Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

26 Mart 2021
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
823 Görüntülenme
Bu bölümü 21 Kişi beğendi.
Cilt 22

İlk Kral

“Ahh... ne?” Yeni kazınmış isme boş boş baktım. Sözüm ona benimdi ama nasıl ya da neden şu anki hale geldiği hakkında hiç fikrim yoktu. Yani cidden. Bu ne lan...?

 

Tamamen saçmalık olduğunu düşünen tek kişi ben değildim. Kontrolsüzce gülmesinden de anlaşılacağı üzere Lefi de öyle düşünmüştü.

 

“Yuki Lordiblis mi? Lordiblis!? Çok komik! Kesinlikle çok komik!” diyerek kahkahasına devam etti. “İsmine iliştirmek isteyecek kadar iblis lordu olmaktan gurur mu duyuyorsun!? Kendini tanıtacağın anı iple çekiyorum!”

“İ-iblis lordu olmuş olmaktan gayet memnun olduğumu reddedemem ama adımın sonuna garip bir şekilde iliştirmeye hiç niyetim yoktu. Bunun nasıl olduğunu bile bilmiyorum!” Gücenmiş bir şekilde bağırdıktan sonra Rhodunus’a döndüm. “Lütfen bana bunu değiştirmenin bir yolu olduğunu söyle!”

“Ben... korkarım bunu değiştirebilecek hiçbir şey yapamayız. Artık kazındığına göre bu şekilde kalacak. Sonsuza kadar.”

 

Hay sikeyim. Yani o kadarını anladım da yine de... S i k e y i m.

 

“Bir sorun göremiyorum. Bir soyada sahip olmak itibar katmak dışında bir işe yaramaz.” Kıkırdamayı kesmişti ama hala gülümsüyordu. “Peki öyleyse. Eğer Lordiblis soyadını alacaksan benim de almam gerekecek. Bugünden itibaren ben Leficios Lordiblis olarak bilineceğim.”

“Ben ah... sanırım oturup bunu iyice düşünsek bizim için iyi olur. Lordiblis soyadına sahip olmayı pek kabullenemedim. Çok salakça. Ve açıkçası, iblis lordu olmadığını düşündüğümüzde senin için pek de anlamlı olmayacak...”

“Değiştirmek için bir sebep görmüyorum. Bir iblis lordu olmasam da kesinlikle bir iblis lordunun eşiyim.”

 

Hiç anlayamadığım sebeplerden ötürü, Lefi bu garip soyad tayinine bayağı bağlanmıştı.

 

“Eğer bu ismi alacaksam kendimi Yüce Ejderha Leficios Lordiblis olarak tanıtmaya başlamalıyım.” Konuşurken kendi kendini başıyla onaylamıştı. “Evet, evet, kesinlikle hoş. Kendini tanıtmak için gerçekten hoş bir kelime.”

“...Zaien Lordiblis.” İndikten kısa süre sonra kişileşip ikimizin de elini tutmuş kılıç kız dahi bu fırsatı konuşmaya kendini dahil etmek için kullanmıştı. “Hoş.”

 

Yav he. Bu soyadına reenkarne olmadan önce sahip olmayı tercih ederdim sanırım.

 

 

Aslında, bunu boşverin. Bu hayatın önceki hayatımla hiçbir alakası yok. Artık eskiden olduğum kişi değildim. Artık Bay Yuki Herneyse yok. Şu anda sadece Yuki’yim, ne eksik, ne fazla.

 

“Hmmmm...” bizi inanılmaz memnun bir gülümsemeyle izlemekte olan yaşlı ejderha, Ejdertaşı Kütüğü ’nü incelerken düşünceli düşünceli sakalını sıvazladı. “Sanıyorum geçmişte de benzer bir kayıt vardı. Senin gibi o da bir... istisnaydı, ejderha kanı taşımayan bir Ejderha Lordu’ydu.”

“Onun adında da bok gibi bir eklenti var mıydı?”

“Evet... evet vardı.” Ön ayaklarından birini kaldırdı ve yekpare taşın ortalarında bir yerlerde bulunan bir şeyi işaret etti. “Şurada.”

“Sanırım... üç parçalı ismi olandan mı bahsediyorsun?” Dedim pençesini takip ettikten sonra. “Bir bakalım... Larren Fergarde Rehnn?”

“Evet, bahsettiğim kişi oydu,” dedi Rhodunus. “Senin gibi, o da bir ejderha değildi ama ırkların üyelerinden biriydi. Tahtımıza geçmiş tek insan.”

“İnsan...?”

 

Vay anasını. O kadar ırkın içinde, insan ha? Bunu beklemiyordum.

 

“Larren Fergarde Rehnn ejderhaların içindeki altmış yedinci kraldı. Rehnn... Rehnn antik insanlardan bahsederken kullandığımız bir terim,” diyerek açıkladı. “Söylenir ki o da ikinizin şu anda paylaştığı gibi eski bir ejderhayla... güçlü bir bağ kurmuştu.” Sırayla Lefi ve bana baktı. “Onun hayatı savaştan başka bir şey bilmeyen bir dünyada geçti. Savaş alanında başarılı olarak öne çıktı, her karşılaşmada daha güçlendi. Ve sonra... günün birinde... tahtımızı dahi talep etti.”

“Kadimlerin ara sıra ondan bahsettiğini duymuştum. Genellikle ilk insan kral olarak hatırlanırdı,” dedi Lefi. Her zamankinden daha yavaş, sanki çok eski bir geçmişte öğrendiği bir bilgiyi hatırlıyormuş gibi konuşmuştu. “Rehnn insanların şu an sahip olduğu nüfuzdan çok daha azına sahipti. Her ne kadar büyük miktarda değişmemiş kalsalar da antik dünya çok daha büyük büyü parçacığı konsantrasyonuna sahipti. Canavarlar ve diğer ırklar da, büyü parçacıklarına karşı daha fazla yatkınlığa sahip olduğundan, çok daha güçlüydü. Rehnnlerin neredeyse soylarının tükenmek üzere olduğu ve kalanların da hayatlarını kötü muamele ve eziyetle geçirdiği söylenirdi.”

 

Açıklamasını sorgulamayacak bir sebep bulamamıştım. Şu anda insanlar dünyada nispeten önemli sayılan bir güç olarak görülüyorlar. Bir bütün olarak orduları nispeten daha güçlüydü ve hayvansılar ve iblislere karşı çıkardıkları kavgaları sürdürebilir ve hatta kazanabilirlerdi. Göreceli olarak konuşursak, yarı insanlarla araları iyiydi ama yine de zaman zaman onlarla ufak çatışmalara giriyor ve yine, genel olarak, inanılmaz sayıda zaferler kazanabiliyorlardı.

 

Bir ırk olarak insanlar, kendi işlerini istedikleri şekilde halledebilecek türden bir topluluk olarak görünüyordu. Ama birey olarak türün her bir üyesi aslında inanılmaz zayıftı. Yarı insanların insanlardan daha büyük büyü potansiyeli ve daha sert vücutları vardı. Hayvansılar, hayvani kökenlerinden gelen vahşilik ve kudreti kullanabiliyorlardı. Ve iblislerin, birçoğu büyüye dayalı olan, çok çeşitli yetenekleri ve özellikleri vardı.

 

Nell gibi bazı istisnalar da vardı ama genel olarak konuşursak, ortalama bir insanın sıradışı özellikleri yoktu. Fizik ve büyü açısından konuşursak, tamamen mazlum durumdalardı. Şu anda oldukları nüfuza sahip olmalarını çok az sebeplerinden biri teknolojileriydi ve çoğu moderndi, ki bu, antik insanların çok daha büyük bir dezavantaja sahip olduğu anlamına geliyordu. Merak ediyorum da... Neden insanlar diğer herkesle savaş çıkarmayı seviyor ki? Yoksa bu, en azından kısmen, çok eski zamanlarda yaşanmış şeylerden mi kaynaklanıyor?

 

“Ama... yok olmadılar.” Rhodunus Lefi’nin anlatmayı bıraktığı yerden devam etti. “Bir adam... her şeyi değiştirdi. Halkını birleştirdi ve onları maharetli bir şekilde yapılmış bir bayrağın altında topladı.”

 

“Acaba o da mı reenkarneydi... Başına bu gelen tek kişi ben olduğumdan şüpheliyim. Hmm... öyleyse geldiği dünya nasıl bir yerdi merak ediyorum. Demek istediğim, benim dünyamdan da gelmiş olabilirdi ama olmaması da mümkündü. Reenkarnasyon sonrasında dünyaların aslında birbirlerinden çok da ayrı olmadığını ve kişilerin aralarında bir şekilde geçebilmesinin mümkün olduğunu düşünmeye başlamıştım. İnsanların iz bırakmadan öylece kaybolduğunu bilirsiniz. En azından bazılarının başka dünyalarda yeniden doğduğunu düşünmeye başladım.

 

“Yani adamın Superman olduğunu anlıyorum ama bunun önceden konuştuğumuz şeyle ne alakası var?”

“Detayların doğruluğunu garanti edemem, sonuçta Kütük çok çok uzun zaman önce yaratıldı... ejderhalar için bile,” dedi Rhodunus. “Ama Kütüğün... ejderha olmayanların kaydını tutmak için bir yöntemi olduğuna inanıyorum. Becerileri... daha iyi hatırlansın diye anormallikleri kaydettiği söylenir. Sen ve altmış yedinci kral, iki istisna, bunun doğruluğunu kanıtlıyorsunuz.”

“Anladım... o zaman sanırım bu, Lordiblis’i Ejderdili’nde soyadından ziyade bir ırk ismi yapıyor, değil mi?”

“...Bunu bir soyad olarak kullanmakta bir sorun görmüyorum,” dedi Lefi, hayal kırıklığı dolu bir şişinmeyle. “Ve Ejderharfleri’ni okuyabildiğini çok garip bulduğumu da söylemem gerek. Sanırım bu ‘Tercümanlık’ yeteneğinin işi olmalı.”

“Muhtemelen.”

 

Biliyor musunuz, şimdi bir düşündüm de, Lefi haklı. Dillerini ilk kez görüşümdü ama sanki dünyanın en normal şeyiymiş gibi okuyabiliyordum. Biliyor musunuz, hatırladım da, bu yeteneğe hiç dikkatimi vermemiştim ama başarıma en büyük katkıyı o sağlamıştı. Hatta şu anda hayatta olmamın tek sebebi desem abartmış olmam. Eğer birbirimizi anlayamasaydık müzakere etmek yerine Lefi beni direkt ezerdi.

 

“Biliyor musun, bu yetenek aslında çok iyi. O olmasaydı kulağına asla o tatlı şeyleri fısıldayamazdım.”

“B-bundan bahsetmen için bir sebep göremiyorum,” diye kekeledi. “Ş-şimdilik bu konuşmayı sonlandıralım. Özel alanımızın içinde değiliz.”

Yani demek istediğin, özel zamanımızda flörtleşmemizde sorun yok, öyle mi? Güzel.”

“...”

 

Yüzü kıpkırmızı olmuş ejderha bir karşılık bulamamış gibiydi, o yüzden cevap vermek yerine omzuma hafifçe vurarak utangaçlığını gizlemeye çalıştı. Ben de seni seviyorum Lefi.

 

“Sahip,” Enne tişörtümün eteğinden çekiştirdi.

“Evet?”

“Kendime Zaien Lordiblis diyebilir miyim?”

“Şeyy... eğer istiyorsan. Muhtemelen başkaları bunu yanlış anlayacaktır.”

“Sorun değil. Ben de bir iblis lordu olacağım. Hepimiz iblis lordu olabiliriz. Hep beraber.”

“E-evet, t-tabii. Öyle olsun.”

“...Yaşasın.”

 

“Hep beraber iblis olma” konsepti bana saçma görünüyordu ama o, tam aksine bunan çok memnundu, o yüzden olduğu gibi bırakmaya karar verdim.

 

“Ne... sevimli. Evet, gerçekten de sevimli bir sahne.” Rhodunus izleyici rolüne mutlu bir şekilde devam ederken kendi kendine gülmüştü.

 

***

 

Yasak kısımdan sonra geldiğimiz yer, şehir meydanı olduğunu tahmin ettiğim geniş bir yerdi.

 

“Oh? Demek en yeni kralımız o? Onun ırklardan biri olduğunu beklemiyordum,” dedi yaşlı ejderhalardan biri.

“Bir iblis lordu gibi görünüyor ve uzun ömürlü türünden hem de,” dedi bir başkası.

“Kesinlikle. Hayatım boyunca birçok şey gördüm, ama böyle bir şeyi hiç görmedim,” diye ekledi bir üçüncü.

 

İlginç bir şey görmüş gibi bütün ejderhalar beni izliyordu. Birçoğu yaklaşmayı seçmişti ama daha temkinli bazısı mesafeyi korumayı seçmişti.

 

Türün bu kadar üyesini tek seferde görünce her birinin aslında ne kadar farklı olduğunu ve aslında ne kadar kolay ayırt edilebilir olduklarını anlamamı sağlamıştı. Sadece farklı cinsiyet ve yaş gruplarında olanları ayırt etmeyi öğrenmemiştim, ayrıca her bir şahsı da ayırt etmeyi öğrenmiştim.

 

En belirgin özellikleri, görece boyutları ve pullarının renkleri ve parlaklıklarıydı. Köpek dişlerinin uzunluğu ve boynuzlarının boyutları da değişiyordu ve insanların yüz yapılarının farklılıklarına çok fazla benziyordu. Kimin daha yakışıklı ya da güzel olarak görüldüğünü bile bir bakışta söyleyebiliyordum. Ve bu yetenekle birlikte Lefi’nin şüphesiz en güzel olduğu sonucuna varmıştım. Hiç kimse onunla aşık atamazdı. Onların aksine, Lefi ilahi bir aura yayıyordu.

 

Diğer ejderhaların auralarında sadece güç vardı. Ezici, ağır güç.

 

“Şeeeeeeeeey ahh... merhaba. Ben yüz otuz ikinci Ejderha Lordu Yuki. Hepinizle tanışmaktan memnun oldum,” dedim. Biraz gergindim. Her taraftan yüksek seviye ejderhalarla çevrilmiş olman biraz gericiydi.

“O zevk bize ait Kral,” dedi ejderhalardan birisi. “Bu, yeni çağımızın başlangıcını işaret eden bir alamet olmalı...”

“Leficios’un da eşi olmasıyla, hükmünün en azından birkaç bin yıl boyunca değişmez olacağından eminim,” dedi bir başkası.

“Evet, evet. Bana göre bu, Drakenstead’in--ve bu çağın--en yeni şampiyonunun doğumu gibi geliyor. Muhtemelen efsanelerde adı geçecek birisi olacak,” diye onayladı ilki. “Kesinlikle, ne kadar ilginç.”

“Şampiyon mu? Orasını bilemem. Sizler benim olduğumdan çok daha güçlüsün,” dedim.

“Hiçbirimiz şu inatçı erkek fatma Leficios’a karşı durabilecek güçte değiliz,” dedi ikincisi. “Onu parmağının altında tutabiliyor olmak bile çoktan seni bizim şampiyonumuz yapıyor.”

“Eminim hepiniz son çileden çıkışını dün gibi hatırlıyordur,” diye güldü bir başkası. “Tek seferde köyün yarısını yok etmişti.”

“Eğer geçmişi kurcalamaya devam ederseniz hepinizi küle çevirmek zorunda kalacağım,” diye hıhladı Lefi.

 

Bu sözü birçok genç ejderhanın korku içinde kıvrılmasına sebep olmuştu. Ancak yaşlı olanlar tasasız bir şekilde gülerek geçiştirmişti.

 

“Eğer bir kez daha tepesi atarsa işimiz biter. Drakenstead onun bir başka öfke nöbetinden sağ çıkamaz.”

“Aynen öyle düşünüyorum. Lanet erkek fatmanın bana verdiği yara yıllar boyunca aldığım en derin yaralardan.”

 

Eski tanıdıklarının itirazlarına rağmen onunla dalga geçmeye devam etmesi, siniri bozulmuş bir şekilde poflamasına sebep olmuştu.

 

“Buradaki işimiz bitti Yuki. Hemen eve dönelim. Geceyi bu yaşlı aptalların boş konuşmalarını dinlemektense zindanın rahatında geçirmeyi tercih ederim.”

 

Onun aksine ben geceyi burda geçirmek istemiştim, o yüzden onu ikna etmek için bir yol bulmaya çalışırken garip bir şekilde gülümsemiştim. Neyse ki Rhodunus benim yerime ara buluculuk yapmak için öne çıkarak, bu düşüncenin sonunu getirmeme gerek kalmamıştı.

 

“Geceyi burda geçirmeyi düşünmez misin Leficios? Asıl niyetinizin... kalmak olduğunu zannediyordum.”

“Evet, aşağı yukarı öyle.” dedim. “Birkaç hikaye duymayı umuyordum, bilirsiniz işte, Lefi’nin geçmişiyle ilgili falan.”

“Hı-hı. Ben de. Hikayeleri severim,” diye onayladı Enne.

“...Eğer ikiniz de ısrar ediyorsanız, o zaman uymaktan başka şansım yok.” Hala kötü bir ruh halindeydi ama bizim için uyum sağlamayı seçmişti. “Ama çok uzun kalmayacağımı bilesiniz ve bu son kararım!”

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-12 21:00:42
Oh ejder kral olduk sonunda ha
Otaku (24 puan) Üye
2021-06-06 01:46:53
Gerçekten de sevimliler 😍
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-07 18:40:01
“Ahh... ne?” Yeni kazınmış isme boş boş baktım. Sözüm ona benimdi ama nasıl ya da neden şu anki hale geldiği hakkında hiç fikrim yoktu. Yani cidden. Bu ne lan...? Tamamen saçmalık olduğunu düşünen tek kişi ben değildim. Kontrolsüzce gülmesinden de anlaşılacağı üzere Lefi de öyle düşünmüştü. “Yuki Lordiblis mi? Lordiblis!? Çok komik! Kesinlikle çok komik!” diyerek kahkahasına devam etti. “İsmine iliştirmek isteyecek kadar iblis lordu olmaktan gurur mu duyuyorsun!? Kendini tanıtacağın anı iple çekiyorum!” “İ-iblis lordu olmuş olmaktan gayet memnun olduğumu reddedemem ama adımın sonuna garip bir şekilde iliştirmeye hiç niyetim yoktu. Bunun nasıl olduğunu bile bilmiyorum!” Gücenmiş bir şekilde bağırdıktan sonra Rhodunus’a döndüm. “Lütfen bana bunu değiştirmenin bir yolu olduğunu söyle!” “Ben... korkarım bunu değiştirebilecek hiçbir şey yapamayız. Artık kazındığına göre bu şekilde kalacak. Sonsuza kadar.” Hay sikeyim. Yani o kadarını anladım da yine de... S i k e y i m. yarıldım A** ASDJHAJSDHAJSDHJASD HAHAA
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2021-03-28 13:52:20
Siteye dün ulaşamadım hata veriyordu.
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-03-28 09:15:39
Çeviri ve edit için teșekkürler
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-03-27 01:57:15
çeviri için teşekkürler