Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk
Daha Çok DP Lazım
“...Sıçayım.” Lyuu’nun ailesi gittikten birkaç gün sonra,
kendimi zindanın bilanço tablosuna bakarken inleyip homurdanırken bulmuştum.
Alışveriş geçmişi, birkaç hafta önce bu zamana kadarki en yüksek değerinde
olmasına rağmen, kırmızıda olduğumuzu gösteriyordu. Hatta, bir süredir
kırmızıdaymışız. Sıfıra doğru ilerleme eğiliminde olan net bakiyem, tepe
noktasının sadece yirmide birinde bulunuyordu. Bu, henüz cüzdanımın tamamen
boşalmış olduğu anlamına gelmiyordu tabii ki, ama param muhtemelen ay içinde
sıfırı görecekti.
Son zamanlarda zindan sınırlarını artırma işiyle aktif
olarak ilgilenememiştim ve ara sıra avlanmaya gideceğim için, sorun
olmayacağını tahmin ediyordum. Masraflarda artış yaratacak bir şey yaptığımı
hiç hatırlamıyordum. Aklıma gelen tek muhtemel sebep, zindan sakini sayısının
son zamanlarda artmış olmasıydı. Ayrıca bir de zindanımın en büyük gelir
kaynağım olan Lefi’yi kaybetmiş olmam da vardı tabii ki. Pekala. Bu temelde,
tamamen kötü planlama yapmış olmamın sebebi.
Gelir havuzumu yönetmek, bu zamana kadar yapmış olduğum bir
şey değildi. Ederinden çok daha can sıkıcı bir iş gibi göründüğünden, rakamları
takip etmeyle uğraşmamıştım. Belli ki yanılmıştım ve aptallığım bir kez daha
çirkin suratını göstermişti.
Harcamalarıma tekrar göz gezdirdiğimde, sadelik kavramını
yanlışlıkla bir kenara bıraktığımı fark etmiştim. Yeni numaralar ve makinalar
kurmaya kendimi öyle çok kaptırmıştım ki, her birinin ne kadara mal olduğuna
bakmamıştım. Şu ana kadar, tabii ki. Aaaaah sıçam. Bu aynı bir piyango
kazanmak, lüks içinde yaşamak ve sonra fakirliğin ne olduğunu unutup,
harcamalarını kontrol etmeyerek iflas etmek gibiydi.
Sebep ne olursa olsun, mali durumumuzla ilgili bir şeyler
yapmak zorunda kalacaktım. Dostum, yemin ederim DP konusunu hiç dert etmek
zorunda kalmamıştım. Ah, her neyse. Para toplama zamanı geldi sanırım.
***
Uzunca düşündükten sonra, nihayetinde halihazırda bulunan
durumu telefonla joker hakkımı kullanarak çözmeye karar vermiştim. Aklıma gelen
kişi, asıl taht odasında bulunuyordu.
“Lefi, durumlar kötüleşmeye başladı, ve ne yazık ki senin
desteğine son derece ihtiyacım var.” Lefi ve üzerinde oturduğu yastığın önünde
diz çökerek durumu ona özetlemiştim. Konuşma şeklim normal değildi, bilerek,
bir bankadan kredi çekmek isteyen biri gibi resmi bir dille konuşmuştum.
“Neden bahsettiğini anlamadım. Kendini açıklaman gerekecek.”
dedi.
“Çok üzgünüm hanımefendi. Derhal detayları size
açıklayacağım. Uzun lafın kısası, bir sorunla karşı karşıya kaldım ve Yüce
Ejderha’nın bu sorunu çözmede bana yardım etmeyi düşüneceğini umuyordum.”
“Böyle belirgin bir şekilde nazik konuşmayı sadece hileli
bir iş için kullandığını biliyorum.
Gerçekten istediğin şey nedir?”
Ah sıçtık, biliyor!
“A-a, asla yapmam.” dedim. Her ne kadar Lefi asıl niyetimi
anlamış olsa da, şüphelerini unutması için tam olarak hangi tuşlara basmam
gerektiğini biliyordum. “Anlarsınız ya hanımefendi, menüden tatlıyı çıkarmaktan
başka seçeneğim kalmadan önce, sadece sıkıntılarımı dinleyip onları çözmenizi
istemiştim.”
“Ne!?” Ejderha oturduğu yerden fırladı ve yüzünü benimkine
yapıştırdı.
“D-dur.” dedim, normal halime dönerek. “Bağırma ve sakin
ol.”
Bir dizi hüsrana uğramış ejder sesi çıkarmış olsa da, Lefi
sonunda sakinliğini geri kazanmış ve bağdaş kurarak tekrar yerine oturmuştu.
Öncekinin aksine bu sefer, günlük şeker tüketimini tehdit eden her şeyle
savaşıp üstesinden gelmek için bütün dikkatini bana veriyordu. Sadece
söylüyorum, tek parça elbiseyle bağdaş kurmak kötü bir fikir. Külotunu tamamen
görebiliyorum.
“Sorun tam olarak nedir?” diye sordu.
“Mali durumumuz.” dedim. “Şu sıralar cüzdanım bayağı boş. Ay
sonuna kadar muhtemelen DP’mi tüketeceğim.
“Ve sanırım bu “dipi”’nin bir şeyler almak için kullandığın
madde olduğunu söylemiştin değil mi?”
“Evet, haklısın. Bir süredir durumumuz yeşil olduğundan, çok
fazla dikkat etmemiştim. Görünüşe göre, bu bir hataymış.” dedim. “Bu zamana
kadar kullandığım şekilde kullanmama rağmen, görünüşe göre aynı şekilde devam
edemeyecek kadar çok sakinimiz var artık.”
“...Ve ikimiz eş olduğumuz için bu maddeden artık meydana
getirmediğimi sanıyorum.”
“yani... evet, bu kesinlikle sebeplerden biri, ama senin
suçun değil. Benim. Unutmak yerine, önceden planlama yapmam gerekirdi.”
Lefi’yle evlenmek mali durumumuzu kesinlikle değiştirmişti.
Yapmaya değer bir takas olarak düşünmüştüm. Sonuç olarak mali sıkıntılara
varacağımızı biliyor olsaydım bile fikrimi değiştirmezdim. O, benim için
dünyadaki bütün paralardan daha değerliydi. Ve her ne kadar Lefi bonusunu
kaybetmiş olmam ciddi bir fark yaratmış olsa da bardağı taşıran son damla
aslında o değildi. Evliliğimizin sonrasındaki birkaç gün boyunca hala
yeşildeydik. Sorunlar, onun hiç alakası olmayan, tamamen benim suçum olan,
zindanın büyüklüğünü artırmam, kendimize yeni evcil hayvanlar almam, ve
güvenlik üzerine biraz çalışmamdan sonra başlamış gibi görünüyordu.
“Pekala, şöyle ki, işler boka sarmadan önce bir şeyler
yapmam gerektiğini anladım. Sana geldim, çünkü diğerlerini endişelendirmek
istemedim. En iyisi, başından beri hiçbir sıkıntı olmadığını bilmemelerini
tercih ederim.”
Tabii ki, bir sürü sürdürülebilir seçenek vardı. Aktif
gelirimi artırmak için avlanmaya daha sık çıkmak her zaman bir seçenekti ya da
daha çok pasif gelir için zindan sınırını genişletebilirdim. Ama şu anda
sıkıntılarımı yatıştırmak için geçici bir çözüme ihtiyacım vardı. İşte bu
yüzden Lefi’nin kudretini ödünç almak istiyordum.
“Ve sadece ve sadece bana gelmiş olmanın sebebi bu mu?”
“Evet. Bu tarz durumlarda güvenebileceğim tek kişi sensin.”
“E-evet, bunu anlayabiliyorum.” Sözlerini neşeli ve onurlu
bir şekilde mırıldanırken yanakları kızarmıştı.
Yırttık. Öyle saf ki, bu onu şirin gösteriyor ve onu bu
yüzden seviyordum.
“...Karşımızdaki sorunu anlıyorum.” dedi boğazını
temizledikten sonra. “Daima güvenebileceğin bir eş olarak, desteğimi sana
sunacağım.”
Sağ ol karıcığım, sen en iyisisin. Sana güvenebileceğimi
biliyordum.
“Eee? Yapmamı istediğin şey tam olarak nedir?”