Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

14 Kasım 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1114 Görüntülenme
Bu bölümü 28 Kişi beğendi.
Cilt 20

Komployu Çözmek - Kısım 1

“Bu ne anlama geliyor!?”

 

Poezahr’ın başkanı, çalışma odasına zorla girmemizin ardından irkilerek tepki verdi. Tamamen hazırlıksız yakalanmış olmasına rağmen en azından bir miktar sakin kalmıştı. Ayıklamakta olduğu dokümanı masaya koydu ve sabit bir şekilde ayağa kalktı.

 

“Tuhaf. Bir kaçış girişiminin ortasında olacağınızı düşünmüştüm.” dedi Carlotta. “Abel Lebriard, sorgulamak için sizi göz altına alıyorum.”

 

Adamları odanın diğer tarafına ilerledi ve hızlıca başkanın ellerini bağladı. Normalde faydalı olsa da şu anki durumda şövalyelerin hızlı davranması pek bir farklılık yaratmamıştı. Abel ne çırpınmış ne de direnmişti. Tutuklanması boyunca erdemli bir şekilde davranmıştı.

 

“...İstediğinizi yapın.” dedi.

 

Bu kadar uysal olması şövalyenin şaşırmasına sebep olmuştu.

 

“Galiba yakalanma ve sorgulanma fikriyle çoktan barışmışsınız.” dedi Carlotta. “Bir suçlunun bunu yapmasını takdir ederim. Zorla yakalama zahmetinden bizi kurtarıyor.”

 

Abel iç çekti. “Senin sefere katılacağını öğrendiğimden bu yana bu fikirle barışmıştım. Bunca zaman bunun bir paravan olduğunu ve asıl amacının eski ticaret yaptırımlarını ihlal ettiğime dair kanıt bulmak olduğunu biliyordum.” Doğrudan Carlotta’nın gözlerinin içine baktı. “Sadece şunu bil. Pişman değilim. Poezahr’ın tedarik zinciri başkentteki karmaşa yüzünden büyük darbe aldı. Böyle bir durumda ticaret yaptırımlarını uygulamaya devam etmek saflık olurdu. Majesteleri şunu bilmel---”

“Bir dakika. Dur. Bütün bu ticaret yaptırımlarını ihlal etme konusu da nedir?”

 

Carloota kaşlarını çattı. Bir şeyler yanlıştı. İki tarafın karşılarındaki durum hakkında birbirilerini anlama konusunda açık bir iletişimsizlik vardı.

 

“Hı...?” Başkan ona boş, şaşkın bir şekilde baktı. “Beni yakalama sebebiniz, sınırdan illegal bir şekilde mal kaçırmam değil mi?”

 

Bana mı öyle geliyor, yoksa o da bizim kadar şaşkın mı?

 

“...Görünüşe göre bir tür yanlış anlaşılma var.” diye mırıldandı paladin.

 

Korsanların bizimle şans eseri karşılaşmış olamayacağı hipotezine varmıştı. Saldırının olduğu yer normal rotalarının dışındaydı ve zamanlaması, önceden tasarlanamayacak kadar mükemmeldi. Kaptanı sorgulayınca şüpheleri doğrulanmıştı. Poezahr’dan birisi onları tutmuştu. Ne yazık ki, gizemli şahıs görüşmeleri boyunca yüzünü gizlemiş ve kim olduğunu bilerek gizli tuttuğundan, kaptan o kişinin kim olduğunu bilmiyordu. Ancak korsan işvereninin, sesini tanıyacağından dolayı, bu kişinin Poezahr’ın karanlık taraflarından biri olmadığı sonucuna varmıştı.

 

Dahası korsan bize, onları tutan kişinin açık bir sinyal verdikten sonra yola çıktıklarını söyleyecek kadar ileri gidip, sadece tam olarak nerede olduğumuzu bilmediklerini, ayrıca zindana saldırının ne zaman biteceğini de bildiklerini de doğruluyordu. Ve tesadüf o ki, zindanı temizlediğimiz zaman başkana haber vermek için bu dünyanın mors kodu alıcısı eşleniğini kullanmıştık. Abel ve işbirlikçileri tam olarak ne zaman nerede olduğumuzu hesaplayabilirdi, bu yüzden varır varmaz onu kaçmadan yakalayabilmek için hızla buraya geldik ve köşke baskın yaptık.

 

İkisi konuşmaya devam ederken haritamı açtım ve başkanın köşkünün içinde hiç düşman varlığı olmadığını fark ettim. Diğer yandan, büyük kısmı kenar mahallelerde yoğunlaşmış birkaç tane düşman vardı. Muhtemelen saklandığı yer orası, ha?

 

Detayları kontrol etmek istedim, ancak harita kendi başına binaların içini görebilecek kapasitede değildi. Gerçi, hayal gücünü hesaba katarsak seçeneksiz de değildim. Bir kem göz bütün bina ile alakalı sorunlarımı çözerdi. Çok yardımcı oluyorlar.

 

Yardım kelimesi aklımdan geçtiği an bir şey fark ettim. Köşkü ilk ziyaretimizde bize az çok yardımcı olduğunu düşündüğüm bir kişi ortalarda yoktu.

 

Delirmediğimden emin olmak için çevremi tararken, “Hey başkan,” dedim. “Kahyanıza ne oldu? Onu etrafta görmedim.”

 

Paladinler sorgulama amaçlı hepsini avluda topladığından, Abel’ın hizmetçilerine iyice baktım. İçlerinde kahya yoktu ve başta bunun sebebinin, efendisiyle ilgilenmekte olması olduğunu düşünmüştüm. Belli ki yanılmışım.

 

“Kurwa’dan mı bahsediyorsun? Köşkün bir yerlerinde olması lazım...”

 

Peki öyleyse. Adamın nereye gittiğini bilmediği açıktı. Başkanın tek suçunun kaçak mal sokmak olduğu ortaya çıkınca, karmaşık bir şekilde ortada olan parçalar yerlerine oturmaya başlamıştı.

 

“Galiba aramamız gereken adamı buldun.”

 

Vardığım sonucu hemen yakalayan Carlotta, avına atılmak üzere olan bir avcı gibi gözlerini kısmıştı.

 

***

 

Hem haritamı hem de yolladığım kem gözün aktardığı görüntüye bakarak, “Bu binanın içinde olduğundan gayet eminim.” dedim. Yeteneğin detaylarını keşfetmelerini doğal olarak istemediğimden, ara sıra “odaklanmak” için gözlerimi kapayarak bir tür normal yetenekmiş gibi göstermeye çalışıyordum.

 

Liman ve kenar mahalleler arasında, depolarla dolu bir yerdeydik. Hedefimiz olarak seçtiğimiz bina, kenar mahallelere daha yakındı ve onu işleten kişiler binanın bulunduğu yerin avantajını kullanarak yakınlardaki bir gemiye bir gözcü konuşlandırmışlardı. Eğitilmemiş bir göz için, adamların sadece bu gemide güverteyi temizlemek ve yelkenleri havalandırmak gibi günlük görevler yapıyormuş gibi görünebilirdi, ama nöbetçilik ve benzeri görevlerle haşır neşir olmuş herhangi birisi, onların tüm dikkatlerinin depo ve çevresine yoğunlaşmış olduğunu kolaylıkla anlayabilirdi.

 

“Çalışma zamanı millet.” dedi Carlotta. “Eğer Nell’in övünmeyi kesmesini istiyorsak bütün işi Maskelinin yapmasına izin veremeyiz.”

 

Şakadan hoşlanmamış tek kutsal şövalye, grubun kıç kısmını oluşturan kişiydi. Yüzü kızarmış ve memnuniyetsiz bir şekilde somurtuyordu, ama onu iyi tanıyan birisi olarak, yüzünü soktuğu şekildeki kadar mutsuz değildi. Çok tatlı...

 

Her zamanki gibi, işe koyuldukları anda şövalyeler hızla hareket etmişti. Gözcüleri hallettiler, önde kalkanlı askerlerle binaya hızla girdiler ve haydutlar daha panikleyemeden binanın kontrolünü ele geçirdiler. Sanki bir tür özel hükumet birimi gibilerdi. Bir dakika... malım ben. Zaten oldukları şey de bu.

 

Görünüşe göre bastığımız bina, sınırlardan insan kaçırmakta olan kişilere ev sahipliği yapıyordu. İçerisi bir dizi sahte kimlikle birlikte, üzerlerinde hem yerli hem yabancı soylu hanelerine benzeyen birçok arma bulunan konteynerlerle doluydu. Tüm teçhizatları takipçilerini atlatmak, kontrol noktalarındaki muhafızları kandırmak ve benzeri işlemler için özel olarak hazırlanmıştı.

 

Yakaladığımız kişilerden birisi, ne tesadüf ki bir kahya gibi giyinmişti. Aceleyle birleştirildiğinden dolayı, etrafındakilerden belirgin bir biçimde daha az cilalanmış bir konteynerin içinde saklanıyordu. Bulunmasının üzerine direndiğinden, dişlerinden birkaçı kalıcı hasar almıştı; daha fazla ileri gitmesini engellemek adına bir kılıcın kabzasıyla ağzına vurulmuştu. Benzer bir muameleden geçtiği için, yüzünün geri kalanı da pek iç açıcı değildi.

 

Dalga geçer bir tonla, “Biraz acelen var gibi görünüyor.” dedi Carlotta. “Nereye gidiyordun?”

“Az önce ne yaptığınızı biliyor musunuz!?” diye bağırdı. “Ben soylu kanındanım! Sör Abel buna kesinlikle göz yummayacaktır!”

Carlotta, “Bu ilginç bir iddia.” dedi. “Tam olarak ne olacağını bana anlatır mısın? Şehirden gizlice kaçmak için işini terk eden birisinin değeri tam olarak nedir? Senin adına tam olarak kim büyük riske girecek?”

 

Kahyanın ani tepkisi bir öfkeyle parlamak olmuştu, ama bir süre düşündükten sonra, artık hiçbir şey yapamayacak bir durumda kaldığını fark etmiş gibi görünüyordu.

 

“Peki, peki... konuşacağım. Sadece... beni çözün.”

“Bildiğin her şeyi anlatırsan bunu düşüneceğiz.” dedi Carlotta.

“Bütün her şeyi Sör Abel’ın emirleriyle yaptım. Korsanları alt etmenizin üzerine, kaçakçılıkla ilgili onu yakalayacağınızı fark etti, bu yüzden bir kaçış organize etmem için bana emir verdi.”

“Demek korsanları arkamızdan yollayan kişi Abel’dı öyle mi?”

“Kesinlikle hanımım. Bunu çok düşünmeye gerek yok. Sizden kurtulunca tüm sorunlarımızdan kurtulacağımızı fark etmişti.”

“Anladım.”

 

Carlotta kahyanın saçını yakaladı ve onu kaldırdıktan sonra kafasını en yakındaki duvara geçirdi.

 

Adamın az önce çıkardığı acı dolu çığlığı tamamen umursamayarak, “Bu kadar saçmaladığın yeter. Berbat bir aktörsün.” dedi. Zavallı hizmetçiye öyle sert vurmuştu ki, burnu kırılmıştı. İki burun deliğinden de fazla miktarda kan akmaya başlamıştı.

 

Kahyaya soğuk bir bakış atarak, “Sör Abel’la çoktan konuştuk,” dedi. “Ve gerçekten de şurada burada birkaç olaydan dolayı suçlu gibi görünse de onun korsanlarla hiçbir ilgisi yoktu. Bana doğruyu söyle. Gerçekten kime çalışıyorsun?”

“Lanet olsun! Siktir git! Sen kilisenin piyonlarından sadece birisin! Bu işin içinde bile değilsiniz!”

“Olduğum kişiden gayet memnunum.” dedi Carlotta. “Senin gibi utanmaz bir soysuz olmaktansa kilisenin her isteğine itaat etmeyi tercih ederim.” Gözlerine yakından bakabilmek için onu yukarıya kaldırdı. “Şimdi, konuşacak mısın, yoksa şiddete başvurmak zorunda mı kalacağım? Gayet sabırlıyımdır ve bütün el ve ayak parmaklarını kaybedene kadar bekleyebilirim.”

“Şeyyy... bana mı öyle geliyor yoksa o biraz korkunç mu?” Devam eden sorgulamayı izlerken yanımdaki kıza fısıldamıştım.

“O... kesinlikle korkunç.” Kahraman sorumu gülerek geçiştirmeye çalışmıştı ama bir süre garip garip gülmeye ve salağa yatmaya çalıştıktan sonra vazgeçti ve kabullendi.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-14 21:41:34
Kadını sevdim bu arada
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-11 13:25:41
Hmm acaba bu ablamızı da mı hareme alsak asFxsfdacagz
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-03 22:17:11
Her zamanki gibi, işe koyuldukları anda şövalyeler hızla hareket etmişti. Gözcüleri hallettiler, önde kalkanlı askerlerle binaya hızla girdiler ve haydutlar daha panikleyemeden binanın kontrolünü ele geçirdiler. Sanki bir tür özel hükumet birimi gibilerdi. Bir dakika... malım ben. Zaten oldukları şey de bu. Yuki ?_?=_?_?_?_ gerçekten ne demeliyiz biz bu aptala
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-11-20 01:39:41
Charlotte hareme ne zaman girecek ki ?
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-11-17 12:54:53
Çeviri ve edit için teșekkürler.
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-11-16 12:19:33
Yera yatıp MC ye tapın alt tabaka varlıklar MU HA HA HA HA HA HA HA HA HA
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-11-15 00:41:04
Çeviri ve edit için teșekkürler.
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-11-15 00:40:57
Bizimkinin kimliği ortaya çıksa çok güzel aksiyon döner lakin o tür șeylere daha zaman var gibi.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-11-14 23:38:55
Çeviri için teşekkürler
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-11-14 20:25:15
Nedense Charlotte yi sevmiyom MC ye emir verip ustuymus gibi davraniyo
Hermes (9 puan) Üye
2020-11-14 20:20:42
çeviri için teşekkürler.