Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

29 Ağustos 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1120 Görüntülenme
Bu bölümü 30 Kişi beğendi.
Cilt 18

Ruhların Efendisi’nin Gücünün Bir Gösterisi

 

“Ey ejderhaların en yücesinin kocası ve labirentin hükümdarı, vatandaşımın kızını onu köle edenlerin ellerinden kurtaran kişi ben değil, sen olduğun için, sana bir ödül sunmalıyım.”

“Merak etme dostum.” dedim. “Bunu yaptım çünkü yapmak istedim. Bana teşekkür etmeni gerektirecek bir şey yok.

“Saygımı hak etmediğini düşünmüyorum. Yaptığın hayırlı işleri bencillik ile ilişkilendirebilirsin, ama ben bu davranışlarını cömertlik olarak tanıyorum. İddia ettiğim karşılık vermeyi benim yerime sen tamamladın. İyi niyetimin bir göstergesini hoş karşılamanı senden dilerim.”

“Pekala... ısrar ediyorsan.” Teşekkürlerini kabul etmem için yaptığı baskı sebebiyle, ona sürekli hayır dememin kaba olacağını düşündüğümden kabul etmiştim.

“O zaman beni kalbinin bulunduğu yere götürebilir misin?”

“Şey...” başta kafam karışmıştı, ama bir süre düşündükten sonra demek istediğini anlamıştım. “Zindan çekirdeğini mi diyorsun?”

“Tamamen.”

 

Onu anlamamış olmamın sebebi, çekirdekten hiç bahsedilmemiş olmasıydı, yani bu, tabii ki iyi bir şeydi. Merkez bölgeye gitmesi hayatımın riske girmesi anlamına gelirdi ve bu, ölüme davetiye çıkarmaya meraklı birisi değildim. Çekirdek, bunca zaman boyunca tahtın arkasında, hem kilitli hem de sıkı gözetim altında kalmıştı.

 

“Lefi ile arkadaşsın ve Illuna sana güveniyor gibi görünüyor, o yüzden... sanırım sorun olmaz...”dedim biraz tereddüt ettikten sonra. “Ama nazik ol, olur mu? Ölmemeyi tercih ederim.”

“Müsterih ol.” dedi. “Çağlar boyunca birkaç tanesiyle haşır neşir olduğumdan, ne kadar nazik olduğunu biliyorum.”

 

Yani, en azından birkaç tane iblis lordu öldürmüştü. Evet şeyyy, bunu bilmek gerginliğimi azaltmaya yardımcı olmuyor dostum. Şu anda ona varlığımın merkezini göstermeye öncekinden daha az istekliydim, ama yine de devam etmeye karar verdim. Lefi izlerken beni öldürme şansı çok da fazla değildi--ve denese bile Lefi’nin bir şey yapamayacağı şansı da düşüktü. Zihnimdeki bu kararla, zindanın çekirdeği etrafına kurduğum kalın, koruyucu kafesi açtım, onu aldım ve önüne koydum.

 

“Pekala, işte burada.” dedim.

“Yitip gitmiş bir ahlaksızlığı temize çıkarmandan dolayı sana teşekkür ve dua ediyorum.”

 

Ruhani Hükümdar asasını kaldırdı ve onu çekirdeğe doğrulttu.

 

Bir anlık bir sessizlik oldu, bu süre zarfında hiçbir şey olmamış gibiydi.

 

Çığlıklarım tarafından bozulana kadar.

 

İnanılmaz bir gücün içimde köpürmeye başladığını hissederken acı içinde bağırmıştım. Sınırlanmayı reddetmişti ve saf ıstırap olarak yüzeye yükselmeye başlamıştı. Kendimi destekleyemeyince, bir elim yere dayalı, diğeri göğsüme bastırılmış bir şekilde dizlerimin üzerine çöktüm. Yeni kazandığım bu enerji bütün vücudumu doldururken kalbim hızla çarptı, gözlerim yaşardı ve ciğerlerim inip kalktı.

 

“Y-Yuki!?” diye bağırıd Illuna.

Bana doğru koştu ve durumumu daha iyi anlamaya çalışıp acımı hafifletmek için bir elini omzuma koyan Lefi, “Ona ne yaptı!?” diye bağırdı.

Derin nefeslerin arasında boğuk bir şekilde, “Ben... iyiyim...” dedim. Kolunu kendiminkiyle yakaladım, ama güçsüz bir şekilde üzerine düştüm. “Merak... etme...”

 

Hücum eden his tanıdığım bir histi. Zindanın çekirdeğine ilk dokunup bu dünyanın ve işleyişini anlamak için zihnimin değişmesinde hissettiğim zonklayan, ölümcül acının aynısıydı. Ama bu sefer, sadece kafatasımın içinden çok daha fazlasını etkilemişti.

 

“Endişeye hacet yok gümüş ejderha.” dedi ruhların efendisi. “Ona ıstırap değil, kısa zamanda alışacağı bir güç ihsan ettim.”

 

Lefi ona, bana verdiği bu kadar acının ardından dertsiz tasasız bir şekilde böyle söylemesini hoş görmediğini açıkça gösteren, sert bakışlar atmıştı, ama o Lefi’yi umursamadı ve buna rağmen masum ve etkilenmemiş bir şekilde davranmaya devam etti.

 

Birkaç başarısız gülme denememin ardından, “Biliyor musun... benim için... böyle endişelenmiş... olduğunu görmek... iyi hissettiriyor...” dedim.

“Saçma davranışlarını kes. Hareket etme ve dinlen!” Elimi endişeli bir şekilde sıkarken bana çıkışmıştı.

 

Tüm acıya rağmen, içimden mutluydum. Lefi’nin nazik tarafını görmek keyfimi yerine getirmişti. En sevdiğim yanlarından biriydi, özellikle böyle zamanlarda. Ona yaslanmaya devam ederken, içimde hızla dönen enerji nihayet sakinleşmeye başlamıştı. Şey... aslında bu pek de doğru değil. Daha çok vücudum buna alışmış gibiydi.

 

Durum her neyse, halsizlik hissim neredeyse bitmişti, o yüzden yavaşça yerden kalktım.

 

“Pekala... tam olarak ne yaptın?” Dedim yavaşça. Hala başım döndüğü için, ıstırabımın kaynağına konuşurken yaslanmak Lefi’yi destek olarak kullanmaya devam etmiştim.

“Ödül olarak verme yeteneğine sahip olduğum tek ekstra güç olan, hükmettiklerimi kontrol edebilme yeteneğini sana bahşettim.” dedi. “Özünü değiştirdim ve böylece cismine ruh türü üzerinde kontrol izni verdim.” Asasını tekrar dik pozisyona getirdi. “Şimdi nasıl hissediyorsun?”

“Fena değil.” dedim. “Hatta gayet iyiyim.”

 

Lefi’nin seviyesinde birinden bir güç artışı verildikten sonra az çok nasıl hissedeceğinizi bekliyorsanız, öyle hissediyordum... Bu müdahalenin zindana seviye atlattığından şüphelenmiştim. Menüyü açıp karıştırmadan tam olarak doğrulayamazdım. Ama, önceden sahip olduğum manadan çok daha fazlasına sahipmişim gibi hissettiğimden, haklı olduğumdan bayağı emindim.

 

“Ama en azından bir uyarı yapabilirdin.” diye şikayet ettim. “Tamamen hazırlıksız yakalanmak, pek de eğlenceli bir şey değil.”

“Ne garip...” sitemkâr bakışlarım, meraklı bakışlarla karşılanmıştı. Gözleri olduğundan değil ama, ne demek istediğimi anladınız işte. “Aynısını ona yaptığımda çocuk hiç acı çekmediği için, çektiğiniz sıkıntı öngörüm kapsamında değildi. Gerçekten ne garip...” ruhların efendisi, sanki devam etmeden önce bir iki hipotez üzerine sessizce düşünüyormuş gibi duraksadı. “Yine de, sen, öngördüğüm üzere gücümü kendinle bütünleştirdiğini belirtmek hala hatasız olur. Şeytani efendiler için, labirentler tarafından bahşedilen güç yoğunluğu, sabit olmayan bir özdür.”

 

Onu biraz daha azarlamak istemiştim, ama sonuç olarak fikri kafamdan atmıştım. Aynı Leila’nın ilgisini çeken bir şeye kendini fazla kaptırmaya başlaması gibi davranıyordu, ki bu, mevcut düşünce dizisine tesadüfen katkıda bulunacak bir şey söylemediğim sürece düşünmeyi bırakana kadar muhtemelen beni dinlemeyeceği anlamına geliyordu. Öfffff.. Bilim insanları ve bilginlerle ilgili sorun da bu. Lanet inekler, sürekli bir şeyler araştıram derdinde oluyor.

 

“S-sen iyi misin?” diye sordu Illuna.

“Evet, ben iyiyim. Endişelendirdiğim için özür dilerim.” Saçlarını karıştırdıktan sonra, ruha döndüm ve kendi kendine tetiklediği transtan çıkması için birkaç saniye bekledim. “Pekala, bana verdiğin bu yeni gücün kapsamı tam olarak nedir? Artık ruhları görebilmem falan mı gerekiyor?”

“Tamamen isabetli bir tahmin.” dedi. “Ey vampirlerin çocuğu, sana öğrettiğim şeyi onun karşısında açığa çıkar.”

“T-tamam! Deneyeceğim!” Birden ortaya atılınca biraz kekelemişti, ama yine de her zamanki aşırı enerjik haliyle karşılık vermişti. “Alevin Ruhu, lütfen buraya gel!”

 

Küçük, az çok bir alev topuna benzeyen kırmızı bir küre birden onun yanında belirdi.

 

“V-vay canına...” birkaç kez şaşkın şaşkın gözlerimi kırptım. Demek ruhlar böyle görünüyor...

 

Ruhların efendisi gibi tamı tamına bir ışık topu olan yaratık, yanında bulunmasını isteyen çocuğun etrafında daireler çizdiği için, sanki çağırıldığı için nispeten mutlu gibi görünüyordu. Görünüşe göre, en azından bir seviyeye kadar düşünebilme yeteneği vardı. Kralına kıyasla ne kadar olduğunu merak ediyordum.

 

“Şu anda yanımızda bir ruh mu var?” diye sordu Lefi.

“Evet. Onu göremiyor musun? Aşağı yukarı sadece bir ateş topu ve Illuna’nın etrafında takılıyor.”

“Ateşten bir top mu?” Vampirin etrafını tararken bir kaşını kaldırmıştı. “Göremiyorum. Onun yakınlarında büyük bir büyü enerjisi kütlesi görebiliyorum, ama bunu daha fazla ayırt edemiyorum.” Sonra büyüye yüksek uyumu olan diğer aile üyemize döndü. “Sen görebiliyor musun Leila?”

“Orada bir şey olduğunu belli belirsiz hissedebiliyorum, ama sadece ona odaklandığım için. Eğer dikkatimi çekmemiş olsaydı fark etmezdim.” diye karşılık verdi hizmetçi.

“Gerçekten mi Ben hiçbir şey göremiyorum.” dedi Lyuu. Köpek kulaklı nişanlım Ruhların Efendisi ile tanıştıktan sonra görevlerinin başına dönmüştü, ama ben bağırmaya başlayınca kontrol etmek için asıl taht odasına geri dönmüştü.

“Merak etmeyin. Ruhani olanı görebilme yeteneğindeki yetersizlik, sıradan bir şeydir. Yetenekleri ne olursa olsun benim türümü görebilen hanedaşların, aşırı önemsiz, kabul edilebilir bir azınlık içinde bulunuyorlar.”

“Bir dakika, yani bu, benim ruh büyüsüne falan yatkınlığım olduğu anlamına mı geliyor?”

“Bir labirentten doğan olarak esnek bir öze sahip olduğun için, içinde bulunduğun durum, başkalarında araştırılmaması gereken bir şeydir. Bir zamanlar yatkınlığa sahip değildin. Ama biraz önce onu geliştirdin”

 

Öyle mi yaptım...?

 

“Bir süredir şu esnek özle ilgili bir şeyler diyip duruyorsun ama, tam olarak neden bahsediyorsun? Benim için değişmenin kolay olduğunu mu kastediyorsun?”

“Gereksiz detayları çıkarttığımızda, yargın hatasız değil. Özünün esnekliği, fıtratının bükülebilir olması, varlığının çekirdeğinin değişme kolaylığı, labirent olarak tabir edilen canlılarla benzerlik gösteren bir zaaftır. Seninkiyle aynı kökenlere sahip olmayan diğerleri, değişmez, neredeyse ölene dek devam eden fıtratlara sahiptir. Ama sen, sen aynı değilsin. Özün kendini, hayatta kalmak için en uygun form neyse ona göre rahatlıkla uyum sağlar ve kendine yeni bir biçim verir. Senin özünden olmayanlar için bu değişimler, sadece evrimleşme üzerine gerçekleşir.”

“Anladım...”

 

Şimdi anlıyorum. DP harcayarak nasıl yeni görünen kuralları yıkan yetenekler falan alabildiğimden bahsediyordu. Örneğin haritam, bir zamanlar sadece zindanın sınırları içinde bulunan düşmanları saptayabiliyordu. O zaman bulunan sınırlamalar, istisnası olmayan katı bir kuraldı. Ama şimdi, bu tamamen kaybolmuştu. Diğer hiçbir yeteneğin fonksiyonu böyle olmamasına karşın, fonksiyonun kurallarını tamamıyla yeniden yazmak için ihtiyacım olan tek şey, biraz DP harcamaktı. Zindanın dışında olsam bile katalogdan bir şeyler satın alabilme yeteneğim, önceki bükülemeyen kuralı artık var olmayan bir şeye dönüştürdüğünden, bu bağlamda çok benzerdi.

 

Bu değişiklikler sadece benim içimde gerçekleşen değişimlerle mümkün olabiliyordu. Vücudum, zindanın gücünü, etki altında olan bölgenin dışında bile çekebilecek şekilde uyum sağlamıştı. Bazı zamanlar, nasıl bir androide benzediğimle ve rolümü daha iyi gerçekleştirmek için nasıl şeklimin değiştiğiyle ilgili şakalar yapardım. Ve bu, ruhların efendisinin özümle ilgili konuşurken tam olarak ifade ettiği şeydi. Bir zindandan doğan olarak--ya da tarafından yaratılan olarak--benim sahip olduğum bir özellikti.

 

“Uyarmamış olduğun için Yuki’nin seni çoktan azarladığını biliyorum, ama sözlerini tekrarlama gereği hissediyorum. Bir dahaki sefere böyle bir şey yapacağın zaman bizi haberdar etsen iyi olur.” dedi Lefi. “Her zaman bu şekilde davranıyorsun. Diğerlerine niyetlerini bildirmeden, her şeyi biliyormuş gibi konuşuyorsun ve istediğin gibi davranıyorsun. Bunu yaparak bu sefer beni, seni ateşe vermenin eşiğine getirecek bir yanlış anlaşılma yarattın.”

“Ne rahatsız edici. Ben bile, bütün yaratımın üzerinde hüküm süren ejderhanın karşısında durabilecek yetide değilim.” diyerek güldü ışık topu. “Uyarınızı dikkate almamaktan görev bilinci içinde kaçınacağım.” Gülmesi bitince bana döndü. “Çocuk güçlerini doğru şekilde kullanmak için gerek duyacağın bütün tavsiyeleri sana bahşedebilecek kabiliyette olduğundan, ruhani sanatlarda eğitmenin olarak görev alacak.”

“Şeyy... Tabii. Kulağa hoş geliyor.”

“Merak etme Yuki! Bildiğim her şeyi sana öğreteceğim.”

“Sağ ol Illuna.” dedim gülümseyerek.

 

Biz konuşurken, antik varlık, var olmayan ayaklarının üzerine doğruldu.

 

“Yükümlü olduğum konuşmayı tamamladığımdan, sanıyorum ki gidiş vaktim geldi. Karşılaşmamız sadece kısa bir zaman sürmüş olabilir, ama ben bunu merak uyandırıcı buluyorum. Bu hissiyatımın karşılıklı ise memnun olurum.”

“Bir dakika, hemen gidiyor musun? Biraz daha buralarda kalmak istemediğinden emin misin*” Diye sordum.

“Ayrıca ben de sizinle biraz daha konuşmak isterdim.” dedi Leila, içten bir hayal kırıklığı ile. Evet, neden böyle hissettiğini net bir şekilde anlayabiliyorum. İkisi bayağı uç tartışmalar içine giriyordu. Leila tam bir devasa merak topu olduğundan, onun için bu, onun kadar zeki biriyle fikir alış-verişi yapabilmek için nadir bir fırsattı.

“Mükemmel. Geldiğin gibi git.” dedi Lefi. “Soğukkanlılığıma zarar veriyorsun.”

“Eğer ısrar ediyorsan, sanırım gidişimi hızlandıracağım.” diyerek güldü. “Ama gidişimi üzüntüyle karşılayacak olsanız bile, başka bir alternatifim yok. Tamamlamakla yükümlü olduğum bir görev olduğu için.” Yüzünü hafifçe Illuna’ya çevirdi. “Bir zamanlar onun köyünde yaşayanları aramalı ve güvende olduğunu onlara haber vermeliyim.”

“...Doğru. Evet, sanırım yapmalısın.” dedim.

“Teşekkürler Guru!” Illuna her zamanki enerjisiyle el sallamak yerine ruhların efendisinin önünde saygılı bir şekilde eğilmişti.

“Merak etme. Bu sadece yükümlülüğüm.” Devam etmeden önce, sanki gözlerini hepimizin üzerinde gezirmiş gibiydi. “Hoşça kalın, zindan gezginleri. Günlerinizin muhabbetle dolu olması için dua ederim.”

“...Kendine iyi bak, antik olan.” dedi Lefi.

 

Son kez baş eğen ruhların kralı, açık kapıdan geçerek zindandan çıktı.

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
itachi018 (19 puan) Üye
2021-08-12 13:32:16
Lan olm manyakmisin bikac ay kalsa deli gibi dp birakir bu gitmesini engellesene
STERBEN (225 puan) Üye
2021-04-10 22:11:57
Çeviri için teşekkürler.
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-01 13:08:14
Son kez baş eğen ruhların kralı, açık kapıdan geçerek zindandan çıktı. Ya lütfen gitme ya senin gibi karakterler çok iyi senin gibiler hoş ve ele geçirilmeye değerler eğlenceli olurlar
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-09-18 11:21:06
Çeviri için teşekkürler.
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-09-06 16:59:04
Bölüm için tesekurler
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-08-30 22:45:07
Çeviri için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-08-30 01:34:31
Şimdi yuki powerrangersa dönüşür heralde 😂, bu arada yazar durup durupta seri böyle ilerlerken bir daha pedofili şakası yaparsaona öyle bir söveceğim ki üfff ortalığı kan,vahşet,kaos götürecek 😈
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-01 13:08:38
@ASİLZADE, KAN İSTİYOM KAAAAN :D
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2021-04-02 12:02:15
@yusuf, bir ara ortalığı kan götürdü zaten 😁
Doran (9 puan) Üye
2020-08-30 01:08:54
Sonraki bölüme evrim bekliyorum
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-01 13:08:53
@Doran, aynı fikirdeyim
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-08-30 00:56:01
Power up umuzu da aldık, İyi oldu. Çeviri ve edit için teșekkürler.
Ker!m (339 puan) Üye
2020-08-29 23:11:09
P up geldi tamam da şimdi yeni arc ne olucak?
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-08-29 21:25:03
New powers unlocked
ThisIsTurk (88 puan) Üye
2020-08-29 21:21:04
Bi ruh gormedigin kalmisti yuki mutlu musun
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-01 13:09:12
@ThisIsTurk, yakında bir ruhla da evlenir XD