Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

19 Kasım 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1030 Görüntülenme
Bu bölümü 30 Kişi beğendi.
Cilt 20

Komployu Çözmek - Kısım 2

Başkana göre, işlediği ve onu tutuklama sebebimiz olan suçun ticaret yaptırımlarının ihlaliydi. Hükümdarın sert ambargo uyguladığı düşman bölgesiyle mal değiş tokuşu yapmıştı.

 

Sebebinin ne kazanç sağlamak ne de kendi işine yarayacak bir şey ile yakından uzaktan alakası yoktu. Onu bunu yapmaya iten şey, daha haklı ve düzgün bir şeydi: görevi. Başkentte meydana gelen olaylar, Allysia’nın tedarik zincirinin büyük bir darbe almasına ve tarım arazileri ve ticarete olan bağımlılığı nedeniyle Poezahr’ın, diğer yerlerden daha büyük bir darbe almasına sebep olmuştu. Abel, harekete geçmediği takdirde, ekonomi durma noktasına gelirse halkının açlıktan kırılacağını biliyordu. Bu yüzden bunu yapmıştı.

 

Başka bir seçeneği kalmayınca kuralları çiğnemişti. Kendi ülkesinin yıllardır düşman olarak gördüğü, on yıllar boyunca hiçbir Allysialı diplomatın ziyaret etmediği bir ülkeyle iş yapmaya başlamıştı. Kendi ülkesinin aksine bu yabancı ülke, ılık güney rüzgarları estiği için birçok baharata sahipti. Kendi şahsi parasının büyük bir kısmını ucuz miktarda çok mal alabilmek adına harcamış, aldığı baharatları da bir başka ülkeyle yiyecek karşılığı takaslamıştı. Baharat ticareti buralarda Orta Çağlar’da olduğu kadar kazançlı olduğundan çabaları, halkını doyurmak için gerekli kaynakları toparlayabilmesini sağlamıştı.

 

Beni daha da etkileyen şey ise, nedenleri haklı olsa da, suçu ortaya çıktığında kurtulmaya hiç niyetinin olmamasıydı. Kralın fermanlarından birini ihlal ettiğini biliyordu. Yaptıklarının sonuçları olduğunu biliyordu. Ve yaptıklarının getirdiği sonuçlara katlanmaya da hazırdı.

 

Kahyasının gizliden gizliye başka bir soylu için çalıştığından tamamen habersizdi. Şeyy... vay be. Adam halkı için bu kadar uğraşıyor ve karşılığında aldığı şey kahyasının ona komplo kurmaya çalışması mı? Bu çok boktan bir şey dostum.

 

Neyse ki Carlotta’nın üst düzey sorgulama yetenekleri, bu iyi adamın isminden korsanlarla alakalı şüphelerimizi uzaklaştırmamızı sağlamıştı. Bilgi söküp alma konusunda öyle korkutucu yeteneklere sahipti ki, zavallı Kurwa’nın hem zihnini hem de vücudunu tarumar etmişti. Tamamen her şeyi itiraf etmişti, ki en önemli kısmı, Poezahr’a gelmeyi seçmesinin tek sebebinin bir gözünü zindanın üzerinde tutmak olmasıydı.

 

Bir başka deyişle draugrın “dostu” başından beri onu biliyordu. Kazık attığı adamın bir iblis lordu olduğunu biliyordu. Olayı örtbas etmek için bir plan yapmak dışında hiçbir şey yapmamıştı. Hepsi, suçlarının hiçbir zaman ortaya çıkmaması içindi. Ama sonra beklenmedik olmuştu. Biz gelip zindanı fethetmiş ve en büyük korkularını kabuslar diyarından gerçekliğe söküp getirmiştik.

 

En iğrenç kısmıysa, sırrının ortaya çıkıp çıkmadığını bilmiyor olmasına rağmen bizi öldürme girişiminde bulunmasıydı. Doğuştan kötü biri olarak, bunun en güvenli seçenek olduğuna karar vermiş ve başarımızla ilgili haberler kulağına çalındığı anda kahyaya, korsanların yola çıkması emrini verdirmişti. Görünüşe göre bunun sebebi, iblis lordunu yenmek için tüm enerjimizi tükettikten sonra zayıfladığımızı varsaymışlardı. Ne yazık ki söz konusu hain yanlış hesap yapmıştı. Ve yanlış hesabı iki yerde yapmıştı.

 

İlki, komutanımız Carlotta’nın, kendi planlarının başarıya ulaşmasını sağlayacak kadar yetersiz bir aptal olmadığıydı. Kahya ve asıl patronunun hazırlamış olduğu, suçu Abel’a atma hikayesine takılıp kalmayacak kadar esnek ve dikkatliydi. İkinci yanlış hesabı ise iblis lorduyla olan mücadelemizde zorlanmış olmamamızdı. Hem Nell hem de benim dövüşten sonra gücümüz hala yerindeydi. Ne denerlerse denesinle bizi alt edebilmelerinin imkanı yoktu. Şehre adımımızı attığımız anda dost katilinin adaleti tatması artık kaderi olmuş ve kanıtın yok edilmemiş olduğu gerçeğiyle alakalı herhangi bir rapor vermeden önce kahyayı yakalayıp bildiği her şeyi ondan zorla itiraf ettirmeyi de içeren hamlelerimiz, durumunu daha da kötü bir hale sokmuştu.

 

“Bu salağı yanımızda götürmemiz sorun olur mu?” Carlotta, elindeki tutsağı bir zamanlar hizmet ediyormuş gibi davrandığı adama doğru itekledi.

“...Hayır. Sorun olmaz.” Abel kendini sakinleştirmek için bir anlığına duraklamıştı ama bundan vazgeçti ve bunun yerine kinli bir ses tonuyla konuşmasına devam etti. “O artık bizden birisi değil. Ona ne yaptığınız umurumda değil.”

“E-efendim... Ben...”

“Kapa çeneni beyinsiz!” Diye bağırdı. “Sana kaç kere söyledim, insanlar arasındaki en önemli şey güvendir! Ve artık sen çizmeyi aştın ve benimkinin üzerinde tepindin. Çirkin suratını gözümün önünden yok et ve bir daha geri gelme!”

 

Kaslı eski denizci genç adama öyle sert vurmuştu ki, herif havaya uçmuştu. Yüzü kızarmıştı. Nefesi kesik kesikti ve öfkesinden kaşları şişmişti. Başta, ona doğru yürüyüp tek kelime bile etmeden kahyayı öldüresiye dövecek kadar sinirlendiğini düşünmüştüm. Ama bunu yapmadı. Bunun yerine birkaç derin nefesle kendi kendini sakinleştirdi ve tekrar köşküne döndü.

 

Carlotta, iyi niyetli ve hafifletici koşullardan dolayı adamın işlediği suçları az çok hoş görmeye karar verdiği için çoktan başkanı çözmüştük. Gerçi cezasız da salıverilmemişti. Carlotta bunun için fazla çakaldı. Bunun yerine, ondan ziyade kendi için çok daha faydalı olacak bir anlaşmayı ona kabul ettirmeyi seçmişti. İki taraftan sadece birine fayda sağlayan bir anlaşmanın rahatsızlığa sebep olacağı ve nihayetinde kendi geleceğini baltalayacağı kesin olduğundan, anlaşma tabii ki de tek taraflı değildi. Yine de, bir zamanlar denizci olan adamdan çok Carlotta’ya yarıyordu.

 

Carlotta, gelecekteki herhangi bir ekonomik sıkıntı halinde şehre yardımda bulunacağına dair kilise adına yemin etmişken, denizci de kilisenin faaliyetlerini ilerletmek adına tamamen iş birliği yapacağına söz vermişti. Özet olarak konuşursak, ona tasma takmıştı ve bunun tek sebebi, adamlarından birinin hain çıkmış olmasıydı. Gerçi, her ne kadar kendi lehine olmasa da, bizzat ele geçirdiğimiz gemileri satın almayı planladığından, anlaşma hakkında özellikle kötü hissetmiyor gibi görünüyordu.

 

Koydukları fiyat aşırı pahalı olduğundan, doğrudan nakit olarak bize vermek yerine sonra ödemeyi tercih etmişti. Bu yüzden, benim payımı Nell’e aldıracaktım. Ve saklamasını da sağlayacaktım. İnsan parasına hiç ihtiyacım yoktu ve istediğim zaman Uğursuz Orman’daki canavarlardan birkaç tanesini dövüp bozdurarak ihtiyaç duyduğum kadarını alabilirdim.

 

“Pekala, görünüşe göre koruyucun bize gerekli izni verdi. Umarım hapishanede geçireceğin zamandan keyif alırsın.” dedi Carlotta. “Götürün onu.”

 

Artık eski kendisinin bozuk bir gölgesi olan kahya, bir çift paladin onu kollarından kavrayıp Abel’ın köşkünün hemen önünde park etmiş hapishane arabasına kilitlemek için götürürken hayal kırıklığıyla inlemişti.

 

Adamlarının kahyayı tekerlekli kafese götürmesini izlerken, “Şimdi, bugünlük bu kadar demeyi çok isterdim ama henüz perde arkasındaki adamı bulamadık.” dedi.

“Bu kısmı ben olmadan halletseniz olur mu?” Diye sordum.

“Tabii ki hayır. Onun gibileri tutuklamak bizim her zamanki görevlerimizdendir. Ve daha fazla araştırmaya gerek olmadan ilerleyecek kadar kanıtı çoktan elde ettiğimizden senin yeteneklerin olmadan da halledeceğimizi düşünüyorum.” dedi. “Bunca şeyden sonra onun kaçmasına izin vermemiz için fazla ihmalkar olmamız gerekir.”

“Peki, öyle diyorsan.”

 

Pekala, görünüşe göre üzerime düşeni yaptım draugr dostum. Artık bayrak Carlotta’nın ellerinde ama öcün alınmış kadar oldu, o yüzden arkana yaslan, zindanını bana bırak ve doğrudan cennete doğru ilerlemeye bak.

 

“Artık endişelenmek zorunda kalmadan o zindanı kullanmaya başlayabilirsin.” diye fısıldadı Nell.

“... Sen az önce benim zihnimi mi okudun yahu?”

“Rahatladığını herkes kolaylıkla anlayabilir.” dedi. “Ve eşlerinden biri olarak, en azından duygularının bir kısmını okuyabiliyor olmalıyım, değil mi?”

 

Elimde olmadan gülmüştüm hem mutlu olduğum için hem de utandığım için: Lanet olsun, bu kritik bir vuruştu.

 

Herhangi bir konuşmaya henüz dahil edilmemiş olan kişiye dönerek, “Bir sonraki gündemimize geçelim,” dedi Carlotta. “Lonca başkanı, bize katılmanız için sizi alıkoyduğumuz için özür dilerim.”

Kahyayı tutuklamamızdan kısa bir süre sonra köşke kadar gelen adam, “Sorun değil. Halihazırda hafifletici koşullar olduğunu anlıyorum.” dedi. “Üzerinde anlaştığımız ödülü vereyim.”

“Teşekkürler,” dedi Carlotta

“Lütfen, istediğiniz zaman öldürdüğünüz canavarlardan elde ettiğiniz materyalleri bize satabilirsiniz.” dedi. “Bahsi geçmişken, zindanın çekirdeğini ele geçirmiş olabilir misiniz acaba?”

“Ne yazık ki, iblis lorduyla olan savaşta yok oldu. Ancak, değerli bulabileceğiniz başka materyaller getirmeyi başardık...”

 

İkisi iş konuşmaya başlayınca, loncada çalışan diğer üçlüye doğru yüzümü döndüm.

 

“Pekala, sanıyorum üçünüz artık adamantitsiniz?”

“Aynen öyle dostum?” dedi Reyus. “Artık büyüklerin arasındayız.”

“Bunu hak ettiğimizi sanmıyorum. Çok az katkıda bulunduk...” dedi Lurolle.

“Hey... tüm o negatifliği kessen iyi olur. İçimi karartıyor.” diye homurdandı Griffa.

 

Üçlünün her bir bireyinin suratında farklı bir ifade vardı. Reyus beşlik simit gibi sırıtıyor, Lurolle düşünceli bir şekilde gülümsüyor ve Griffa sadece yorgun yorgun bakıyordu.

 

“Buna kafanızı çok yoruyorsunuz. Evet, yanımızda büyük üstat gibi birinin olması işleri çok kolaylaştırıyordu, ama terfi terfidir.” dedi Reyus. “Ve ben, bunu neden kabul etmememiz gerektiğini anlamıyorum.”

“Biz çok düşünmüyoruz, sen yeterince çok düşünmüyorsun.”

 

Lurolle, iyi bir zamanlamayla gözlerini devirirken derin bir iç çekti. Lonca başkanı Carlotta’yla olan konuşması bittiğinden, boşluktan yararlanarak konuşmaya katıldı.

 

“Bir maceracı olarak kaydolmayı hiç düşündün mü Wye?” diye sordu. “Senin gibi birisini her zaman memnuniyetle kabul ederiz. Hatta otoritemi de kullanarak seni doğrudan mitril seviyeye yükseltebilirim.”

“Onun gibi birini mitril sınıfına koymak saçmalık dostum.” dedi Reyus. “Eğer o orikalkum seviyesinde değilse kimse değildir.”

“Jüri adına, katıldığımı belirtiyorum.” dedi Lurolle.

“Sizin adınıza sayın mahkeme, ben de katılıyorum.” dedi Griffa.

“Orikalkum...?” Lonca başkanının kaşları çatıldı. “Ne yazık ki sadece kendi otoritemle böyle bir şeyi yapamam, ama eğer üçünüz gerçekten ısrar ediyorsanız onu en azından adamantit yapabilirim.”

 

Durmaları için bir elimi kaldırıp birkaç kez sağa sola sallamam gerekmişti.

 

“Teşekkürler ama almayayım. Herhangi bir şeye katılmaya hiç niyetim yok.” dedim.

“Çok yazık,” dedi lonca başkanı, sanki hep bu anı bekliyormuş gibi. “Eğer fikrini değiştirirsen teklif hala geçerli.”

 

Kabul etmem gerekir ki, bunu gerçekten düşündüm. Bir maceracı olmak, kendi çapında gerçekten de eğlenceli olabilirdi. Ama aksine ben, bir maceracının tam tersiydim. İnsanların maceracılara öldürmesi için para ödediği türden bir kötü adamdım. Hatta teknik olarak ben zaten bir maceracıyım, hem de bronz seviye. Ve açıkçası bu şekilde kalmasını tercih ederim. Şu anki halimle hiçbir şey yapmama gerek yok. Ama eğer terfi falan alırsam, muhtemelen üzerime kürekle sorumluluk atacaklar ve bana istemediğim bir ton şey yaptıracaklar. Aynen, salla. Kulağa gerçekten de eğlenceli gelse de başkalarının sorunlarını çözmek yerine sadece evde kalıp kafa dinlemeyi tercih ederim.

 

Hayal kırıklığına uğramış bir şekilde, “Aynı iş kolunda olmak bizim için eğlenceli olurdu.” dedi Reyus.

“Evet ama bu, birlikte çalışacağımız son iş falan değil.” dedim omuz silkerek. “İlla ki bir şekilde birbirimizle karşılaşacağımızdan eminim.”

 

Onlarla birlikte çalışmak bana, hiç işe yaramayan tipler gibi konuşmalarına rağmen, onların aslında gayet yetenekli maceracılar olduklarını fark ettirmişti. Verecek çok fazla bilgileri olan usta rehberlerdi ve her şeyi hesaba kattığımızda, yetenekleri ve tecrübeleri ile tanınmayı hak eden gerçek profesyoneller gibi görünüyorlardı. Ve benim kadar Carlotta da bunun farkında olduğundan, eğer bir maceracının uzmanlığını gerektiren bir şey yapacağı zaman onları seve seve isterdi. Bütün bunları hesaba kattığımızda, tekrar birlikte çalışma şansımız gayet yüksekti.

 

“Pekala, görünüşe göre her şeyi hallettik.” Şüphelerimi başını sallayarak doğrulayan Nell’e bir bakış attım. “O zaman biz doğrudan eve gideceğiz.”

Şaşırmış bir şekilde, “Güneş çoktan batmaya başladı.” dedi Carlotta. “Yola çıkmak için biraz geç oldu. Kendinize bir fayton ya da araba bulabileceğinizi sanmıyorum.”

“Evet, ama Nell ve ben varken gece ya da gündüz olması gerçekten önemli değil. Her zamanki kadar güvenli.” dedim. “Ayrıca, göz açıp kapayıncaya kadar hızlı bir şekilde eve gidebilmek için çok gizli bir yöntem buldum.”

 

Geçit kristalleri bütün bu süreci hızlıca gerçekleştiriyordu ve bana neredeyse hiçbir maliyeti yoktu. Hemen bir tane kullanıp eve gidip kendi yatağımın konforunun tadını çıkarmak varken, şehirde takılıp rastgele bir handa uyumakta bir sebep göremiyordum.

 

Onlara yaptığım açıklama pek de bir açıklama sayılmazdı, ama garip bir şekilde yol boyu bize eşlik eden herkes bunu her halükarda kabul etmiş gibiydi.

 

“Pekala... Sanırım elinin altında böyle bir şey var olabilir.” dedi Carlotta.

“Değil mi? Onu tanıyınca, gün batımına doğru uçtuğunu düşünmek istiyorum.” dedi Reyus.

“Uzay-zaman düzleminde bir yarık açıp kendini oraya ışınlaması fikrine inanmaya ben daha çok yakınım.” dedi Lurolle.

 

Ding ding ding, bir kazananımız var!

 

“Pekala, durum her neyse, bizim başkente ulaşmamız birkaç gün alacağından ve dönüşümüzden sonra birkaç gün izin vereceğimden, yaklaşık bir hafta boyunca evde kalabilirsin.” dedi Carlotta. “İyice dinlen.”

“Teşekkürler Carlotta. Dinleneceğim!” diye yanıtladı kumral kız.

 

Carlotta başıyla onayladıktan sonra bana doğru döndü ve bir çanta verdi.

 

“Maskeli, işte zindanı fethetmemiz dolayısıyla kazandığımız ödülden senin payın.” Önceden konuştuğumuz üzere, gemilerden dolayı sana olan borcumuzu daha sonraki bir zamanda Nell’e vereceğiz.”

“Tabii ki.” dedim. “Ve eğer bir şey için bana ihtiyacınız olursa Nell’den bana haber vermesini isteyebilirsiniz. Eğer o da varsa, size katılmak sorun değil.”

“Hiç değişmiyorsun.” Bir yumruğunu çenesine götürdü ve içten bir şekilde güldü. “Madem öyle, eğer gereklilik oluşursa bunu yapacağım.”

 

Para dolu deri keseyi envanterime atarken ben de aynı şekilde gülmüştüm.

 

“Pekala, bu eğlenceliydi millet. Görüşürüz.”

“Herkese güle güle.” dedi Nell.

“Aynen, görüşmek üzere büyük üstat.” dedi Reyus. “Ve seninle de kahraman kız.”

“Bir sonraki görüşmemizde aşk hayatınızla ilgili daha çok şey anlatmanızı çok isterim.” dedi Lurolle.

“Kendinize dikkat edin, duydunuz mu?” dedi Griffa.

 

Vedalaşma faslı da bittikten sonra Nell’le birlikte köşkten ayrıldık ve kısa süre sonra Poezahr’ın ön kapısından dışarı çıktık. Aklımıza gelen rastgele konular hakkında konuşup dururken bira süre daha yürüdükten sonra kendimize yolun kenarında izbe bir yer bulduk. Yakınlarda bir yerde hiç kimsenin olmadığından emin olduktan sonra boyutlar arası cebimden bir çift boyutlar arası geçit kristali çıkardım ve birini sevgili eşime uzattım.

 

“Bu şeyi nasıl kullanıldığını hatırlıyor musun?”

“Hı-hı. Sadece manamı aktarmam gerekiyor, değil mi?”

“Evet. Dolduğunda kendi kendine harekete geçecek.” dedim. “Pekala, hadi eve gidelim!”

 

Ve böylece, sanki gecenin karanlığına karışıyor gibi ortadan kaybolduk.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-04 00:41:52
“Pekala... Sanırım elinin altında böyle bir şey var olabilir.” dedi Carlotta. “Değil mi? Onu tanıyınca, gün batımına doğru uçtuğunu düşünmek istiyorum.” dedi Reyus. “Uzay-zaman düzleminde bir yarık açıp kendini oraya ışınlaması fikrine inanmaya ben daha çok yakınım.” dedi Lurolle. Ding ding ding, bir kazananımız var! evet çünkü yazar her zaman böyle yapar XD
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-04 00:39:51
Pekala, görünüşe göre üzerime düşeni yaptım draugr dostum. Artık bayrak Carlotta’nın ellerinde ama öcün alınmış kadar oldu, o yüzden arkana yaslan, zindanını bana bırak ve doğrudan cennete doğru ilerlemeye bak. “Artık endişelenmek zorunda kalmadan o zindanı kullanmaya başlayabilirsin.” diye fısıldadı Nell. “... Sen az önce benim zihnimi mi okudun yahu?” “Rahatladığını herkes kolaylıkla anlayabilir.” dedi. “Ve eşlerinden biri olarak, en azından duygularının bir kısmını okuyabiliyor olmalıyım, değil mi?” Elimde olmadan gülmüştüm hem mutlu olduğum için hem de utandığım için: Lanet olsun, bu kritik bir vuruştu. Ya Nelll MÜKSÜN SEN YA XD harbiden mük ya Best wife = nell ya xd HAHAHA Kabul etmem gerekir ki, bunu gerçekten düşündüm. Bir maceracı olmak, kendi çapında gerçekten de eğlenceli olabilirdi. Ama aksine ben, bir maceracının tam tersiydim. İnsanların maceracılara öldürmesi için para ödediği türden bir kötü adamdım. Hatta teknik olarak ben zaten bir maceracıyım, hem de bronz seviye. Ve açıkçası bu şekilde kalmasını tercih ederim. Şu anki halimle hiçbir şey yapmama gerek yok. Ama eğer terfi falan alırsam, muhtemelen üzerime kürekle sorumluluk atacaklar ve bana istemediğim bir ton şey yaptıracaklar. Aynen, salla. Kulağa gerçekten de eğlenceli gelse de başkalarının sorunlarını çözmek yerine sadece evde kalıp kafa dinlemeyi tercih ederim. 10 bölüm sonra yukiciğimiz : oraklium maceracı olmam lazım XD
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-11-20 18:56:44
Çeviri için teşekkürler
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-11-20 11:27:27
Rabbim bu günleri de gördük şükürler olsun. Neyse dewamkeee
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-11-20 01:53:11
Sonunda biten boş bir arc
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-11-20 01:17:01
Çeviri ve edit için teșekkürler.
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-11-20 01:16:53
Bakalim sonraki arcta ne olacak?
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-11-19 23:42:21
Sonunda bitti bu ark başka bir zindan fethi deil bildiğin chorlotte arkiydi
Ker!m (339 puan) Üye
2020-11-19 23:26:08
Guzel bölümdu
KW299 (17 puan) Üye
2020-11-19 20:10:49
Çeviri için teşekkürler
Hermes (9 puan) Üye
2020-11-19 19:56:50
çeviri için teşekkürler ellerinize sağlık