Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk
Zindan Tadilatı
Sonunda bugün zindanda yenilemelere başlayacağım. Taht
odasını incelerken kendi kendime düşünmeye başladım. Taht odasına en çok
yaklaşabilmiş yaratık, Shii’yi çağırdığım gün gelen üç başlı köpekti ama işleri
iyice savsaklamaya başlamıştım. Ertelemeyi bırakıp işe koyulmanın zamanı geldi.
Amacım zindanın olması gerektiği gibi, yani, bir zindan gibi
gözükmesini sağlamaktı. Ayrıca, potansiyel istilacılara tipik JRPG deneyinimi
yaratmak gibi bir niyetim yoktu. Bu yüzden bir sürü katlı bir mağara
yapmayacaktım. Onun yerine aklımdaki şey final bossunun kalesine benzeyen bir
şeydi. Büyük, muhteşem ve Anor Londo kadar heybetli bir şey yapmak istiyordum.
Gerçi Anor Londo orantısız bir büyüklükte olurdu. Sonuçta ben de bir erkeğim.
Büyük düşünmeliyim ama belki de o kadar büyük düşünmemeliyim.
Bu düşüncelerdeyken, istatistik sayfamı açıp elimdeki DP
miktarını kontrol etmeye karar verdim.
***
Genel Bilgiler
İsim: Yuki
Irk: Baş iblis
Sınıf: İblis Lordu
Seviye: 35
HP: 2540/2540
MP: 7211/7211
Kuvvet: 716
Can: 747
Çeviklik: 658
Büyü: 998
Maharet: 1313
Şans: 72
Yetenek Puanları: 6
Eşsiz Yetenekler
Büyülü Gözler
Tercümanlık
Uçmak
Yetenekler
Eşya Kutusu
Analiz VIII
Dövüş Sanatları Ustalığı IV
Kadim Büyü IV
Gizlilik V
Düşman Saptama IV
Kılıç Ustalığı I
Silah Dönüştürme III
Efsunlama II
Ünvanlar
Başka Dünyalı İblis Lordu
Yüce Ejderha’nın Sahibi
Hüküm Veren
DP: 152400
***
Ve bunu yapınca tuhaf bir ünvan daha kazandığımı gördüm.
***
Hüküm Veren: Günahlardan nefret eden ve suçluya cezasını
çektiren kişi. Bir günahkarla karşılaşıldığında tüm istatistikler 50% artar.
Günahkarlar, ünvanlarıyla belirlenmiş suçlulardır.
***
Açıklamayı okurken elimi çeneme yasladım. Görünüşe göre
bayağı kullanışlı duruyor, bu yüzden bu ünvanı kazanmış olmak bir sorun değil.
Bir dakika. Bu ünvanı tam olarak nasıl almış olabilirim?
“Hey Lefi, ünvanları nasıl kazanırsın?” Ejderhaya
döndüğümde, tuhaf bir tek kişilik oyunun ortasındaydı. Kendi kendine papaz
kaçtı oynuyordu.
Kendi yaptıklarının sonucunda bu saçma duruma gelmişti.
Oyunda çok iyi olduğuyla ilgili övünüp durmuş ve Lyuuin’i teke tek kapışmaya
çağırmıştı, ama kıza oyunun kurallarını öğrettikten sonra kamyon çarpmışa
dönmüştü. Lefi, tekrar tekrar kaybetmiş, tamamen yok olmuştu. Bu yüzden hem
hoca hem de öğrenci olarak kendi kendini kampa almıştı. Ama lütfen Lefi. Papaz
kaçtı tek kişilik oynanabilen bir oyun değil.
“Ünvanlar mı dedin?” Kartlardan başını kaldırıp gözlerini
bana dikerek sorumu cevaplamaya başladı. "Korkarım, onların işleyişinin
nasıl olduğuyla ilgili bilgiye sahip olmadığımı kabul etmek zorundayım. Büyük
olaylarla birlikte geldiğini ve doğru yoldan sapanların etiketlendiğini
biliyorum. Bazısı ünvanların bir tanrı, bir gözlemcinin yaptıklarımızı
gözlemleyip uygun ünvanları verdiğini söyler. Etiket,bilgi eksikliğinden
kaynaklanıyor, çünkü gözlemci, sadece canlı varlıkların algılayabileceği bir
yaratık olmadığından dolayı bir tanrı olarak etiketlenir. Yine de yaptıklarımız
bir şekilde tanınmaya yol açıyor gibi.”
Cevabı, beklediğimden daha da derinlikliydi.
“Dur, o zaman bu, gerçek tanrıların olmadığı anlamına mı
geliyor?”
“Olmaları çok düşük bir ihtimal, henüz dini metinlerde
tasvir edilen şekilde herhangi bir varlıkla karşılaşmadım.”
Lefi’nin cevabı beni biraz şaşırtmıştı. Reenkarne olduğum bu
dünya kendi dünyamdan farklıydı. Bambaşka bir dünyaydı, ya da biz Japonların
dediği gibi, bir isekai. Ve edebiyatın türlerinden biri olan isekailerde
tanrılar bir normdu. Bu yüzden her zaman var olduklarını düşünmüştüm. Ama Lefi bile
bir tanesiyle karşılaşmamıştı. Bu durumdan, bu dünyanın tanrılarının da önceki
dünyadaki tanrılardan farklı olmadığı sonucuna vardım: var olduklarını
varsayarsak bile algılamanın imkansız olduğu varlıklardı.
“Ünvanlar demişken.” dedim. “Yüce Ejderha sahip olduğun tek
ünvan mı?”
“Bir sürü ünvana sahibim. Ama onları gizlemeyi seçtim.” dedi
Lefi. “Beni incelemeye kalkanlara kim olduğumu tam olarak yansıtacağı için
gizlemediğim tek ünvan, Yüce Ejderha’dır. Aslında, kendimle ilgili tüm bilgiyi
gizleme yeteneğim var. Adımdan, tüm ünvanlarıma her şeyi kolaylıkla
gizleyebilirim.”
Ah, anladım. En korkutucu ünvanını ayak takımını korkutmak
için kullanıp herkesin onu rahat bırakmasını sağlıyordu. Bu cidden iyi bir
hayat dersi.
Lefi’nin bilgilerini saklayabilme yeteneğine sahip olması
beni pek şaşırtmamıştı. Başkalarının istatistiklerini dikizleyebilmek için bir
sürü yetenek vardı; tersinin olması gayet mantıklıydı. Bu yetenek bayağı ilgimi
çekmişti ve bunu daha sonra incelemek için zihnime kazıdım. Gizlilikten bahsetmişken...
Illuna da birkaç tane gizli yeteneğe ya da ünvana falan sahipti, değil mi?
Sonuçta tek başına kaçmayı başarmıştı, bunun tek mantıklı açıklaması bu. Bunu
pek kurcalamasam iyi olur. Bana bundan bahsetmemiş olmasının tek sebebi en
derin sırlarından biri olması olmalıydı. Eğer onu zorlarsam hoş olmazdı.
“Neden bu kadar hayal kırıklığına uğramış gözüküyorsun?”
dedi Lefi.
“Senin tüm yeteneklerini görmek gibi bir hedefim vardı, ama
ne zaman istersen beni engelleyebileceğin ortaya çıktı.” diye homurdandım.
Görmemi istediğinden fazlasını asla göremeyecektim.
Ejderha kız içten bir kahkaha patlatmıştı. “O zaman sanırım
daha güçlü olmaktan başka yapabileceğin bir şey yok. Eğer benim seviyeme
erişebilirsen bunları fark edebileceğini düşünüyorum.”
Gözlerimi devirerek “Tabii.. oldu.” dedim. “Bu muhtemelen
birkaç yüzyılımı alırdı. Senin bilek seviyene gelene kadar çoktan ölmüş
olurum.”
“Ne?” Ejderha bana kafası karışmış bir bakış attı. “Kendini
ömrünün uzunluğuyla sıkmaman gerekir. Bunun bir etken olduğuna inanmıyorum.”
“Ah.... ne?” Tamamen
şaşırmış bir halde ona bakakaldım. Sakin sakin söylediği sözler zihnimi stop
etmişti.
“Hayatının sürekli devam edeceğini söyleyemem. Yine de,
doğumla değil de rastgele gerçekleşmiş bir şeytan olman dolayısıyla, yaşam sürenin birkaç bin yıl olduğundan
şüphem yok Yuki. Büyülü parçaçıklarla ilgili söylediğim şeyi hatırlıyor musun?”
Hatıralarımı zorlayarak, “Hmm... evet... hatırlıyorum.”
dedim. Bir bakalım... Sanırım bana temelde, zindanın gücünden yapılmış bir
çekirdeğin etrafında bir grup büyü parçacığı olduğumu söylemişti.
“En azından şeytanların büyü parçacıklarından oluştuğunu ve
uzun yaşayabilen vücutlara sahip olduğunu söyleyebiliriz. Nefes alman bile
vücudunun oluştuğu ve gerekli enerjiyi sağladığı büyü parçalarını yenilemeye
yetiyor. Öldürülmediğin sürece yok olmayacaksın. [1] Yenilenme özelliğin var,
hatta yeterince zaman geçerse, kopan uzuvların kendi kendilerine yeniden
oluşacaktır. Büyü parçacıkları var olduğu sürece, zamanın geçiyor olması sonunu
getirmeyecektir. Hatta, bir şeyler yemene bile gerek olmadığına inanıyorum.”
Hmm... şimdi o deyince farkettim, reenkarne olduktan sonra
kendimi gerçekten hiç aç hissetmemiştim.
Durumu daha derin ele alınca, zindanın canavarları, Shii ve
Rir’in de aslında aynı şekilde yapıldığını ve dolayısıyla onların da zamandan
yana bir sorunları olmadığını anladım. Vay be, gerçekten şoke edici bir şey
oldu.
Görünüşe göre vücudum yaşlanmaya ve onun getirdiklerine
karşı bir bağışıklığa sahipti. O kadar şaşırmıştım ki, kendi kendime düşünmemi
samuraya uyan bir tür konuşma şeklinde yapmıştım.
“E o zaman senin için nasıl oluyor? Demek istediğim, zaten
bin yıldan fazla yaşadım, senin için de durum aynı mı?”
“Senin gibi, benim türüm de uzun yaşar. Diğer her şeyden
daha güçlü olduğum için, vücudum kendi kendine büyü parçacıklarına alışmıştı.
İnanıyorum ki, öldürülmezsem, büyü parçacıkları var olmaya devam ettiği sürece
ben de yaşamaya devam edeceğim.”
“Bu iyi... Ne kadar uzun yaşarsam yaşayayım, yanımda sen
olmadığın sürece sıkılacağımdan eminim.” Konuşurken ejder kıza doğru döndüm.
“Ne oldu? Sorun ne? Neden birden kızardın?”
“B-Bir şey değil!” diye ciyaklayıp konuyu değiştirdi.
“Sanırım bunu bana sorma sebebin bir başka ünvan kazanmış olm--NE!? NEDEN YÜCE
EJDERHANIN SAHİBİ ŞEKLİNDE ETİKETLENDİN!?”
Tembel ejderha istatistiklerimi kontrol ettiğin zaman bir
dizi çığlık kopardı.
“Ah, o ünvanımı hiç görmemiş miydin?”
“B-Bana bir tür evcil hayvan muamelesi mi yapıyorsun!?”
Evet, beklediğim reaksiyon tam da buydu.
Onu kışkırtacak bir gülümsemeyle, “Hadi ama.” dedim. “Bu
canını sıkmasın. Bu sadece nedenini bilemeyeceğimiz şekilde rasgele verilmiş
bir ünvan. Demek oluyor ki bu tarafsız bir gerçek.”
“Nrrrggghh...” diye homurdandı Lefi.
“Artık bu dünyadaki yerini öğrendiğine göre artık biraz
evcil hayvan gibi davranmaya başlarsın diye düşünüyorum. Neden yemek için bana
yılışıp yalakalık yapmıyorsun?”
“Krhhhhggg!” Ejder kızın gırtlağından bir başka sinirli
gürleme geçmişti. “Kendini bir şey sanma! Yuki, seni düelloya davet ediyorum!
Adil bir karşılaşma olsun!”
“Muhahahaha!” diye kıkırdadım. “Gönder gelsin! Kazanırsam,
dört ayak üstünde bir köpek gibi gezecek ve ayaklarımı yalayacaksın!”
Geri çekilerek, “B-Bu gerçekten... tuhaf bir ilgi Yuki.”
dedi Lefi.
“Neden birden sakinleşip mantıklı düşünmeye başladın!? Tüm o
gaza gelmiş hale ne oldu!?”
[1] Demek istediği öldürülmediği sürece ölmeyeceği. Sonuçta
öldürüldüğü zaman insanlar ölür ^^.