Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

02 Ekim 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1096 Görüntülenme
Bu bölümü 27 Kişi beğendi.
Cilt 19

Zindan Fetih Operasyonu Başlasın! - Kısım 3

İki ayaklı ama yılansı yaratığın iskeleti, kertenkelevari bir şekilde tiz bir sesle bana bağırdı. Ses telleri bir yana, hortlak yaratığın eti bile olmamasına rağmen, bir şekilde bana doğru sinir bozucu, tiz bir ses gönderebilmişti.

 

“Kes sesini ve kıçını lanet olası mezarına geri götür seni aptal ceset!”

 

Elinden gelinin en iyisini yapmasına rağmen hortlak kertenkele beni korkutmayı başaramamıştı. Hatta takınmaya çalıştığı kendinden emin yüz ifadesi ona daha sert vurmama sebep olmuştu. Ve sonuç olarak kafatası YY ile tek bir mana dolu vuruşumla toza dönmüştü. Vücudunun geri kalanı da işlevsiz kafatasının yaptığı gibi işe yaramaz bir kemik yığını haline gelmişti.

 

“Şunu gördün mü dostum?” dedi Reyus. “Maskeli adam bir iskelet semenderine kafalama daldı ve tek attı. Onlar yok edici sınıfındaki canavarlar değil mi? Bu öylece yapabileceğin bir şey değil...”

“Ne korkunç bir güç...” dedi Lurolle.

 

Nell garip bir şekilde güldü, sonra yorumlarına bir açıklamayla karşılık verdi.

 

"Bugün, her zamankinden çok daha pervasız davranıyor. Normalde fazla dikkatli ve titizdir, ama sanırım bu, muhtemelen yok edici sınıfı canavarları tehditkar olarak görmemesinden kaynaklanıyor.” dedi. “Gerçi, daha önceden yaşanmış şeyleri unutmasına yardımcı olmak için içini dökme aracı olarak kullanmış olabilir...”

“Yok edici sınıfı bir canavarı stres topu olarak mı kullanıyor!?” dedi Reyus. “Kanka, onun için biraz kötü hissetmeye başladım. Düşmanın elitlerinden biri olduğu için muhtemelen gururlu falandı. Hatta, o şeyin bir kat efendisi olduğundan gayet eminim...”

“Bir dakika, cidden mi?” YY’yi omzuma yaslayıp başımı ona doğru çevirirken bir kaşımı kaldırdım. “Bu şey gerçekten de bir kat efendisi miydi...? Bu şey, yani, biraz güçsüzdü sanki?”

 

Kat efendileri, ya da bazen mini boss olarak nitelendirilen canavarlar, bir iblis lordunun ordusunun en güçlü üyelerinden biri olması gerekirdi. Zindanım tam da bunlardan bir tanesine sahipti ve ismi de Rir’di. Güvenilir kurdun aksine kafatasını parçaladığım iskelet Uğursuz Orman’ın en güney bölgesinde ortaya çıkan zayıf canavarlar kadar güçlüydü. Eğer o şey bu zindanın Rir’iyse, o zaman muhtemelen hayal kırıklığına uğramaya başlayacağım.

 

“Ne düşündüğünü biliyoruım. Bir iskelet semender bir kat efendisi olmak için biraz zayıf, ama bu zindan da böyle bir yer işte. Şöyle ki kardeşim, onun gibi herifler sadece bizi yavaşlatmak ve ilerlememiz için uğraşmamız adına önemli yerlere yerleştirildi, gerçi onlara tek attığına bakarsak senin için pek de problem değil.”

 

Anladım... yani bu iblis lordu nitelikten ziyade niceliğe önem verenlerden biri. Hmm... içgüdülerim bunun kötü bir fikir olduğunu söylüyor, ama zindanın benimkiden çok daha karmaşık olduğunu fark edince bunu tekrar düşündüm. En azından, iblis lorduna ulaşmak için birçok farklı yol var ve hepsini aynı anda korumak için nicelik gerekli bir şey gibi görünüyordu.

 

Önden yolladığım gizlilik kullanabilen kem göz çevremizi incelemiş ve mevcut olan bütün bilgiyle haritamı güncel tutmuştu.

 

“Tsk...” yolculuğunun sonuçlarına hızlıca baknca cıklamıştım. “Görünüşe göre birkaç çıkmaz dışında hiçbir şey yok. Eğer başka bir yerde gizli bir kapı ya da bir başka gizli oda veya koridor yoksa, bu yolda gitmenin hiçbir anlamı yok.”

“Her tarafı gezmemiş olmana rağmen nasıl bildiğin hakkında hiçbir fikrim yok dostum, ama öyle diyorsan, eminim haklısındır.” dedi Reyus.

 

Omzumu silkerek karşılık verdim. Yeteneklerimin nasıl işlediğini açıklamama gerek yoktu.

 

Keşfe başlamamızın sebebi, zindanın içinin maceracıların son ziyaretinden bu yana büyük değişiklikler geçirmiş olmasıydı; muhtemelen iblis lordu önlem olarak zindanda yenilikler yapmıştı çünkü hayatının tehlikede olduğunu hissetmişti. İki gruba ayrılma kararı almıştık. İlk grup, Carlotta, paladinler ve maceracılardan sorumlu kişi olan Griffa’dan oluşuyordu. Diğer grupta diğer iki maceracıyla birlikte Nell ve ben vardık. Bizde daha az kişi vardı, ama bir kahraman ve bir iblis lordu bulunduğundan grubumuzun daha çok saldırı gücü vardı.

 

“Öyleyse diğerleri muhtemelen doğru yoldadır, ama bir yerlerde gizlenmiş olduğu konusunda haklı da olabilirsin.” dedi Reyus, inleyerek. “Umarım öyle değildir. Gizli geçitler aramaktan nefret ederim...”

“Aynen.” Dedim.

 

Bu kadar büyük bir zindanda gizli bir kapı ya da benzeri bir mekanizmayı aramak tamamen can sıkıcı bir iş olur. Aranacak diğer mekanizmalar üzerinde kafa yormaya başlamıştım, ama ilgisiz, rahat davranışları yerini bir süreliğine daha ciddi bir ifadeye bıraktı.

 

“Buranın çıkmaz yol olduğuna emin misin dostum?”

“Kesinlikle. En azından gerçek anlamda bir yere giden bir yol görmüyorum.”

“Bu şüpheli. Sadece çıkmazla dolu bir yere bir kat efendisi koymnın hiçbir anlamı yok. Yakında bir yerde bir şey olmalı...” dedi. “Ve bu, muhtemelen iblis lordunun gizli tutmak istediği, ama çok önemli olduğundan saklayamadığı bir şey.”

“Hmm... bu cidden ilginç bir düşünce.”

“Bir zindanı fethetmek, savunanlar ve saldıranlar arasındaki bir akıl savaşına bağlıdır. Kimin kafası daha çok çalışıyorsa o galip gelir.” Maceracı sırıtarak devam etti. “Ama şöyle ki dostum, biz maceracılar hiçbir iblis lordunun sahip olmadığı bir şeye sahibiz. Tecrübe. Nesilden nesile aktarılmış, uzun yılların tecrübesi.”

“Anladım...”

 

Yani kısacası bu, maceracıların nasıl zindan fethedileceğini bildiği ve iblis lordlarının onlarla başa çıkacağın bilmediği anlamına geliyordu. Bu, şansım varken kesinlikle daha dikkatli incelemem gereken bir şey.

 

“Arkana yaslan ve izle kardeşim, bunu ben halledeceğim.” dedi Reyus. “Biz maceracıların sadece göstermelik olmadığımızı görmenin zamanı.”

 

Ben onun kendinden emin halinden etkilenmiş bir şekilde dikilirken, Reyus baş parmaklarını kaldırıp bana uzattı ve ciddiyetle araştırmaya koyuldu.

 

***

 

Yaklaşık yarım saatlik aramanın ardından, “Pekala... burada pek bir şey varmış gibi görünmüyor.” dedi Reyus.

“Bu da ne şimdi!? Maceracılar falan diye yaptığın bir ton konuşmana ne oldu!?” Bir çileden çıkma hissiyle dolup taşarken bağırmaktan kendimi alamamıştım.

“Reyus... İyi olduğumuzu göstermeye çalıştığını biliyorum, ama tamamen bunun tersini yaptın...” dedi diğer maceracı.

“A-ah kapa çeneni! Benim hatam değil dostum. Her şey her zaman plana göre gitmez. Hepiniz bunu biliyorsunuz!”

Tedirgin bir gülümsemeyle, “Merak etme, bu bizim de gayet iyi bildiğimiz bir şey.” dedi Nell.

“Şunu görüyor musun? Mazeretlerin öyle acınası ki, o bile moralini yerine getirmeye çalışıyor.” dedi Lurolle.

 

Ne kadar zorlarsa zorlasın tartışmayı kazanamayacağını fark ettiği için boğazını temizleyip konuyu değiştirerek tartışmayı bir kenara itti.

 

“Öyle ya da böyle, en azından bu geçitin sadece çıkmaz yollara açıldığını doğruladık. Yol ayrımına geri dönüp patron ve şövalye leydiyle tekrar bir araya gelmeye ne dersiniz?” Konuşurken odadaki herkese bakış şekli, bulunan herkese söylediğini belli edecek şekildeydi.

“Tabii.” dedim. “Bu zindan temizleme işlerinde henüz yeniyim, o yüzden düşündüğünüz her şeyin en doğrusu olduğunu kabul edeceğim.”

“Hı-hı. Ben de zindanlarla pek haşır neşir değilim, o yüzden ikinizin verdiği kararlara uyacağım.” dedi Nell.

 

Reyus ve Lurolle bir an birbirlerine baktıktan sonra büyücü konuşmaya başladı.

 

"Bence bir süre daha ipucu aramaya devam etmeliyiz. Henüz hiçbir zorlu karşılaşmaya girmedik, o yüzden bence buna biraz enerji ayırabiliriz.”

“Bunun sebebi henüz pek bir şey yapmamış olmamız dostum. Bütün dövüş işini bizim yerimize şu ikisi halletti.” dedi Reyus. “Ama haklısın. Hala gücümüz yerindeyken bir süre daha araştırma yapabiliriz.” Nell ve bana doğru dönerek, “Siz iki kardeşim için sorun olur mu? Muhtemelen savaş yükünü hala siz yükleneceksiniz.” dedi.

“Tabii, neden olmasın?” Dedim. “Boş boş oturup iblis lordunun adamlarına bir şeyler fı---” cümlemin ortasında kendimi kestim, YY’yi omzumdan aldım, ve pozisyonumu aldım. “Nell, hazırlan. Bir dalga geliyor.”

“T-tamam.”

 

O da düşmanları hissetmiş olacak ki, dediklerimi sorgulamadan silahını çekti ve kaldırdı.

 

“Düşmanlar mı geliyor?” diye sordu Reyus.

“Sanırım öyle...” dedi Lurolle. “Ah sizi aptal canavarlar... neden başıma bela olmak zorundasınız ki?”

 

İki maceracı da bizim gibi yaparak kendilerini dövüşe hazırladı, hem de tam zamanında. Çünkü dalga derken ciddiydim. Devasa bir canavar sürüsü, kelimenin tam manasıyla bir vücut tsunamisi bulunduğumuz yeri tüm kuvvetleriyle yıkmak üzereydi.

Çevirmen Notu

Çevirmenden mesaj: Arkadaşlar kusura bakmayın. Güncele yetiştiğimiz ve bir süre de yeni bölüm gelmediğinden yeni bölüm yüklemedik. Tabii bunu bir önceki bölümde söylemem gerekiyordu “^_^. Bir ara bakmayı unuttuğumdan yeni gelen 2-3 bölümü de görmemişim. Henüz yeterince bölüm birikmedi tabii, ama geldikçe çevireceğim. İyi okumalar. 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-02 11:44:25
İki maceracı da bizim gibi yaparak kendilerini dövüşe hazırladı, hem de tam zamanında. Çünkü dalga derken ciddiydim. Devasa bir canavar sürüsü, kelimenin tam manasıyla bir vücut tsunamisi bulunduğumuz yeri tüm kuvvetleriyle yıkmak üzereydi. zombietsunami XD hadi bakalım ne boklar olacak.
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-10-29 14:14:28
Elinize sağlık teşekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-10-03 10:25:19
çeviri için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-10-02 21:42:41
Hesabınıza yazdım 1 aylık borcunuz var 😃
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-10-02 18:15:35
şükür kavuşturana. Çeviri ve edit için teșekkürler.
Asedion (1091 puan) Üye
2020-10-02 18:05:27
Neredeyse 1 ay oldu be iyi geldi özlemişim bu seriyi