Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

15 Haziran 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1370 Görüntülenme
Bu bölümü 35 Kişi beğendi.
Cilt 13

Asıl Olay Başlıyor: Yaşlı Uşak - Kısım 2

Saldırım, savaşın asıl başlangıcını yapmıştı. Sıçramamın tüm momentumuyla destekleyerek ağır, aşağı doğru bir saldırı yaptım. Saldırıya yüklediğim tüm kuvvet onu hızlandırmış olsa da, kahya onu kolaylıkla savuşturmuştu. Atlatışı öyle çalışılmış ve ölçülüydü ki, kılıçtan kurtulmayı sıradan bir şeymiş gibi gösteriyordu. Hedefini kaçıran kılıcım, kahya yerine sahaya saplanmış, çarpışmayla birlikte bir gürültü kopmasına da sebep olmuştu.

 

Kılıcı yerden çıkarırken homurdandım ve bu hareketi, kılıcı yandan savurmak için kullandım. Yaptığım tek şey tabii ki bu değildi. İlk saldırımdan dolayı ortaya saçılan bazı molozları, başarı şansımı yükseltmek için rakibime doğru tekmelemiştim.

 

Sadece gelen kaya parçalarını kendisine ulaşmadan parçalara bölmemiş, ayrıca menzilden çıkarak Enne’in ağzından kaçmış, bu da benim canımı sıkmıştı. Ve bütün bunları, neredeyse hiç çaba harcamadan yapmıştı. Yüzündeki ifade, olabilecek en soğukkanlı ifadeydi.

 

“Bunlar korkunç derecede seri saldırılar.” dedi kahya.

“Tabii, saldırıyı kılını bile kıpırdatmadan savuşturan adamdan duymak bunu kesinlikle kanıtlıyor.”

 

Eğer kaybetmek istemiyorsam, elimde ne var ne yok kullanmak zorunda olduğumu bildiğim için, bir dizi su ejderhası yarattım ve onları yaşlı kahyaya doğru yolladım. Bu büyüyü sık sık kullanırdım; ona o kadar çok alışmıştım ki, büyüyü aktifleştirmek için zamana gerek görmüyordum.

 

Yalancı yılanların her biri kükreyerek çenelerini açtı ve intihar saldırılarını yapmak için birbirlerine dolana dolana ilerliyorlardı. Evet, kükreme pek mantıklı gelmiyor, özellikle büyünün bir parçası değilken. Bunu ne zaman yapmaya başladıklarını bilmiyorum, ama kükremeyi andıran bir ses çıkardılar.

 

Ama rakibim onları kesti.

 

“Ne!? Dostum, benimle dalga geçiyor olmalısın!”

 

Büyüyü kesmesi için tek bir kılıç darbesi yetmişti. Kılıcını başının üzerine kaldırdı ve tekrar aşağı indirdiğinde saldırımı iki temiz parçaya böldü. Büyüyle yapılmış akışkan yaratıklar birden formlarını kaybedip sanki başından beri var olmamışlar gibi yok olmuşlardı. Dostum. Dur. Büyüyü kesmenin mümkün olduğunu bilmiyordum bile. Nasıl lan?

 

“Gardını indirmemeni öneririm.”

“Aahh!”

 

Şaşırdığım için tepki verme hızım yavaşladığı için, kahyanın saldırısını, tam yüzümün önünde belirene kadar fark etmemiştim. Enne’i biraz indirerek saplamak için gelen kılıcına karşı kendimi korudum, ama rakibim savunma çabama karşılık vererek onu boşa çıkardı. Kılıcı birden yön değiştirdi ve kılıcımın üzerinden kayarak ilerledi. Nasıl lan!?

 

Sadece bu da değildi. Normlardan ne kadar ayrı bir seviyede olduğunu göstermeye devam etti. Hem kolu hem de kılıcı ikiye bölünmüş gibi, iki tarafımdan bana doğru yaklaşıyorlar gibi görünüyordu.

 

Kollarımı kaybetmemek için geriye doğru yeterince sıçradım, ama yine de sağlam bir hasar almıştım. İki omzuma, kan fışkırtacak kadar derin birer kesik atabilmişti.

 

“B-bu da ne lan!?”

 

Anlayabildiğim kadarıyla, imgeler oluşturacak kadar hızlı, bir çift senkronize saldırı yapmıştı.

 

“Sadece zekice bir numara.” dedi. “Biraz alıştırmayla senin de yapabileceğinden eminim.”

 

Aah... dostum? Herkes senin gibi bir süpermen değil, biliyor musun? Reenkarne olduğum günden bu yana el maharetim çok artmıştı. Ve sonuç olarak, büyü kullanmada da çok ilerlemiştim. Ancak, kılıç kullanma yeteneğim, sadece tartışmalı bir seviyede artış göstermişti. Geçirdiği değişiklik o kadar azdı ki, gerçekten arttı mı, yoksa sadece plasebo mu emin olamıyordum bile. Ne yazık ki, kılıç oyununa hiç yeteneğim olmadığının gayet farkındaydım. Tek seçeneğim, bu yoksunluğumu kaba kuvvetle kapayarak, rakibimin sayı ve yetenek üstünlüğünü ortadan kaldırmaktı. Ah, Lanet olsun. Eğer bu duruma düşeceğimi bilsem, evden çıkmadan hem kılıç hem de büyük kılıç ustalıklarımın seviyesini artırırdım. Etkileri birleştiği için, ikisinin de artması bana bayağı yardımcı olurdu. Şey, aslında pek olmazdı. En azından bu herife karşı olmazdı. [1]

 

Pekala Yuki. Bunu yapabilirsin. Sakinleş, kafanı kullan. Bir kılıç azizini, kılıç oyununda yenmeye çalışmanın başından beri boş bir çaba olduğunun farkındaydım. Onun yaşlı, harap olmuş vücudundan çok daha hızlıydım, ama vücudunu benden daha iyi kullanıyordu. Benden farklı olarak, hiç boşa hareketi yoktu. Hem verimli hem de yere düşen bir yaprak gibi hareketlerinin tahmin edilmesi zor bir şekilde hareket ediyordu.

 

Gerçi ona karşı elimde bir şey olmadığı da söylenemezdi... Pekala, bir bakalım... Ona karşı gücüm var. İş kaba kuvvete gelecek olursa, fiziksel ya da büyü olarak onu tamamen ezerdim. Uçamıyordu da bunu da bir artı olarak yazalım. Ah tabii ya, bende Enne de var. Bu büyük bir artı. Pekala, sanırım bayağı sağlam bir oyun planı kurdum. Hadi başlayalım!

 

“Enne! Hava büyüsünü aktifleştir!” Kanatlarımı cisimleştirirken bir emir savurmuştum.

“Tamam!” dedi, telepati kullanarak. Kılıç kız çabucak niyetimi anlamıştı.

 

Onu arkama hizaladım ve büyü enerjimi onda dolaştırmaya başlayarak ağız kısmını alevlerle sarmaladım. Hareketlerimi, etrafından hava çıkararak takip etti. Ani bir patlama oldu; bir füze kuvvetiyle ileri doğru atıldım.

 

“Yanarak ölmek istemiyorsan, yere yatıp yuvarlanmaya hazırlansan iyi olur babalık!”

 

Tam olarak ona doğru uçtum ve motorumla ona vurmaya çalıştım. Yanan bir kılıçtan alacağı darbenin, felakete davetiye çıkaracağını benim kadar bildiği için, saldırımdan kaçınmak için geriye doğru büyük bir sıçrama yaptı. Ancak bu, benden kaçabilmesi için yeterli değildi.

 

Kılıcı savurmak, motorun önümde bir anlık patlamasına ve bana geriye doğru bir ivme kazandırmaya sebep olmuştu. Bana yetişecek gibi görünüyordu, ama kılıcımı U dönüşü için yeniden ayarlayıp, kendimi onun olduğu yönde ateşlerken kanatlarımı çırptım. Ona ulaşmadan hemen önce, savunmasını boşa çıkarmak için kanatlarımı bir kez daha çırparak yönümü değiştirdim.

 

“Ne sinir bozucu!” Yaşlı adam kılıcımdan kaçarken homurdanmıştı. Dur. Bir dakika! BANA sinir bozucu mu diyorsun!? Tencere dibin kara, seninki benden kara.

“Dedi, ne yapacağını anlaması zor olan adam!”

 

Etrafında daireler çizip saldırıma devam ederken, ona tamamen zorunluluktan ona bağırmıştım. Enne’in alevleri, onu defalarca sıyırmıştı. Kahyanın üniforması, çok hasar almıştı. Ama, adamın kendisi almamıştı. Bir kez bile kritik hasar almaktan kaçınmıştı. Hiçbir ilerleme kat edememiş olmak beni gıcık etmeye başladığı için, zaman geçtikçe saldırılarım formunu yitirmeye başlamıştı. Gittikçe çılgınlaşmış ve daha az düşünülmüş olmaya başlamışlar, yaşlı adam da hemen bu fırsatı değerlendirmişti. Verdiğim açık sayısındaki artışı kullanarak, saldırıma yan tarafımdan bir kılıç darbesiyle karşılık vermişti.

 

Ahh... İçimden homurdandım. Neyse ki kesik derin değildi, ama yine de etkileyici bir saldırıydı. Benim statlarımdaki canavarlar bile, Entor tabanlı saldırılarımdan kaçmak için bayağı şanslı olmalılardı. Nasıl ya? Bu adamın nasıl refleksleri var? Bu kadar hızlı hareket etmeme rağmen karşı saldırı yapabilmesine inanamıyorum.

 

Açıkçası, kahya bayağı korkutucuydu. Vücut yaşlılığa yenik düştükçe, statlar da azalma eğilimi gösterirdi, ki bu da onun gençken çok daha güçlü olduğu anlamına geliyordu. İçimden bir ses, önümdeki adamın ejderhalarla baş başa kapışabilecek kadar güçlü olabileceğini söylüyordu.

 

“İki taraf da etkileyici yetenekler görüyoruz!” diye bağırdı sunucu. “Sadece dördüncü rauntta olduğumuza inanabiliyor musunuz, hanımlar beyler!?”

 

Sözlerinin hemen ardından bir dizi tezahürat yükseldi. Yine içimden homurdandım, ama bu sefer acıdan değildi. Hem sunucu hem de kalabalıktan uyuz olmaya başlamıştım. Çok gürültü yapıyorlar, odaklanmamı zorlaştırıyorlardı.

 

Rahatlık için uyuz olacak kadar kendimi kaptırdığımı fark edince, durup derin bir nefes almaya karar verdim. Pekala Yuki, sakin ol. Bunu yapabilirsin. Sakin kalmak zorundasın.

 

Enne’i saran alevleri söndürüp, yaptığı hava büyüsünü durdurduktan sonra, rakibim dışındaki her şeyi zihnimden silmak için bir anlığına durakladım.

 

“Sahip. Yaralarının durumu nasıl?” diye sordu telepati kurarak.

“Ben iyiyim. Senin manan ne durumda?”

“Yaklaşık olarak... yüzde on kadar kaldı.”

 

Sıçayım. Fazla gaza gelip, çok fazla kullanmıştım. Dostum, böyle zamanlarda Enne’de iksir kullanabilmek isterdim.

 

“Demek elindeki kılıç, akıllı bir silah?” diye sordu kahya. “Akıllı bir silahı şahsen ilk defa görüyorum.”

“Bunu fark etmene şaşırdım.”

“İradene sadık olduğunu hissedebiliyorum.” dedi. “Gerçekten muhteşem bir kılıç. Ona iyi bak.”

“Başından beri niyetim o.” dedim. “Muhtemelen dünyadaki en tatlı şey olabilir, o yüzden ona tabii ki de iyi bakacağım.”

 

İfadesi, herhangi nazik yaşlı bir adamda görebileceğiniz bir ifadeye dönünce, rakibimin etrafındaki hava bir anlığına yumuşamıştı. Enne de karşılık olarak, utangaç bir şekilde sıkılmanın telepatik karşılığıyla tepki vermişti. Demek istediğimi anladınız mı? Çok tatlı!

 

“Bana bir iyilik yapıp alçalarak, benimle yerde karşılaşmaya ne dersin?”

“Yok, olmaz. Bu kulağa manyak gibi tehlikeli geliyor, bunu hayatta yapmam.” dedim. Görüyorsun ya, yukarıdayken, senden endişelenmeme gerek yok, adamım.

“Pekala, sanırım daha az akılcı bir şeye bel bağlamak zorundayım.”

 

Kriz saptama yeteneğim birden devreye girdi ve başımın belada olduğumu söyledi. Hem de büyük belada. Gelen saldırıyı doğrudan karşılayabileceğimi düşünmediğimden, kanatlarımı olabildiğince hızlı çırparak kaçmaya çalıştım. Rüzgar gürledi. Bir kılıç ışını havayı yararak, az önce bulunduğum boşluğu yarıp geçti. Yüzümü sadece birkaç santimetre ile kaçırmıştı. BU DA NEYDİ LAN!? BÖYLE BİR ŞEYİN OLABİLECEĞİNİ BİLE BİLMİYORDUM! KILIÇ USTALIĞINI SON SEVİYE YAPMAK BUNU MU YAPTIRIYOR!? LANET OLASI KILIÇ IŞINI MI ATTIRABİLİYOR!?

 

Şaşkınlık içinde çığlığı basarken, aslında saldırısını incelemiştim. Büyülü gözüm, kılıcını büyü enerjisiyle doldurup, bu enerjiyi kılıcını savururken serbest bırakacağını anlamamı sağlamıştı. Vay anasını be, dostum, küçük bir çocuğun bir sürpriz kutusuna şaşırması gibi şaşırmıştım.

 

“Bundan kaçabilmene şaşırdım.”

“Dostum, bu ne lan! Öleceğimi sandım, manyak mısın, anasını satayım be!”

 

Şikayetlerimi dile getirdikten sonra yaptığım ilk şey, ona aynı şekilde karşılık verdim. Yaptığı şeyin aynısını ben de yaptım. Enne’i manayla doldurdum ve kızıl alazı aktifleştirmemeye fazladan dikkat ettim. Onun yerine, büyü enerjisinin, serbest kaldığında uzaklara doğru uçtuğunu hayal ettim.

 

Ve olan şey tam olarak da buydu. Yaşlı kahyaya doğru bir kılıç ışını yollamayı başardı. Saldırıyı savuşturmuştu, ama arenanın zeminine açtığı koca delikten, ne kadar güçlü bir saldırı olduğunu kanıtlayabilmişti. Vay canına. Düşündüğümden daha iyi işledi.

 

“Saldırımı sadece bakarak mı öğrendin?” diye sordu kahya. “Sıra dışı. Daha azını beklemezdim.”

“Sözlerimi iyi dinle, babalık, yüzündeki özgüvenli gülüşü silip atacağım!”

 

İkinci raunt zamanı. Hadi başlayalım!

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Shin (95 puan) Üye
2021-04-22 16:01:08
Çeviri ve edit için teşekkürler.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-28 15:33:38
Elinize sağlık bölüm için teşekkürler
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-24 23:28:16
Çeviri için teşekkürler.
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-21 03:16:18
E.s bakalım yuki nasıl bitirecek maçı
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-06-15 19:07:32
Bölüme kendim çok kötü kaptırıp bölümün devamı nerde diye sayfanın altına inmem sonra anlayamayıp üztüne sonraki bölüm butonu diye tüm bölümlere tıklamam.. :' ) Çeviri ve edit için teşekkürler. Diğer bölümü sabırsızlıkla bekliyoruz ^
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-21 03:15:54
@Sadecesama, aga be acını anlıyorum dostum hemde çok iyi anlıyorum O7
darkrai (79 puan) Üye
2020-06-15 17:59:41
çeviri için teşekkürler
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-06-15 15:21:29
Çeviri için teşekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-06-15 15:17:00
Çeviri için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-06-15 15:00:24
Yuki daha bir moruk kahyayı yenemiyorsun utan kendinden bırak iblis lordluğunu yuuuuh yuuuuh seni yuhluyorum. Yazarın marifetide neyse...
Kiriyodx (69 puan) Üye
2020-06-15 14:30:31
Seriyi iyice boka dönüyor yazar aşırı sıçıp sıvamış