Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

09 Temmuz 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1310 Görüntülenme
Bu bölümü 34 Kişi beğendi.
Cilt 16

Gyroll Klanı - Kısım 3

“Lütfen davranışımı mazur görün, böyle davrandığım için gerçekten özür dilerim.” Lyuu’nun babası, başını eğmiş bir şekilde önümde duruyordu. Dizleri dışarı doğru bakarak ve elleri önünde, yerde açılmış bir şekilde, bacaklarının üzerine oturmuştu. “Kızım için bu kadar şey yaptığını bilmiyordum.”

 

Özür dilemek için bayağı asker gibi bir yaklaşımdı. Her ne kadar bu abartı jesti yapmak için fazla ileri gittiğini kesinlikle fark etmiş olsam ve sahici olduğunu anlasam da formaliteleri pek umursamadığım için, sadece omzumu silktim.

 

“Sorun değil. Olan oldu.”

“Seni fişlediğim ve en kötüsünü farz ettiğim için ne kadar özür dilesem az. Lyuu’nun hayatını kurtarmış olmana rağmen, sadece bir yanlış anlaşılma yüzünden sana saldırmış olmak bizi utandırıyor.” Ancak, savaş kurdu görgü kurallarına çok fazla bağlı olduğundan, yine de devam etti. “Davranışlarımız haksızdı. Ne olursa olsun, öfkeden kurdurmak hakkındır. Ama değilsen, bunun için de teşekkür ederim. Biliyorum, zaten çok, çok, çok fazla söylediğimi biliyorum, ama sana teşekkür etmem gerek. Şu anda, tüm hatanın kızım dediğim embesilde olduğunu biliyorum.”

 

Son sözünü söyledikten sonra yumruğunu Lyuu’nun kafasının arkasına geçirdi.

 

“Ah!” Hizmetçi, her iki elini de yumruğun isabet ettiği yere koyarak acı içinde ciyakladı. “Acıdı baba...”

“Kapa çeneni, seni salak! Ne kadar soruna sebep olduğunu biliyor musun? Onları soktuğun durum yüzünden kaç adamımın neredeyse öldüğünü biliyor musun? Tek bir hata yapmış olsaydık, tamamen yok olmuştuk!”

“Biliyorum, biliyorum tamam! Ve herkesin buraya kadar sadece beni görmek için getirttiğim için gerçekten üzgünüm! Ama bu benim hatam değil! Senin hatan! Eğer sürekli aptal evlilik hakkında konuşup durmasaydım, hiç evden kaçmazdım!”

“Aptal mı? Aptal mı!? Hiçbir aptal yanı yok bu evliliğin! Lynaut eline yakışır bir erkek!”

“Her şeyden önce, asla evlenmek istemiyordum! İkincisi, Lynaut, bu dünyada evleneceğim en son kişi! Neden benden on yaş büyük bir sapıkla evlenmek isteyeyim ki!?”

“Onda yanlış bulduğun şey bu mu? Yaşı mı!? Gözlerini aç Lyuu! Ne kadar güçlü ve güvenilir olduğunu görmüyor musun? Lynaut’un önünde parlak bir gelecek var!”

“Ne!? Ciddi olamazsın! Kendini beğenmiş bir züppe be o!”

 

İkisinin birbirine bağırarak konuşmasını izleyince, hem eğlenmiş yarı bıkkın bir şekilde gülümsememe sebep olmuştu. “Pekala, siz ikiniz. Bu kadar yeterli. Bunun yeri değil.”

 

Çenemi kullanarak iki VIP’nin arkasındaki savaş kurtlarına bir hareket yaptım. Grubun içindeki bütün adamlar ne düşünmeleri, yapmaları ya da söylemeleri gerektiğini bilmediklerini gösteren garip ifadeler yapmıştı.

 

Şu anda hanın resepsiyon salonlarından birinin içinde bulunuyorduk. Her ne kadar oda geniş olsa da, savaş kurtları içeri doluşmamayı seçmişti... Çoğusu, başka bir odada hazırda beklerken, yüksek sosyal sınıfta bulunanlar Lyuu ve babasına katılmıştı. Amacımızdan biraz sapıyorduk. Dostum, bu hanı yapmak verdiğim en iyi karardı. Bir misafir ağırlamam gerektiği her zaman işime fazlasıyla yarıyordu. 10/10 Yeniden inşa ederim.

 

Ne yazık ki, gerçeklerden kaçma denemem, baba ile çocuğu arasındaki tartışmanın sonunu getirmeyi başaramamıştı. Hatta, onları umursamamak ve zihnimin akıp gitmesine izin vermek, işleri sadece daha da kötü yapmıştı--ikili orta yolu bulmak yerine, işi daha da büyütmüştü.

 

“Lynaut o kadar da güçlü değil ayrıca! Patron, kimsenin canını yakmamaya çalışmasına rağmen, hepinizi aynı anda ezdi!”

 

Savaş kurtlarının şefi, göğsünü, çektiği acıyı gösteren bir şekilde kavrarken, yüzünü buruşturmuştu. Kızının, zihnine yaptığı saldırı çok isabetli olsa gerek, ona fiziksel bir hasar verebilmiş gibiydi.

 

“Hey, Lyuu? Beni aranızdaki meseleye dahil etmeyerek, bana bir iyilik yapmaya ne dersin?”

“Her ne kadar Yuki’nin sağlam bir savaşçı olduğunu kabul etmem gerekse de söylediğin şeyin bir alakası yok.” Talebim karşılık görmemişti. Babası bile, konuşmaya beni dahil etmeye devam ediyordu.

“Evet var!”

“Hayır yok! Lynaut’un aksine, Yuki senin nişanlın değil! Ayrıca onunla romantik bir ilişki içinde de değilsin!”

 

Karşı tarafın argümanı karşısında yüzü buruşan kişi, bu sefer Lyuu’ydu. Hadi ama çocuklar... Benim buna dahil olmama gerçekten gerek var mı? Çünkü bana yok gibi geliyor.

 

“Durum her neyse, eve dönüyorsun. Halihazırda bu kadar zahmet vermişken, Yuki’ye daha fazla yük olmanı istemiyorum ve köyde kalan diğer herkes senin için hala endişeliler.”

“Asla olmaz! Burdan gitmek istemiyorum! Burada kalmak istiyorum, tüm arkadaşlarımla!

“Şımarık bir çocukmuşsun gibi davranmayı kes! İstediğin her şeye sahip olamazsın!

“Çocuk gibi davranmıyorum! Bu benim hayatım baba, senin değil!”

 

Hay sıçayım ya... Kavgaları yakın zamanda bitecek gibi görünmediğinden, derin bir iç çektikten sonra araya girmeye karar verdim. Döndüğüm ilk kişi Lyuu’nun babasıydı.

 

“Bu kadar yeter dedim. Bağırmayı kesin, lanet olsun. Buraya kadar sadece aptal bir tartışmaya girmek için mi geldin?”

“...Özür dilerim. Kapalı kapılar ardında yapmamız gereken, nahoş bir manzaraydı.”

 

Savaş kurdu şefi başını tekrar eğip özür diledikten sonra yeniden doğrularak, nihayet ne kadar kaba davrandığının farkına varmıştı.

 

“Ve aynısı senin için de geçerli Lyuu.” Babasıyla konuştuktan sonra, bakışlarımı hizmetçiye çevirdim. “Senin hatan olmadığını söyleyip durdun ama, tamamen senin hatan. Eğer başından beri bana gerçeği söylemiş olsan bunların hiçbiri olmazdı.”

“Eek…. Ö-özür dilerim patron.” Lyuu başka hiçbir argümanla karşılık veremediği için, istemeden de olsa özür dilemek zorunda kalmıştı.

 

Tekrar iç çektikten sonra yüzümü babasına döndüm.

 

“Pekala, şöyle ki, burnumu tamamen sokmamam bir yere sokuyorum ama her neyse.” dedim. “Bu olayın tamamen Lyuu’nun suçu olduğunu söylediğimi biliyorum, ama onun fikri benim için, seninkinden daha önemli olduğundan, onun tarafını seçeceğim. Yani, onu zorla eve götürmene izin vermeyeceğim.”

“Ne...?” Şefin gözleri öfkeyle kısıldı, ama onu umursamadan konuşmaya devam ettim.

“Durumunun hala iyi olduğunu herkese haber vermek için en azından bir uğraması gerekirdi gerçekten. Hatta, istese de istemese de onu zorla götürmeyi bile düşünüyordum. Ama bu kadar. Burada kalmak istiyorsa, o zaman onun istediğini yapmasına izin vereceğim. Yani kalacak. Sadece yaşlı babası uğramaya karar verdi diye evi terk etmesine zorlamayacağım. İstediği şey bu olmadığı sürece.”

“Anlayacağını biliyordum patron.”

 

Görünüşe göre söylediklerim Lyuu’yu ağlatacak kadar duygulandırmıştı. Bana yönlendirdiği bakışları güvenle doluydu.

 

“Demek istediğim, onun gitmesine izin vermem için hiçbir mantıklı sebep yok. En sonunda bu hizmetçi işini kıvırmaya başlamıştı. Eğer şu an ayrılırsa, onun alışma süresine harcadığımız tüm vaktin boşa gitmesinden başka yapabileceğimiz bir şey yok.”

 

Ayrıca, İblis Lordu Ltd. Şti.’de sadece bir yıl kadar bulunuyordu. Bu onun ilk işiydi, o yüzden en azından üç sene kalması onun için daha iyi olurdu. Japon şirketler söz konusu olunca, çoğu işe alım müdürü, ilk işinden üç yıl tecrübe kazanmadan ayrılanların muhtemel bir beceriksiz olduğunu varsayardı. Şimdi ayrılması, muhtemelen gelecekteki iş olanaklarını baltalardı.

 

“H-hadi ama patron! Neden her zaman benimle dalga geçiyorsun!?”

“Neden mi? Çünkü seninle uğraşmak çok eğlenceli de ondan.”

“N-ne!? Ağzı açık kalmıştı. Gördün mü, işte tam da bundan bahsediyorum.

“Seninle sadece uğraşıyorum.” dedim pis pis sırıtarak. “Merak etme Lyuu, benim için burada yaşayan herkes kadar önemlisin.”

 

Biraz daha güldükten sonra, babasına döndüm. “Ah, ve şunu söyleyeyim, onu burada tutma olayı şakanın bir parçası değil.”

“...Bir çocuğun ailesinin evine dönmesine izin vermemenin, izin vermek kadar doğal bir şey olduğunu mu söylüyorsun?”

“Aşağı yukarı, evet. Çünkü onu gerçekten özlerim. Hatta sadece ben de değil. Burada yaşayan herkes onu özler.” dedim. “Ayrıca, niyetini zaten açıkça belli etti. Kalmak istediğini söylediği için, ne dersen de bunun gerçekleştireceğim.”

 

Tersi de doğruydu. Zindan o olmadan bir yanı eksik gibi hissettirecek olsa da, eğer istediği şey bu olsaydı, Lyuu’nun gitmesine izin de verirdim.

 

“Lyuu, kendi kararlarını verebilecek yaşta, değil mi? Kendi kararlarını almasına izin vermenin ne zararı var?”

“Bu savaş kurdu yöntemi değil. Halkımız, yetişkinlik zamanlarında dahi ailelerinin kararlarına güvenerek ilerleme kaydetmiştir.” dedi. “Lyuu henüz evlenmedi. Geleceğine yön vermek bizim hakkımız--ve eşinin kim olacağına karar vermek. Artık bir çocuk değil diye onu öylece bırakmak gibi bir niyetim yok. Onu eve götürüyorum.”

 

Nasıl lan? Ve ben de kendimi bencil bir pislik sanıyorum. Bu herif? Bu herif bencillikte en birinci olur.

 

“Aptal kültürünüzü umursadığımı mı sanıyorsun?” Diye küçümsedim ve gözlerimi devirdim. “Sizin ya da herhangi bir kabilenin geleneklerini umursamıyorum. Aptal gelenekleriniz gidip bok yesin, bana ne.”

 

Görünüşe göre sert konuşmuş olmamdan hoşnut olmamıştı. Yüzü rahatsız olduğunu gösteren bir hale bürünmüştü.

 

“Sana saygı duyuyorum Yuki. Kızımın hayatını kurtardın. Halkım ve ben, ödeyemeyeceğimiz kadar büyük borçlandık. Ama bu ne bırakabileceğim ne de bırakacağım bir konu. Lütfen anla.”

“Borç morç. Öncelikle şu şeyi asla umursamam. Bana borçlanmanızı istediğim için mi sizi kurtardığımı sanıyorsunuz? Alakası yok. Bunu yaptım, çünkü Lyuu’nun halkındansınız. Eğer öyle olmasaydınız oturup ölmenizi izlerdim. Çünkü, açıkçası aptal canınız, bunu hak ediyor.” diye laf soktum, kin dolu bir şekilde. “Ne düşündüğün umurumda değil. Herhangi bir şey önermeye ya da fikir vermeye çalışmıyordum. Sadece bunun nasıl olacağını söylüyorum. Onu geri götürmüyorsunuz.”

 

Birbirimize sessizce, dik dik bakarken, hava gerginlikle dolmuştu. İrademizi sergileyen bir yarıştı bu.

 

Ve kırılan ilk kişi o olmuştu.

 

“... Anladım.” Savaş kurtlarının şefi gözlerini kapadı ve tekrar açmadan önce yavaş yavaş nefes alıp verdi. “İkimiz de uymaya niyetli olmadığımızdan, çarpışmaktan başka seçeneğimiz yok.”

 

Tekrar durakladı ve nefes aldı. Kararını verdiğini gösteriyordu.

 

“Bu sorunu, tek bir kavga ile çözeceğiz!”

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-13 15:47:58
Aklı eksik olmak
İners (132 puan) Üye
2021-07-16 10:02:42
Çeviri için çok tşk
Shin (95 puan) Üye
2021-04-23 19:52:45
Çeviri ve edit için teşekkürler.
... (26 puan) Üye
2021-02-08 23:31:09
Daha az önce tüm grubunla beraber tek bir kişi tarafından odunla bayılana kadar dövüldün ve aynı kişiye tekrar kavgada meydan okuyorsun... Bari akıl oyununda falan yenmeyi teklif et ey beyinsiz!
STERBEN (225 puan) Üye
2020-08-11 23:38:50
Bölüm için teşekkürler elinize sağlık.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-29 18:21:47
Bölüm için teşekkürler
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-07-13 13:02:24
Çeviri için teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-07-09 22:56:01
Çeviri ve edit için teșekkürler.
Kiriyodx (69 puan) Üye
2020-07-09 20:52:48
Haaa üff ya yazar bi kerede sıçma ya neyin kavgası adm tüm kabilenizi öldürecek güçte ve sende biliyorsun bunu peki neyin kavgası kesin lyu yuki evliliğine bağlanacak olay ama olay şu kurt şefi bizim elemana şart koşabilecrk seviyede değil agrrrr aq yazarı
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-07-09 21:41:33
@Kiriyodx, ne kadar haklı ve benim iç sesim olan bi yorum
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-07-10 01:36:40
@Kiriyodx, Mal( yazar) bu yapacak bir şey yok ne kadar sövsekde akıllanmıyor.
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-07-10 02:36:31
@Kiriyodx, +1
Sato55400 (1592 puan) Üye
2020-07-09 18:57:50
Çeviri için teşekkürler 😊
ilgin (71 puan) Üye
2020-07-09 18:31:04
Bölüm için teşekkürler