Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk
Kendi Evimin Rahatına Dönüş
Birden zindanın içinde belirerek, “Geldik,” dedim sessizce.
Aynı şekilde Nell de eşit derecede sessizlikte geldiğini
belirtti. Saat geç oluyordu, çok geç. Neredeyse herkesin çoktan uyumak için yataklarına
gittiğini bilmek için etrafa bakmaya gerek bile duymamıştım. Yine de
selamlamalarımız tamamen boşa değildi.
“İkinizin de döndüğünü görmekten memnunum,” dedi Lefi.
Diğerlerinin aksine bir gece kuşu olduğundan, asıl taht
odasındaki tek kişi oydu. Ve bu kibarcasıydı. Daha çok, tamamen yoldan çıkmış
ve boktan bir uyku düzenine sahip biri olduğundan bütün gece ayakta kalıyordu.
“Yaptıklarından ne haber? Bir kez daha aptallığıyla
tanınmayı mı seçti?”
“Şeyy... Pek değil. Bir iki salakça şey yaptığı oldu, ama
işini yaptı ve hatta gerçekten havalı göründüğü birkaç an bile vardı.”
“O zaman her şey yolunda.” Lefi bir anlığına durakladı.
“Hayır, tekrar düşündüm de değil. Her şeyin yolunda olduğunu ilan etmeyi ne
kadar istesem de ona genellikle yumuşak davrandığını gayet iyi biliyorum. Bu
sözü göründüğü gibi kabul etmekten geri durmanın en iyisi olacağını
düşünüyorum.”
“H-Hı? Yumuşak mı? Öyle olmaya çalışmıyordum bile...”
Kesin bir şekilde, “Üçümüzün içinde en hoşgörülü kişi
sensin,” dedi Lefi, “ama bu yüzden seni suçlayamam. Bizim gibi onu her gün
görebilme fırsatına sahip değilsin. Ellerindeki ipleri sıkı tutmazsan hiç
gelişmeyeceğinden ve çocuklara kötü örnek olduğundan, yine de tetikte
olmalısın.
“H-Hı-hı... Daha dikkatli olmaya çalışacağım.”
Doğrudan yüzüme karşı benim hakkımda kötü konuşuyorlardı--en
azından Lefi konuşuyordu. Ama hiçbir şey demedim. Her ne kadar araya girmek
istesem de böyle bir konuşmada yerim olmadığını ve çenemi kapalı tutup dışında
kalmanın daha iyi olduğunu uzun zaman önce öğrenmiştim. Bu yüzden uzaklaşmayı
ve yatağımı hazırlamayı tercih etmiştim. Belki merak ediyorsunuzdur, ‘Nasıl yav
Yuki? Neden bu şeylere katlanıyorsun?’ Açık mı olayım...? Çünkü çoktan buna alıştım
gibi. Zılgıtı yemek bir süredir içinde bulunduğum bir durum, o yüzden... evet.
Zaten gerçekten umursadığım da söylenemezdi.
“İkinizin konuşacak çok şeyi olduğunu biliyorum, ama geç
oluyor.” dedim. “Ben yatmaya gidiyorum. Bugün olan onca şeyden sonra biraz
yoruldum.”
“Makul bir öneri,” dedi Lefi. “Daha uzun konuşmayı çok
isterdim ama yarını beklemeyi sorun etmem.”
“Evet, tabii. Hadi yarın konuşalım,” dedim, uzanarak. “Peki,
bana katılmak ister misiniz?”
Yanımdaki iki yere elimle hafifçe vurdum, ki bu, ikilinin
birbirlerine bakışlar atmasına sebep oldu.
“Çok talepkarsın,” Lefi, şaka yollu bıkmış bir iç çekmişti.
“Ama bunu sorun etmem.”
“B-ben de” dedi Nell.
Kahraman ejderhaya göre daha az kendinden emindi, o yüzden
kızarıp gözlerini kaçırmıştı ama bu onu yatağa çıkmaktan alıkoymamıştı. Üçümüz
birden zar zor yorgan altına sığmıştık ve doğrusu biraz sıkışıktı. Ama yine de
bunu sorun etmedim. Eşlerimin sıcaklığı rahatlamama yetmiş de artmıştı.
“Bu şekilde birlikte yatmak çok iyi,” dedim. “Lyuu’nun bize
katılamaması çok kötü,”
“Eğer gelmesini istiyorsan gereken tek şey sormak,” dedi
Lefi. “Bu isteğin onu şaşırtacağı kesin ama yine de bunu kabul etmekten mutlu
olacağını bilecek kadar onu tanıyorum.
“Evet, bu kulağa doğru geliyor,” dedim. “Ona yarın
soracağım.”
“Sormalısın.”
Bilincim derinlere batıp beni bir rahatlık ve huzur durumuna
sokarken duyduğum son söz buydu.
***
Sabahın büyük çoğunluğunu rahatlayarak geçirmiştim, ama
öğleden sonra olmaya başlayınca, Nell’in bulduğu etkinliği gerçekleştirmek için
herkesi toplamaya karar verdim.
Oyun saatinden henüz dönmüş kızlara, “Bilin bakalım ne
getirdim?” diye sordum.
“Şey... bilmem. Ne getirdin?” diye sordu Illuna.
“Deniz ürünleri!” Envanterime uzanıp, suyun altında nefes
alabilen yaratıklarla tıka basa dolu bir sepet çıkardım.
“Vay canına! Bu harika!” dedi Illuna.
“Dengiz ürünleri!” dedi Shii.
“... Sabırsızlanıyorum,” dedi Enne.
İlk iki kız kollarını kaldırıp neşeli bir şekilde
bağırmışken, üçüncü kız bunun yerine, çeşit çeşit balığın olduğu sepete aç bir
kurdun bir kuzuya bakacağı gibi bakarak kendi kendine mırıldanmıştı. Bahse
girerim çoktan tadını hayal etmeye başlamıştır.
Yemek yeme yetisi olmayan inorganik bir yaşam formu olarak
doğmuş olsa da kılıç kız iştahlı çıkmıştı. Yemek konusu hep onun ilgisini çeken
bir konu olmuştu ve neredeyse her şeyi denemek ve tadını çıkarmaya istekliydi.
En azından benim gözümde bu iyi bir şeydi. Önünde, inanılmaz keskin bir dile
sahip bir gurme olacağı parlak bir gelecek görüyorum.
Akşam yemeğinde yiyeceğimiz yaratıkları masanın üzerine
dizmeye başlayarak, “Şu balıklara ve kabuklulara bakın,” dedim. “O kadar fazla
var ki, onları bir geçit alayı haline getirip evin içinde dolaştırabiliriz.”
“Vay canına!”
“Alay!”
“... Lezzetli görünüyor.”
Çocuklar heyecan trenine çoktan binmişken yetişkinler
görünüşe göre pek oralı olmamışlardı.
“...Anlayamıyorum,” dedi Lefi. “Neden bu kadar heyecanlandı
ki?”
“Ben de emin değilim, ama görünüşe göre bayağı eğleniyor,”
dedi Lyuu.
“Eminim bu kadar mutlu olmasının sebebi, herkesle birlikte
evde olmasıdır,” dedi Nell, kıkırdayarak.
“Gerçekten çok fazla deniz ürünü var,” dedi Leila. “Birçok
yemek boyunca bize yetecektir.”
“Hey Lefi, yetişkinlik yapmayı kes de bir saniyeliğine
yanıma gel,” dedim.
“Ne için?”
“Şöyle ki, sadece bir şeye inanıp inanmadığını kontrol etmek
istiyorum...” sepetin içine uzandım ve malum türü elime aldım. “Dokunaçlı
canavarlara.”
Ve onu suratının dibine kadar soktum.
Bu hareketin ardından birtakım çığlıklar yükselmişti. İlki
doğal olarak, birden tam suratının ortasında beliren ahtapota tamamen
hazırlıksız yakalanmış ejderhadan gelmişti. Ne yazık ki ikincisi, kendini
normal zamanlardaki kadar tutamayacak kadar korkmuş olan ejderha tarafından
suratından yumruklanan benden gelmişti.
Temiz sağ kroşe beni döne döne fırlatmıştı. Ve dehşet içinde
en yakındaki duvara yapışmıştım. Uzun zamandır yediğim en sağlam darbeydi ve
canımın yarısını götürmüştü. Anasını satayım... öleceğimi sandım.
“Ahhh... çenem...”
“Şey... Sanırım bu senin hatandı Yuki,” dedi Illuna.
“Evet, biliyorum... benim hatam.” Diye inledim.
Denemesi harika bir fikir gibi gelmişti... Ahahaha...
haha... ha.
Nefes nefese kalmış Lefi, “D-dediği gibi,” dedi. “Bu kadar
iğrenç bir yaratığı aniden bana sunmuş olmak senin hatan.”
“Evet, evet, biliyorum. Özür dilerim.”
Yanağım hala deli gibi sızlıyordu, ama buna rağmen,
fırsatını bulursam bu şakayı yine yapacakmışım gibi hissediyordum. Az önce
kesinlikle altına sıçtı. Buna kesinlikle değerdi.
Bir süre daha acıyla savaştıktan sonra, benimle birlikte
bedava uçak bileti kazanmış sekiz bacaklı yaratığı suratımdan söktüm ve ayağa
kalktım.
“Heeeer neyse, hadi işimize geri dönelim,” dedim. “Pekala,
siz kızlar bu kadar deniz ürünüyle ne yapacağımızı düşünüyorsunuz?”
“Biliyorum, biliyorum!” dedi elini kaldıran Illuna. “Onları
sıraya dizip, balık gibi davranacağız ve sonra kalenin etrafında koca bir alay
olarak dönerek oyun oynayacağız!”
“Ben taş balığı olacağım!” dedi Shii.
“Ben yılan balığı olacağım,” dedi Enne.
“Tamam, o zaman ben de pisi balığı olacağım!” dedi Illuna.
Üç kız da birden söyledikleri balıkları taklit etmeye
başlayınca yüzümde garip bir gülümseme oluşmuştu.
“Şeyy... ben... bunu bozduğum için üzgünüm ama plan o
değildi, en azından bugün için. Belki
başka bir zaman deneyebiliriz,” dedim.
Hem neden o kadar şey içinde o üç balığı seçtiler ki?
Denizde daha birçok başka balık var ve çoğunun daha iyi olacağından gayet
eminim... [1]
“Gerçekten de böyle garip bir oyunu oynamaya istekli misin?”
diye sordu Lefi.
“Şeyy... zamanı gelince, sanırım. Ve güvende olduğunu sanıyorsan tekrar
düşünmen gerek. Bize kesinlikle katılacaksın, değil mi Illuna?”
“Evet! Yaptığın balık taklidini ben de görmek istiyorum
Lefi!”
“S-sanırım ben de size katılmalıyım o halde... ileriki bir
tarihte,” dedi ejderha.
Kısa sürede bana sırıtıp benimle dalga geçmekten, dili
dolanarak konuşup tamamen kaybetmiş hale geçmişti. Heh. Bunu, benimle dalga
geçmek istediğin için kurcaladığına eminim, ama şakaya giden şakalanır, hamleni
gördüm hanımefendi!
Ve hemen o an, balık taklidi oynayacağımız zaman geldiğinde,
ben bir orkinos olarak denizlerde zarif bir şekilde yüzerken, ona önemsiz,
derin denizlerde yaşayan bir balık rolünü oynatmaya karar verdim.
“...Konuştuğuma pişman oldum,” diye homurdandı Lefi. “Kendi
ipimi kendim çektim.”
“Heh. Zokalandın. Böyle durumlarda aklını tamamen okuyacak
kadar birlikte zaman geçirdik.” Dedim abartılı, pis pis gülerek. “Her neyse, bu
konudan bahsettiğimiz yeter.” Boğazımı temizledim ve sesimi yükselttim.
“Hanımlar... Deniz kenarı mangalı zamanı.”