Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

07 Eylül 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1089 Görüntülenme
Bu bölümü 32 Kişi beğendi.
Cilt 19

Zindan Seferi - Kısım 2

“Bu yerden kaçabilecek gibi durmuyorum değil mi?” Tandıdık şehir ufukta belirince kendi kendime mırıldanmıştım. Alfyro’ya bir iki kezden fazla geleceğimi gerçekten hiç düşünmüyordum. Her bir ziyaretim muhtemelen sonuncu olacakmış gibi görünüyordu. Ve hal böyleyken, şehre o kadar sık dönüyordum ki doğrudan bir portal bile kurabilirdim.

 

Yaşlı başkanın şehri Nell ve benim buluşmaya karar verdiğimiz şehirdi. Plan, bizi zindana en yakın şehre götürecek arabadaki o ve takımına katılmamdı. İşte, çoktan oradalar ve bekliyorlar. Bir çift tanıdık şekle sahip küçük, hafif zırhlı bir muhafız, şehrin ana kapısının hemen yanında bekliyordu.

 

“Oh, hey! Buraya!” Nell yaklaştığımı fark ettiği an bana ellerini sallamaya başlamıştı.

“Hey Nell, görünüşe göre her zamanki gibi enerji dolusun.” dedim. “Daha yakın zamanda konuştuğumuzu biliyorum, ama sonunda seni şahsen görebilmiş olmaktan yine de mutluyum.”

“Ben şey... de mutluyum, ama bu... tarz şeyleri yalnızken konuşamaz söyleyemez misin? Diğer herkes dinlerken biraz utanç verici oluyor...”

 

Ben saçlarını karıştırırken, garip bir şekilde ordusunun diğer üyelerine baktı. Bu kadar utangaç olmasını çok seviyorum. Çok şirin.

 

“Peki, tamam. Ama başbaşa kaldığımız zaman, sen utançtan kıvranana kadar ileri gideceğim kesinlikle.”

“Eğer bunun farkındaysan o kadar ileri gitme zahmetine girmemeni tercih ederim...” biraz bıkkın ama aynı anda belirgin bir şekilde mutluydu.

“Demek Maskeli Üstat maskesiz böyle görünüyormuş ha? Düşündüğümden çok daha gençmiş.” dedi bir paladin.

 

Dediklerini duyunca hızla arkamı döndüm, her zamanki palyaçoya benzeyen maskeyi envanterimden çıkarıp taktıktan sonra bir kez daha ona doğru döndüm.

 

“Genç mi? Sen neden bahsediyorsun? Yaşım da benim kadar şüpheli. Rastgele yaşımı tahmin etme.”

“Artık saklamaya çalışmanın bir mantığı olduğundan gerçekten emin değilim Yuki.” diye fısıldadı Nell. “Tam tersi, o maskeyi taktığın sürece daha çok dikkat çekeceğin kesin...”

 

Ah tabii ya... Doğruuuuuu.... Öyle bir şey vardı değil mi? Onun aksine ben, maskemin artık herkes tarafından tanınan bir şey olduğu gerçeğini tamamen unutmuştum. Onu takmak bütün bakışları üzerime çekerdi.

 

“... Hiç değişmeyeceksin Maskeli.” dedi bıkkın Carlotta. “Son görüştüğümüz zamanki gibi maskaralık etmeyi hala çok sevdiğini görüyorum.”

“Evet evet, benden yeterince bahsettik.” maskemi çıkarırken, kollarımı kaldırarak omuzlarımı silktim “Adamlarını tanıştırmaya ne dersin?”

“Kötü bir fikir değil.” Takımına doğru döndü. “Onu duydunuz, kendinizi tanıtın. Soldan başla.”

 

Emriyle beraber her bir paladin çabucak kim olduklarını bana özetlediler. Detaylarla pek ilgili değildim, ama Nell ve Carlotta, beş kişiden ikisinin kadın olduğunu fark etmiştim. Komutanlarıyla kıyaslandığında--ve Nell ile kıyaslanamayacak kadar--çok zayıf kalıyor olsalar da, her biri yine de ortalama bir askerden yaklaşık iki kat güçlüydü.

 

“Bir zindanı temizlemek için bunun yeterli olacağından emin misin?” Diye sordum.

“Güçlerimizi biraz daha artırmayı ben de isterdim, ama adamlarımın çoğu başka bir işle görevlendirildi. Tek müsait olan bu takım.” dedi şövalye leydi, yüzünü buruşturarak. “Yine de sen, Nell ve ben varken başarılı olacağımızdan hala eminim. Açıkçası gelmeyi kabul ettiğin için çok minnettarım. Sen olmadan çok daha riskli olurdu.”

“Eh, kabul etmemem için bir sebebim yoktu. Benim de zindanları fethetmeye karşı şahsi çıkarlarım var.” Dedim. “Ah tabii ya, neredeyse sormayı unutuyordum. Şu anda iblis lordu ne kadar güçlü?”

“Bu soruya, büyük ihtimalle çok güçlü, diyerek cevap verebilirim. Onu yok etmek için oluşturulmuş grubu yenmeyi başardı.” diye yanıtladı. “Tetikte olmamız bizim için iyi olur.”

 

Hmm... ilginç... Bunu gerçekten iple çekemeye başladım.

 

“Enne nerede?” diye sordu Nell. “Gelmiyor mu?”

“Yok. Bu sefer onu evde bıraktım.”

 

Normalde Enne ve savaş birlikte olurdu. Eğer kendimi savaşa sokacağımı bildiğim sürece onu getirmemem için neredeyse hiçbir sebep olamazdı. Neredeyse. İmza silahım süper güçlü, süper şirin ve kesinlikle oyunun son kısımlarında kullanmaya değecek bir silahtı, ayrıca aşırı uzun bir namlusu vardı. Nell'in söylediğine göre, baskına gittiğimiz zindan, Enne'i sağa sola savuramayacağım kadar dar koridorlardan oluşuyormuş. Dahası, bir grupla birlikte savaştığımı da hesaba katmak zorunda olacaktım. Enne’i etrafta savurmak demek, onun devasa menziline girecek kadar şanssız herhangi bir paladinin ölüm fermanını imzalamakla eşti. Ve böylece, her ne kadar üzgün olsak da, kılıç kızı geride bırakmaya karar vermek zorunda kalmıştım.

 

“Enne dediğiniz kişi de kim?” diye sordu Carlotta.

“Onun en sevdiği kılıcı.” diye cevapladı Nell. "Bize yardım ettiği ilk zaman kullandığı uzun, kızıl kılıcı hatırlıyor musun?”

“...Sanırım evet, şimdi sen söyleyince hatırladım.”

 

Doğru ya, aslında Carlotta Enne ile hiç tanışmadı.

 

“Tam ismi Zaien, ama ona kısaca Enne diyoruz.” dedim. “Öyle şirin ki bir melek olabilir. Bir dahakine yanımda getirip ikinizi tanıştırırım.”

“Bir... melek mi?” Bir kaşını kaldırdı.

“Şeyy, benim hatam, yanlış söyledim. Başmelek demek istemiştim.”

“...Açıklığa kavuşturmak için soruyorum, bir kılıçtan bahsediyoruz, değil mi?”

“Evet.”

“...Herkesin kendine göre tercihleri var sanırım.” Şövalye leydi garip bir tipe bakıyormuş gibi bana baktı.

 

Ah, hadi ama...Bana öyle bakma. Muhtemelen kılıç fetişi falan olan ahlaksız biri olduğu düşündüğünü biliyorum, ama bunun sebebi kılıç kızların ne olduğunu bilmiyor olman. Gerçeği söylüyorum, tamamen ve sadece gerçeği... Yemin ederim. Hatta onu gördüğün anda inatçı maskenin bile dağılacağından 200% eminim.

 

“Ayrılmadan önce yapman gereken bir şey var mı?” Tekrar gelmek içi bir süre bekledikten sonra, Carlotta boğazını temizledi ve konuşmayı tekrar eski yoluna soktu. “Mümkün olan en kısa sürede yola çıkmak istiyorum.”

“Yok, tamamen hazırım.” dedim.

 

Evden ayrılmadan önce ihtiyacım olan her şeyi çoktan almıştım. Envanterim tonlarca farklı çeşitte işe yarar alet ve eşyayla doluydu. Heh heh heh. Kork ve titre iblis lordu. Günlerin sayılı olduğu için titre ve karşımda diz çök. Varışım ecelin olacak!

 

“Mükemmel.” Tekrar askerlerine döndü. “Eee? Adamı duydunuz, atlarınızı kalkış için derhal hazırlayın!”

“Peki hanımım!”

 

Diğer paladinler selam verdi ve sonra kontrol istasyonundan çabucak bir çift araba getirdiler. Her biri iyi inşa edilmiş araçlara, şövalyelerin zırhlarını süsleyen aynı arma oyuluydu.

 

“Maskeli, önde bulunan ilk arabada Nell ve bana katılacaksın. Geri kalanınız ikinci arabayı paylaşacak. Hadi harekete geçin!”

 

***

 

“Ah tabii ya, bir süredir sormak istiyordum. Neden benden size katılmamı istediniz ki?” Elindeki kartlara sert sert bakmakta olan ordu komutanına sorumu yöneltmiştim.

 

Nell ve ben aileydik ve zaten birkaç sefer kutsal şövalyelerle birlikte çalışmıştım. Ama öyle olsa bile, onlardan biri olmamama rağmen benim yardımımı istemiş olmalarını garip bulmuştum. Kiliseye göre, o kadar insan varken benim gelmemi istemelerinin bir sebebi yoktu, asker sıkıntısı içinde olsalar da.

 

“Gerçek sebepten şahsen ben de pek emin değilim.” diye yanıtladı Carloıtta. “Üst makamdakiler bize, genellikle dış kaynaklardan yardım istememizin yasak olduğu gerçeğine rağmen gerek varsa senin desteğini istemekte özgür olduğumuzu söyledi. Senin inanılmaz yeteneklerini bildiğim için, istenen şeyi yapma zahmetine girmemek için bir sebep görmüyorum.”

 

Aah... Şimdi anladım... İçimden gözlerimi devirdim. Bahse girerim bu, yaşlı piçin işiydi. Kutsal şövalyenin bile şaşırmasına sebep olan şüpheli koşullar, sadece tesadüf olamayacak kadar fazla uygundu.

 

“...Sanırım bana çenemi tutup, dediklerime göre yaşamam gerektiğini söylüyor.” diye başkası duyamayacak kadar sessiz bir şekilde mırıldandım.

 

Her ne kadar öne çıkıp Nell’i korumak istemeye razı olsam da, ona da söylediğim gibi, hiçbir şekilde beni kullanmasından memnun değildim. Avucunun içinde olduğumu bilmek beni sinir ediyordu. Fırsatım varken onu öldürmem gerektiğini biliyordum. Hay sıçayım ya.

 

“Sorun nedir?” diye sordu Nell.

“Hiçbir şey. Merak etme.” Bir nefes aldım ve sakinleştim. “Senin sıran Carlotta.”

“D-doğru...” diye kekeledi şövalye. “Sanırım... bunu seçiyorum!” Kartın arkasını çevirdiği anda yüzü, şaşkınlık ve üzüntüyle karışık bir ifadeye bürünmüştü.

“Böyle bir yüz ifadesi, papazı çektiğini belli ediyor.” dedim gülerek.

“Sanırım bu, Carlotta’nın böyle tepki verdiğini ilk görüşüm...” dedi Nell, alaycı bir gülümsemeyle.

 

Normal bir günde kart oynandığında Sadrazam, Batak ya da diğer nispeten karmaşık oyunlar oynanır. Ama Carlotta’nın benim dünyamdaki oyunlar konusunda hiçbir tecrübesi olmadığından, kolay anlaşılabilen klasik papaz kaçtı oyununu oynuyorduk. Beklenildiği üzere kaybediyordu. [1]

 

“Kartların kendileri gayet basit, ama oyunlar beklediğimden çok daha karmaşık.” dedi. “Ama artık bütün simgeleri, resimleri ve kendi rakamlarını ezberledim.”

“Bir dakika, ciddi misin!? Bu kadar hızlı mı?”

 

Ona inanamamıştım. Sadece bir el papaz kaçtı oynamıştık.

 

“Henüz daha öğrenirken beni yenmeyi başardın, şimdi ise sana aynı şekilde karşılık verme zamanım geldi.”

“Hı-hı... Peki şuna ne dersin?” Derken bir kart kaldırdım.

“Karo on bir.” dedi hemen.

 

Şey... vay be. Şövalye leydinin kafası bayağı sağlam çalışıyor. Gerçi, bütün bir ordudan sorumlu olduğunu falan düşününce, bunun beni şaşırtmaması gerekirdi.

 

“Peki, tamam. Meydan okuma kabul edilmiştir.” “Acemilik zamanın artık sona erdi. Bu oyunda akıl oyunlarının ne denli derin olabileceğini sana göstereceğim.”

 

Zindanda oynadığımız oyunlar, rahat oyunlar diyarının çoktan ötesine geçmişti. Onlar sayesinde, bu dünyanın insanlarının reenkarnasyonum öncesinde tanıdıklarımdan çok daha yüksek seviyede olduklarını öğrenmek zorunda kalmıştım. Diğer bir sürü inanılmaz yeteneklerinin yanında, gelişmiş duyuları, kalp atış hızlarını duymalarına ve karşısındakinin ifadesindeki en ufak değişimleri bile algılamalarını sağlıyordu. Ve rakibinin elinde ne olduğunu belirlemeye yardımcı olmak için gözlemlerinden topladıkları bütün bilgiyi kullanırlardı.

 

Lefi ve ben oynarken iş neredeyse her zaman bir tahmin ve hesaplama yarışına dönüşüyordu. Ve bu, aşağı yukarı neden hep benim kazandığımı açıklıyordu. Lefi’nin poker suratı tamamen berbattı. [2]

 

“Duymak istediğim tam olarak da buydu.” dedi şövalye, sırıtarak. “Her bir tekniğini görüp ezeceğim.”

 

Karşılıklı atışmamızı da yaptıktan sonra desteyi karıştırdık ve ikinci raunda geçtik.

 

 

***

 


Çevirmen Notu

[1] Sadrazam: Oyuncuların kartlarını küçükten büyüğe doğru ortaya açarak ellerindeki kartları bitirmeye çalıştığı bir iskambil oyunu.

[2] Poker suratı: Aslında ifadesiz yüz diyebilirdim, ama böylesi daha doğru hissettirdi. Poker oynarken oyuncular ellerinde iyi kart olup olmadığını belli etmemek için hiçbir duygularını yüzlerinde belli etmemeye çalışır. Terim bundan türemiştir, ama neredeyse bütün blöf içeren oyunlarda uygulanabilir. Bu ifadesiz surata “poker face” yani poker suratı denir.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
İners (132 puan) Üye
2021-07-19 17:50:19
Meh
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-02 10:16:37
bölüm için TŞK
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-09-18 17:04:36
Çeviri için teşekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-09-08 02:59:06
çeviri için teşekkürler
ThisIsTurk (88 puan) Üye
2020-09-08 01:06:03
Yine kisa bolum off yazara sesleniyorum uzat biraz sunlari(kesin duyar beni)
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-09-07 17:40:20
İblis lorduda kız çıkar harem +1 olur
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-09-07 22:38:04
@ASİLZADE ,ohaa ne biçim olur varya 😂😂( inşallah yazar podificilik yapıp kücük kız çıkarmaz karşısına:)
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-09-08 20:25:58
@Kaptan bijon, pedofili bir şey denk gelirse gene yazara öyle bir destan yazacağım ki bugüne kadarki en büyük şaheserim olacak.😁
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-09-07 15:39:13
Bölüm için teşekürler
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-09-07 15:39:00
İlk