Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

16 Aralık 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1064 Görüntülenme
Bu bölümü 22 Kişi beğendi.
Cilt 20

Evcil Hayvancılıkta Gelişmeler - Kısım 2

Uğursuz Orman’ın batı kısmına ulaşmamız yaklaşık bir saat sürmüştü.

 

Garip görünen bir yaratığı işaret ederek, “Bir tane buldum,” dedim. İlk bakışta, boynuzlu bukalemunla bir kirpinin karışımı gibi görünüyordu. Kertenkeleye benzer vücudu tepeden tırnağa sivri dikenlerle doluydu ve başında bir çift korkutucu, kıkırdak ya da kemikten yapılmış, ileriye dönük delici uzuv bulunuyordu.

 

Tembelce başını kaldırdı, bize doğru baktı ve yaklaşmamamız için bizi uyaran bir yılan gibi tıslamaya başladı. Ah, bukalemun ve kirpi dediğim için onun küçük bir şey olduğunu düşünen arkadaşlara şunu söyleyeyim, küçük falan değildi. Lanet şey, neredeyse Rir’le aynı boyutlardaydı.

 

Böyle bir şeyin yaşıyor olduğu göz önünde bulundurulduğunda beklenileceği üzere gayet korkutucu bir yaratıktı, ama çok da olağanüstü değildi. Rir ve ben, destek olmadan onu indirebilecek yetideydik. Diğerlerinin ona karşı neler yapabileceğini merak ediyordum.

 

Her ne kadar yeni evrimleşmiş görünseler de işe yeni alınmamış olan canavarlara, “Pekala çocuklar, hareket zamanı geldi. Dördünüz şu kirplemun şeyine karşı şansınızı deneyeceksiniz,” dedim. “Rir, sen geride durup Lyuu’yu koruyacaksın. Tamam mı?”

 

Anladığını gösteren enerjik bir havlamayla Rir ayağa kalktı ve eşimin yanında savunma pozisyonu aldı.

 

“Sağ ol Rir! Başına dert olduğum için özür dilerim.”

“Peki ya ben?” diye sordu Enne.

“Sen Rir’lesin. Lyuu’nun başına bir şey gelmediğinden emin ol, tamam mı?”

“Hı-hı.”

“Pekala, başlayın!” Herkesin emirlerini anladığından emin olur olmaz onlara işe girişmelerini söyledim.

 

İlk dalan Orochi’ydi. Kirplemuna doğru atılıp ona bir mermi hızı ve aşırı büyük bir kamyon gücüyle çarparak saldırıyı başlatmıştı. Saldırıya biraz uzaktan başladığı için rakibi tepki verebilmişti. Ama zamanında verememişti. Saldırının yolundan sıçrayarak kaçmaya çalışmasına rağmen saldırıya yakalanmıştı.

 

Muhtemelen Byakku’nun araya girmesi yüzündendi.

 

Cennetten kovulmuş kedi, kertenkelenin algısını bozmak için büyülerinden birini kullanmış, böylece, farkına varıp yanlışını düzeltmeye çalışan kirplemunun yanlış yöne atılmasına ve suratına darbeyi yemesine sebep olmuştu.

 

“Hiç fena değil.”

“Vay canına... Sanırım ben böyle bir darbe alsam paramparça olurdum.”

“Ben olmazdım,” dedi Enne. “Onu ikiye ayırırdım.”

Bir yandan saçlarını karıştırıp bir yandan kıkırdayarak, “Evet, sanırım öyle yapardın,” dedim. “Sonuçta sana keskin demek bile hafif kalır.”

 

Orochi’nin saldırısı ona isabet etmeden önce büyünün etkisini bozmayı başarması bir yana bir noktaya kadar saldırıdan da kaçınabilmiş kirplemon övgüyü kesinlikle hakkediyordu. Tam olarak geriye sıçrayarak, yılanın atılmasının vereceği hasarın miktarını azaltmıştı. Sonrasında ortaya çıkan açıklığı kullanıp, dikenlerini her yöne fırlatarak karşı saldırıya geçti. Ancak talihsiz aşırı gelişmiş kertenkelenin karşılık verme denemesi, su tabanlı bariyer kurarak ön kol boyutlarındaki ölümcül iğneleri durduran Wsprit tarafından engellenmişti.

 

Dezavantajlı durumda olduğunu fark etmesi üzerine soğukkanlı çakma triceratops, kaçmak için kendini görünmez yapan bir büyü yaptı, ancak bu da engellenmişti. Aşırı yüksek hızla yukarıdan dalışa geçen Yata gagasını kullanarak kertenkelenin ön bacaklarından birini koparmıştı. Beklenmedik saldırı yüzünden gelen şok büyüyü bozmuş ve başarılı bir şekilde ortadan kaybolmadan hemen önce yaratığın görünmezlik denemesini bozmasına sebep olmuştu.

 

Oluk oluk kan akıyor olmasına rağmen, Yata’nın arkasından tos vurarak karşılık vermişti ancak kendini bir kez daha on sekiz tekerlekli yılanla bir trafik kazasına karışmış halde bulmuştu.

 

Orochi’nin ikinci saldırısı ilkinden çok daha ölümcüldü. Yaratığa tekrar tos vurmak yerine, çenelerini ardına kadar açıp dişlerini geçirmiş, korunmasız boyunu yeşilin bir tonuyla boyamıştı. Sanırım bu, yaratığı ısırırken Zehirli Diş’i kullandığı anlamına geliyordu.

 

Bukalemun yaşamaya çalışmıştı. Elinden geldiğince çırpınıp mücadele etmişti. Ancak, damarları ölümcül zehirle dolarken kalan yaşam gücü de kaybolmaya başlamıştı. Yavaş ama kesin bir şekilde kolları ve bacakları---ve kalbi---durmuştu. Allah rahmet eylesin Kirplemun.

 

“İyi iş çıkardınız çocuklar.”

 

Muzaffer bir şekilde yanımıza gelirken, her birinin başına hafifçe birkaç kere vurarak onları ödüllendirdim. Bana kalırsa gayet tatmin edici bir zaferdi. Görünüşe göre terlememişlerdi bile.

 

Orochi ve Yata çok korkutucu bir kombo yapmışlardı. Genellikle düşmanlarının Yata’yı fark etmemesini sağlayan hem ana saldırı emici hem de birincil hasar kaynağı olan Orochi dikkati kendinde tutmuş, arkadaşının dalışa geçip ilgisini çeken hedefi tamamen hazırlıksız yakalayabilmesini sağlamıştı. Byakku’nun büyücülüğü de çok etkiliydi. İllüzyonları herhangi bir şeyin dengesini tamamen bozabilirdi. Wsprit bu seferlik elindekileri tamamen gösterememişti, ama sürecin büyük bir kısmında rol oynamıştı. Buffları, debuffları ve iyileştirmeleri, savaşın gidişatını belirlemişti [1]

 

Bu, tabii ki tasarımın gereğiydi. Teoriüretim sayesinde kuvvetli taraflarının tek, birleşik bir birim yaratmak için uyum içinde çalışacağını anlamam sebebiyle özellikle bu yaratıkları çağırmayı seçmiştim. Bunun pratikte işe yaradığını, hatta statları onlarınkinden çok daha yüksek olan canavarlara karşı bile yaradığını görmekten memnundum. [2]

 

Ve bu, takımın bir üyesi olan güvenilir Fluffrir’in beklemesine rağmen olmuştu. Güvenilir derken bunda ciddiydim. Onların kısa top yakalayıcısı, hepsini bir arada tutan bir yapışkan görevi görüyordu ve savaş alanı karşılarına ne çıkarırsa çıkarsın tamamen işliyordu. Heh. Hiç fena değil çocuklar. Hiç fena bir gösteri değil. Sonrakinde Rir’i de işin içine katalım da eylem halinde herkes nasıl işliyor bir görelim.

 

“Pekala, hadi hız kesmeden devam edelim ve birkaç canavar daha bul---ya da onlar bizi bulsun. O da olur.”

 

Düşman saptama yeteneğim lafımın ortasında yaklaşan bir tehlikeyi bana haber vermişti. Sanırım savaşımızı duyduğu için buraya doğru geliyor olmalıydı. Bir bakalım... bizden sadece iki yüz metre kadar uzakta hm? Görünüşe göre çatışma kaçınılmaz. Daha azını beklediğimden değil. Bir savaşın ardından kovalanıp bir başkasına zorlanmak klasik Uğursuz Orman rutiniydi. Ve hey, bu cebime daha çok DP girecek demek, değil mi?

 

“Hazırlanın,” diye uyardım. “Neredeyse geldi.”

 

Konuşmam biter bitmez yapraklar kıpırdanmaya başladı ki bu beni muhtemel hedefime bakmaya itmişti, ancak birden kendimi altıma sıçmanın eşiğinde bulmuştum.

 

O, parlak kara kabuğa, uzun kalın antenlere ve ince, saça benzeyen çıkıntılarla kaplı bacaklara sahip, sadece Mars’ta da değil, iki bacaklı kalacak noktada bile uyum sağlayabilen şeytani bir yaratıktı. Bir hamam böceği. Ve bahçede gördüklerinizden falan da değil. Uğursuz Orman’da yaşayan diğer her şey gibi o da Japonya’dayken mutfağımı istila eden türlerinden çok daha büyüktü.

 

“Olamaz, hayııııııııııııır!!!!!!”

 

Uğursuz Orman boyunca tiz bir ciyaklama yankılandı. Kaynağı mı? Ben tabii ki.

 

“E-efendim? S-sorun nedir? O canavar gerçekten de o kadar korkunç mu!?”

“E-evet, sallayın onu! Onunla başa çıkmak imkansız!” Evcil hayvanlarıma döndüm ve panikle emirler yağdırmaya başladım. “Ondan kurtulun, hemen! Rir, sen de git!”

 

Soğukkanlılığımın birden kaybolmasından şaşırmış görünüyorlardı ama yine de emirlerimi dinlediler ve harekete geçtiler. Lyuu gurursuz görüntüm nedeniyle, hamam böceğinin bir tür durdurulamaz bir dev olduğunu sanmıştı. Ama değildi, başını tek bir seri vuruşla ezmişti.

 

“Öğğğk!!!” İğrenmeyle sendeledim. Ah tanrım... Ah tanrım neden... Beyni sağa sola akıyor...

“E-efendim? İyi misin?”

“Sahip... Sakinleş,” dedi Enne.

 

Rahatlatmak için ellerimi tuttular, bu sayede yavaş yavaş kendime gelebildim ve daha az tedirgin bir akıl haline dönebildim. Hay sıçayım... O şey öyle iğrençti ki akıl sağlığı çubuğumu dibine kadar boşalttı...

 

“Be--bir dakika, yoyoyo! Rir, dur! Daha yakına gelme! Öyle iğrenç bir şeyi ne diye ağzında tutuyorsun lan!? Tükür! Tükür şunu!!”

 

Ondan korkmamı garip bulduğu ve onun o kadar da büyük bir sorun olmadığını kanıtlamak için hamam böceğini bana doğru getiriyordu, ama hiçbirini kabullenemiyordum. Her ne kadar hala biraz kafası karışmış ve nasıl tepki vereceğini bilemez halde kalakalmış olsa da, nihayetinde emirlerime uydu ve mide bulandırıcı, akla zarar, iğrenç yaratığı yere bıraktı.

 

Bir saniye daha bile görmek istemediğim için cesedini hemen DP’ye çevirerek yok ettim.

 

“Of be... Dostum... Bu yakındı. O şeye biraz daha bakmak zorunda kalsam aklımı kaçırırdım.”

“Bayağı çıldırmış görünüyorsun Efendim. Daha önce böyle çığlık attığını hiç duymadım.”

 

A-ah kapa çeneni. Bu benim hatam değil. Hamam böcekleri insan varlığının sürekli baş belasıdır.

 

Onu görünce aklıma bir keresinde koridorun ortasında gördüğüm siyah bir nokta geldi, ancak siyah nokta eğilir eğilmez bana doğru sıçramıştı... Bir dakika... Sonrasında ne olmuştu? Pekala, siktir et, burada duracağım. Travmayı eşeleyip durmanın kimseye faydası yok, özellikle eğer hatırlamak istemediğim açık olan bir travmaysa.

 

“Efendimin birçok zayıflığı var,” dedi Enne. “Bu sık olur.”

“Vay canına Enne. Efendiyi gerçekten de iyi tanıyorsun.” Savaşkurdu bir yandan konuşurken küçük kızın başına birkaç kere hafifçe vurdu. “Bütün bunları ilk kez duyuyorum.”

 

Onlardan yukarıda olduklarından normal kabul edildiğinden, kızların başlarını okşamak bütün yetişkinlerin yaptığı bir şeydi. Şey, bir saniye. Bunun sırası değil. Lanet olsun Yuki, dikkatinin dağılmasına izin vermeyi kes artık. İlgilenmen gereken görevler var.

 

Evcil hayvanlarıma, “Pekala çocuklar, dinleyin,” dedim. “Eğer herhangi bir yerde bunlardan görecek olursanız, onları gezegenin yüzeyinden silmeye çalışır gibi saldırın. Aslında, bunu boş verin. Onları gerçekten de gezegenin yüzeyinden silmeye çalışın. Onların ormanı tamamen alt üst etmesini istemiyorsanız bir tane bile bırakmayın.”

Korkuyla titreyerek, “O-onlar o kadar tehlikeli mi?” diye sordu Lyuu.

“Şüphesiz,” dedim, başımla kesin bir şekilde onaylayarak.

 

Hamam böceklerinin üreme hızını hafife almak tam bir aptallıktır. Dedikleri gibi, bir tanesinin varlığı bile bir istila olduğu anlamına gelirdi. Boyutlarına bakarak, bütün gezegeni kolaylıkla ihtiyaçlarına göre şekillendirebileceklerini söyleyebiliriz. En kötü kısmıysa, artık onların Uğursuz Orman’da öylece dolanıp durduğunu biliyor olmamdı. Bilmek istediğim en son şey... Tüylerim diken diken oluyor!

 

“İyi dinleyin böcekler. Bugün, dünyanın dengesinin kaderini belirleyecek hayati bir görev olan Haşereyle Mücadele Operasyonu’nun başladığı gündür. Hiçbirine merhamet ya da şefkat göstermeyin. Her birini, karşılaştığınız her bir aileyi tereddüt etmeden öldürün ve yok edin. Ve en önemlisi, bunu görmediğim bir yerde yapın! Çünkü o şeyleri sikeyim!”

 

Kinimin tam gücüyle karşılaşmış beş evcil hayvanımın başıyla onaylamaktan başka seçeneği yoktu.

 

Böylece, insanlığın karşılaştığı en büyük tehdidi savuşturduğu ve hiçbir şeyden haberi olmayan diğer bütün yaratıkları uçurumun eşiğinden kurtarmış beş cesur savaşçının hikayesi başlamış oldu.

Çevirmen Notu

[1] Buff ve debuff kelimelerini çevirirken hep etrafından dolanıp duruyordum, artık kaçamadım. Buff, oyunlarda destek karakterlerin diğer karakterlerin güçlerini artırmak (saldırı, savunma, büyü gücü vb. aklınıza gelebilecek her şey olabilir) için yaptıkları büyülere verilen isim. Debuff ise, anlayacağınız üzere tam tersi etkide bulunan büyüler için kullanılır. Bundan sonra buff ve debuff kelimelerini aynen bırakacağım. Türkçesi olmayan kelimeleri çevirmek zor oluyor çünkü. 4-5 kelimelik cümle oluyor 10-15. TDK’ya selamlar bu arada.

[2] Teoriüretim, video oyunlarındaki oyun mekaniklerinin (oyun ve oyuncunun birbirleriyle etkileşimi, oyunun oyuncunun kararlarına verdiği tepki vb. anlatması karmaşık.) matematiksel olarak analiz edilmesiyle en uygun strateji ve taktiklerin bulunması anlamına gelir. Normal oynanışta fark edilemeyecek gizli sistemlerin analizini içerir. “Oyun teorisi” kalıbı ve “Starcraft” isimli oyunun birleştirilmesiyle oluşturulduğu söylenir.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-14 23:45:01
Drama Queen Yuki
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-11 15:48:02
Çok iyi ya Asdsadzfsafsd
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-06 10:25:52
O, parlak kara kabuğa, uzun kalın antenlere ve ince, saça benzeyen çıkıntılarla kaplı bacaklara sahip, sadece Mars’ta da değil, iki bacaklı kalacak noktada bile uyum sağlayabilen şeytani bir yaratıktı. Bir hamam böceği. Ve bahçede gördüklerinizden falan da değil. Uğursuz Orman’da yaşayan diğer her şey gibi o da Japonya’dayken mutfağımı istila eden türlerinden çok daha büyüktü. “Olamaz, hayııııııııııııır!!!!!!” Uğursuz Orman boyunca tiz bir ciyaklama yankılandı. Kaynağı mı? Ben tabii ki. “İyi dinleyin böcekler. Bugün, dünyanın dengesinin kaderini belirleyecek hayati bir görev olan Haşereyle Mücadele Operasyonu’nun başladığı gündür. Hiçbirine merhamet ya da şefkat göstermeyin. Her birini, karşılaştığınız her bir aileyi tereddüt etmeden öldürün ve yok edin. Ve en önemlisi, bunu görmediğim bir yerde yapın! Çünkü o şeyleri sikeyim!” Kinimin tam gücüyle karşılaşmış beş evcil hayvanımın başıyla onaylamaktan başka seçeneği yoktu. XD AJSDHASJDHASJDHAJSDH HAHAHA hamam böceğinden bende tiksiniyorum ama XD akjsdıjasdkasjdksa huuhh hepsini yok et YUKİ o canavarların üreme hızı az değil
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2021-01-30 22:04:04
Lan lefiyi çağırın o yok eder tabi dunyayida
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-12-28 15:41:13
Sizi bot yorumcular hahaha
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2021-01-30 22:03:35
@ASİLZADE, harbiden la
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-12-20 01:56:22
Çeviri ve edit için teșekkürler.
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-12-16 23:14:11
Çeviri için teşekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-12-16 22:26:15
Çeviri için teşekkürler