Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk
Ziyafet
“Şunu iyi hatırla Yuki. Bunlar eskilerin aptalları,
kadimlerdir. Aslında onlar içmekten başka bir şey bilmeyen bir ayak takımı
güruhu.”
Lefi bir grup yaşlı ejderhayı bıkkın bıkkın izlerken,
“Ahahaha...” diye garip bir şekilde güldüm.
İstisnasız her bir yaşlı ejderha zil zurna sarhoştu. Kalmayı
planladığımızı söylediğimiz anda bir ziyafet olması için bağırmaya başladılar,
ki hemen ardından kopan birkaç bağırışın arasından daha gür, daha kabul gören,
içkilerin depolardan çıkarılmasıyla alakalı bir tezahürat yükseldi. Bir anda
bütün hazırlıkları tamamladılar ve hemen saçma miktarlarda alkolü höpür höpür
içmeye koyuldular.
Ejderhalar kadar büyük yaratıkları doyurmak için gereken
alkol miktarı aşşşırı fazlaydı. O kadar çok alkol vardı ki kilometrelerce
öteden kokusunu alabilirdiniz ve daha ilk yudumumu alamadan sadece kokudan bile
sarhoş olacakmış gibi hissettim.
Aynı şekilde her bir bardağın boyutu da saçmalık
seviyesindeydi. Tek bir bardak üç küvet dolusu sıvıyı alabilirdi. Yapıldıkları
yaratıklar için bile bayağı büyüktü. Ve buna rağmen sorun yoktu. Bütün ahali
sanki tamamen normalmiş gibi içiyordu. Bazısı ikinciyi, hatta daha da fazlasını
içiyordu. Ahh şeyy... bütün bu ziyafet olayı kesinlikle bir bahaneydi. Size Adsız
Alkolikler’den lazım. [1]
İçkilerimiz yerel hazırlanmış, tamamen ejderhaların
kendileri tarafından mayalanmıştı. Süreç ejderhaların sürdüğü uzun yaşamla
birlikte gelişmişti ve iki yüz ile üç yüz sene yaşlandırmayı içeriyordu. Nasıl
üretildiği ile ilgili çok gurur duyuyorlardı ve şüphesiz dünyanın en iyisi
olduğunu iddia ediyorlardı ve bu iddia boş bir iddia da değildi. İyiydi. Hatta,
şüphesiz yapım sürecinde özgürce büyü uygulanmasının bir sonucu olarak, orta
seviye bir mana iksiri olarak görev yapabilecek ek fonksiyonu bile vardı.
Etraftaki en yaşlı ejderhalardan biri olan Lamburr, “Eee
Ejderha Lordu? Drakenruhu hakkında ne düşünüyorsun?” diye sordu. “Yabancılar
buna genellikle kutsal nektar derler. Bir yudumuna bile aşırı değerli bir nesne
muamelesi yapılır.” [2]
Onunla ilk tanıştığımda Lamburr’u neredeyse bir iri bir kaya
parçası sanmıştım. Doğası gereği pulları aşırı pürüzlü ve taşa benzerdi.
Bahsetmeye gerek yok ama lanet seviyesi altı yüzdü. Herif deli gibi güçlüydü.
“Evet, harika,” diye yanıtladım. Dürüst bir cevaptı, gerçi
yaşlı adamın beklenti dolu bakışlarını hesaba katarsak, öyle olmasa bile
muhtemelen aynı şeyi söylerdim. “Hatta öyle iyi ki, hediye olarak eve biraz
götürmek istiyorum.”
“Dilediğin kadarını eve götürebilirsin.” Mutlu bir şekilde güldükten
sonra kupasını kaldırdı ve tek nefeste hepsini içti.
Vay be, koca bir kayaya benzeyen birisi için fazla seriydi.
İçinde büyü enerjisi daha çok bulunan yiyecek ürünlerinin
daha az bulunanlara oranla daha lezzetli olduğu bilinen bir gerçekti. Drakenruhunun
büyü enerjisi yönünden zengin olması, onun uzun yaşlandırma sürecinin
yapabileceğinden çok daha ağız sulandırıcı olmasına sebep oluyordu. Tadına
yumuşak diyebilirdim. Bir miktar tatlı, meyvemsi tınıları vardı ve boğazdan
kolaylıkla geçecek kadar yumuşaktı. Lumbarr’ın da tarif ettiği gibi,
ağırlığınca altın edecek türden bir lüks maldı. Tek şikayetim bardak boyutuydu.
Yani dostum, ciddi misiniz? İçinde girip yıkanabileceğim kadar büyük bir
bardakla ne yapmamı bekliyorsunuz ki?
İblis lordu olmanın en iyi yanlarından biri aşırı yüksek
alkol toleransımın olmasıydı. Çok fazla içebiliyordum. Ama hacmi benimkinin
birkaç katı olan bir bardağı bitirmem fiziksel olarak imkansızdı.
“Hey... Lefi? Şunu bitirmemde yardımcı olur musun? Tek
başıma bitirebileceğimi sanmıyorum.”
“Haklı bir çıkarım,” diyerek başıyla onayladı. “Bu ziyafet
en azından senin onuruna düzenlendiğinden, eğer yapamıyorsan bitirmeye
kalkmanın bir anlamı yok. Ama öyle olsun. Geri çevirmekte bir enden
göremiyorum.” Henüz dokunmadığı bardağını tanıştığımız ilk yaşlı ejderhaya
uzattı. “Rhodonus. Benim bardağımı alabilirsin. Ben eşiminkini paylaşacağım.”
“Gerçekten önemli değil mi?”
“Vücut boyutlarımız içebileceğimiz miktarı sınırlıyor. Tek
bir bardak yeter de artar.”
“O zaman memnuniyetle kabul edeceğim.”
Yaşlı ejderha sersem sersem ekstra bardağı eline aldı ve
yarısını çoktan bitirdiği kendi bardağının yanına koydu. Sanırım Lefi’nin bana
ejderhaların içkiyi sevmesi konusunda anlattıkları doğruydu...
Kendi aşırı porsiyonundan kurtulduktan sonra aklına aniden
fikir geldiği her zaman yaptığı gibi sırıttı ve kucağıma oturdu. Sırtı göğsüme
yaslandığında içimi bir sıcaklık kaplamıştı.
“N-ne var?”
“Ani bir dürtünün peşindeyim.” Bana en cazibeli
gülümsemelerinden biriyle bakmıştı. “Bir sorun mu var?”
“Tabii ki hayır.” Kollarımı beline dolarken gülümsedim. “Hiç
yokken ortaya çıktı da.”
Eşlerimden hiçbiri başkaları varken şefkat göstermeye
hevesli değildi. Nell yalnız olmadığımız sürece her şeyden kaçınıyordu ve Lyuu
ise flörtleşip sokulmaktan ziyade şakalaşmayı tercih ediyordu. Lefi de nispeten
kolay utanıyordu ama üçünün içinde izleyen gözleri en umursamayıp dilediğini
yapacak kişi muhtemelen oydu. Gerçi sanırım Yüce Ejderha olunca işler böye
oluyor... İstediğin şeyi yapabiliyorsun.
“Davranışımda yanlış hiçbir şey yok. Sadece eşimi memnun
edeceğini bildiğim şekilde davranıyorum.”
“İşte beni yakaladın.” Sırıtışına kendiminkiyle karşılık
verdim. “Böyle sarılgan olman keyfimi hep yerine getiriyor.”
“O zaman... Ben de mi sarılgan olmalıyım?” diye sordu Enne.
Kılıç kız yanımızda oturuyor ve Drakenstead’in imza
içkisinin çocuklara uygun olan düşük alkollü versiyonunu içiyordu. Bizim
bardağımızın aksine onunkisi, envanterimden çıkardığım normal boyutta bir
bardaktı. Ne salağım... Ben de kendi bardaklarımdan birini kullanmalıydım.
Ejderhaların bizim için her şeyi hazır edeceğini söylemelerini kabullenmiş
olmak benim hatam.
“Tabii, ikimiz de istediğin kadar sarılgan olmanı takmayız.”
“Kesinlikle. Kısa sürede ona olan sevgimi mide bulantısına
çevirdiği için Yuki’nin bana uzun süre sarılmasını sevmiyorum. Ama aynısını sen
yaparsan sorun olmaz.”
“Vay canına. Bu kesinlikle adaletsiz ve gereksizdi.”
“...Yaşasın.”
Enne bardağını masaya koydu, bize doğru kaydı ve başını
kucağımıza koydu. Süreç boyunca yüzündeki ifade değişmemişti ama bu durumdan
çok memnun olduğu belliydi. Tenne/Ten tekrar yapacağım. [3]
“Son karşılaşmamızdan bu yana sadece bir yüzyıl geçti ama
herhangi birimizin tahmin edebileceğinden çok daha değişmişsin.”
Konuşan bir başka ejderha olan Veldunus’tu. Ejderhalar
içinde genç sayılırdı ve “sadece” bin altı yüz yıl yaşamıştı.
İlginç bir numuneye bakarcasına ikimizi inceler gibi
bakarak, “Bir eş bulabileceğini hiç düşünmezdim,” dedi. “Gerçekten de ne kadar
ilginç...”
Şimdi düşündüm de, eski tanıdıklarının hepsi sürekli
değiştiğini söylüyor ama ilk karşılaştığımız günden bu yana hep aynı saftirik
gibiydi. Acaba geçmişte cidden asabi biri miydi?
“Dış dünya çözülecek türlü ilginç gizemler ve tanışacak
insanlarla dolu, Veldunus. Burayı bırakıp keşfetsen iyi edersin.”
“Bunu kesinlikle düşüneceğim,” diyerek güldü diğer ejderha.
“Peki, merak ediyorum da, Lefi burada yaşarken nasıldı?
Söyledikleriniz onun gerçekten yumuşadığını ima ediyor.”
“Öyle.” Veldurun eskiyi hatırlarcasına başını salladı. “Eşin
güçlü biri olarak doğdu. En yaşlı ve kudretli kadimler dahi onun Ejderha Lordu
olmasını umuyordu ama o bir yere zincirlenip kalma fikrinden hiç hoşlanmamıştı
ve sonuç olarak çileden çıkmıştı.”
“Çenenin ardına kadar açık kalmasını istemiyorsan tek kelime
daha etme Veldunus.”
“Özür dilerim kralım ama görünüşe göre güvenliğim adına
sessiz kalmam gerek. Eşiniz fazla korkutucu.”
“Lefi, lütfen. Geceyi burada geçirmek istememin tek sebebi
geçmişinle alakalı daha çok şey duymaktı.”
“Bunu bu aptallarla konuşmanın bir anlamı yok. Geçmişimle
alakalı sorularına onların yerine ben cevap vereceğim.”
“Görünüşe göre önünüzdeki hayat zorlu geçecek Kral!”
Veldunus güldü.
Bu sözü onaylamak ya da reddetmekte bir fayda olmadığından
verdiğim tek cevap içkiden büyük bir yudum almak olmuştu.
[1] Adsız Alkolikler: Anonim Alkolikler ya da Türkiye'de
bilinen adıyla Adsız Alkolikler (AA) Amerika'da 1935'te, alkol problemleri
olanların alkolden kurtulması için birbirlerine yardım etmesi amacıyla kurulmuş
bir örgüttür. Bugün 2 milyonun üzerinde üyesi olan kuruluş, tam bir sivil
toplum zihniyetiyle çalışmakta olup herhangi bir kâr amacı taşımamaktadır.
[2] Orijinali “drakenspirit”ti. Spirit, İngilizcede genel
olarak alkoller için kullanılan bir terim. Ayrıca ruh anlamı falan da var. Ben
de yakıştırdım içki ismi olarak.
[3] Tenne/Ten aslında yazarın/çevirmenin “on üzerinden on”
kullanımlarından biri. Serinin başka yerlerinde de benzer kullanımlar vardı.
Burda “Enne”in ismiyle İngilizce “ten”i (yani on sayısı) birleştirmiş.
Orijinalinin kalması daha iyi diye düşündüm.