Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

07 Ağustos 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1162 Görüntülenme
Bu bölümü 35 Kişi beğendi.
Cilt 17

Kahramanın Sözde Varisi - Kısım 4

Bay Züppe’nin beklediğim kadar zayıf olduğu ortaya çıkmıştı. Ne özellikle ilginç bir numarası vardı, ne de dikkate değer gizli bir kozu vardı. Şimdiden nefesi kesilmişti bile. Arka arkaya yaptığı her savuruş, yorgunluktan ya inlemesine ya da nefes nefese kalmasına sebep oluyordu. Diğer yandan benim formum yerindeydi. Her bir saldırısından kurtulmam için öylece sağa sola adım atmak, benim için hiç zor değildi.

 

“Lanet olsun!” “Neden bana saldırmıyorsun!? Yoksa bunun sebebi, hayranlık uyandıran tekniklerimden kork---”

“Rüyanda görürsün evlat.”

 

Gövdeme nişanlanmış saldırıdan kaçındım ve ahşap silahımla kafasına bir şaplak attım.

 

Yaptığım diğer her şey gibi bu hareket de prensesin neşelenmesine ve bana övgüler dizmesine sebep olmuştu. Çok sayıda farklı tezahürat vardı, ama çoğu, nihayetinde “Sen en iyisisin Bay İblis Lordu!” gibi bir şeye çıkıyordu.

 

Yeteneklerimi öven tek kişi o değildi. Kralın adamları da seyircilere dahil olmuşlardı.

 

“Ne korkusuz...” diye yorumladı bir asker. “Sör Manuel’in saldırılarını kolaylıkla savuşturuyor.”

“Sör Manuel’in birçok düellosunu gördüm ve şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, bildiğim en güçlü savaşçılardan birisidir.” dedi arkadaşlarından biri. “Üstadın ona kolaylıkla üstün gelme kabiliyeti, özellikle herhangi bir duruş almadan yapabilmesi, onun çok daha yetenekli olduğunun bir kanıtı sadece. Ama sanırım Allysia’nın kurtarıcısından daha azını bekleyemezdik.”

 

Askerlerin sözleri tamamen doğru değildi. Her ne kadar Bay Züppe’nin kalibresinde biriyle başa çıkmada kesinlikle hiç sorun yaşamıyor olsam da, bunun sebebi ondan ne kadar yetenekli olduğum değildi. Aksine, tersi durum geçerliydi. Kılıçta benden daha iyiydi; saldırıları ve savaş hileleri açıkçası benimkinden çok daha rafineydi.

 

Ama statlarımızdaki fark, düelloyu tek taraflı bir hale getirmişti. Benim için o, tamamen yavaş çekimde hareket ediyordu. Bu yüzden hiç isabet ettiremedi ve bu yüzden onun yalancı saldırılarına kanmadım. Bu durum bana tekrardan, ırk olarak insanların çok fazla zayıf olduğunu tekrar hatırlatmıştı. Eğer tüm gücümle vurmaya kalksam, kafasını kolaylıkla kırıp ve beynini arenanın her yerine saçabileceğimden gayet emindim. Bu vasat, ahşap kılıçla bile.

 

Bunun ispatını yorulmasından anlayabilirsiniz. Bana yaptığı arka arkaya tam gücünü kullandığı saldırılar, dayanıklılığından yiyordu. Hareketleri yavaşlamaya başlamıştı ve göğsü öyle bir güçle inip kalkıyordu ki, her nefes alışında zırhına dayanıyordu.

 

“Yerinde olsam, kılıcımı düşürmemeye dikkat ederdim.”

 

Gösterdiği bariz zayıflığı avantajıma çevirmenin bir anlamı olmadığından, sesli bir şekilde onu uyardıktan sonra ona yaklaştım ve gönüllü olarak silahını bırakmasına yetecek kadar sert koluna vurdum.

 

“Pekala, görünüşe göre kazandım.”

“H-hayır! Kazanmadın! Henüz değil!” Her ne kadar acıdan inlese de, geri çekilmeye niyetli değildi. “Bunun beni durdurmasına izin vermeyeceğim. Eğer kahraman olacaksam, o zaman kaybetmeme izin vermemin imkanı yok!” Ahşap kılıcı yerden alıp herhangi bir saldırı olasılığı için bir duruş alırken söylediği sözler beni şaşırtmıştı.

 

Bir şeyler garipti. Bay Züppe’ye dayanamıyordum, ama yine de bir yanım, başta onun için düşündüğüm boktan herif çıkarımından şüphelenmeye başlamıştı. Çok fazla inatçıydı, ümitsizce kazanmaya çalışıyordu. Sergilediği saf irade gücü, bunu ün ya da onur için yapmasının imkansız olduğunu düşündürmüştü.

 

“Peki neden Nell’in yerini almaya çalışıyorsun ki?” Kafamda bu düşünceyle, doğrudan konuya girdim ve lafı dolandırmadan niyetini sorguladım.

“Neden mi...? Neden mi!? Bunun bariz olması gerek! Kahraman, Allysia’nın gücünün bir sembolü olmalı! Kahraman yenilgi bir yana, zorluk ne demek bilmemeli!” Hararetli bir coşkuyla konuşuyordu. “Ama bizimki biliyor. Ve insanlar da biliyor. Bilmeselerdi, doğruyu gizleyebilirdik. Ama bunun için artık çok geç. Bizim yeni bir sembole ihtiyacımız var Üstat, insnaların kalbini rahatlatacak bir sembole.”

 

Nefesini düzenlemek için bir süre durdu, ama ben de hem sessiz hem de hareketsizdim. Söyleyecek başka neyi var bilmek istiyordum.

 

“Ve hepsi bu da değil.” diye devam etti. “Onun, bir kadının, halkımıza kalkan olacağı düşüncesine dayanamıyorum. Savaş alanı bir kadının yeri değil! Kadınlar korunmak içindir, yaralanmalardan uzaklaştırmak içindir, kan ya da suçla lekelenmek ya da savaşın çılgınlığının içine atılmak için değil! Onları sadece iplik ve iğnelerle kuşandırmalı ve kılıç ve mızrak taşıma işini erkeklere bırakmalıyız! Bu onların iyiliği için. Böylece hayatlarını huzur içinde geçirebilirler.”

 

İşte bu anda onu tamamen yanlış anladığımı fark ettim. Yani, neredeyse. Hala onun bir salak olduğunu düşünüyorum ama her neyse.

 

Davranışları, baştan onun da kazanç için Nell’in ayağını kaydırmaya çalıştığını düşünmeme sebep olmuştu. Ama bu doğru değildi. Onun geri adım atmasını kesinlikle istiyordu, Nell’in isteği bu olmasına karşın, ama sadece bunu onun iyiliği için yaptığına inandığı için bunu istiyordu. Çünkü o, bir erkek olarak, yükü taşımakla sorumlu olduğunu hissediyordu.

 

Bunu ifade edebilmek için fazla sakar ve gururluydu.

 

Bu yüzden kötü biriymiş hissi vermiyordu.

 

Ve bu yüzden tanıştığım diyer bok kafalar gibi görünmüyordu. Onun hakkındaki ilk izlenimim böyleydi, ama şu anda, bunu hayal gücümün bir ürünü diyerek savuşturdum. Lanet olsun dostum. Ne sikime bir türlü hissederken tam tersi şekilde davranırsın ki? Japonya’da bunun için bir kelimemiz var, bu duruma biz “tsundere” deriz. Bir erkek olarak böyle davranmak seni garip biri gibi gösterir, o yüzden kes şunu.

 

“Hmm... anlıyorum.” Atıp tutmasının bittiğini görünce, niyetini takdir ettiğimi göstermek için kısa bir yorum yapmıştım.

“Şimdi saldır bana Maskeli Üstat! Bu iş henüz bitm---”

 

Tam olarak dediğini yaptım ve saldırıya geçtim. Kılıcına bir tekme indirip ikiye ayırdıktan sonra eğildim ve bacaklarını yerden süpürdüm. Yüz üstü yere yığılırken, kendi silahımı tam başının yanına, yere sapladım.

 

“Pekala, diyordum ki, görünüşe göre ben kazandım.” dedim. Bu sefer zafer, bana karşı çıkamayacağı kadar kesindi. “Ah, ve bütün bu yenilme olayını merak etme. Bu sadece bir alıştırmaydı. Kimse bu yarım yamalak savaş için hiçbir olumsuz şey söylemeyecek.”

 

İnledi, belli ki hayal kırıklığına uğramıştı. Ama artık hala şansı olduğunu söyleyemeyecek durumda olduğundan, yenilgiyi kabul ettiğinin bir göstergesi olarak kuvvetin vücudundan ayrılmasına izin verirken bir yandan dudaklarını sinirden ısırıyordu.

 

“Pekâlâ. Ve şimdi Nell’den özür dilemen gerek.”

“N-ne!? Neden bunu yapmak zorundaymışım!?”

“Neden yapmayasın? Yani, bir düşün bakalım. Hiç uğraşmadan seni patakladım. Ve ben onun adamlarımdan biri olduğumdan ve sen benden açıkça daha kötü olduğundan, ondan daha güçsüz olduğun anlamına geliyor.” dedim. Bu mantıksız bir palavraydı. Nişanlımdan daha güçlüydüm. Ama onun bunu bilmesine gerek yoktu. “Kendine bir sonraki kahraman falan demekte özgürsün. Bu saçmalık hakkında ne hissettiğin zerre umurumda değil. Özür dilemeni istiyorum, çünkü ona, ondan çok daha zayıf olduğun halde çok zayıf olduğu saçmalığını söyledikten sonra sanırım ona bunu borçlusun.”

“Sanırım haklısın...” diye homurdandı.

“Görünüşe göre ortak bir noktada buluştuk.” dedim. “Onu getireceğim. Sözünü tuttuğundan emin ol.” Tribünde oturanlara doğru döndüm ve tüm stadyumda yankılanacak kadar yüksek bir sesle bağırdım. “Hey Nell? Bir saniyeliğine buraya gelebilir misin!”

 

Kısa saçlı kumral şaşkın bir şekilde başını bir yana eğdi ve bir parmağını sorgular bir şekilde kendine doğrultunca, başımı salladım ve elimle onun gelmesini istediğimi işaret ettim.

 

“Görünüşe göre bir şey hakkında bana ihtiyacı var, birazdan gelirim.” diye Ronia ve prensesle yaptığı konuşmadan izin istedi ve hızla bana doğru koştu. “Ne oldu?”

“Şöyle ki, görünüşe göre şuradaki Manny’nin sana söylemek istediği küçük bir şey var.”

 

Sözlü dürtme işe yaramış olacak ki, Bay Züppe nihayetinde konuşmaya karar vermişti.

 

“B-ben gerçekten üzgünüm Leydi Nell.” Öyle isteksiz ve utanmıştı ki, ona bakmak yerine yüzünü toprağa gömmüştü. “Adamınızı yenemediğim göz önünde bulundurulduğunda, kabul etmeliyim ki, sizin yeterliliğinizi sorgulamakta haklı olduğumu olduğumu düşünmekte hatalıydım. Lütfen beni affedin.”

 

Nell’in bütün bu olayın benim marifetim olduğunu anlaması birkaç saniye almıştı, ama görsel şaşkınlığı için birkaç saniye duraklamış olması, Bay Züppe’nin onun tepkisini anlamak için tereddütle gözlerini kaldırmasına yetmişti.

 

“Ah, peki, şey... Wye’ye kaybetmiş olmanın gerçekten bu kadar üzülecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Kendi iyiliği için fazlasıyla güçlü.” dedi yarım gülümsemeyle. “Ama bir şey diyeyim mi? Sanırım haklı olduğun bir nokta var. Hala olmam gerektiği kadar güçlü değilim. O yüzden şey... bütün bu olayı arkamızda bırakmaya, böylece güçlenmek için elimizden gelenin en iyisini yapmaya devam etmeye ne dersin? Allysia’nın iyiliği için.”

 

Ona elini uzatırken gülümsedi.

 

Bay Züppe şok olmuştu. Beklediği sert, küçük düşürücü azarlamayı görememişti. Ve bunun yerine nazik bir sıcaklıkla karşılanmıştı.

 

Yavaşça ona uzandı ve elini tuttu.

 

“B-benimle evle---”

“O cümleyi bitir de seni geberteyim.” diye gürledim.

“Ö-özür dilerim, aldırış etmeyin!” diye kekelerken soğuk soğuk terledi. “T-tamamen haklısınız l-leydim. E-e-elimizden geleni yapalım! A-Allysia için!”

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-13 19:12:05
Ölmek istemiyordur herhalde
İners (132 puan) Üye
2021-07-18 17:54:20
Robot olmak istemeyen birinin çeviri için teşekkürü
Shin (95 puan) Üye
2021-04-27 06:16:54
Çeviri ve edit için teşekkürler.
yusuf (157 puan) Üye
2021-03-31 12:46:58
“B-benimle evle---” “O cümleyi bitir de seni geberteyim.” diye gürledim. “Ö-özür dilerim, aldırış etmeyin!” diye kekelerken soğuk soğuk terledi. “T-tamamen haklısınız l-leydim. E-e-elimizden geleni yapalım! A-Allysia için!” ASKDJKASJDKASJDKALSJDKLASJDKLAJSDKLJASDKLJASDKLJASDLKJSADLKJSDKJKJKJKJKJSKJSKSJSJSJSJSJ hahahaaaaaaHAAAH o cümle intihar etme eylemidir 4 açıdan 1 yuki 2 nell 3 lefi 4 canavar ordu tarafından parçalanma ihtimali içerir...
STERBEN (225 puan) Üye
2020-10-13 15:27:46
Çeviri için teșekkürler.
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-09-15 15:36:00
Çeviri ve edit için teșekkürler.
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-08-10 15:39:18
Karakter şey gibi hani şarjın bitiği sırda elektirikler gider ve büyük bir hezimete uğranya ve sonra aklına yedek jenaratorun olduğu gelir ve büyük bir coskuyla sevinirsinya yada o sıra aklına powerbenk in olduğu gelir işte bizim karakterinde karakteri boyle bişey aklına gelemediği sürece neye ve kime sahip oldugunu unutuğunda aklına gelmse sahip olduklarınî bile unutur adamın büyü gücú var unutuğu icin kulanmadî bile amk
Damocles (222 puan) Üye
2020-09-07 14:30:41
@Kaptan bijon, adam o kadar güçlü ki ne kullanacağını unutuyor.
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-09-07 14:57:30
@Damocles, çok guçlü olnakta zor
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-08-10 14:52:32
çeviri için teşekkürler
bcennet11 (75 puan) Üye
2020-08-08 00:47:54
Herkes de evöenme hayali lurmasın la nell ile
Oburcuk (733 puan) Üye
2020-08-07 21:26:01
tam madara neyse ceviri icin teşekkürler
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-08-07 20:47:51
Çok da yüz vermiyicen 😅
darkrai (79 puan) Üye
2020-08-07 20:28:57
elinize sağlık
Ker!m (339 puan) Üye
2020-08-07 20:11:39
Sürpriz sonluydu. 💍
ThisIsTurk (88 puan) Üye
2020-08-07 20:04:12
Hadi bir yerin yiyorsa bitir o cümleyi
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-08-07 20:01:55
Bakalım bizim salak çocugun aklini çelen kimmiș.
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-08-07 20:01:33
Çeviri ve edit için teșekkürler.
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-08-08 01:20:56
@DeliDana, altın