Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk
Olayı Sona Erdirmek - Kısım 3
“Yaşlı piç lanet olası bir yılan.” İkimizin konuştuğu
şeyleri krala özetlerken Jaynor’a tekrar küfrettim. “O lanet olası pis bir
komplocu. Seni bilmem ama, onun kurnaz kıçını kurcalamazdım. Girdiğin zahmete
değmez.”
“Sana yaptığı açıklama, son zamanlardaki durgunluğunu
kesinlikle açıklıyor...” kral bir süre düşündü, sonra ona sunduğum bilgiyi
içinde bir mantığa oturttuğunu gösteren bir şekilde yavaşça başını salladı.
“Evet, her neyse, bendeki haberler bu kadar. Sende bir
şeyler var mı?”
“Var. Bakanın tarafının ortadan kaldırdığımızı emin bir
şekilde söyleyebilirim. Argus’un komplosuna dahil olan şahıslar tutuklaınırken,
dahil olmamışlar kraliyet tarafına katıldı. Ancak, yine de seni yüzüstü bıraktım.”
Başını özür diler şekilde salladı. “Jaynor’u suçlayacak yeterli kanıt
bulamadım.”
“Bunun olacağını düşünmüştüm. Görünüşe göre olan biten her
şey hakkında bilgisi var ama gerçekten katılmamış.”
“Durum öyle görünüyor.” dedi kral, başını sallayarak. “Şu
anda tutuklu olanların itiraflarına göre, onlar fiili olarak Argus’un emri
altında çalışıyorlarmış. Üstleri tarafından ortada bırakılmak, baronu epey
işbirlikçi bir duruma soktu. Ona yöneltilen her soruya açıkça cevap verdi, ama
bize anlattıkça, Jaynor’un bu komplonun bir parçası olmadığı daha çok ortaya
çıktı.”
“Gerçekten mi?” Şaşırmıştım. “Tam tersi olması gerekmez mi?”
Anca şüphelerimi dile getirdiğimde şüphelerimin yersiz
olduğunu fark ettim. Bakan yakalanmayacak kadar zekiydi. Tam da bu durum için
çok iyi hazırlanmış olduğuna emindim--olmuş her şeyi öyle ayarlamıştı ki,
suçsuz kalmasını sağlayacak şekilde gerçekleşmişti.
“Daha normal şartlar altında evet, ama Argus’un ortaya
döktüğü bilgi, hem Sengilia hem de kaleye yapılan saldırıları onun planladığını
belirtiyor.”
“Hı hı.”
“Zaman zaman, bakanın emri ve yönergeleri altında
çalıştığından bahsettiği oldu, ama yaptığımız daha derin araştırmalar Argus’un
sadece, Jaynor’un dahil olduğu izlenimi altında yanlış yönlendiği sonucuna
varmamıza sebep oldu, ki aslında değildi.”
“Şeyy... sadece aah... vay be.”
Jaynor sadece kendini Argus’un bütün günahlarından
ayırmamıştı, ayrıca tepkinin bütün kısımlarını diğer adamın sırtına yüklemişti.
Neredeyse Argus için biraz üzülmeye başlayacaktım. Neredeyse.
…
Öff, kimi kandırıyorum? Sikeyim onu. Ve Jaynor’ı da.
Bakanın bana sunduğu anlaşmanın iyi niyetten gelmediğini
biliyordum. Artı ve eksilerin detaylı analizine ve benim en azından, muhtemelen
onun bana ihanet etmeyeceğine güvenebileceğim anlamına gelen, fırsat maliyetlerine
dayanan bir karardı. Ama yine de. Sikeyim onu. Umarım kriz falan geçirir de
ölür. [1]
Ancak, Jaynor’la anlaşma sıkıntısına girmeye değmişti.
Anlaşmamız, Nell’i fiilen dokunulmaz hale getirmişti. Şu anda sadece kral ve
kilise değil, ayrıca ordu ya da en azından kaygan piçin yürüttüğü kısmı
tarafından kabul görüyordu. Hayal mi görüyorum, yoksa bu biraz şeytanla anlaşma
yapmışım gibi mi gözüküyor?
“Galiba onu Argusun kabahatlerinin sorumluluklarına dahil
etme yolunu seçmekte doğru yapmışız.” dedi kral. “Ve ve bunu yaparken gelmiş
olmandan çok memnunum. Bir kez daha içimizdeki hoş olmayan kısımları
temizlememize yardım ettin. İlk seferinde çoğunu çoktan uzaklaştırdığımızı
düşünmüştüm, ama görünüşe göre öyle değilmiş." Dedi ve iç çekti. “Ve sanıyorum
ilerledikçe daha fazlası gün yüzüne çıkmaya devam edecek. Ama en azından, şu
anlık biraz sakinleşeceklerdir. İşbirliğin için bir kez daha teşekkür ederim.”
“Ehhh, Nell için zaten yapacağım bir şeyi yaparken yapmak
zorunda kaldığım bir şey. Tam tersi, kapınıza bu kadar sorun getirmiş olmaktan
dolayı ben kötü hissediyorum.” [2]
“Bana herhangi bir sorun getirmedin.” diye karşı çıktı kral.
“Senin, sadece yüzeyin altında zaten var olan bir şeyi ortaya çıkardığını
söylemek daha doğru olur.”
Teşekkürler. Bu beni çok daha iyi hissettirdi. Dostum, sana
gerçekten sağlam borcum var. Eeeeevet.... Lafı açılmışken... Kralın kahyasının
getirmiş olduğu çaydan bir yudum içtikten sonra envanterime uzandım ve aldığım
bir paketi ona sundum.
“Az daha unutuyordum, buyur, şunları al.”
“Bunlar... kolyeler mi?” diye sordu, kutuyu açıp
içindekileri incelerken.
“Evet, onlar geçit kristalleridir. Birine mananı
aktardığında içindeki halkayı çalıştırır ve seni doğrudan kaleme ışınlar. Tek
sorun, her biri sadece bir kez kullanılabiliyor, o yüzden bunları acil durumlar
için falan sakladığından emin ol. Toplamda beş tane var, o yüzden güvende
olmalarını tercih ettiğin kişilere vermekten çekinme. Bilirsiniz, kızına falan
işte.”
Kral kolyelerden alan tek kişi değildi. Raylow, Şövalye
Hanım ve Büyücü Kız da aynı hediyelere maruz kalmışlardı. İçlerinde iblis lordu
olduğumun farkında olmayan tek kişi Carlotta olduğu için, ona diğerlerinden
biraz farklı bir açıklama yapmıştım. Anladığı kadarıyla, tüm geçit kristalleri
onu evime yollayacaktı.
Kraliyet ailesinden olmayan üç kişiden biri olan Büyücü kız,
en abartı tepkiyi veren kişiydi. Leila gibi o da bilim insaı türünde biri
gibiydi. Ne işe yaradığını duyduğu anda, gözleri parıldayarak onu incelemeye
koyuldu. Onu bir saplantı haline getirmeye başlamak gibi saçma boyutlara
gelmesinden, açıkçası biraz korkutucu gelmeye başlamıştı. Gerçi sanırım bilim
insanları böyleler.
"Az önce bu cihazların ışınlanma yetisine sahip
olduğunu mu söyledin!?” Kralın bakışları ben ve ona verdiğim kutu arasında
birkaç kez gidip geldikten sonra nihayet kabullenerek iç çekti. “Gerçekten de
tamamen sürprizlerle dolusun.”
“Eh... Bu sadece, iblis lordlarının yaptığı şeylerden biri.”
Şakam, bıkkın bir şekilde de olsa onu güldürmüştü.
“Teşekkür ederim. Memnuniyetle kabul ederim. Karşılığında
yapabilceğim herhangi bir şey varsa lütfen söyle.”
“Dostum, rahatla. Kafana takma.” dedim. “Bunları sana vermiş
olmamın sebebi sana borçlu hissetmem. Bana iyilik yapmaya devam edersen, beni
öyle çok borca sokarsın ki iflasa kadar giderim.”
“Bunlar, ağırlığı diğer tarafa kaydırır.” Bir avucunu açık
bir şekilde uzattı ve başını salladı. “Karşılığında hiçbir şey yapmamam mümkün
değil, özellikle bana sağladığın tam sağlık iksirlerinin sayısını
düşündüğümüzde.”
Öyle diyorsun ama, sana sadece tüketilen şeyler verdim.
Hepsi tek kullanımlık ve onlarla işin bittiğinde tamamen kaybolacaklar. Ayrıca,
ne iksirler ne de geçit kristalleri aslında çok da DP’ye mal olmuyorlar.
Aaah... bir dakika. Fikrim geldi.
“Pekala, o halde, geçen gelişimde bana verdiğin şaraplardan
biraz vererek ödeşmeye ne dersin? O kadar iyiydi ki anında bitirdim.”
Yani, daha çok Lefi ve ben bitirdik. Sarhoş olduğunda çok
tatlı oluyor.
“O zaman tabii ki, istediğin kadar alabilirsin.” dedi. “Ama
böyle ucuz bir şey alarak memnun olacağından emin misin?”
“Ucuz olduğunu sanmıyorum. Bana gayet yüksek kaliteli gibi
geldiği için, en azından bayağı pahalıya mal olduğundan eminim.” dedim.
“Ayrıca, şahsen, bir varil iyi içkiyi, miniminnacık bir kolyeden daha değerli görürüm.”
“...Eğer asıl hissettiklerin buysa, o zaman sanırım tersini
söylemeye ne gerekçem ne de hakkım var.” dedi, bir süre değerlendirdikten
sonra. “Karşılığında sana birkaç varil hazırlatacağım.”
“Harika, teşekkürler.”
Vuu! Yine içki partisi zamanı! Uzun zaman sonra ilk defa
yamışacağım. Normalde, çocuklara kötü örnek olmamak adına, çakırkeyften
fazlasını içmeme izin vermemeye çalışıyorum, ama bu onların yanında hiç sarhoş
olmadığım anlamına gelmiyor. Eğer ara sıra yaparsam çok kötü bir örnek olmam herhalde,
değil mi?
Ne olursa olsun, kesinlikle keyif alacağımdan eminim.
Eşlerimin kanlarındaki alkol seviyelerinin tavan yaptığını görmeyi
sabırsızlıkla bekliyorum. Az çok Leila’nın da sarhoş olmasını istiyorum, daha
çok hiç sarhoş olmadığı için.
Yüzümde bir gülümseme ve başım bulutlarda birkaç saniye
geçirdikten sonra ellerimi dizlerime bastırdım ve kendimi, kralın ofisindeki
kanepeden ayağa kaldırdım.
“Pekala, gitmem gerek. Her ne kadar biraz daha takılıp
muhabbet etmek istesem de, Nell peşinde bir arabayla beni bekliyor, o yüzden
geri dönmem gerek.”
“Araba mı?” diye sordu. “Henüz geri dönmeyi planlamadığını
sanıyordum.”
“Evet, annesiyle tanışabilmek için Nell’in köyüne
gideceğim."
Kral şaşkınlık içinde birkaç kez gözünü kırptıktan sonra
hafifçe güldü. “Sana iyi şanslar dilerim. Bu tecrübenin sinirleri harap
ettiğini gayet iyi biliyorum.”
“Evet, aynen öyle. Şu anda öyle gerginim ki, göğsüm havaya
uçacakmış gibi hissediyorum.
“İblis lordlarının bu şekilde hissedebildiklerini
bilmiyordum.”
“Evet, ben de bilmiyordum.”
Son bir cıvık şakanın ardından, ona el salladım ve kapıdan
dışarı çıktım.
[1] Fırsat maliyeti, yakalanan bir fırsat için başka
şeylerden vazgeçmek. Genellikle ekonomide kullanılan bir terim.
[2] Umarım buradaki cümle anlaşılır. Herif 3 kere “do”
kullanmış yav. Ya Japonda ya da çevirmende tırtlık var. Hayırlısı.