Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

04 Temmuz 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1419 Görüntülenme
Bu bölümü 38 Kişi beğendi.
Cilt 15

Bir Ejderhanın Gözlerinden

Kahramanın ani gelişi, beni tamamen şaşırtmıştı. Kıyafetlerinin parçalanmış ve vücudunun kir pas içinde olması bir yana, zindan sınırları içinde belirmesini bile beklemiyordum. Vücudunda o kadar çok kanlı kesik vardı ki, hala hareket edebiliyor oluşunu kavramakta zorlanmıştım--ona bakmak acı veriyordu.

 

Onu izlerken bir süreliğine donakalmıştım, ama bu durum çok uzun sürmedi. Yakınlarında, çocukların maceralarından dönüşlerinden sonra yüzlerini temizlemek için kullanılması için ayrılmış havlulara benzeyen bir havlu duruyordu. Lyuu’yu çağırıp tıbbi malzemeler getirmesini söylerken havluyu aldım.

 

Yaralarını dindirmek için bir büyü yaptıktan sonra, bir şeyin farkına vardım. Kahramanın yarası yoktu. Her ne kadar dış görünüşünden büyük acı çektiği anlaşılsa da, hiçbir yarası yoktu. Göz kürelerimin içinde bulunan algılama, analiz ve ölçme yeteneğim, onun tehlike altında olmadığını söylemişti. Zihnimden bir rahatlık dalgası geçti. Güvendeydi.

 

Ona tekrar göz gezdirdim ve durumunu daha detaylı inceledim. Nefesi düzenli bir hızdaydı, kemikleri kırılmamıştı ve vücudunda şişlik yoktu. Dış görünüşünün verdiği tehlike sinyallerinin aksine, sağlığı yerindeydi.

 

O anda, Yuki’nin onu yollamadan önce yaralarını iyileştirdiğini anladım. Herhangi bir yarasının olmaması, Yuki’nin üzerinde taşıdığı bir sürü iksirden kaynaklıydı. Yöntemlerinin çoğunu biliyorum. Ve buna karşın, onu buraya nasıl yolladığı hakkında bir fikrim yoktu.

 

Onu, kendi olmadan uzay dokusunun içinden gönderebilme kabiliyeti, özellikle ilginçti. Ve buna karşın, Yuki’nin davranışları, şaşırılmayacak şekilde, her zamanki gibi garipti.

 

“Nell iyi olacak mı...?” Yanımda duran çocuk, Illuna, endişeli bir şekilde konuşmuştu.

“Öyle sanıyorum.” cevap verirken, güven verici bir şekilde başını okşadım. “Sadece uyuyor. Yuki çoktan yaralarını iyileştirmiş.”

 

Onun için endişelenmeli miyim? Konu ona gelince, düşüncelerim iblis lorduna kaymıştı. Her ne kadar çocukları endişelendirmek istemediğim için kaygılarımın görünmesine izin vermedim. Yine de kaygılıydım. Etinin güvenliği hakkında fazla endişem yoktu; fiziksel sağlığı için çok fazla endişelenmeme gerek olmadığının gayet farkındaydım. Endişelendiğim şey zihinsel gücüydü, daha doğrusu güçsüzlüğü. Kocam diğerlerine, zihinsel saldırılar tarafından alt edilemeyecek, özgüvenli, dışa dönük, ve hatta kibirli bir adam gibi görünüyordu. Ama bu, aslında olanla yakından uzaktan alakalı değildi. Kalbi ve zihni saldırıya açıktı. Düşkün olduğu kişilere verdiği değer, kendi sağlığı için çok fazlaydıı. Değer verdiği kişilere zarar geldiğine tanık olduğunda, mantığının öfkesinin önüne geçmesine izin vermeyeceğini çok iyi biliyorum.

 

Ona göz kulak olmak gerekliydi. Neyse ki, Leila ve Enne, benim yerime bu görevi üstleniyorlardı. Her ne kadar Leila’nın Yuki’yi mantık çerçevesinde tutabilme yeteneği şüpheli olsa da, Enne’in varlığının onun aceleci doğasını yatıştıracağından şüphem yoktu. Ona eşlik etmemin vazgeçmemem gereken bir seçenek olduğunu bilmeliydim. Yanında olamamaktan daha pişmanlık duyduğum bir şey yok.

 

Ama olan oldu. Geçmişi değiştiremem, ve şu anda yapılması gereken çok şey varken hatalarıma hayıflanmamın hiçbir faydası yok. Dikkatimi önümde yatan insana yönlendirdim. Onu daha rahat bir yere götürmek iyi olur.

 

***

 

Kız nihayet hareketlenmeye başladığında birkaç saat geçmişti.

 

“Nihayet uyandın mı?” Sözlerimi duyan Nell, gözlerini güçlükle açtı ve çevresini inceledi.

“Nerede... yim ben...?”

“Şu anda Yuki’nin zindanının sınırları içerisindesin.”

 

Kocamın ismini duyunca birden dikkat kesildi. Hızla uzandığı yataktan fırladı ve zihnindeki parçaları yavaş yavaş yerine oturttu.

 

“N-nerede o?” diye kekeledi. “Ve ne oldu?”

“Nerede olduğunu bilmiyorum. Senin ardından gelmedi. Ama durum her neyse, sakin kalman senin için daha iyi olacaktır.”

 

Açıklamam, durumu ona özetleyecek kadar bilgi vermiş olacak ki, sakinleşti ve dingin ve durumu kavradığını gösteren bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

 

“Ah... Sanırım bu beni kurtardığı anlamına geliyor...” yüzünde, belirgin, ama yeni bir şaşkınlık dalgası yüzünden birden kaybolan bir gülümseme geçti. “Bir dakika, Lefi?! Ne?‎ Nasıl yani!? Yuki’nin zindanında mıyım!? Burası Uğursuz Orman’ın ortasında değil mi!?”

 

...Görünüşe göre anladığını varsaymakla hata yapmışım.

 

Her ne kadar kahramanın yatağının başında başkaları da oturmuşsa da, başından beri sürekli başında olan kişi bendim. Bunun sebebi, yanında kalmak istemediklerinden değil de, daha çok zamanın izin vermemesinden kaynaklıydı. Kendi uyanık durumum ise isteyerek değil, alışkanlıktandı. Kocam ve ben, her türlü kart, taş, ve tahta ile oynanan oyunların keyfini baş başa çıkarmak için sık sık gece yarısından faydalanırdık. Anlamıyordum. Bu kadar az dinlenmesine rağmen gün boyu enerjisini nasıl koruyor ki? Yatakta bu kadar vakit geçirmeme sebep olan tek şey, gece geç saatlere kadar yaptığımız bu aktivitelerdi.

 

“Bu doğru. Şu anda ormanın içindesin.” Diye cevapladım. “Nasıl hissediyorsun. Yaralanmamış gibi görünüyorsun, ama durumun aslında böyle olduğundan emin değilim.”

 

Kahraman bakışlarını vücuduna çevirdi ve detaylıca inceledi. Başta, olağandışı bir şey olmadığını fark etti, ama kısa süre sonra şaşkın bir şekilde kaşlarını çattı.

 

“Hı...? Bütün yaralarım nereye gitti?”

“Bana kalırsa, buraya yarasız bir şekilde geldiğin için, Yuki bir iksir kullanarak seni buraya yollamadan önce iyileştirdi.

“Evet bunu hatırlıyorum, ama... bütün yara izlerim bile gitmiş.” sesi, hem ikna olamadığını hem de rahatladığını gösteren bir şekilde mırıldanmaya dönüşmüştü, “Bu zamana kadar geçirdiğim bütün eğitimlerden o kadar çok yaram vardı ki...”

“Merak etme. Yuki’nin iksirleri çok etkindir. Eski yara izlerinin gitmesi de gayet beklenebilir bir şey.” Normal bir şey olduğunu gösterir şekilde omuzlarımı kaldırıp indirmiştim. “Eğer ağrın yoksa, o zaman dayanıklılığını geri kazanmaya odaklanman senin için iyi olur. Aç olduğunu sanıyorum, değil mi?”

“Ah, şey. Evet, teşekkür ederim.” Hala devam eden şaşkınlığına rağmen, kahraman ona sunduğum tabağı kabul etti ve bir kaşık yulaf lapasını ağzına götürdü. Ve bunu yapar yapmaz donakaldı. Az önce yemek yeme işlemini gerçekleştiren elleri, bütün momentumunu kaybetmişti.

“Şeyy, baksana Lefi? Kabalık etmiş gibi olmak istemem, ama acaba, şeyy... tuzla şekeri karıştırmış olabilir misin?”

 

Kontrolsüz, tedirginlikle dolu bir şekilde inlemiştim. Kendime inanamıyorum. Şu ana kadar aynı hatayı kaç kere yaptığımı bilmiyorum. Bu hatayı ne zaman yaptım acaba? Doğru malzemeleri kullandığımdan emin olmak için hazırlama sırasında birçok kez tadına baktığımı net bir şekilde hatırlıyordum.

 

“Ben.. Özür dilerim.” bir anlık garip duraksamadan sonra üzüntümü dile getirmiştim. “Hem Yuki hem de Leila iblis diyarındalar. Zindan sınırlarında yaşayan hiç birimiz mutfak sanatlarında en ufak bir yetenek sahibi değiliz.”

 

Konuşurken, yatağının kenarında duran sandalyeden ayağa kalktım.

 

“Merak etme, sana böyle sefil bir yaratımı yedirmeyeceğim. Yeniden hazırlanmış bir yemekle birazdan geleceğim.”

“Sorun değil. Hala yenilebilir, ve bana fark etmez.” Kahraman kıkırdadı. “Teşekkkür ederim Lefi. Gerçekten minnettarım.”

 

Tam ayağa kalkarken beni durdurdu, ve garip tatlı yulaf lapasını yemeye başladı. Her ne kadar yetersizliğimden dolayı utanmış olsam da, isteğine uydum ve sandalyeme geri oturdum.

 

Bunların ardından kısa bir sessizlik oldu. Çocukların uykularındaki kıpırdamaları ve kaşığın çıkardığı tınlamadan başka ses yoktu.

 

“Yuki... Yuki hayatımı kurtardı.” Nell kaşığını bir kenara koydu ve düşüncelerini şekillendirmeye başladı. Ağzını terk eden her bir kelimenin düşünülmüş bir amacı vardı; son cümlesindeki her bir kelimeyi dikkatlice seçmişti.

“Demek tahmin ettiğim gibi oldu. Kocamın yararlılığını kanıtlamış olması beni memnun ediyor.”

“Senin... kocan. Doğru ya. İkiniz evlenmiştiniz.”

“E-evet.” diye kekeledim. “Durumumuzdaki değişiklikten bahsetti mi?”

“Bahsetti. Koca mutlu bir gülümsemeyle, övüne övüne bahsetti.”

 

Zihnim bahsettiği durumu canlandırırken yanaklarım kızarmıştı. Ancak, küçük ama dikkat çeken bir detay yakaladığım anda utangaçlığım hemen kayboldu. Kahramanın yüzündeki gülümseme doğal değildi. Zorlamaydı.

 

Tipik bir ejderha olarak, insanların yüz ifadeleri hakkında az şey biliyordum. Karmaşık mimiklerini ayırt edebilmek benim için zordu. Buna karşın, onunkileri biliyordum. Çehresi, belirli bir kişiyi eş olarak alamayacağının farkına varıldığında takınılan tipik bir tavır takındığına, duygularını ümitsizce baskılamaya çalıştığına işaret ediyordu.

 

“Yoksa sen...” başta onunla yüzleşmeye tereddüt etmiştim, ama kısa süre sonra emin olamama halimden kurtulup devam ettim. “Yoksa sen ona aşık mı oldun?”

“Nee!?” Hı!? H-hayır! Hiç de bile! T-tamamen yanlış anladın!”

 

Kahraman öyle telaşlanmıştı ki, gülümsemekten başka seçeneğim yoktu. Anlaması ne kadar kolay. Ama sanırım, bir kahraman böyle oluyor.

 

...Ya da olmuyor. Kahramanlık konseptini düşündüğümde, küle çevirdiğim bir adam aklıma geldi. O adam da Nell ile aynı konumdaydı, ama farklı bir karakterde. Onurlu, kendini beğenmiş ve doğal düzen hakkında hiçbir bilgisi olmayan birisiydi. Karşılaşma tek taraflıydı. Antik kahraman kudretim karşısında, zavallı bir bebek kadar savunmasızdı. Kahramanların genel olarak açık ve dürüst olmasından ziyade, karşımdaki kişinin böyle bir karaktere sahip olmasıyla alakalıydı.

 

“Sakinleş. Paniklemeni gerektirecek bir şey yok. Cevabın ne olursa olsun sana zarar vermeyi planlamıyorum. Sadece merakımdan kaynaklı bir soruydu.” dedim. “Pekala? Ona aşık mı oldun?”

“Ben... sanırım.”

“Duygularını tarif etmenin daha muğlak bir şeklini hiç duymadım.”

“Ö-öyle, çünkü ben de emin değilim...” dedi Nell. “Daha önce hiç aşık olduğumu sanmıyorum, o yüzden bu hissettiğim şeyin ne olduğundan emin değilim.”

 

Gözlerimi bir süreliğine kapadım ve durumun üzerine düşündüm.

 

O da ben de birbirimizden farklı değildik. Hatta düşüncelerimiz ve duygularımız paraleldi. Yuki’nin baştan çıkarma konusunda talihsiz bir yeteneği olduğu kesin.

 

“G-gerçekten benim suçum değil... Beni kurtarma şekli, onu çok havalı gibi gösterdi! Böyle bir şeyden sonra, ona nasıl aşık olmayayım...?”

 

Yüzünde hafif bir kızarıklıkla kahraman, gelişine kadar gerçekleşmiş olayları anlatmaya başladı.

 

***

 

“Önceden planlamamış olmasına rağmen böyle kritik bir anda ortaya çıkmasına inanamıyorum.”

“Aynen! Ve bu, ilk kez yapışı da değil! Aynısını Alshir’i ziyaret ettiğimizde de yaptı!”

“O böyle bir adam. Her ne kadar kendini göstermeye çalışmadığını söylese de, fırsat verildiği zaman kesinlikle tüm ilgiyi üzerine çeker ve kendini olayın merkezine oturtur. Kişiliğinin bir özelliği.”

“Değil mi!? Sorunları her zaman, gözünü ondan aldığın anda mükemmel bir şekilde çözüyor. Ve sonrasında da büyük bir iş yapmamış gibi davranıyor! Ve yemin ederim, yaptığı her şey beni şaşırtıyor!”

 

Sevgimizin yönlendiği adamla alakalı şikayetlerimizi dile getirince ikimiz de kıkırdamaya başladık.

 

“Bunun olacağını bilmeyi dilerdim...” kahkahalarımız yavaşlayıp yerini hüzünlü bir gülümsemeye bıraktı. “Onun için senden daha önemli olamayacağımı biliyorum, ama evleneceğinizi bilseydim en azından ona nasıl hissettiğimi söylemeye çalışırdım.”

 

Yine, ikimizin arasında hiçbir fark olmadığını anlamıştım. Onu anlıyordum. Hislerini çok iyi biliyordum. Çünkü onun gibi ben de kendimi, Yuki’den yayılan rahat hava tarafından çekilmiş--ayartılmış--bulmuştum. Ben de onun gibi, onun bir aptal olduğunu ve hassasiyetlerinin benimkinden çok farklı olduğunu çok iyi biliyordum, ama yine de ona aşık olmuştum. Çünkü, onun yanında olduğumda gülümseyeceğimi biliyordum. Sanki tek bir kişiymişiz gibi. Onun hislerini düşünmek, kendiminkilere bakmaktan farksızdı.

 

Ve bu düşünce, sorgumu daha da derinleştirmeme sebep olan şeydi. Onun taşıması gereken kaderi ben taşıyabilir miydim? Onun sıcaklığını bildikten sonra bir eşsiz, yalnız bir şekilde yaşamaya geri dönebilir miydim? Ve onun nezaketi?

 

Bir sonuca varmam için bir ana bile ihtiyacım yoktu.

 

Kesinlikle yoktu.

 

Hayatı o olmadan daha fazla yaşayamayacağımı biliyordum.

 

“Bizimle yaşamana izin vereceğim.” Sonuca vardığım anda konuşmaya başladım. Arkadaş olarak gördüğüm birini, benim bile dayanamayacağım bir kadere terk edecek kadar zalim olamazdım.

“Hı...?” Şaşkın bir şekilde gözlerini bana çevirdi.

“Senden hoşlandığını bildiğim için, bu isteği sen dile getirirsen muhtemelen geri çevirmez.” Konuşmaya devam ettim. “Günün birinde onun gelinlerinden biri olarak kendini bulsan bile, yanında yer almanın benim için bir sakıncası yok.”

“B-bu beni gerçekten mutlu eder, ama emin misin? Bu muhtemelen seni üzer, değil mi?”

“Bunu düşünmediğimi kesinlikle söyleyemem. Ama ayrıca, seni düşünmediğimi de kesinlikle söyleyemem. Üzüntünü çok iyi biliyorum ve bunu taşıman için seni zorlamak istemiyorum.”

 

Az daha kahkaha atacaktım. Onun duygusal iyilik halinden bu kadar endişeli olmamı istemeden de olsa komik bulmuştum. Geçmişte bunun için üzülmezdim. Ama Yuki beni değiştirdi.

 

“Onun tek sevgilisi olarak kalmamın imkansız olduğunu uzun zamandır biliyorum.” Kendi yataklarında uyuyan vampir ve yapışkana baktım. “Yaşları geldiğinde onlar da muhtemelen benim durumuma dahil olacaklar.”

 

Yuki, zamanı geldiğinde onları da eşi olarak alacağına dair onlara çoktan söz vermişti. Bunun, sadece çocukları oyalamak için söylediği bir söz olduğunu çok iyi biliyordum, ama günün birinde sözünü tutacağı olasıydı.

 

Her ne kadar sevgisini ifade edenler sadece çocuk olsalar da, onun sevgisini isteyecek tek zindan sakini olacaklarını sanmıyordum. Hizmetçilerin de bir gün onu seveceklerini düşünüyordum.

 

Onun sevgisini paylaştığımız bir gelecek hayal etmek, yüzümde nazik bir gülümseme meydana getiren kolay bir işti. Onu seviyordum. Ama, ayrıca onları da seviyordum. Ve kendi mutluluğumu istediğim kadar onlarınkini de istiyordum. Birlikte yaşadığım her bir kişi, biriktirdiğim hazinenin eş birer parçalarıydılar. Hiçbiri değiştirilemezdi, ve her birinin bende, yerinin başka biriyle değiştirilmesine mani olan kökleşmiş değerleri vardı. Düşüncelerim samimi ve kabulleniciydi. İşte bu yüzden böyle nazik ve dürüst birinin aramıza katılmasına itiraz edemiyordum. O da kesinlikle hazinemin bir başka parçası haline gelecek ve günlerimi bir başka neşe katmanıyla donatacaktı. Yine de, onun kabul edilme ihtimalini düşünmüş olmayı garip buluyordum. Yüce Ejderha olarak korkulan biri olmama rağmen, başkalarının duygularını bu kadar düşünüyor olmayı, istemeden de olsa garip buluyordum.

 

“Bu gece çok konuştuk.” dedim. “Senin dinlenmeye çok ihtiyacın var, ve sanırım konuşmalarımız, diğerlerinin de bulunmasını gerektiriyor. Sabah devam edelim.”

“Tamam.” diye cevapladı kahraman. “Hey, şeyyyy...  Lefi...”

“Ne oldu?”

“Bana bu kadar nazik davrandığın için teşekkür ederim. Bu yönünü gerçekten çok seviyorum.”

“Y-yeter.” diye kekeledim. “Saçma sapan konuşmayı bırak ve dinlen.”

“Hıhı. Her şey için tekrar teşekkürler. İyi geceler, Lefi.”

“İyi uykular Nell.”

 

Gecenin sözlerini söyledikten sonra, yataklarımıza döndük ve gecenin geçmesine izin verdik.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-13 15:30:51
Lefinin uzun ömrü baya gizemli geçmişini bilmek isterdim
İners (132 puan) Üye
2021-07-16 09:36:25
Çeviri ve edit için teşekkürler
Shin (95 puan) Üye
2021-04-23 18:16:56
Çeviri ve edit için teşekkürler.
Damocles (222 puan) Üye
2020-08-13 20:50:37
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-28 20:51:05
Bölüm için teşekkürler elinize sağlık
Eyisha (198 puan) Üye
2020-07-16 20:36:41
Ellinizzeee sagggliiikk
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-07-10 19:50:51
çeviri için teşekkürler
STERBEN (225 puan) Üye
2020-07-08 16:34:25
Çeviri için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-07-05 10:30:42
Harem olayına daha çoook var bu gidişle
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-07-05 09:35:37
Çeviri ve edit için teșekkürler.
ilgin (71 puan) Üye
2020-07-04 22:12:55
Bölüm için teşekkürler