Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

04 Kasım 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1035 Görüntülenme
Bu bölümü 24 Kişi beğendi.
Cilt 19

Fetihin Sonu - Kısım 4

Yeni kazandığım zindan efendisi unvanı, dönüş yolculuğumuzu gelişimizden çok daha kolay hale getirmişti. Hiçbir saldırının olmaması, güverteye geri dönüşümüzü yaklaşık otuz dakikada yapmamızı sağlamıştı.

 

“İkinizin de zarar görmediğini düşünürsek, savaşın gayet iyi gittiğini tahmin ediyorum.” Kapıdan dışarı çıkarken Carlotta bizi karşıladı.

“Süper gitti.” dedim, normal bir şekilde. “Herifin yarısını kül ettim ve diğer yarısını parçalarına ayırdım.”

“Benimle dalga geçiyor olmalısın.” dedi Griffa. “O kadar güçlü bir şeyi tek başınıza yendiğinizi kabullenmeye hazır olduğumdan pek emin değilim.”

“Yani, yine de güçlüydü tabii. Bana sağlam kafa tuttu.”

“Dostum, bunu onun gerçekten güçlü gördüğünü düşünemeyeceğim kadar normal bir şekilde söylüyorsun...” diye iç çekti Griffa.

“Ah, iblis lordundan bahsedince aklıma geldi.” dedim. “Kafayı tamamen yemiş olduğunu bana söylemeniz gerekirdi. Savaşın en azından biraz daha aklı başında ilerleyeceğini bekleyerek içeri girdim.”

“Hı?”

“Demeye çalıştığım şey, herifin zırdeli olduğu.”

 

Griffa iblis lordunun saldırı düzenleri hakkında bana bir şeyler anlatmıştı, ama sadece çok az. Maceracılar, ona ilk meydan okuduklarında iblis lordunun çağırma büyüsü yüzünden zorlandıkları için geri kalan kozları hakkında hiçbir bilgi sağlayamamışlardı. Yani, eğer karşılaşmaları çok çok kısa olduysa, hiçbir fikrinin olmaması gayet mümkündü... ama bunu önceden biliyor olmayı cidden tercih ederdim.

 

“Evet... şu mesele. Özür dilerim, çoktan biliyor olduğundan emindim, çünkü iblis lordları böyledir. Akılları yerinde değildir. Aptal bir gururları vardır, tanrının yeşil dünyasını zehirleyen kötülükle dolulardır ve olabildiğince çılgınlardır.”

“Hey, bu kabaydı.” dedim. Ben çılgın değilim.

“S-seni aşağılamaya çalışmıyordum. Sadece sizin gibilerin iblis lordları hakkında çoktan bu şeyleri bildiğini düşünüyordum.”

 

Maceracının açıklamasının gayet açık bir şekilde vardığı sonuç, Nell’in başka kimse tarafından duyulamayacak kadar kısık bir sesle yorum yapmasına sebep olmuştu. “Doğru... Yuki’nin kafasında gerçekten de birkaç tahta eksik...”

 

Heeeeey. Ne kadar da kabasın ya. Bunu duymamış gibi davranacağım.

 

“Ah Carlotta, bizden zindan çekirdeğini almamızı istemiştin değil mi?” Nell’in patronuna döndüm. “Yani şeyyy... özür dilerim. İblis lordunun kıçını tekmelemeye çalışırken onu yanlışlıkla patlatmış olabilirim, o yüzden bütün bu yer çökmeden önce topuklasak iyi olur.”

 

Hem iblis lordu hem de çekirdeğin ortadan kalktığı bir senaryoda zindanların çökmeye başlayacağı kesindir. Gerçi bu süreç yavaş yavaş ilerler ve birkaç gün boyunca sürer. Zindanın bulunduğu genişletilmiş uzay büyüsü tükenirken yavaş yavaş eski haline geri döner. İşlem bittiğinde, yaşamak için manaya gerek duyduklarından, zindanın canavarları da ölmeye başlar. Son kalanların da yok olması birkaç gün daha sürer.

 

Aslında yeni sahip olduğum ikinci zindanı istediğim zaman patlatabilirdim. Nispeten sağlam miktarda DP karşılığında onu yok etmek için yapmam gerken tek şey sadece bir tuşa basmaktı. Beklenildiği üzere, ana zindanın böyle bir özelliği yoktu. Sadece yeni sahip olduğum eklenti bu şekilde dönüştürülebiliyordu.

 

Gerçi zindanın yıkılması çok daha gerçekçi görünüyor olsa da, bunu yapmaktan uzak durmuştum. Onu havaya uçurmak bana gerçekten de sağlam para kazandıracak olsa da sadece tek seferlik bir artış sağlayacaktı. Pasif gelirimi gözle görülür bir miktarlarda artırdığından, onu elimin altında tutmak uzun vadede daha iyiydi. Yapacağım tek şey, biraz uzaklaştığımız zaman onu Uğursuz Orman’ın yakınlarına bir yere taşımak.

 

Perili olabilir, ama filo filodur. Benzer boyutlardaki bir donanma ile yaklaşık aynı hızda ilerleyebiliyordu. Zindanı hareket ettirmek çok zaman tüketen bir şey olsa da, zindanlar arasında ilerlemek öyle değildi. Çoktan beni doğrudan eve götürecek bir kapı inşa etmiştim bile. Buraya gelip gitmek, anında yapabileceğim bir şeydi.

 

Sonuç olarak zindanlar ya da iblis lordları hakkında pek de bir şey öğrenememiştim. Yine de, son savaşa herkesi getirmemiş olmak hala iyi bir seçimdi. Hem zırhların hem de kalkanların kara büyü karşısında hiçbir değeri yoktu ve çok sayıda vücudun olması birbirimize çarpmamıza sebep olurdu; aynı sayıda fırlatılan şeyden kaçacak çok daha az alanımız olacaktı. Eğer diğerleri de gelmiş olsaydı işler gerçekten çok hızlı bir şekilde karışabilirdi. Öyle bir durumda birisinin öleceğinden neredeyse yüzde yüz emindim.

 

“Eğer ikiniz bile getiremediyseniz, o zaman sanırım bizim ona elimizi dahi sürmemizin imkansız olduğunu düşünüyorum.” Carlotta başarısızlığımızı geçiştirmişti.

 

Aslında yani, pek de öyle değil. Ve evet Nell, bunun benim hatam olduğunun farkındayım. Gözlerini bana öyle dikmeyi kesebilirsin. Eyvs.

 

“Yani şeyyy... Bunun senin için pek de yerini tutacağından emin değilim, ama en azından muhtemelen kullanabileceğin bir şey de bulduk.” Envanterimi açtım ve ona, üzerinde dallı budaklı bir arma bulunan hoş bir şekilde süslenmiş bir hançerle birlikte sahibinin günlüğünü sundum. “İşte, şuna bir bak. Umarım bu, çekirdek konusunda yakamdan düşmene yeter.”

“Oh?” İki eşyayı alıp onları incelemeye başlarken gözlerini kısmıştı. “Bu arma eski bir dük ailesine ait.”

“Evet, bir zamanlar bir Allysialı soylusuymuş gibi görünüyor. Dostlarından biri onu arkadan bıçaklayıp onun canına okuyunca deli gibi sinirlenmiş ve bir iblis lorduna dönüşmüş. Günlüğünde daha birçok detay var.”

 

Çekirdek gibi, hançer ve günlük de iblis lordunun masasının üzerinde duruyordu. Günlüğü şöyle bir karıştırınca, onu şu anki haline getiren her şey hakkında bilgi sahibi olmuştum. Sayfalar, öfkesi ve pişmanlığı hakkında türlü türlü sinirli laflar ve atıp tutmalar içeriyordu. Çoğunda, ellerini kendi kanını dökecek kadar sıktığını gösteren kızıl lekeler vardı.

 

Tam olarak başına ne geldiğini anlayabilmem için bayağı okumam gerekmişti. Uzun lafın kısası, bir ihanetin ardından soyluluk cemiyetinden atılmıştı. Eski bir dostu onu doğrudan, hem statüsünü kaybettirecek hem de bütün ailesinin idam edilmesine sebep olacak bir tuzağa çekmişti. Sadece o canlı bırakılmış ve “sürülmüştü”. Onu yiyeceksiz, tayfasız ve kırık dümenli bir gemiyle okyanusun ortasında bırakmışlardı. Bu, onu hem açlık hem de umutsuzlukla karşı karşıya gelmeye zorlayan bir ölüm ölüm fermanıydı.

 

Buralardaki denizler sert ve fırtınalıydı ve o, kaderinin nihayetinde bu denizlere batmak olduğunu düşünmüştü. Ne yazık ki yanılmıştı. Kaderin bilinmeyen bir cilvesiyle, ölmeden önce bir iblis lordu olmuştu.

 

Dönüşmesinin ardından da, bir kısmı olaydan tesadüfen bahseden ve onu en azından açıklayan, günlüğüne kaydetmeye devam etmişti. Bunu bir deneme olarak görüyordum, çünkü bana hiçbir detay ya da olayın içyüzünü anlatan bir şey sağlamamıştı. Etrafındaki boşluğun bozulmaya başladığını az çok söylemiş ve sonra kendini, içinde bulunduğu yepyeni bir odayla birlikte nereden çıktığı belli olmayan bir tahtın üzerinde otururken bulmuştu.

 

Bu, en azından bana göre, az çok zindanın doğuşunu anlatıyordu, ki şu anda bulunduğumuz alanın Uğursuz Orman’a benzer bir şekilde yoğun olduğunu düşündüğümüzde bu gayet mantıklıydı. Büyü parçacıkları neredeyse her yerdeydi. Yine de... Bir iblis lordu kadar kinli olan bir adamın başına tam olarak bu olay silsilesinin gelme olasılığı nedir? Bana sorarsanız, bütün bu durum bayağı mucizevi.

 

Bir draugr olmak, doğal olarak, kendi rızasıyla yapabileceği bir şey değil. Aksine zindanı, aynı benimkinin beni bir baş iblise çevirmesi gibi, hayatta kalma şansını en iyi şekilde artırmak için formunu yeniden düzenlemişti.

 

Şaşırtıcı bir şekilde, dönüşmesinin ardından bile benliğini korumayı başarmıştı, ama günlüğüne yazdıklarından da anlaşılacağı üzere akıl sağlığını yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştı. El yazısı, öfkesinin bir göstergesi olarak hep kötüydü ama zihinsel durumundaki değişim, yazısını da anlaşılamayacak noktaya kadar bozmuştu. Kelimeleri daha basitleşmişti ve yazısı parlaklığını kaybetmişti. Çok geçmeden sadece kısa, dil bilgisi açısından hatalı cümleler kurmaya başlamıştı. Ve sonunda, tamamen, sadece insanlığın yok edilmesini isteyen öfkeyle beslenen hortlak hükümdar haline dönüşümü tamamlanınca, sadece anlamsız şeyler yazmıştı. Neden bu kadar öfkeli olduğunu anlamaya başlamıştım. Eğer birisi benim ailemi de öldürse, muhtemelen ben de öfkenin cisimleşmiş hali olurdum. Hatta uyanık olduğum her anı bütün dünyayı ele geçirip yok etmeye çalışarak geçirirdim.

 

 

Pekala, bu kadar yeter. Neşeli şeyler düşün Yuki, neşeli şeyler.

 

“Bu bana, geçmişte olan bir olayı hatırlattı.” dedi Carlotta. “Altında göründüğünden çok daha fazlası varmış gibi görünen bir güç mücadelesi vardı, ama detayları anlamlı bir şekilde ortaya çıkarılmadan mahkemece reddedilmişti.” Günlüğün sayfalarında hızla gezindi ve birkaç sayfayı daha taradı. “Bu kesinlikle çok iyi bir bulgu. Bir zamanlar dük olan birisinin bir iblis lordu olacağını hiç beklemezdim.”

“Yerinde olsam ona kazık atan şerefsize hak ettiği dersi verirdim.” dedim. “Yardıma kesinlikle hazırım, o yüzden katkıda bulunabilmemi istediğin anda haber vermen yeter.”

 

İblis lorduna “dediğim” gibi, intikamını almak için, mantık dahilinde olan her şeyi yapmaya niyetliydim. Sonuç olarak, en azından herifin kalbini sökmeye çalışmamam için çok az sebebim vardı.

 

Carlotta, “Bu harika bir fikir.” dedi. “Artık suçlarının kanıtı elimizde olduğundan, onun kaçmasına izin vermek gibi bir niyetim yok.” İki eşyayı da güvenli bir yere koydu. “Griffa, bu, bir süreliğine gizli tutmak zorunda olduğunuz bir şey. Ağzınızı kapalı tutmanıza neden olması adına size bir miktar prim vereceğiz.”

“Endişelenmenize gerek yok hanımım.” dedi. “Ne duyduk ne de gördük. Tek yaptığımız size etrafı göstermek, değil mi çocuklar?”

“Tabii ki.” dedi Lurolle.

“Dostum, dudaklarım bir kale kapısı kadar kapalı. Gizemli bir hastalıktan ölmek, ölmeden önce yapmak istediklerim arasında bulunmuyor, özellikle böyle bir yerden tek parça çıktıktan sonra.”

 

Yuh be Reyus. Garip garip örnekler vermesene.

 

Carlotta garip bir gülümsemeyle, “Her halükarda öyle bir şey gerçekleşmezdi...” dedi. “Sana gelince.” dedi, bana dönerek. “Nell bizim için çalıştığı sürece, çıkarlarımızın tersine bir şey yapacağından şüpheli olduğum için sana sormaya gerek bile duymuyorum.”

“Tabii ki.” dedim.

“Pekala, o zaman sanırım bunu düşünecek kadar kaba olduğum için özür dilemeliyim.” Kollarını, şövalyeleri ve maceracıları güldürecek kadar abartılı bir şekilde kaldırdı. “Her neyse, artık herkes tek parça halinde döndüğüne göre, burada işimizin bittiğini söyleyebilirim sanırım.” Etrafındaki herkese baktıktan sonra kolunu savurarak komutayı tekrar eline aldı. “Askerler, eve dönme zamanı!”

 

Halletmek için yola çıktığımız görev nihayet bitmişti.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-14 21:32:16
Baya karlı
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-11 12:43:13
Oh zindan da büyüdü
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-02 13:06:20
Şaşırtıcı bir şekilde, dönüşmesinin ardından bile benliğini korumayı başarmıştı, ama günlüğüne yazdıklarından da anlaşılacağı üzere akıl sağlığını yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştı. El yazısı, öfkesinin bir göstergesi olarak hep kötüydü ama zihinsel durumundaki değişim, yazısını da anlaşılamayacak noktaya kadar bozmuştu. Kelimeleri daha basitleşmişti ve yazısı parlaklığını kaybetmişti. Çok geçmeden sadece kısa, dil bilgisi açısından hatalı cümleler kurmaya başlamıştı. Ve sonunda, tamamen, sadece insanlığın yok edilmesini isteyen öfkeyle beslenen hortlak hükümdar haline dönüşümü tamamlanınca, sadece anlamsız şeyler yazmıştı. Neden bu kadar öfkeli olduğunu anlamaya başlamıştım. Eğer birisi benim ailemi de öldürse, muhtemelen ben de öfkenin cisimleşmiş hali olurdum. Hatta uyanık olduğum her anı bütün dünyayı ele geçirip yok etmeye çalışarak geçirirdim. … işte bu yüzden bunu yapmak istiyorum ya Çok eğlenceli olmaz mı arkadaşlar hikayenin başkarakterinin kafayı yemesi ve katliam yapması oldukça eğlenceli olur. hem gerçekten insanlık açgözlü açgözlü olmayanlara dokunamayacak kadar hasssas ama suçluları acımadan kesecek bir makinaya dönüşse ne kadar de eğlenceli olursun Y u k i c i m Pekala, bu kadar yeter. Neşeli şeyler düşün Yuki, neşeli şeyler.
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-02 12:57:36
“Evet... şu mesele. Özür dilerim, çoktan biliyor olduğundan emindim, çünkü iblis lordları böyledir. Akılları yerinde değildir. Aptal bir gururları vardır, tanrının yeşil dünyasını zehirleyen kötülükle dolulardır ve olabildiğince çılgınlardır.” “Hey, bu kabaydı.” dedim. Ben çılgın değilim. “S-seni aşağılamaya çalışmıyordum. Sadece sizin gibilerin iblis lordları hakkında çoktan bu şeyleri bildiğini düşünüyordum.” Maceracının açıklamasının gayet açık bir şekilde vardığı sonuç, Nell’in başka kimse tarafından duyulamayacak kadar kısık bir sesle yorum yapmasına sebep olmuştu. “Doğru... Yuki’nin kafasında gerçekten de birkaç tahta eksik...” Heeeeey. Ne kadar da kabasın ya. Bunu duymamış gibi davranacağım. Yalansa SÖYLE AQ
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-11-07 14:11:54
Emeginize sağlık teşekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-11-06 00:42:05
çeviri için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-11-05 16:33:58
Sanki novelin heyecanı kaçtı gibi hikaye ve çıkma hızı giitikçe kötüleşiyor eski heyecanımı kaybettim.
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-11-04 23:53:14
Ahhh olum iblis lordusun sen ama insanlar sana emir verebiliyo vay be
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-11-04 22:11:53
Ellerinize sağlık
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-11-04 21:42:12
Çeviri ve edit için teșekkürler. Acaba sonraki arc nasıl olacak?
Ker!m (339 puan) Üye
2020-11-04 21:13:20
Elinize sağlik
Kalender (47 puan) Üye
2020-11-04 20:50:22
çeviri içn teşekürler çocuk bekliyoz
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-11-04 23:52:46
@Kalender, kimden
Kalender (47 puan) Üye
2020-11-06 07:45:41
@OkuyucuS0, tercihen lefi :D
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-11-07 16:38:22
@Kalender, anlıyorum ama balayına gitmiyecek bu dangalak
Kalender (47 puan) Üye
2020-11-09 09:25:35
@OkuyucuS0, haklısın odun
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-11-09 11:51:32
@Kalender, odun odundur
agamoneypls (207 puan) Üye
2020-11-04 19:58:37
Sonunda bu arc bitti. Oh be, ne arc mış. Çeviri için eywww