Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

06 Ağustos 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1198 Görüntülenme
Bu bölümü 35 Kişi beğendi.
Cilt 17

Kahramanın Sözde Varisi - Kısım 3

Kaleden ayrıldıktan sonra, Nell ve ben uzun bir süre şehirde dolaşarak vakite geçirdik. Sonunda kilisenin genel merkezi olarak işlev gören çok süslü binaya ulaşmamız, yaklaşık yarım saat kadar sürmüştü. Beklenildiği üzere bina, inanılmaz büyüktü ve dünya mirası sit alanı olarak kabul görecek kadar tarihi değer taşıyordu.

 

Planlarımızda küçük bir aksama olmuştu ve her ne kadar bu bizi kısa süreliğine etkilemiş olsa da, uzun vadede pek bir şey değiştirmemişti. Asıl fikrimiz, hem Nell’in geldiğini hem de nişanlandığımızı patronu olan hanım şövalye aracılığıyla kiliseye haber vermekti. Ama bu plan, Nell’in üstünün şu anda şehirde olmaması nedeniyle suya düşmüştü. Başka bir yerde bir iki görev tamamlamak için bir vazifeye gönderilmişti. Nişanımızı yüksek rütbelerden birine açıklamak, bu kişilerden herhangi biriyle tanışıklığım olmaması ve Nell’in mevcut pozisyonunun dengesizliği sebebiyle pek mantıklı gelmediğinden, bunu şimdilik ertelemeye karar vermiştik.

 

Hatta üstlerine rapor verirken ona katılmamıştım da. Kiliseyle ve bulunan resmi herhnagi birisiyle tamamen alakasız birisi olarak ben, o üst rütbelerle konuşurken bekleme odasında beklemek zorunda kalmıştım.

 

Beni yalnız bıraktığı için kötü hissediyor olacak ki, döndüğünde ilk iş olarak beni mahcup bir gülümsemeyle selamladıktan sonra konuşmaların sırasında olan her şey hakkında beni de bilgilendirmişti. Carlotta’nın üstü, görünüşe göre onu fırçalamıştı; uzun süren yokluğundan hiç memnun değildi. Biliyor musunuz, içeri alınmam kabul edilse bile, dışarıda beklemek muhtemelen daha iyi bir seçenek olurdu diye düşünmeye başlamıştım. Muhtemelen sinirlenir ve uygunsuz davranışlar sergilerdim.

 

Nell ile evlenmeye karar verdikten çok sonra, evliliğin Allysia’da nispeten basit bir iş olduğunu öğrenmiştim. Japonya’nın aksine, ne bir dizi belge imzalamak ne de bir kilisede evlenmek zorunda kalmak gibi karmaşık şeylere gerek yoktu. Kilisenin, evlilik için olduğunu varsaymıştım, ama görünüşe göre yanılmıştım. Sadece, dük gibiler ve kraliyet ailesi üyeleri gibi yüksek seviyedeki soylular böyle zor, ritüelistik süreçlerden geçmek zorundaydı.

 

Sıradan halk için, işleri başlatmak için gereken tek şey bir anlaşmaydı. Bir tarafın ailesine haber vermek bile, her ne kadar doğal olarak genel bir uygulama olsa da, neredeyse gerekli görülmüyordu. Onun yapacağı yolculuğa katılma sebeplerimden biri de buydu. Nell’in ebeveynleriyle, daha doğrusu ebeveyniyle tanışmak zorundaydım. Hayatımdaki kadınlardan birini tek başına büyütmekten sorumlu olan kadınla tanışmayı ben bile önemli görüyordum. Şüphesiz, bütün bu yolculuğun en zor kısımlarından olacak. Sadece bunu düşünmek bile gerilmeme neden oluyor. Hadi Yuki, bunu yapabilirsin. Kafanda birkaç kere üzerinden geçersen sorun olmaz.

 

Aklımda bu düşüncelerle kaleye döndük ve bu gecelik bu kadar dedik.

 

***

 

Ertesi sabah, tamamen talihsiz bir başlangıç diyebileceğimiz bir güne uyandık. Kendimi, kraliyet ordusunun eğitim alanı olan, kaleye bağlı olan kolezyuma benzeyen bir yapının ortasında dikiliyorken buldum. Ve kolezyuma benziyor derken, bunda ciddiyim. Koltukları falan bile vardı. Pekala, ne düşündüğünüzü biliyoruım. “Ne alaka Yuki? Nasıl oldu da burayı boyladın?” Açıkçası, şahsen ben de pek emin değilim.

 

Burada olmam tabii ki de kendi isteğimle değildi. Sabahım garip geçmişti. Enne ve Nell arasında geçen bir konuşma nedeniyle uyandığım için kahvaltının çoğunu yarı uykulu geçirdim. Yemekten sonra, neredeyse hemen bir tür hizmetçi tarafından ziyaret edildim. Bu hizmetçi, birisi tarafından çağırıldığımı bana bildirmek için gelmişti. Doğal olarak ilk düşüncem “Neden ben?”di. Herhangi birinin, kahraman yerine beni görmeyi tercih etmesininde bir sebep göremiyordum. Günün geri kalanı için planlarımı henüz ayarlamadığımdan, merağıma yenik düşmeye izin vermiştim--ta ki varış noktama varır varmaz birden pişmanlık duyana kadar.

 

Beni getirtmekle uğraşan soylu, tanımaktan hiç memnun olmadığım birisiydi.

 

“Düello için sahne ve her şey hazır!” Bay Züppe beni, bir insanın yapabileceği en kendini beğenmiş sırıtışla karşıladı. Bana tepeden bakıyormuş gibi görünmek için, kollarını bağlamıştı ve çenesini kaldırmıştı.

 

Öfff... Yine bu salak.

 

“Seninle düello yapmamı mı istiyorsun...?” İç çektim.

“Bu doğru üstat! Bir kılıç al ve kendini hazırla ki bana denk olmadığını ilk ve son kez kanıtlayayım!”

“Hı-hı...” dönerken gözlerimi devirmiştim. “Pekala, kendi kendine takılmanda sana iyi eğlenceler. Ben odama gidiyorum. Görüşürüz.”

“Hı? B-b-bir dakika! Nereye gidiyorsun?! Neden meydan okumamı reddediyorsun!?”

 

Dükün oğlu, çıkışla aramda fiziksel bir bariyer olmaya çalışır gibi önümde şaşırmış bir şekilde daireler çiziyordu.

 

“Ne demek neden reddediyorum? Seni bilmiyorum ama, ben senin herhangi bir saçmalığınla uğraşmak için bir sebep göremiyorum.”

 

Yani, cidden. Bu ne saçmalık lan? Daha dün bu salağın kıçını tekmelemedim mi? Israrcılığa bak. Başta Bay Züppe’nin güçlü mü yoksa salak gibi mi davrandığından emin değildim. Ama yaşadıklarımızı tekrar düşündüğümde, kısa sürede muhtemelen ikincisi olduğunu fark ettim. Sergilediği hiçbir harekette en ufak bir zeka belirtisi yoktu.

 

Yarattığımız tüm karmaşa, alanda bulunan diğer askerlerin de doğal olarak bakışlarını bize çevirmesine sebep olmuştu. Uzakta, sessizce birbirlerine fısıldamaya başlamışlardı, ama benim ince ayarlanmış hislerim, yine de onları duymaya yetmişti.

 

“Hey çocuklar, gördüğüm şeyi siz de görüyor musunuz...? Çünkü bana kalırsa şu adam Maskeli Üstat.” dedi bir kraliyet muhafızı.

“Öyle olmalı. Yüzündeki maske, diğerlerinin tarif ettiğine mükemmel bir şekilde uyuyor.” dedi bir başkası. “Birkaç hizmetçiden, onun bir süredir kalede kaldığından bahsettiğini duymuştum. Bunun sadece bir söylenti olduğunu sanmıştım.”

“Görünüşe göre Sör Manuel ile konuşuyor.” diye ekledi bir üçüncü.

“Evet öyle gibi, ama neden üstat öyle biriyle konuşsun ki?”

“Yani, Sör Manuel’in nasıl biri olduğunu bilirsin...”

“Doğru... Haklısın. Üstadın bile onunla uğraşmak zorunda olduğuna inanamıyorum...”

 

Ben de onu can sıkıcı bulan tek kişi olduğumu düşünüyordum. Bay Züppe’nin girişken kişiliğinin hiç kimsenin hoşuna gitmediği ortaya çıkmıştı--ve görünüşe göre bunun gibi durumlara sürekli sebep oluyordu.

 

“İsteğini geri çeviremezsin.” Arkasındaki dedikodunun farkında olmayan soylu, kendine güvenle dolu bir sesle konuşmasına devam etmişti. “Bu istek, hem bir dükün ikinci oğlundan, hem de yakında kahramanın yerini alacak kişiden geliyor.”

 

“Yakında kahramanın yerini alacak kişi mi?” Şaşırmıştım. “Ve bu da kimmiş?”

 

“Ben tabii ki! Başka kim olacak!?” Sinirlenmiş şekilde bana bağırdıktan sonra, hem soğukkanlılığını geri kazanmak hem de konuyu değiştirmek için yalandan öksürmüştü. “Dün yanından ayrılmak zorundaydım, çünkü acilen ilgilenmem gereken bir şey olduğunu fark ettim. Yakında bu ülkenin kahramanı olacağım için, bana yukarıdan bakmana izin veremem. O yüzden bugün, sana gerçek gücümü göstereceğim.”

 

Pekala, şunu açıklığa kavuşturalım. Bu beyinsiz mal Nell’in yerini mi alacak? Cidden mi? Saçmalamayın. Statlarının ne kadar düşük olduğuna bir bakın... Yani tabii, bir insan için gayet iyi sayılara sahip, ama bu pek de bir şey ifade etmiyor. Nell hep daha güçlüydü, sadece başladığı zaman için bile.

 

“Vaay Manny, sen bayağı havalısın. Kendi kendine ilan ettiğin unvanlar çooook etkileyici.” Tekrar gözlerimi devirmiştim. “Ama hey, biliyor musun, bu iyi bir hayal. Elinden geleni yap. Eminim zamanla bir kahraman olacak kadar güçlenirsin.”

“B-bu kendi ilan ettiğim bir şey değil!” Diye bağırdı, sinirli bir şekilde. “Bu fikri ortaya tan kişi ben değilim, bunu yapmamın tek sebebi, bu görevin nihayetinde bana düşeceğinin söylenmesi!”

“...Yani bana, seni bu sorumluluğa itenin başka birisi olduğunu mu söylüyorsun?”

“Evet öyle! Bana, Allysia’yı istikrarlı tutabilmemiz için gücüme ihtiyaç duyulabileceği ve ülkenin sonraki kahramanı olmam gerektiği söylendi!”

 

İlginç... Şansımın yaver gittiğine dair kendime bir not aldıktan sonra, Bay Züppe’nin durumunu düşünmeye başladım. Onu kahraman koltuğuna oturtmak isteyen adam, muhtemelen Nell’i indirmekle uğraşan adamla aynı kişiydi. İkisinin alakasız kişiler olduğundan bayağı şüpheliydim. Dükün oğlu, bu iş için mükemmel bir uyuma sahipti. Soyu ve ortalama üstü kuvvetiyle birleşince, onu etrafta kahraman olarak dolaştırmak için mükemmel bir aday yapıyordu. Ve beyin gücünden yoksunluğu, durumu derinlemesine düşünmek ya da onu destekleyenlerin peşinde olduğu karanlık işlerin ne olduğunu kapabilecek kapasitede olmadığından, bir avantajdı. Aptallarla çalışmanın iki ağzı da keskin bir kılıç, değil mi? Durumu tamamen lehime kullanma ve ondaki tüm bilgiyi kapma zamanı.

 

Aşırı iyi giyinmiş soylu, kesinlikle yüksekleri hedefliyordu ama zekası bir yana, kişiliği de ona pek yarar sağlamıyordu. Bir kahraman, kamuya mal olmuş bir kişiydi, yani insanların onu sevmesini istiyorsa, gurunu yutması gerekiyordu. Her açıdan Nell’e rakip olabileceğinden değil, ama olsaydı bile.

 

“Pekala Manny, bir şey diyeyim mi? Fikrimi değiştirdim. Seninle dövüşeceğim falan. Ama sadece bir şartla. Eğer kazanırsam, sana sonraki kahraman olacağını söyleyen kişiyi bana söyleyeceksin.”

“Tek istediğin şey bu mu?” Bana şüpheli bir şekilde baktı. “Peki. Ve eğer beni yenecek kadar güçlüysen, o zaman kahraman pelerinini devraldığımda belki, belki seni adamlarımdan biri yapmayı düşünebilirim.” Konuşurken, bir yandan yakınındaki bir rafa gitti ve bir çift ahşap kılıç aldı. “Ama zaten bunun asla olmayacağını biliyorum. Çünkü ben, gerçekten çok güçlüyüm!"

 

Gururlu bir şekilde davranmaya devam ederken, alıştırma silahlarından birini bana doğru attı.

 

“Evet şeyy... bunu şimdiden reddedeceğim.” dedim. “Gerçek kılıçlar yerine ahşap kılıç kullanmak istediğinden emin misin?”

“Tabii ki! Bu alıştırmanın amacı, kendimizi geliştirmek. Eğitim sırasında ciddi yaralar alma riskine girmek aptalca olur.”

 

Hmm... Düşündüğümden daha az aptalmış. Bunu, beni öldürmeye çalışmak için bir bahane olarak kullanmasını beklemiştim.

 

“Bay İblis Lordu!”

 

Uzaktan gelen bir ses, insan kulağının duyma mesafesinden uzak olduğu kesin olan bir ses, düşüncelerimi yarıda kesti. Başımın iki yanından çıkan uzantılar, sezilerimin saptadığı konuşmaya doğru dikkatimi verirken kıpırdadı.

 

“...Bay İblis lordu?” dedi Ronia, şüpheli bir şekilde.

“Ah şey... aldırma. Bir süre önce Leydi Iryll ile hayali bir oyun oynuyorduk. Ben kahramandım ve Yuki de iblis lordu olduğundan, bunun takıldığını düşünüyorum.” dedi Nell.

“Anladım...” büyücü pek ikna olmuş görünmüyordu, ama bu konuyu daha fazla kurcalamamayı seçmişti.

“Bu kulağa gerçekten eğlenceli geliyor, ama daha önce oynad---” Iryll konuşmaya başlamıştı, ama cümlesini bitiremeden Nell araya girmişti.

“P-pekala, görünüşe göre biriyle düello yapmak üzere, o yüzden gidip ona tezahürat edelim Leydi Iryll!”

“Bu harika bir fikir!” diye yanıtladı minik prenses. “Elinizden geleni yapın Bay İblis Lordu! Yapabileceğini biliyorum!”

 

Prensese dönerek ona dikkatimi verdiğimi göstermeye kadar vermiştim. Bunu yaptığımda, dikkatimi çekmek için büyük hareketlerle el sallamaya başlamıştı. Görünüşe göre kızlar tribünlere oturmuştu. Hepsinin burada olmasına biraz şaşırmıştım, ama bunun muhtemelen, peşimden gelmeden önce Nell’in onları alması sebebiyle olduğunu anlamıştım. Pekala Nell, büyücü kızın kim olduğumu öğrenmemesi sana düşüyor. Beni hayal kırıklığına uğratma. Sana güveniyorum.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
İners (132 puan) Üye
2021-07-18 17:33:47
Robot olmak istemeyen teşekkürü
Shin (95 puan) Üye
2021-04-26 08:06:26
Çeviri ve edit için teşekkürler.
yusuf (157 puan) Üye
2021-03-31 12:27:40
XD yoruldum yorum yapmıyacam
... (26 puan) Üye
2021-02-11 17:40:00
Nell'in bu sırrı arkadaşından saklamayı başarması mümkün değil bence.
yusuf (157 puan) Üye
2021-03-31 12:27:27
@..., KATILIYORUM 5 bölüm sonra kesin öğrenecekler
STERBEN (225 puan) Üye
2020-10-13 14:21:45
Bölüm için teşekkürler elinize sağlık
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-08-10 14:43:29
çeviri için teşekkürler
darkrai (79 puan) Üye
2020-08-07 20:15:46
bölüm için teşekkürler
Ker!m (339 puan) Üye
2020-08-07 08:28:39
Tamamen tek tarafli bir svş olacak action maction yok ortoda. 😒
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-08-07 04:53:03
Şu züppeyle bir daha savaşacak... Bir bölüm daha boka gitti😕 yazık... Neyse...
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-08-07 02:34:57
Adil bir fight beklemeyin bence
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-08-06 23:59:34
Șimdi hiç epic olmayan bir savaș göreceğiz galiba. Savas 1 bölüm sürerse tek sebebi bu aptalın kibirli konușmaları olur herhalde.
Oburcuk (733 puan) Üye
2020-08-06 20:42:01
çeviri için teşekürler su gibi akiyor masalah
bcennet11 (75 puan) Üye
2020-08-06 20:21:27
Kötü biri gibi değil ya aptal sadece
ThisIsTurk (88 puan) Üye
2020-08-06 19:34:20
Bu salak kahramanmı güldürmeyin beni allahım bu kadar salak kahraman adayı az olur bunu unutmayın