Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

20 Temmuz 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1310 Görüntülenme
Bu bölümü 34 Kişi beğendi.
Cilt 17

Yan Hikaye: Hiçbir Erkek Asla Tatlı Bir Çocuk Olmamıştır - Kısım 1

“N-n-n-n-ne!?” Vücudum olması gereken şeye bakarken, ağzımdan bir dizi anlaşılmaz kelimeler dökülmüştü. Gözlerime inanamamıştım. Her şey küçücüktü. Yanlıştı. O ben olamazdım.

 

Kaslarım gitmişti. Pazularım, baldırlarım ve karın kaslarım, hepsi hiçliğin içinde kaybolmuştu. Her bir kas zerrem, henüz gelişmemiş bir organizmada görülebilecek, yumuşak, esnek bir etle değişmişti. Ve aslında dönüştüğüm şey tam olarak da buydu. Yeni dönüştüğüm formum, nispeten büyük gece kıyafetimle daha da belirgin hale gelmişti. Kollarım ve bacaklarım, kıyafetimin kol ve bacaklarının sadece yarısına kadar erişebiliyordu.

 

Bir şeyler yanlıştı. En fazla iki ya da üçüncü sınıf boyutlarına gelmiştim.

 

“NE OLUYOR LAN BURADA!?” Avazım çıktığı kadar bağırmak, hüsranımı azaltmak yerine daha da artırmıştı. Sesimde hiçbir erkeksilik kalmamıştı. erkek olmaktan, tiz sesli bir cırtlağa dönmüştüm. Cidden! Ne haltlar dönüyor burada!? Bu nasıl oldu lan!?

 

 

Pekala Yuki, derin nefes al. Paniklemeyi kes ve kafanı kullan.

 

Doğruladığım ilk şey, bunun bir rüya olmadığıydı. En azından bu kadarından emindim; dokunma hissim, her zamanki kadar mevcut ve canlıydı. Rüyaların aksine, gerçek hayat en azından bir miktar mantıklıydı. Her ne olduysa, bir sebebi olmak zorundaydı. Pekala, sanırım anladım. Bir çocuğun vücudunda sıkışmış kalmış bir yetişkin olmuştum, yani bu, eski Yuki olmadığım anlamına geliyor. Artık Dedektif Yuki’yim--bu davayı çözdük. [1]

 

Şimdi plan şu; eğer popüler kültürü doğru anladıysam, o zaman muhtemelen bir tür garip bir karışım içtiğim için bu hale gelmiş olmalıyım. Hmm... bu, kulağa biraz tanıdık geliyor. Bir dakika! Hatırladım! [2]

 

Yüzüm, geçen gece yaşanan olayları anımsadığımda, şaşırmış bir kemirgen gibi donakalmıştı.

 

***

 

Her şey, envanterimi gözden geçirip, biraz temizlik yapma zamanımın geldiğine karar vermemle başladı. Bu tek başına sıra dışı bir şey değildi. İstemediğim her şeyi atacaktım ve atmadıklarımı yeniden düzenleyecektim.

 

“Bu da ne lan...?” İşte o anda, şüpheli diyebileceğim bir eşyayla karşılaşmıştım. Analiz bile sorularımın hiçbirini cevaplamamıştı.

 

***

İsim: Gizemli İksir

Kalite: S+

Tanım: Gizemli bir tadı ve gizemli etkileri olan, gizemli bir iksir.

***

 

Envanterimdeki çoğu eşyanın aksine, bu iksirin nereden geldiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Buna benzer bir şey aldığımı hatırlamıyorum bile. Bir yanım, tekinsiz olmasından dolayı onu camdan aşağı atmamı ve kurtulmamı söylüyordu, ama eşyanın saçma derecede yüksek kalitesini göz önünde bulundurduğumda yazık olacak gibi geldiğinden, en nihayetinde bunun tersine karar vermiştim.

 

“Bu da nedir efendim?” diye sordu yakınlarımda olan Lyuu.

“Bilmem. Envanterimde buldum, ama nereden geldiğine dair hiçbir fikrim yok.” dedim. “Bir iki yudum içmek ister misin?”

“Ne işe yarıyor?”

“Fikrim yok.”

“Beni zehirlemeye çalışmaz mısın?” diye kaşlarını çattı, ama şikayetlerini gülerek geçiştirdim.

“Sadece şaka yapıyorum.” dedim. “Gerçi tekrar düşününce, sırf ne işe yaradığını anlamak için, onu fondiplemeyi çok istiyorum.”

“Ş-şeyyy... bunun pek de iyi bir fikir olmadığına eminim efendim.” dedi Lyuu.

"Yani, muhtemelen haklısın.” Envanterimden birkaç iksir çıkardım ve önümdeki masaya koydum. “Ama bunlar varken iyi olacağıma eminim.”

“Aaa, şu şeyler! Onların gerçekten etkili olduğunu hatırlıyorum.”

“Evet, ayrıca, eğer en kötüsü olursa, muhtemelen Lefi’nin ona bir çaresi olacaktır.” Yakınımda bir yerde tembellik yapmakta olan ejderhaya doğru döndüm. “Bunu duydun mu Lefi?

“Ne oldu? Kulak vermiyordum.” İsmini duyunca, tembelce bana doğru döndü.

“Aptalca bir şey yapacağım, ve eğer kendime zarar verecek bir şey yaptıysam beni kurtarmak zorunda kalacaksın.”

“Pekala.” diye onayladı.

 

Beklenmedik olay planım imzalanıp kabul gördükten sonra, iksiri ağzıma götürdüm ve hepsini tek dikişte içtim.

 

***

 

“Hay sikeyim! Neden bu kadar salağım!?” Yine avazım çıktığı kadar bağırmıştım. Benim hatamdı. Tamamen benim hatamdı. Eğer normal bir insanın yapacağı gibi riske girmemeyi seçmiş olsaydım, bunların hiçbiri başıma gelmezdi.

 

İksir etkisini hemen göstermemişti, o yüzden o anda gülüp geçmiştim. En saçma rüyalarımda bile, ertesi gün ortaya çıkıp, acısını çıkaracağını beklemezdim. Etkisi öyle saçmaydı ki, başımı duvarlara vurmak istiyordum. Ne sikime birisi böyle bir şey yapar ki?

 

Her ne kadar yaratıcısını suçlamak istesem de, nihayetinde suçlunun, etkilerini ortaya çıkarmadan içmeyi seçen benim geri zekalılığım olduğunu biliyordum. Pekala. Görünüşe göre Lyuu haklıymış...

 

“Uyumaya çalışıyorum...” Lefi, benimkinin yanında olan yatağından kalkarken homurdanmıştı. Ellerinden biri, migreni olduğunu gösteren bir şekilde başının yanında duruyordu. “Sabahın köründe seni durmaksızın bağırtmaya iten sebep nedir?”

 

Gözlerini ovuşturdu ve bana doğru döndü ve dondu. Gevşemiş çenesiyle bana doğru bakarken, zaman sanki durmuş gibiydi. Kendine geldiğinde, beni baştan aşağa inceledi ve hatta etrafımda tam bir tur döndükten sonra yatağına kendini bıraktı ve dönüp dururken gürültülü bir şekilde kahkaha atmaya başladı.

 

“Küçülmüşsün Yuki.” diye gülmeye devam etti. “Ne ilginç bir seçim.”

 

Lefi’yi, düşünce sürecini tahmin edebilecek kadar iyi tanıyordum. Önce bir şaşkınlık haliyle başladı, beni analiz edip karakter sayfamın söylediği kişinin ben olduğumu doğruladıktan sonra durumun komikliğini kavradı.

 

”Kapat çenenizi! Gülme! Bu bir şaka değil, bir sorun! Hem de ciddi bir sorun!” Şikayetlerime rağmen, ejder kız beni ciddiye almayı reddediyordu.

“Bu formunun kendi çapında çok şirin olduğu kesin.” dedi bana doğru uzanıp başımı severek. “Sanırım boy avantajını kendi lehine kullanma sırası bende.”

“Kes şunu!” Elini ittirdim, ama bu, bana daha çok yaklaşmaya çalışmasından başka bir şey yapmamıştı. “Bir dakika! Bu ne lan! Dur dedim! N’ apıyorsun be!?”

 

Kaçmak için elimden geleni yaptım, ama ben kaçamadan kollarını belime doladı ve beni kucağına oturttu. “Şu anki halinle, bağırıp çağırdığın küfürler birbiriyle hiç uyuşmuyor. Ama bu da kendi içinde bir boşluğu barındırıyor.” dedi ejderha. “Bu halinde sürekli kalmaman için bir sebep göremiyorum.”

 

Benim aksime Lefi’nin morali yerindeydi. Bir süredir yüzünde gördüğüm en büyük gülümsemelerden biriyle başımı okşamaya devam ediyordu. Ne istesem de kaçamıyordum. Normalde ona karşı olan tek avantajım, büyüklüğüm gitmişti.

 

“Yok ya! Böyle kalmayacağım. Ve lanet olsun, beni köpek sever gibi sevmeyi bırak artık!”

“Bak şimdi, senin için en iyisi sakinleşmen Yuki. Bu kadar çok hareket edersen, kendine zarar verebilirsin.”

“Graaagh!?” Ciğerlerimden hava boşalırken bağırmıştım. “Kes şunu! Böyle çok sıkmaya devam edersen, beni öldürürsün, lanet olası!”

“Eğer uslu bir çocuk gibi sakin davranırsan, sana hiçbir zararı olmaz.”

“Benimle şöyle konuşmayı kes! Ben lanet olası bir çocuk değilim!”

 

Ve böylece tartışmamız, zindanın her bir sakini uyanana kadar devam etti.

 

***

 

“Yuki...? Bu sensin, değil mi?” diye sordu Nell, meraklı bir şekilde.

“Yuki öldü.”

“N-ne!?”

“Yuki. Öl- dü.”

“Hey Lefi? Ona ne oldu? O, şu anda neden bu kadar küçük?” Pek işbirlikçi davranmadığımdan, kahraman, sorusunu zindanın ejder sakinine yöneltmişti.

“Gayet şirin olmuş, değil mi?” Ancak ejderha, kahramanın sorusuna cevap vermeyle hiç ilgilenmemişti. Dikkatini talihsizliğime vermekle meşguldü. “Onu tutmayı denemek ister misin? Eğleceli bulabileceğinden eminim.”

“Şey... Tabii.”

 

Lefi beni kucağından alıp Nell’inkine oturturken cansız bir şekilde duruyordum. Bu hareketi yaparken ki rahatlık derecesi, beni çok kızdırmıştı, ama bunun için gerçekten yapabilecek bir şeyim yoktu.

 

“Biliyor musun? Sanırım haklısın.” dedi Nell, saçımı karıştırırken. “Bu haliyle gerçekten de şirin görünüyor.”

“Hay lanet olsun...” direnmenin anlamsız olduğunu bilmeme rağmen, dişlerimi sıkarak homurdanarak, itaatsizliğimi son kez göstermeye çalıştım.

“Ona şirin bir lakap bulmamız gerek. Yuu’ya ne dersin?”

“...Bilmiyorum, umurumda da değil. Bu şeyi çoktan aştım.”

“Sanırım bu, sana Yuu diyeceğim anlamına geliyor! Pekala Yuu? Ne oldu? Neden bu kadar küçüldün? Göbüşün ağrıdığı için mi?”

“Pekala Nell, bak. Beni her nasıl istersen çağırabilirsin ve beni elden ele uzatıp doldurulmuş bir hayvan falan gibi davranabilirsin. Bu saçmalıkların olacağını çoktan kabullendim.” dedim. “Ama, sıçacağım, benimle küçük bir çocukmuşum gibi konuşmaya başlama! Çünkü bu beni gerçekten çok hızlı sinirlendiriyor.”

“Off Yuu, küçük çocukların böyle küfretmemesi gerek!” dedi. “Ama, garip bir şekilde, bir yandan da şirin gibi.”

“Yeni formuyla ilk kez karşılaştığım zaman, tam da böyle düşünüyordum.” dedi Lefi. “Kesinlikle oldukça şirin.”

“Şirinmiş! Saçmalamayı kesin de bunu nasıl düzeltmem gerektiğini anlamama yardımcı olun!”

“Yardım etmem için bir sebep görmüyorum. Bütün bunlar, kararlarının sonucu değil mi?”

 

Ooooooooooooffffffffffffffffffffff. Yani, söylediği yanlışto diyemem, ama sıçayım!

 

“Yoksa bunun sebebi, geçen gece seni içmemen için uyardığım iksir yüzünden mi oluyor efendim?” dedi Lyuu.

“Yani, düşünebildiğim tek şey bu.” diye homurdandım. “Onun sayesinde, çocuk gibi görünen bir yetişkin olarak kaldım. Şu halimle, kendime bir baş dedektif diyip, bir iki cinayet gizemi çözmeye gidebilirim.” [1]

“Baş müfettişlerin çocuk gibi görünmeleri gerektiğini mi söylüyorsun?” diye sordu Lyuu. “Çünkü daha önce böyle bir şey duymadım da.”

“Evet, tamamen böyle.” dedim.

“Vay canına... Bu gerçekten garip. Sanırım, sadece gerçekten ilginç geldiğinden, bir baş dedektifi iş üstünde görmek istiyorum.” Lyuu, minik usta dedektif fikrinin üzerine düşünürken yavaşça yaklaştı ve elinin erişebileceği noktaya geldiğinde iki yanağımı yakaladı ve çekmeye başladı.

“Ah!” Bu ani uyarıcı karşısında neredeyse oturduğum yerden düşüyordum. “Bfu dfa neybi şimfdi!?” Yanaklarıma yapılan saldırı konuşmamı bozmuş ve anlaşılmasını zorlaştırmıştı.

“Üzgünüm efendim, ama yanaklarınız öyle yumuşak ve tatlıydı ki, kendime engel olamadım.” Şikayetlerimi umursamadı ve ellerini kullanarak narin yüz dokumla uğraşmaya başladı.

“Gerçekten o kadar yumuşaklar mı...?” diye sordu Nell, ellerini uzatarak. “Vay canına, öyleler!”

“Dediğin gibiymiş.” dedi Lefi, sözde eğlenceye katılarak. “Gerçekten harika bir his bu.”

“Kesfin şubnu! Cibbiyim! Bıvakın bfeni avtık!”

 

Yüzümün altı farklı yönde çekilmesine dayanamadığımdan, onlara bağırdım, başımdan attım ve güvenli bir uzaklığa çekildim. “Lanet olsun be!” Kendimi mümkün olduğunca büyük gösterebilmek için sırtımı olabildiğince dikleştirdim. “Anladım, siz kızlar bu durumu çooook eğlenceli buluyorsunuz, tamam. Ama bu, istediğ--”

 

Baştan beri boşa olan haysiyetimi koruma çabam, henüz belini doğrultamadan engellenmişti. Konuşmamın ortasında dördüncü bir saldırgan arkamdan bana yapışmıştı. Arkama baktığımda, kendimi zindanın tek sarışınıyla karşı karşıya bulmuştum.

 

“Üzgünüm Illuna, şu anda biraz meşgulüz. Daha sonra geleb--”

“Yookise!” Tekrar konuşma özgürlüğüm, elimden alınmıştı. Vampir, bana garip bir isim takarken, bana olabildiğince sıkı sarılmıştı.

“Of süper, sen de başladın...”

“Şu anda benden daha küçük olduğundan, bana kız kardeşin gibi davranmaya başlamak zorundasın! Yani ablan gibi!”

“Ben şey... bunun bu şekilde işlediğinden emin değilim...”

“Lütfen Yooksie? Lütfeeeeeeen?”

“...Peki. Ne diyorsan ondan. Ablam ya da her ne istiyorsan o olabilirsin.” Pes ettim ve yorgun bir şekilde iç çektim. Bugün çooooooook uzun bir gün olacak.

“Evet, bu doğru Yooksie! Kesinlikle senin ablan olacağım!”

 

Sarılması, sevinçten çok memnuniyetini ifade eden bir şekilde daha da artarken, buna cansız bir şekilde ileriye doğru yığılarak karşılık vermiştim.

 

Pekala. Bu hiçbir yere varmıyor.

 

Sikeyim.

Çevirmen Notu

[1] Detective Conan göndermesi.

[2] Alice Harikalar Diyarında göndermesi.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-09 20:28:03
ne şansızlık Asdadadsadasd
makessense (10 puan) Üye
2021-04-25 18:59:28
Nedense bende sinirlendim şuan..
Shin (95 puan) Üye
2021-04-24 09:15:00
Çeviri ve edit için teşekkürler.
yusuf (157 puan) Üye
2021-03-28 17:59:06
Görev tam olması gibi gidiyor Başkarakter çıldırdı şuan yüzümde maske takarak onun sevdiklerini öldüren beni yakalamak için her şeyi yapıyordu her katlettiğimde ışınlanarak ortadan kaybolmam ona hiç yardımcı olmuyordu. Yuki giderek daha çok acı çekiyordu ve kontrolünü daha çok kaybediyordu ne kadar kontrolünü kaybederse o kadar güçleniyordu. Her şey kusursuz ilerliyordu şimdi geriye kalan tek şey son hamle kendi elleriyle ilk aşkını öldürtmek şuanda ejderha kızı öldürecek kadar güçlenmişti. Yapacağım tek şey onu ilüzyon yapıp onu ben gibi gösterecek sonra onu öldürdüğü zaman ilizyonu bozacaktım...
STERBEN (225 puan) Üye
2020-08-26 19:23:46
Bölüm için teşekkürler
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-29 22:14:14
Bölüm için teşekkürler
Oburcuk (733 puan) Üye
2020-07-22 09:17:03
çeviri için teşekürler
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-07-21 11:11:43
Çeviri için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-07-21 00:36:05
Yazar ne anlatacağını şaşırdı heralde boş yapıyor. Hikayeyi ilerletmedi bir türlü uzattıkca uzatıyor amacı ne ki bilemedim... ahh buldum amacı beni sinirlendirmek.😑
bcennet11 (75 puan) Üye
2020-07-20 19:39:15
İşler çok ilginç yerlere gidiyor
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-07-20 19:26:14
Çeviri ve edit için teșekkürler.
Ker!m (339 puan) Üye
2020-07-20 19:01:25
Acı
Ellas (919 puan) Üye
2020-07-20 17:45:57
hahahaha çok iyidi
ThisIsTurk (88 puan) Üye
2020-07-20 16:09:59
Elinize sağlık
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-07-20 14:05:56
Yorumda ilk