Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

06 Mart 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1811 Görüntülenme
Bu bölümü 41 Kişi beğendi.
Cilt 2

Detaylı Bir İnceleme

“Lefi, baksana.” Illuna ve Shii’nin, Rir’e binişini izlerken ejder kıza doğru konuşmaya başladım.

“Evet? Ne oldu?”

“Bunu görebiliyor musun?” Önüme açtığım ekranı gösterdim.

“Durum ekranını kastediyorsan, cevabım hayır. Göremiyorum.”

“Yok, zindanın ekranı kastediyorum. Bilirsin, zindanı yönettiğim...” zindanın özellikleriyle ilgili kısa bir özet geçtim.

“Anladım. Yani senin bir şeyler yaratabilme yeteneğin zindanın sağladığı bir şey.”

“Evet, aşağı yukarı öyle.” Tahta sırtımı geri yaslayıp başımı salladım. “Olay şu ki, neden bilmiyorum ama Illuna da bunu görebiliyor.”

“Sanıyorum benden neden böyle olduğunu açıklamamı istiyorsun?

“Aşağı yukarı, evet.”

“Tam sebebini bilmemekle beraber, kızla kendi aramdaki farklılığı anlatabilirim, ki bu farklılık aradığın cevabı sana verebilir.”

“Tabii, anlat bakalım.”

“Fark şu ki, o seninle evlendi, ben ise evlenmedim.”

“Ahh... ne?” Sesim şaşkınlıktan çatallaşmıştı.

 

Hemen ejder kıza doğru dönüp yüzündeki ifadeyi kontrol ettim ama yüzündeki ifadede, dalga geçip geçmediğiyle ilgili bir ipucu vermiyordu. Ölümüne ciddiydi. Dostum. Ne? Benimle dalga geçiyor olmalısın.

 

“Kan, vücudun en önemli unsurlarından biridir.” Yüzümdeki şaşkın ifadeyi bir karşılık kabul edip konuşmasına devam etti. “Birinin kanını kendi vücuduna aktarmak--yani vücut sıvılarının değiş tokuş edilmesi--cinsel bir ilişkiden başka bir şey değil.”

“Ciddi misin...?”

“Kesinlikle. Vampir ırkına ait olanlar, kan emmenin, partnerleriyle bir hale gelmek, bağ kurmak anlamına geldiğini söyler. Tabii ki, daha düşük seviyede bütünlük kuran vampir türleri de var. Bu kişiler herhangi bir şey hissetmedikleri kişilerden kan emerler ama bu tarz olaylara çok nadir rastlanılır. Bazıları bu tarz kişileri, vicdanını, ahlakını kaybetmiş, bütünlük kurmaktan uzak kişiler olarak tanımlar. Çoğu vampir sadece bir yakınlık hissettiği kişilerin kanını emer.”

 

Dostum. Ne? Nasıl? Ne? Nasıl ya? Bu gerçek hayat mı? Yoksa bir fantazi mi? [1]

 

“A-Ama kan onun için yiyecek bir şey değil miydi? Y-Yani, vampirlerin ona ihtiyacı var, değil mi? Ve her içtiklerinde evlenmiş olamazlar yani. Yalnız vampirler ne yapıyor o zaman?”

“Haklısın. Vampirler hayatlarını devam ettirebilmek için kana ihtiyaç duyarlar. Ama sadece kana ihtiyaçları var. Özellikle belirli bir ırkın kanı olmak zorunda değil. Bir hayvanın kanı da yeterlidir ve bekar vampirler hayvan kanı tüketirler.” Lefi bir anlığına durakladı. “Sanıyorum henüz kıza birinin kanını içmenin özel anlamı olabileceği öğretilmemiş. Ancak iç güdülerinin, kan emmenin önemli olduğu hakkında fikir verip vermediğini de söyleyemeyiz. Sevinmen gerek. Biraz genç olabilir ama sana hissettiği şeyler gerçek. Vücut sıvıların hakkındaki isteği kalbinin derinliklerine kadar uzanıyor.”

 

Ahh... Az önce öğrendiğim şeyleri kafamda bir süre oturttuktan sonra şaşkınlıktan kalakalmıştım. “Bir dakika... Madem bunları biliyordun, neden daha önceden bana söylemedin!? Öylece oturup olmasına niye izin verdin?”

“Senin için yaptım. Çocuk isteği taşıdığını ve uzun süredir, evlenmek için böyle genç birini istediğini biliyordum.

“Ne diyorsun be?”

“Bu formuma ilk geçişimde vücuduma nasıl baktığını çok net hatırlıyorum. Arzuların o zamandan bu yana açık bir şekilde görülebiliyor.”

“B-Bu bir yanlış anlama! Sana dik dik bakmıyordum!” İçerlemiş bir şekilde bağırdım. Bütün bunlar nereden çıktı!? Doğru değil, yemin ederim memur bey!

 

Bir dakika! Aklıma gelen şeyi kontrol etmek için hemen zindanın menüsünü açtım. Özellikle, zindanla ilgili bilgi veren ve bir günde ne kadar DP kazandığımı gösteren kısmı açtım. İnanılmaz miktarlarda DP kazandırmış Lefi’yi geçip vampiri kontrol ettim. Biliyordum! Artık DP kazandırmıyordu.

 

Cin cüceler gibi güçsüz yaratıkların yavruları bile günde 3 DP kazandırıyordu. Ama Illuna, Shii gibi hiç kazandırmıyordu. Bir başka deyişle, zindan artık onu bir istilacı olarak değil, kendi canavarlarından daha az tehdit olan, dost biri olarak algılıyordu.

 

“Ahh... Hay sıçayım...” Diye homurdandım. “Neden tek bencillik etmemeye çalıştığın tek zamanda oldu ki bu? Yemin ederim...”

“Ne demek istiyorsun!?” Diye gücenmiş bir şekilde bağırdı. “Eğer seni düşünmemiş olsaydım sessiz kalmazdım. Senin için en iyi olan şeyi yaptım, ama tek yaptığın şikayet etmek!”

“Ve ben de diyorum ki beni düşünmemeliydin! Ya da biliyor musun? Sana tam üç gün boyunca tatlı hiçbir şey yok!”

“Bu ne zorbalık! Buna kesinlikle karşı çıkıyorum! İyi bir sebebin olmadığı sürece bana bunu yapamazsın!”

 

Gürültülü bir şekilde şikayet eden ve derin bir iç çeken Lefi’yi umursamadım ve düşünmeye başladım. Illuna, henüz benden daha fazla kan istememişti. Hatta yaklaşık bir hafta kadar da ihtiyaç duymamıştı. Bu süre boyunca normal yiyecekler yetiyor gibiydi. Peki. Biliyor musun? Öyle olsun madem. Evet. Şimdilik bunu bir kenara bırakalım ve gelecekteki Yuki’nin sorunu olsun. Sonuçta benden hoşlanıyor olmasından mutluyum ama daha bir çocuk. Bu muhtemelen çocuksu bir aşk falandır. Şüphesiz, onu ben yetiştirmek zorunda kalacaktım. Ergenliğe girdiği zaman, büyük ihtimalle benden ne kadar nefret ettiğini ve ne kadar iğrenç biri olduğumu söyleyip duracaktı. Bir dakika. Bunu hayal etmek beni biraz üzmüştü. Lanet olsun. Neden kendime bunu yapıyorum ki?

 

Boğazımı temizler gibi öksürüp mental monoloğuma, daha az özgüvenli de olsa devam ettim. D-Demek istediğim, büyümesini beklemeden gerçekten nasıl hissettiğini anlamak zordu, bu yüzden, o bilmezden gelene kadar ben de bu durumla ilgili konuşmayacaktım. Sonuçta, neden benden vampir kültürüyle ilgili bu kadar bilgi sahibi olmam beklenecekti ki? Hı-hım. Aynen.

 

Tekrar bir oh çektim. Büyüdükten sonra hala benden hoşlanıyor olursa bunun için ciddi şekilde düşünmem gerekiyordu. Ama şimdi değil.

 

***

 

Illuna konusuyla ilgili derin düşünceleri bir kenara bıraktıktan sonra yeni oyuncağımı, yani silahımı denemeye karar verdim. Elimde büyüyle güçlendirilmiş silahla taht odasının dışına çıktım ve onu çevreleyen mağaranın çıkışına doğru ilerledim.

 

Her gördüğümde beni heyecanlandıran muhteşem orman beni tekrar karşıladı. Ama bugün durum biraz farklıydı. Mağaradan çıkarken zaten içim kıpır kıpırdı. Sonunda büyülü altıpatlarla birkaç atış yapacağım için manzaraya pek dikkat etmemiştim. Eski dünyamda, bu bebeklerden birine dokunamadan öldüğüm için başka bir tane kullanamayacağım diye düşünmüştüm. Bir dakika, bu gerçek bir silah sayılır mı? Teknik olarak ne olduğuyla ilgili bir fikrim yoktu ama isminde “altıpatlar” olduğu için sanırım silah sayılırdı.

 

Artık daha iyi kontrol ettiğim manamı silaha doğru akıttım. Hızlı gitmeden, durum ekranıma bakarak ilerliyordum. Hala ne kadar kullandığımı anlamadığımdan bir gözüm ekrandaki mana barındaydı.

 

Tam olarak 10 birim mana kullandıktan sonra aktarımı kesip önümdeki sağlam duran kayaya doğru silahı doğrulttum. Filmlerde gördüğüm duruşu taklit edip tetiği çektim.

 

Ateşleme mekanizması harekete geçen altıpatlar, geriye doğru çok az tepmişti. İçinden çıkan mermi, top şeklinde bir mana, havayı keserek ilerledi. Mermi kayaya çarptıktan kısa bir süre sonra alçak bir ses yankılandı.

 

Kayaya doğru koşup merminin bıraktığı izin üzerinde parmağımı gezdirdim. Kayadan küçük bir parça koparacak kadar güçlüydü. O zaman bu şeye ne kadar mana aktarırsam o kadar güçlü olurdu, değil mi?

 

Daha fazla büyü enerjisini silaha aktarmaya başladım. Heh. Biraz bilim zamanı.

 

***

 

Beş farklı deney yapmıştım. Önce silaha on birim mana doldurmuş ve bunun öncekiyle tutarlı ve benzer sonuç verdiğini doğrulamıştım. Sonra, yüz, beş yüz, bin ve beş bin şeklinde, dört farklı birim daha denedim.

 

Bin birim mana aktardığım mermi taş koparmak bir yana, koca kayada küçük bir delik açmayı başarmıştı. Beş binlik olan ise kayanın diğer tarafına geçmeyi başarmıştı. Bin birimlik mana içeren, öncekilerden daha büyük bir mermi oluşturmuştu. Kayayı oyup bir kısmını koparmıştı. Beş binlik mermi ise öyle büyük bir lazer oluşturmuştu ki, kayayı eritmiş, arkasındaki zeminde 30 küsur metrelik bir iz bırakmıştı.

 

Sonuç olarak silah, beni susturacak kadar güçlüydü. Hatta ilk düşündüğümden daha iyi bir silahtı. Bir sürü boktan şey aldığım için mutsuz olmuştum ama artık bunu umursamıyordum. Cidden. Buna değerdi.

 

Bir yanım tüm manamı ona akıtmamı deli gibi istese de bunun felaketle sonuçlanacağından emindim. Zaten silahın o kadar manayı alabileceğinden de emin değildim. Zaten 5k bile silahı deli gibi titretiyordu. 5K’ya ihtiyacım olmayacaktı. Hatta bine bile ihtiyacım olacağından bile şüpheliydim. Lanet olsun.

 

Büyülü altı patlar tek seferde 7 mermi alıyordu ve her birinin mana kapasitesi ayrıydı. Silahı işe yaramaz göstermek için 10 manalık mermi ateşleyip, sonra 1k’lık mermiyle ayaklarını yerden kesebilirdim. Ama 3k’lık manayı hemen ateşleyip de aynı sonuca ulaşacağımdan emindim.

 

Silahın bir diğer ilginç özelliği de silaha aktardığım mananın silahın içinde kaldığıydı. Büyülü gözlerimle kontrol edip enerji akıtmadığını doğruladım ve istersem onu doldurup gezebilirdim. Ama bu yine de kötü bir fikirdi. İstemeden ateşleyip bacağımda bir delik açmaktan korkuyordum açıkçası. Ya da daha kötüsü. Aaah evet, ihtiyacım olana kadar onu boş bırakacaktım.

 

Kendimi vurmayla ilgili aklıma gelen düşünceler yüzünden titrerken silahı eşya kutumun içine koydum. Büyük bir yaratık zindandan hantal hantal çıkıp yanıma geldi.

 

“Oh, merhaba. Görünüşe göre Illuna sonunda seni bıraktı. İyi iş çıkardın. Yorucu olmalıydı.”

 

Zindanın ikinci yaratığı olan ve erkek olduğunu öğrendiğimiz Fenrir, yanıma kendini bıraktı. Yorulduğunu anlamak için tek bir bakış yetmişti. Ben olsam ben de yorulurdum. Hem Illuna, hem Shii hem de Lefi ile, küfrede ede oynamak zorunda kalmıştı.

 

Ejder kıza tatlı şeyleri yasaklamak beklendiği üzere onu umutsuzluğa sürüklemişti. Mızmızlanan ve şikayet edip duran küçük bir ses topuna dönmüştü.

 

Beyaz kurt oturduktan sonra başını eğip bir inilti çıkardı. Ama şikayet etmekten ziyade “işimin bir kısmı, efendim.” şeklinde bir tavırdı.

 

Bu etkileşim kurdun kişiliğini anlamama yetmişti. Hayat karşısına ne çıkarırsa çıkarsın hazırlıklı olan tipte biriydi. Vay be. Bu adam cidden sağlam.

 

Kurt benimle konuşmamıştı tabii ki. Shii’yi anladığım gibi, bir şekilde niyetini anlamıştım. Sanırım bu işler böyle yürüyordu. Zindanın bir şekilde karşılıklı anlaşmamızı sağlayan bir mekanizması vardı. Ama ne yazık ki mükemmel değildi. Sadece kabaca anlayabiliyordum, gerçi bu da yeterliydi. Aynı sistem canavarlar arasında da var gibiydi. Az önce Shii’nin de onunla bu şekilde iletişim kurduğunu görmüştüm.

 

Tabii ki yeni doğmuş bu kurt dostumuzu isimsiz bırakmadık. Illuna kurda Fluffnir adını koymuştu. Çünkü tüyleri kabarıktı ve o bir fenrirdi. İstatistik sayfası, doğal olarak bu yeni ismini gösteriyordu. Boşluk değişmiş ve güncellenmişti. Bir yanım Fluffnir için üzülüyordu. Türünü Illuna’ya söylemiş olduğum için bu tuhaf adı ona takmıştı. Evet... Fluffnir kulağa pek de hoş gelmiyordu. Sanırım bunu da kısaltıp ona sadece Rir diyecektim.

 

“Ah tabii. Bana eşsiz olan yeteneklerini gösterir misin?”

 

Rir toplamda yedi yeteneğe sahipti ve üç tanesi eşsizdi. Normal olanların aşağı yukarı ne yaptıklarını biliyordum ama eşsiz olanları görmeyi çok istiyordum.

 

Kurt dediğimi yaptı. Ayağa kalktı ve yeteneklerini bir bir sergilemeye başladı. Hepsi gerçekten ilginçti. Yüksek hız, kısa bir süreliğine hızını artırmış, gözden yitecek kadar uzaklaşmasını sağlamıştı. Devinimli zincirler, bir dizi zincir oluşturmasına ve istediği gibi hareket ettirmesine yarıyordu. Bu zincirler aktardığı mana miktarına göre daha kalın ve daha dayanıklı oluyordu. Son olarak Dönüşüm,  boyutunu istediği gibi değiştirmesini sağlıyordu. En küçük hali normal bir kurt olacak şekilde istediği gibi büyüyüp küçülebiliyordu. Çok iyi. Artık bir yerlere sığmayacağından endişelenmeme gerek yoktu.

 

“Vay be. Bu harika dostum.” Etkilenmiştim. En göz alıcı yeteneği zincirli olandı. Gerçekten çok işe yaracak bir yetenekti. Kurdun kendini korumasına, havada basacak yer olarak kullanılmasına ve hatta düşmanlarını sarmasına yardımcı olacaktı. Gücü sadece hayal gücüyle sınırlı olan yeteneklerdendi. Bundan ben de istiyorum. Eşsiz bir yetenek olması çok kötü. Eğer markette olsa bile alması muhtemelen milyonlarca DP’ye mal olurdu.

 

Övgülerimi duyan kurt mutlu bir şekilde ayağa kalkmıştı. Bu tepkisinden pek anlayamasam da kuyruğu açık bir şekilde sağa sola sallanıyordu.

 

“...”

 

Onu böyle görünce zindanın menüsünü açtım. Tanıdık gelecek bir eşya aldım, kaldırıp Rir’i çağırdım.

 

“Hey Rir! Bunu görüyor musun? Yakala!”

 

Disk şeklindeki frizbiyi fırlatıp kurdun onu yakalamasını istedim. Rir başta bu fikire tereddütlü yaklaşsa da iç güdülerine yenilmişti. Peşinden koşturdu, havada yakaladı ve bana geri getirdi.

 

“Aferin oğluma! Tamam, şimdi bir daha!”

 

Frizbiyi tekrar elime alıp bir iblis lordunun bana verdiği tüm gücü kullanarak, mümkün olduğunca hızlı fırlattım. Rir tekrar onu kovalayıp geri getirdi. Ama bu sefer durmayı başaramayacak kadar heyecanlıydı.

 

“Ahahaha! Dur! Bekle! Yavaşla! Aaaahh!”

 

Beni oyun oynamak için yere devirmişti.

 

“Sen şimdi bittin!” Pis pis sırıtarak bu fazla büyümüş köpekle oynamaya başladım.

 

***

 

“Off. Lanet olsun. Şu Fenrir’in işleri...” Nefes nefese saçma şeyler söyleyip yere uzandım. Zihnim mantıklı çalışamayacak kadar yorgundu.

 

Birlirsiniz. Bu zamana kadar daha çok kedi insanıydım, ama Rir ile oynayınca köpeklerin de tatlı olabileceğini düşünmeye başladım. Aslında köpek de değildi ama işte, aman neyse.

 

Rir demişken, genç kurt tam yanımda yatıyordu. Dört bacağını da katlamış, karnı yerde, kafası patilerinin arasında uzanmıştı. Sanki iç güdülerine yenilmenin verdiği bir mutsuzluk içindeydi. Etrafa yaydığı auradan kendine kızdığını anlayabilirdiniz. Hmm... Sanırım, kendini iç güdülerinin kontrolüne bırakmak, onun onurunu zedelemişti. Bana kalırsa bu iyi bir şeydi. Eğlendiğin sürece kimin umurunda, değil mi?

 

Daha da önemlisi, bu tecrübe bana Illuna’nın nasıl ballı olduğunu bir kez daha göstermişti. Yani, yuh artık. Bu yaratığı tutturacak kadar şanslı olmak... Fenrirler çok güçlü hayvanlardı. Zindanın kataloğunda bulabilmek için fiyata göre dizip listenin en başlarına gitmen gerekirdi.

 

Rir’in süper güçlü eşsiz yeteneklerinden bahsetmiyorum bile. Şu an pek güçlü değildi ama bir gün Lefi’nin dövüştüğü fenrir kadar güçlü olabilirdi. Bu adamda inanılmaz potansiyel vardı.

 

“Rir, zindanın mana sisteminin nasıl çalıştığını biliyorsun, değil mi?

 

Kurt başını kaldırıp onaylarcasına salladı.

 

“Peki o zaman, dinle. Şu an bulunduğumuz yerin üzerindeki her şey şu an Lefi'nin hakimiyetinde. Ama altında bulunan çoğu şey zindanın bölgesine dahil. Benim bölgeme. Orada yaşayıp canavarları avlamanı istiyorum.”

 

Shii’nin aksine Rir, pek de evcil hayvan sayılmazdı. Kendini koruyabilecek kadar güçlü bir canavardı. İstatistiklerinin çoğu benimkinden yüksekti, bu yüzden onun öylece tembellik etmesine izin veremezdim. Çalışmasına ve DP kazanmama yardım etmesine karar verdim. Heh. Seni sıkı çalıştıracağım oğlum. İyice güçlen ki ben de yatıp, bu hayatın tadını çıkarayım.

 

“Ama tabii, avlanmanın yanında, istediğin her şeyi de yapabilirsin. Seni ara sıra ziyaret eder, oyunlar oynar, takılır ve birlikte bir şeyler öldürürüz. Ah ve arada sırada uğramayı da unutma, tamam? Yapmazsan Illuna muhtemelen ağlayacaktır.”

 

Sen de artık bizden birisin Rir. Seni çağırdığımızı biliyorum, ama orayı görüyor musun? Orası senin evin. Burada her zaman yerin var.

 

Demek istediğimi anlayan kurt başını fazlaca eğdi.

Çevirmen Notu

***

 

[1] Orijinali: Is this the real life, is this just fantasy. Çoğu insan anlamıştır, tabii ki Queen’in efsane şarkısı Bohemian Rhapsody.

 

Kaliteli müzik dinleyin ;) * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
İners (132 puan) Üye
2022-10-28 01:01:11
Köpek insanı olmak daha iyidir
Bayoku (55 puan) Üye
2021-03-27 21:53:01
Tskler
ramazan (64 puan) Üye
2021-02-17 10:29:27
Bölüm için teşekkürler.
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-06 00:48:32
Çeviri için teşekkürler.
Raskreira (10 puan) Üye
2020-10-11 03:29:48
Seriye her yeni karakter geldiğinde gidip kapak fotoğrafına bakıyorum. :(
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-06 00:47:25
@Raskreira, mi tu
shypax (132 puan) Üye
2020-10-05 10:43:09
Oh dönüşüm yeteneği kıza döndürcek diye korkuyodum.
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-06 00:47:49
@shypax, Harem +1 umutlarım söndü
Wasterwarlok (24 puan) Üye
2020-08-10 13:29:05
Çeviri için teşekkürler
Wasterwarlok (24 puan) Üye
2020-08-10 13:28:55
Kurt kıza dönüşmedi umutlanmıştım :(
ByBx (12 puan) Üye
2020-09-14 14:42:29
@Wasterwarlok, Fetişe bak 😂
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-06 00:48:09
@ByBx, kurt gacı :)
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-25 22:22:50
Bölüm için teşekkürler
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-07 07:54:13
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-03-07 10:04:43
Çeviri için teşekkürler
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-03-07 09:48:04
Tahmin ettiğim oldu
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-06 00:48:24
@OkuyucuS0, Kahin misin be
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2021-02-06 01:28:15
@FikFik, galiba
Farazgul (7 puan) Üye
2020-03-07 00:27:18
Çeviri için teşekkürler.