Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

15 Temmuz 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1398 Görüntülenme
Bu bölümü 34 Kişi beğendi.
Cilt 16

Yolda Bir Tartışma

“... Burası fazla parlakmış.” Zindanın içinde bulunduğu mağaradan neşeli neşeli çıkan Lefi, güneş ışığına maruz kalınca homurdanmıştı. Güneş ışınlarını engellemek için kullandığı parmaklarının arasından ona doğru bakarken, yüz ifadesi, kızgın bir somurtmaya dönüşmüştü.

“En son dışarı ne zaman çıkmıştın ki?”

“Pek hatırlayamıyorum.” dedi. “Yakın zamana dair hatıralarımın çok azı, oturma odasının dışına ait, ve geri kalanlar da sadece kalenin dışındaki çimenlik alanı kapsıyor.”

“Sanırım bunun tek sebebi, kızlar onlarla oynamanı istediği için, değil mi?”

“Kesinlikle.”

“Ben de öyle düşünmüştüm. Son zamanlarda onlara çok iyi bakmaya başladın.”

“Katılıyorum.” Kıkırdayıp, kendini beğenmiş bir şekilde, otuz iki dişiyle sırıtmıştı. “Ama sanırım bu beklenebilir bir şey. Bir iki çocuğu eğlendirmek, benim gibi yüce biri için basit bir iş.”

“Yani, sana bu yüzden Yüce Ejderha diyorlar, değil mi?” Kıkırdadım. “Ben yokken herkese göz kulak olduğun için teşekkür ederim. Gerçekten minnettarım.”

“Benim değerimi gerçekten anladıysan, o zaman bana daha çok saygı göstermen iyi olur.” dedi. “Başlangıç olarak, omuzlarına oturmamı önerebilirsin.”

“Nasıl isterseniz majesteleri, nasıl isterseniz.”

 

Eğildim, kafamı güzel, narin bacaklarının arasına soktum ve geri ayağa kalkarken onu da omuzlarıma aldım.

 

“Omzuna çıkmak hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmıyor.” dedi. “Dünyaya tepeden bakmamı sağlayan, harika bir perspektif sunuyor.”

“Yani, evet haklısın ama uçabilirsin de. Aynısının daha iyisi değil mi?”

“Uçmanın gerçekten de birçok iyi yanları var.” dedi. “Ama omuzlarının üzerine oturmak, hala bağlı olduğumu hissetmemi sağlıyor. Hem altımdaki dünyaya hem de sana.”

“Bağlı olmak demek...?” Gülümsedim.

“Hem seninle olan temasımdan keyif almamı hem de attığın her adımı hissedebilmemi sağlıyor. Hoş, hatta sakinleştiren ve dünyayı tek başıma dolaşmam nedeniyle oluşan yalnızlık hissinin tam tersi bir şey taşıyor."

 

Bir anlığına, sessizce şaşırıp kalmıştım. Ne yalnızlıkla olan bu yakın ilişkisi karşısında ne diyeceğimi ne de onu nasıl tedavi edebileceğimi bilmiyordum. Ne kadar düşünürsem düşüneyim, doğru kelimeler zihnimde belirmiyordu. İşte bu yüzden denemek yerine kendim olmayı seçtim.

 

“O zaman, yalnız hissettiğin zaman ağlamak için bana gelmekten çekinme. Bunu, senin için hep yaparım.” diye gülümsedim, muzip bir havayla. “Sonuçta benim küçük değerli eşimsin. Eğer seni mutlu edecekse, seni kollarımda çevirmekten gocunmam.”

“Hmph.” utangaçlığından kurtulmak için homurdandı. Yüzünü göremiyor olsam da, kıpkırmızı olduğundan emindim. “Beni kızdırmaktan hiç bıkmıyorsun değil mi?”

 

Verdiği cevabın arkasından bir mızmızlanma gelmişti. Ama ondan değil, iki adım arkamızda olan kurttan. Sesindeki bıkkınlığı hissetmiştim; sanki bize “şu işleri ortada yapmayın” der gibi yalvarıyordu, ama her zamanki gibi, şikayetlerini umursamamayı seçtim.

 

“Madem mali durumun böyle kötü bir noktadaydı, neden Lyuu’nun arkadaşlarının burada kalmasını istemedin?” diye sordu Lefi.

“Bunu düşündüm ve işe yaracak bir şeymiş gibi gelmedi. Lyuu’nun babası, yanında kabilenin sadece savaşçılarını getirmişti, yani kablienin yaklaşık üçte ikisi kadarını. Geride hala bir sürü aile üyeleri vardı ve bütün bir köyün birden taşınması kulağa, soruna davetiye çıkarmak gibi geliyordu.”

 

Ayrıca, bir grup tanımadığım insanla yaşama fikrinin pek de meraklısı değildim. Kızını eşlerimden biri yapmak durumunda kalınca, Lyuu’nun babasına kayınpeder demeye daha meraklıydım.. Ama bu sadece bir formaliteydi. O ismen aile olsa da, onu gerçekten öyle görmüyordum. Onu toplamda sadece üç gündür tanıyorum sonuçta.

 

Fiziksel yakınlık sorun değildi. Bir sürü yerimiz vardı. Sadece onlarla uğraşmak istemedim. Onlara bir şey olursa, onlara yardımcı olmayı tabii ki planlıyordum, ama sadece bu kadar. Onlarla yaşamak, kaçınmak istediğim bir şeydi. Ederinden çok daha büyük bir sorun olduğunu biliyordum. Çünkü onların buraya taşınması, benim yaşantımı da değiştirecekti. Ve bu, kesinlikle yapmaya niyetli olduğum bir şey değildi.

 

“Bakış açını kesinlikle anlıyorum.” dedi Lefi. “Ve güçsüzlüklerinden bahsetmeye bile gerek yok. Öyle kırılganalardı ki, onlara yardım etmemiş olsaydın, zindana ulaşana kadar yok olurlardı.”

“Tabii ya, az daha unutuyordum. Buralardaki canavarlar neden bu kadar güçlü ki? Dünyayı biraz gezene kadar hiç fark etmemiştim ama bu ormanda yaşayan her şey, gerçekten çok güçlü, en azından diğer yerlerdeki canavarlara göre.”

“Sanırım bu sorunu cevabı, bu bölge ve diğer yerler arasındaki farkları inceleyerek bulunabilir. Bu orman, normalden çok daha büyük konsantrasyonlarda büyü parçacığı barındırıyor. İçinde bulunan yaratıklar yaşadıkları süre boyunca, ormanın ürünlerini tüketiyor ve havasını soluyor. Bunu yaparak, içlerinde büyük miktarlarda büyü parçacığı topluyorlar. Vücutları fazla miktardaki büyüye alışarak, daha uyumlu ve fiziksel formlarındaki büyük değişimlere daha az dirençli oluyorlar. Döngü, sadece güçlünün zayıfı yiyerek büyü enerjisini kendisine almasıyla devam ediyor.”

 

Aaaa... Yani temel olarak, daha çok büyü = daha çok güç anlamına geliyor. Bu gerçekten çok mantıklı.

 

“Pekala, bunu anladım, ama bu başka bir soruyu doğuruyor. Baştan beri neden burada bu kadar çok büyü parçacığı var?”

“İyi bir soru. Daha önce benim hiç düşünmediğim bir soru.” Lefi bir an düşünmek için durakladı. “Ama, bana yaşlı antik ejderhalardan birinin çok eskiden anlattığı bir hikayeyi hatırlıyorum.”

“Hmm... Kulağa ilginç geliyor. Anlatsana.”

 

Bir dakika, Lefi bayağı uzun süredir yaşıyor değil mi? E çok eskiden dediği ne kadar eskiden? Yani, birkaç yüzyıl öncesi mi? Belki de bin yıl öncesi?

 

“Bu hikayenin, ailesinin ölmeden önce anlattığı bir hikayeye dayandığını söylemişti.” dedi. “Bana, bir zaman bir tanrının bu dünyada gezindiğini söyledi. Ve öldüğü yerin burası olduğunu. Bu sözde tanrının içinde bulunan büyü enerjisi, ölümü üzerine her yere yayıldı ve şu anda etrafımızda gördüğümüz ormanı oluşturdu.”

 

Bir dakika. Yani TANRININ öldüğü yer burası öyle mi? Vay anasını. Can alıcı nokta gördüm mü anında tanırım. Cidden, sanki bütün fantezi klişeleri butonlarına aynı anda basılmış gibi.

 

“Bir dakika, daha önce hiç tanrı görmediğini söylememiş miydin? Ve muhtemelen hiç var olmadıklarını?”

“Evet Yuki, ama dünya büyük. Kendimi bilgili olarak görsem de kendim görmek bir yana, hala duymamış olduğum bir sürü şey var.” dedi. “Yine de burada ölmüş olan yaratığın, gerçekten de bir tanrı olduğundan şüpheliyim, daha çok, bir tanrı gibi görülecek kadar uzun yaşamış bir canavar olabilir.”

“Tanrı olarak saygı gören bir canavar öyle mi? Bu ilginç bir düşünceymiş.”

 

Hemen hemen herkes, canavarların ortadan kaldırılması gereken, zararlı yaratıklar olduğunu düşünüyordu. Bundan, herkesin taptığı bir şeye ulaşmak, saçma derecede büyük bir mevki değişimi olurdu.

 

“İsimler ve unvanlar, değişebilen meselelerdir. Örneğin ben, Leficios olarak doğmuş ve nesillerdir Yüce Ejderha olarak korkulan biriyim. Ama şimdi, sadece bana verdiğin isimle Lefi’yim. Kendi tecrübelerime dayanarak söylüyorum, bir canavarın bir tanrı olarak görülebilmesini gerçekten mümkün görüyorum.” Bana doğru eğilip bakarken gülümsüyordu. “Kısa hayatı olanlar, yani senin gibi yaratıklar, bizim gibi yaratıkları efsane olarak hatırlarlar. Sadece hayatlarımızı yaşamamız bile, isimlerimizin tarihin sayfalarına kazınmasına sebep olur. Ve ölümlerimiz de çok farklı değil. Bizden sonra gelenler için büyük anlam taşıdığı için. Gerçekten garip bir olgu. Hayat gerçekten şaşırtıcı, değil mi?”

 

Bir efsane olarak, isminin tarihe kazınması, öyle mi? Kendini beğenmiş bir düşünce gördüğüm an anlarım. Ama demek istediğim, haklı. Böyle baktığın zaman hayat gerçekten de hem garip hem de inanılmaz görünüyor. Evet. Harika bir hayat kesinlikle.

 

“Peki, bir tanrı olmak için tek gereken uzun yaşamak ve çok fazla büyüyse, senin de bu yolda olduğunu söyleyebilirim.” Ona doğru sırıttım. “Sadece birkaç bin sene daha geçsin ve herkes sana da tapmaya başlar muhtemelen.”

“Sanırım bu da seni, tanrının kalbini çalmış biri yapar. Bu kulağa “iblis lordu”’ndan daha etkileyici bir unvan gibi geliyor, değil mi?”

“Aynen, alışmayı dert etmeyeceğim bir unvana benziyor. Senin yanında bu dünyada efsane yazmak ve bizim burada var olduğumuzun, yaşadığımızın kanıtını bırakmak, kulağa eğlenceli geliyor.” dedim gülerek. “Ama bu unvanı hak etmek istiyorsam, merdivende yukarılara tırmanmak için çalışmaya başlamam gerek. Şu anda pek isim yapmış sayılmam. Hiçliğin ortasındaki herhangi bir önemsiz iblis lordu gibiyim. Ama sadece izle. Yakında buralardaki en büyük kötü ben olacağım.”

“Güzel. O zaman, senin bunu başarmanı beklerken, ben de tanrılığa yükseleceğim.”

 

Tekrar karşılıklı güldükten sonra, birbirimize gülümsedik ve yolculuğumuza devam ettik.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-09 17:59:09
Hmm iblis lordu ve tanrının aşkı ha
İners (132 puan) Üye
2021-07-16 10:56:41
Efsane lakap tanrının kalbini çalan kişi
Shin (95 puan) Üye
2021-04-24 07:10:14
Çeviri ve edit için teşekkürler.
yusuf (157 puan) Üye
2021-03-28 13:36:43
Tövbe tövbe XD tamam esprileri bir yana da ne dediklerinin farkına varmalı karakterlerimiz. Kafalar birlikteyken hep güzel mi bunların. Neyse bölüm için sağolun da arkadaş tövbe tövbe tamam ölenler canavarlar tanrının sonsuz yaşadığını anlamışlar ama yaptıkları şey saçmalık tanrı olacakmış ay inandık XD salak mı bu karakter kendisi de biliyor ölüceğini ve tanrı olamayacağını sadece başkalarının gözünde yüce olarak gözükecek
yusuf (157 puan) Üye
2021-03-28 13:35:36
Tövbe tövbe XD tamam esprileri bir yana da ne dediklerinin farkına varmalı karakterlerimiz. Kafalar birlikteyken hep güzel mi bunların. Neyse bölüm için saolun da arkadaş tövbe tövbe tamam ölenler canavarlar tanrının sonsuz yaşadığını anlamışlar ama yaptıkları şey saçmalık dediklerinin yarısı
STERBEN (225 puan) Üye
2020-08-12 12:19:17
Bölüm için teşekkürler.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-29 19:31:35
Bölüm için teşekkürler
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-07-16 12:53:46
Çeviri için teşekürler
ThisIsTurk (88 puan) Üye
2020-07-16 05:23:34
Ellerinize sağlık
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-07-16 00:43:28
Güzel
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-07-15 23:25:06
Ellerinize sağlık kolay gelsin.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-07-15 22:49:07
Çeviri için teşekkürler
darkrai (79 puan) Üye
2020-07-15 22:22:48
bölüm için teşekkürler
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-07-15 21:49:08
Elleriniz dert görmesin, saolun 😊