii. Aklıma şey geldi Leila.” dedim hizmetçiye.

“Evet efendim?”

“Daha önceden burada bulunduğunu söylemiştin değil mi?”

“Demiştim.” dedi. “Araştırmalarım için başkenti birkaç kez ziyaret etmişliğim var.”

“Ne tür bir araştırma yapıyordun bu arada? Büyü odaklı mıydı? Yoksa başka bir şey miydi?

“Bir sürü farklı konu üzerine çalıştım. Evet, büyü de onlardan biriydi, ama gerçekten tek bir alana odaklanmamıştım.”

 

Görünüşe göre Leila, bir konuda uzmanlaşmak yerine, ilgi alanlarının peşine düşmüş, o anda merakını ne çelerse onunla uğraşmıştı.

 

“Leila, iblis diyarının en ünlü bilginlerinden biridir. O kadar ünlü birisidir ki, onun çalıştığı alanlarda çalışanlar eğer onu tanımıyorsa, yeteneksiz olarak görülürdü. Arkasında, farklı konularda o kadar inanılmaz çalışmalar bıraktı ki, saymaya bile kalkamazdım.”

 

Kapüşonlu hükümet çalışanı konuşurken arkasını döndü ve bana bir nevi sert bir bakış attı. Böyle inanılmaz birine ev işine benzer şeyler yaptırdığım için beni eleştirdiği çok belliydi. Ah hadi ama, sanki onu yapması için ben zorladım...

 

Leila’nın geçmişi hakkında biraz düşününce, bizimle kalmasının muhtemelen, sadece kendi ilgisinin peşinde olmasının bir sonucu olduğunu fark etmiştim. Zindanda ilgisini çeken her neyse, ondan sıkıldığı anda çantasını toplayıp gitme ihtimali vardı. Bunun kaçınılmaz olduğunu biliyordum, ama yine de bir yanım ani bir yalnızlık hissiyle dolmuştu.

 

“Sorun ne efendim?” Bana dönüp sorusunu soran iblis kız ruh halimdeki değişikliği hemen farketmişti.

“Şey, bilirsin işte. Gidişini görmenin muhtemelen beni üzeceğini düşünüyordum.” dedim. “Demek istediğim, evde her neyle ilgileniyorsan, ona olan ilgini kaybettiğin zaman.”

“Ben bunun hakkında endişelenmezdim.” diye güldü. “Sizin labirentinizde yaşamaya devam ettiğim sürece hiçbir zaman ilgimi kaybedeceğimi sanmadığım için, elimden geldiğince size hizmet etmeye devam edeceğim, efendim.”

“İlgini çeken şey ne bu arada?”

“Bu, sır olarak saklamak zorunda kalacağım bir şey.”

 

Leila yüzüme bakmak için döndü, dudaklarının üzerine bir parmağını koydu ve sadece çekici olarak tanımlayabileceğim bir gülüş fırlattı.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-08 20:18:38
Hmm.. harem yükseliyor hissediyorum şu leilayı da alalım :D
İners (132 puan) Üye
2021-07-15 15:51:44
Çeviri ve edit için teşekkürler
Shin (95 puan) Üye
2021-04-20 21:08:45
Çeviri ve edit için teşekkürler.
agamoneypls (207 puan) Üye
2020-08-16 07:28:44
Lefi koş kocanı çalıyolar
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-28 00:08:06
Bölüm için teşekkürler elinize sağlık
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-07-04 14:42:52
UwU
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-06-03 18:32:46
Leillanın ilgisini çeken şey en başından beri yukiydi zaten. Sonradan biraz💓eklenmiş olabilir.
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-06-02 21:57:37
Çeviri ve edit için teşekkürler. Bölüm çok güzeldi : ) Ellerinize sağlık ^
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-06-02 20:12:16
Çeviri için teşekkürler. Bölümün başlarında yazım yanlışı yapılmış kelimeler var. Kedi kızın konuşmaları dışında.
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-06-03 18:31:38
@maahhaam, evet bölümlerin nerdeyse %30 unda bu sorun var ben pek takmıyorum artık, zaten anlaşılıyor. Kim uğraşacak onu düzeltmekle adam günde bir bölüm zor atıyor zaten böyle yanlış yazmışın falan filan demeyin yoksa bırakır çevirmeyi, bölüm atmayı çevirmenin hevesini kaçırmayalım allah korusun 😂😂😂 . Yav ne dalgalı yorum yazdım be görende destan sanacak 😂
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-06-02 18:07:34
Çeviri ve edit için teșekkürler.
ilgin (71 puan) Üye
2020-06-02 16:26:27
Aman lefi görmesin Bölüm için teşekkürler
darkrai (79 puan) Üye
2020-06-02 15:54:18
çeviri için teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-06-02 15:35:58
Çeviri ve edit için teșekkürler.