Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

06 Ekim 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1111 Görüntülenme
Bu bölümü 30 Kişi beğendi.
Cilt 19

Zindan Fetih Operasyonu Başlasın! - Kısım 4

Karşılaştığımız yaratıklar genellikle iskeletlerdi. Güruhun içinde birkaç tane heyula, zombi ve diğer hortlak yaratıklar da bulunuyordu, ama iblis lordunun bizi karşı karşıya bıraktığı düşmanların büyük çoğunluğu, kılıç ve kalkan kullanan kemik torbalarıydı. Kalabalığın içine, aralarında birkaç tane iskelet semenderi ile birkaç tane de devasa, zom     biye benzeyen yaratıklar da bulunan, daha güçlü yaratıklar da yerleştirmişti. Görünüşe göre iblis lordu, iş bizden kurtulmaya çalışmaya gelince biraz ciddileşmeye başlamıştı, ha? Yani, lanet olsun dostum, tüm bu canavarlar sağlam DP’ye mal olmuş olmalı. Doğrudan çöpe gidiyor olmaları ne yazık.

 

Ona doğru yaklaşan bir iskeleti kesip indirerek, “Bunlardan kaç tane var böyle!?” diye sordu Nell. Diğer zindan sakinlerinin görebildiği gibi o da haritamı açtığımı ve ona baktığımı biliyordu.

 

“Yaklaşık üç yüz.” dedim. “Çoğu güçsüz, çöp iskeletler, ama aralarında az önce hallettiğim gibi birkaç güçlü olanları da var. Hazırlıksız yakalanmayın!”

“N-ne, üç yüz mü!?” diye bağırdı Reyus. “Bütün bunlar da nereden çıktı!?”

“Daha önceki baskınlarınızda hiç böyle bir şey olmuş muydu?” Bir yandan gürzümle bir grup canavarı yarıp geçerken bir yandan nispeten ondan daha rahat bir tavırla ona geri bağırdım.

“Hiç! Sıçayım, bu delilik!” Küfretmesine karşın, rehberimiz rolünün gereklerini yerine getirebilecek yetenekte olduğunu sergiliyordu. Sırtından çıkardığı yayını kaldırdı ve yakınlardaki her bir iskeleti boyunlarından vurarak başlarını gövdelerinden ayırdı. “Bir bela mıknatısı gibisin dostum! Etrafında hiçbir şey sakin kalmıyor!”

 

Ona yaklaşmayı başarmış bütün canavarlar ustalıkla sergilenen yakın dövüş yetenekleriyle karşılaşmıştı. Kınından bir ok çekiyor ve düşmanlarının saldırılarından dans edercesine kurtulurken okunun ucunu ustaca onların ölümcül noktalarına saplıyordu. Kafadan vurmaya dayanan dövüş stili çoğunlukla çok etkiliydi, ama bir hortlak ordusuyla karşı karşıya olduğumuzdan, başlarını gövdelerinden ayırmak her zaman kesin bir ölümle sonuçlanmıyordu. Yine de düşmanlarını duyularından koparabiliyordu ve böylece onları mezarlarına geri götürmeye gerek kalmadan etkisiz hale getiriyordu. Her birini şu anda halletmek için ne vakti ne de serbestliği olmadığından dolayı gayet etkili bir strateji gibi görünüyordu.

 

“Habisleri yakın! Ciriti ateşle!”

 

Savunma hattımızda bulunan Lurolle görünüşe göre bizi desteklemek için ateş tabanlı büyüler kullanıyordu. Biz derken hepimizi kastediyorum. Daha önce hiç bizimle çalışmamış olmasına rağmen hem Nell ve bana harika bir destek ateşi sağlamış, hem de Reyus’a da yardımcı olmuştu. Bunu, yakınlarındaki ve kör noktalarımızdaki düşmanlar dışındakileri göz ardı ederek yapmıştı; aç gözlülük yaparak hepsini öldürmeye çalışmak yerine verimli olmayı seçmişti.

 

İlk bakışta büyülerinin biraz zayıf olduğunu düşünmüştüm, ama kısa süre sonra bunun da onun stratejisinin bir parçası olduğunu fark ettim. Manasını olabildiğince koruyabilmek için tek vuruşta her bir hedefini alt edebilecek mümkün olan en zayıf büyüyü kullanmayı seçmişti. Bu, bir savunma hattı üyesi olarak hem dayanıklılığını koruyor hem de doğrudan aksi durumda oluşabilecek dost ateşini önleyemese bile minimuma indirebilmesini sağlıyordu.

 

İki maceracı orta ve savunma hattının sorumluluğunu alınca, eksik grup üyelerimizden ortaya çıkan boşluğu doldurmak ve takımın ön hattı olmak Nell ve bana düşmüştü. Grupları aslında gayet iyi yapılandırılmış değil mi?

 

“Vay be, siz çocuklar çok iyisiniz.” dedim.

“Sağ ol dostum, iltifat için minnettarım!” diye bağırdı Reyus. “Ama şöyle ki dostum, eğer savaşa odaklanmış olsan daha çok minnettar olurdum!”

 

Ah evet, doğru. Savaş vardı ya. Sanırım üzerime düşen görevi yapmam gerek, değil mi?

 

Gürzü bir kez daha savururken manamı aktardım, sonra çarpmanın hemen ardından bir büyü formunda saldım.

 

“Git.” Emir olarak kullandığım tek kelimeyle şapkadan sıradan bir tavşan çıkarmıştım, ya da daha doğrusu bir ejderha.

 

Su büyüleri alanındaki yetkinliğim, yaşadığım son büyük karşılaşmanın ardından belirgin bir biçimde artmıştı. Şimdi arka arkaya on suni yılansı yaratık yapabiliyordum. Ve ben de tam olarak bunu yapmıştım. Salıverilmelerinin ardından on yılan, etraftaki canavarları kitleler halinde yutarak kıvrıla kıvrıla havada süzülüp çevre koridorları suyla doldurduktan sonra sarmallar yaparak bir sıvı hapishanesi yarattılar. İçlerinde çağlayan yüksek hızlı akıntılar ayırım yapmadan ve merhamet göstermeden hem daha zayıf hem de onlardan biraz daha güçlü olan canavarları paramparça etmişlerdi.

 

Büyünün etkisi geçince arkasında, kimi yerlerde kemik kimi yerlerde kokuşmuş, çürüyen et parçaları bulunan parçalanmış yığınlar bırakmıştı. Yerden yükselen kalıntılar neredeyse tamamen beyaz renkliydi çünkü yaklaşık yüzde yetmiş kadarı kemikten oluşuyordu, ama durum ne olursa olsun yığınlara bakmak öyle mide bulandırıcıydı ki kusmak istemiştim. Hay sikeyim, başka bir büyü kullanmam gerekirdi...

 

“Az önce... ne oldu?” Reyus’un çenesi sanki yere kadar açılmıştı. “Ben... sanırım bize hiç gerek yokmuş...”

Lurolle da onun gibi dehşete düşmüş bir şekilde, “Bütün zindanı kendi başına kolaylıkla halledebilecek kadar güçlü olduğunu düşünmeye başladım.” dedi. “Ve o büyüye nasıl o kadar güç yükledi öyle? Hiç büyülü söz söylediğini duymadığıma yemin ederim...”

 

Her iki maceracı birden yok olan düşmanlar sebebiyle oluşan boşluktan faydalanarak kısa bir konuşmaya girişmişti. Hala hoş beş edemeyecek kadar midem bulandığından, birbirlerine bakmayı kesip bana baktıklarında verebildiğim tek karşılık keyifsiz bir omuz silkmeydi. İblis lordunun üzerimize yolladığı zayıf canavarlar Uğursuz Orman’da savaştığım aşırı zorlu yaratıkların yanlarından bile geçemezdi. Açıkçası bunlarla uğraşmak tamamen vakit kaybı gibi hissettiriyordu. Hadi ama dostum, elinden geleni ardına koyma. Beni yavaşlatmak için Rir’in seviyesinde bir şeye ihtiyacın var. Aslında tekrar düşününce, lafımı geri alayım. Onunla uğraşmak zorunda kalmamayı tercih ederim. Her şeyin hoş ve huzurlu kalmasını tercih ederim.

 

“Merak etme, geldikleri yerde daha tonlarca var. Paranızı kazanmak için ikinizin dünya kadar vakti var.” dedim. “Bahsi geçmişken... Hey Nell, bana bir iyilik yapıp şu heyulalarla ilgilenir misin?”

 

Öfkeyle buruşmuş yüzleri duvarlardan çıkan hayalete benzeyen tayflar bana büyü atmaya başlamıştı. Çoğu hasar türüne bağışıklığı olan yaratıklar olarak, ejderha saldırımdan sağ kurtulmuşlardı. Özel bir alt büyü dalına sahip değilseniz, ki çoğu kutsal elemente dayanır, onlarla başa çıkmanız neredeyse imkansız gibi bir şeydir.

 

Enerjik bir sesle, ”Bana bırak!” diye bağırdı. “Tanrının ışığı tüm karanlığı aydınlığa kavuştursun! Kutsanmış Efsunlama!”

 

Büyüyü inşa etmesi biter bitmez kutsal kılıcı parlamaya başlamıştı. Kutsallara saygısız yaratıklar onları öldürmek için yaptığı büyüyü görünce hemen onu bir tehdit olarak tanıdılar ve odaklarını değiştirdiler; büyülerini benim yerime ona doğrultmuşlardı.

 

Reyus, “Dikkat et!” diye bağırdı.

Ardından “Nell!” diye onu takip etti Lurolle.

 

İkisi de ona yardım etmek için atılmıştı. Ama buna gerek yoktu. Nell, ıstırap içindeki küçük bir hanım değildi. O bir kahramandı, sakin kalabilecek ve ona doğru yapılan her bir saldırıdan kaçabilecek bir kahraman. Eğilip düşmanları arasında mekik dokurken doğal olarak karşı saldırıya geçmiş, fiziksel saldırılara bağışık olmalarına rağmen kılıcıyla tayfları ikiye bölmüştü. Kalabalığı tam ortasından yarıp geçerken hiçbir direniş gösterememişlerdi. Heyulaların yüzlerinin Nell’in kılıcına duyarlı olduklarını anladıklarında şaşkınlık içerisinde buruşması çok eğlenceli bir sahneydi.

 

Reyus, “Peki öyleyse... görünüşe göre Nell de onun kadar saçmalık seviyesinde güçlü...” dedi.

“Endişelerimiz yersizmiş...” diye ekledi Lurolle.

 

Ah iyi. Görünüşe göre sonunda eşimin ne kadar harika olduğunu anlamaya başladılar. Ah, keşke beliren her yeni heyulayı fark ettiğinde titremeyi de kesse... Aniden ortaya çıkan şeyler gerçekten de başının belası.

 

“Dediğin gibi dostum. Benc---oha!” Reyus, yakınlardaki bir koridorda birden beliren bir düşmanın yaptığı saldırıdan kıl payı kurtulmayı başarmıştı. Stat sayfasına göre, devasa hortlak yaratığa İhtiyar İskelet deniyordu ve gövdesi kadar büyük bir kılıç kuşanmıştı.

 

Reyus’un yuvarlandıktan sonra fırlattığı okun rakibi üzerinde hiçbir etkisi olmamıştı. Aşırı gelişmiş boyun kemiğinden öylece geri sekmişti. Bu herif diğerlerinden çok daha fazla kalsiyum tüketiyor olmalı.

 

Reyus cıkladı. Ters bir durumda kalmıştı. Acelece yaptığı savuşturma, sırt üstü yerde kalmasına sebep olmuştu.

 

“Kaçmaya devam et!” Bağırmama yana doğru yuvarlanmayla tepki verdi. Bir saniye önce gelmekte dikey savuruş, az önce bulunduğu yerin zeminini delmişti.

 

Direkt savaşa atlamıştım. İhtiyar iskelet saldırmak için bana geçmişti, ama saldırısını savuşturdum--ki açıkçası saldırının arkasında neredeyse hiç güç yoktu--YY’nin efsunlarını etkinleştirdim ve etrafımda dönerek dev iskelete arkasında aşırı bir merkezkaç kuvveti bulunan ağır bir ayrılık hediyesi verdim. Başı gövdesinden ayrılınca vücudunun geri kalanı parçalandı, tamamen ve bütünüyle yenilmişti.

 

Derin bir oh çekerek, “Sağ ol dostum! Kıçımı kurtardın...” dedi Reyus.

“Sorun değil.” dedim öylece.

 

Doğrusunu söylemek gerekirse, araya girmeme gerek olduğunu düşünmüyordum. Tam da kınından, farklı görünen, muhtemelen daha güçlü rakipler için özel olarak kullandığı efsunlu bir ok çıkarmak üzere olduğundan, araya girmesem de Reyus için sorun olmayacak gibiydi.

 

***

 

“Pekala, görünüşe göre bu son canavardı.” dedim YY’yi son zombinin etinden söküp tekrar omzuma yaslarken. Kalan düşmanlarımızı yenmemiz, su ejderham ilk dalganın çoğunun işini bitirmiş olsa bile destek kuvvetler gelmeye devam ettiğinden, aslında çok zamanımızı almıştı.

 

“...Bir anlığına bayağı endişelenmiştim, ama dostum, adamım, bunu nasıl söylesem? Hiçbir maceracı olmayı düşündün mü? Grubumuz hem seni hem de senin hatunu memnuniyetle kabul eder.”

“Üzgünüm ama yok.” dedim. “Demek istediğim, bu kulağa çok eğlenceli geliyor, ama evden çok uzun süre ayrı kalamam.”

“Davet için teşekkürler, ama ben de işim yüzünden gelemem. Ve onun, şey.. Demek istediğim bizim evimiz hiçliğin tam ortasında.”

 

Bizim evimiz ha? Bunu söylediğini duymak beni çok mutlu ediyor.

 

“Aaaa, çok yazık dostum.” Her ne kadar kulağa şaka yollu söylemiş gibi gelse de, teklifini Reyus’un teklifini reddettiğimizde hayal kırıklığına uğraması beni şaşırtmıştı. “Bir dakika, ikiniz birlikte mi yaşıyorsunuz? Tek başınıza mı?”

“Amanın... işte bu duymak istediğim türden bir şey.” dedi Lurolle.

 

Gözleri birden ilgiyle parlamıştı. Lanet olsun, kadınlar ve romantizme olan takıntıları...

 

“Şey... Birlikte yaşıyoruz, ama tek başımıza değil.” dedi Nell.

“Beklentilerim uçtu gitti.” dedi Lurolle.

Yarı şaka yollu yarı şaşkın bir şekilde, “Dur, şimdiden çocuklarınız mı var? Bunun için biraz fazla genç görünüyorsun dostum.” dedi Reyus.

“Aslında etrafta koşturan birkaç çocuk var.” dedim. “Birisi şey... benim kızım sayılır. Ayrıca iki küçük kız kardeşim, bizimle yaşayan bir hizmetçim, iki diğer eşim ve birkaç evcil hayvanım var. Nell işi yüzünden bizimle yaşamayan tek kişi.”

 

Bazılarınız muhtemelen heyula kızlardan hiç bahsetmediğimi düşünüyor olmalı. Bunun sebebi onları unutmuş olmam değil. Onların benim için tam olarak ne olduklarından emin değilim. Onlara küçük kız kardeş demek biraz... yanlış hissettiriyor. Ve benim kızlarım ya da evcil hayvanlarım değiller. Bulabildiğim en doğru kelime suç ortağı, sanırım? Bilemiyorum.

 

Ağzını ardına kadar açarak, “B-bir dakika kardeşim! Üç tane mi eşin var!?” dedi Reyus.

“Evet.” dedim, omzumu silkerek.

“Onun dürüst, sadık bir adam olduğunu düşünmüştüm, ama belli ki sadece bir playboymuş...” dedi Lurolle, korku içinde titreyerek.

 

Hey, bu kabalık. Bakın, bu benim hatam değil. Aslında hala nasıl olduğundan emin değilim.

 

Şaşkınlıktan çıkmak için bir süre geçtikten sonra Reyus Nell’e döndü. “İ-iki karısı daha olması senin için gerçekten sorun değil mi?”

İçten bir gülümsemeyle, “Tabii ki. İkisi de onunla benden önce tanıştı ve buna rağmen hala bana karşı çok nazikler.” dedi Nell. “Ayrıca, ikisiyle de vakit geçirmeyi seviyorum.”

 

Reyus’un çenesi bir kez daha yere kadar açılmıştı. Birkaç dakika sonra nihayet kendine gelince yapabildiği en ciddi ifadesiyle bir anda bana doğru döndü.

 

“Kardeşim.”

“Ne oldu?”

“Yöntemlerini bana öğret.”

“Harem yolu taşlıdır. Buna hazır olduğundan emin misin?”

“Fark etmez dostum. Elimden gelen her şeyi vereceğim. Ben sadece... Ben sadece kızların benden hoşlanmasını istiyorum adamım... Ne gerekiyorsa yaparım.” Önümde saygıdan secde ederken ellerini yumruk yapmıştı.

“Pekala.” Söylediği kadar ciddi olduğunu doğruladıktan sonra onaylayarak başımı salladım.

“Nell... Bunun büyük miktarda Reyus’un aptallığı olduğunu biliyorum ve bu söylemesi biraz kaba gelebilir ama şey... bana mı öyle geliyor yoksa o biraz... saf mı?”

“O böyle birisidir...”

“Erkekler hep çocuk kalıyor sanırım...” diye iç çekti Lurolle.

 

Nell bu sözü yalanlamadı ve bunun yerine fikrini açıkça belirtmeyerek sadece garip bir şekilde güldü.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-02 11:59:25
Nell bu sözü yalanlamadı ve bunun yerine fikrini açıkça belirtmeyerek sadece garip bir şekilde güldü. Yuki ile yaşarsa böyle davranması çok doğal “Aslında etrafta koşturan birkaç çocuk var.” dedim. “Birisi şey... benim kızım sayılır. Ayrıca iki küçük kız kardeşim, bizimle yaşayan bir hizmetçim, iki diğer eşim ve birkaç evcil hayvanım var. Nell işi yüzünden bizimle yaşamayan tek kişi.” Ağzını ardına kadar açarak, “B-bir dakika kardeşim! Üç tane mi eşin var!?” dedi Reyus. BEKLENEN NORMAL TEPKİ İŞTE BU **
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-10-29 14:29:40
Harem yolu için ilk önce truck-kun un öğretilerini bulmalısın . Elinize sağlık teşekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-10-08 23:52:25
çeviri için teşekkürler
Kurt_ve_baharat (2517 puan) Üye
2020-10-08 01:50:41
Harem yolları taşlıdır yeğen her yiğit o taşlarda yürüyemez yürüyenlerse.... Onlar başka bir hikaye yeğen...
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-10-07 09:34:43
Harem dersimi varmış çok ilginç bende kayıt olayım.
agamoneypls (207 puan) Üye
2020-10-07 06:30:51
Banada ögretin yav.
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-10-07 09:33:14
@agamoneypls, şu yorumun çok iyiydi sabah sabah güldürdün beni 😂.
agamoneypls (207 puan) Üye
2020-10-09 23:01:36
@ASİLZADE, Güldürdüysek ne mutlu. İnsanlar son zamanlarda gülmeye muhtaç.