Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk
Aileyle Bir Sabah
“Uyan Yuki! Sabah oldu!”
“Biliyorum, biliyorum...” Her ne kadar kalkmayı planlıyor
olsam da beni uyandırma niyetinde olan kişi omuzlarımı sarsmayı kesmiyordu.
“Kalkıyorum, sıkboğaz etme beni.”
Uyku sersemliğimden kurtulmam biraz zamanımı almıştı; uzunca
bir süre yarı uykulu yarı uyanı bir halde geçirdikten sonra sonunda kendimi
yatağımın sıcaklığından ve rahatlığından ayıracak enerjiyi bulmuştum.
Kalkarken, enerjik uyandırılmanın arkasındaki suçlunun Illuna olduğunu
anlamıştım. Doğru... Lefi’yle, onun yattığı odanın hemen bitişiğinde
uyuduğumuzu unutmuşum.
“Hemen ayağa kalkıp dolaşmanın iyi bir fikir olduğuna emin
misin?”
“Hı-hı! Şu an tamamen iyiyim."
Bir avucumu alnına koydum ve ateşinin düştüğünü doğruladım.
“Boğazın hala ağrıyor mu? Ve başında hiç ağrı var mı?”
“Hayır, turp gibiyim!” Bana attığı gülücük enerji doluydu ve
hala hasta olan birisinden gelebilecekmiş gibi görünmüyordu. “Ben iyi
hissetmediğim zamanlarda Leila’nın yaptığı tüm şeyleri seviyordum ama normal
yemeği çok özledim. Tekrar normal yemek yemek için sabırsızlanıyorum!”
“Pekala, eğer o kadar iştahlıysan, muhtemelen iyisindir
sanıyorum.” Güldüm. “Pekala, öyleyse akşam yemeğinde ne istersen onu
yiyebiliriz. Bu sana uyar mı?”
“Ne istersem mi!? Gerçekten mi!?”
“Evet.”
“O zaman doria yiyelim! Doria yemeyi çok çok istiyorum!” İlk
aklına gelenleri söyledikten sonra tereddüt etti ve biraz geri çekildi. “Ama...
Biraz hamburger de fena olmaz...” [1]
“Tamamdır. İkisini de aklımda tutacağım.”
“Yaşasın!”
İki elini havaya kaldırdı ve sevinçle bağırdı. Sanırım artık
çok daha iyi hissediyor.
Başını okşamaya başladığımda kapı açıldı ve eşlerimin ikisi
içeri girdi. Lyuu’nun çoktan kalkmış olmasına şaşırmadım. Her zaman erken
uyanır ve genellikle ilk uyanan o olur. Ancak aynısını Lefi için söylemek
mümkün değil. Ondan sonra uyandığıma inanamıyorum... Sanırım Drakenstead
yolculuğu beni deli gibi yormuş.
Ejderhanın aksine benim sonsuz dayanıklılığım yok.
“İkinizin de uyandığını görüyorum,” dedi Lefi. “Hala ateşin
var mı Illuna?”
Lyuu da, “Daha iyi hissediyor musun?” diye sordu.
“Evet, çok iyiyim! Bu kadar endişelendiğiniz için teşekkür
ederim.”
“Vücut sıcaklığı normal geliyor, o yüzden artık iyi
olduğundan eminim.” Ayağa kalktım ve sırtımı germek için kollarımı tavana doğru
kaldırdım. “Ancak biraz ağırdan alman iyi olur, en azından bugünlük.
Tekrarlamasını istemeyiz sonuçta.”
“Tamam!”
İlk bakışta bütün enerjisini topladığını öğrenince iki eşim
de rahat bir nefes almıştı.
“Sanırım daha fazla endişelenmeme gerek yok. Diğerlerine
kendini gösterip iyileştiğini haber versen iyi olur.”
“Shii çok endişeliydi. Eğer iyi olduğunu gösterirsen neşeyle
sıçrayacağından eminim.”
“Hemen gidiyorum!”
Koşmaya başlamıştı ama ejderha onu kapıdan çıkmaya çalışırken
yakaladı.
“İstekli olduğunu biliyorum ama önce yatağını düzeltmen
gerek.”
“Ah, doğru!”
“Aynısı senin için de geçerli Yuki. Unutma.”
“Evet, evet, biliyorum.”
Illuna futonu katlayıp odanın kenarına yerleştirirken ben de
pencerelerden birini açarak içeri hava girmesini sağladım. Ciğerlerimi
doldurduktan sonra döndüm ve ben de yatağımı topladım. Ancak, birkaç kez gülmek
için durmak zorunda kaldığım için benim toplama sürecim onunki kadar düzgün
gitmemişti.
“Şu anda aklında ne geçiyor acaba?” Soru yanındaki kıza
yöneltilmişti.
“Hmmm...” Lyuu düşünmek için bir süre durduktan sonra
sırıtmaya başladı. “Biliyor musun Lefi, sanırım şu anda Efendimin ne düşündüğü
hakkında iyi bir fikrim var. Hatta, galiba ne diyeceğini bile söyleyebilirim
sanırım.”
“Oh? Nedir peki o?”
Sonraki cümleyi Lyuu’yla senkron bir şekilde söylemiştik.
“Onca kişi içinden Lefi’nin bana yatağımı toplamamı
söyleyeceğini hayatta düşünmezdim.”
“Onca kişi içinden Lefi’nin bana yatağımı toplamamı
söyleyeceğini hayatta düşünmezdim!”
Anlayacağını biliyordum.
Gücenmiş bir şekilde, “N-neden bu sonuca vardığınızı
anlamıyorum,” dedi kekeleyerek.
“Ah, biliyorum biliyorum!” Illuna cevabı vermeden önce
heyecanla zıpladı. “Çünkü her zaman bir şeyler yapmak yerine yatakta yatıp
durduğun için senin yatağın asla toplanmaz ya da kaldırılmaz!”
“G-genç olanların bile benim hakkımda böyle düşündüğüne
inanamıyorum...” diye mırıldandı kendi kendine. “Hıh! Peki öyleyse. Ben de bu
genç olanın velisiyim. Kendimi daha fazla utandırmaya izin veremem. Yemin ederim,
bugünden itibaren erken kalkıp erken yatmak için elimden geleni yapacağım.”
“Blöf yapıyorsun. Hepimiz senin bu gece de geç yatacağını
biliyoruz.”
“Öyle bir şey yapmayacağım. Hayatımı düzene sokacağım ve
sağlıklı alışkanlıkları başkalarına tavsiye edebileceğimi kanıtlayacağım!
Seninle geçe kalmayacağım, yanında olmam için bana yalvarsan bile! Eğer
geceleri masa üstü oyunu oynamak istiyorsan bunu yalnızlık ve çaresizlik
içinde, tek başına yapman gerekecek!”
“Sağlıklı bir hayat tarzı ha? Eğer yapmak istediğin buysa, o
zaman yediğin şeylerden fazladan tatlıları kesmen gerekecek.”
“...Y-yanlış anlama Yuki. Ş-şekerli şeylerin fazla besin
içeriyor olabileceği doğru ama günlük yaşamın getirdiği bezginliği hafifletmek
için çok önemliler. Ruhlarımızı yatıştırmak için kesinlikle gerekliler ve
onları birden kesmek genç olanları da üzecektir. O-onların velilerinden biri
olarak böyle şeytani bir karar almana izin vermem mümkün değil!”
“Pekala... tam bir söylenme.”
“Böyle zamanlarda her zaman uzun uzun konuşmaya başlıyor,
değil mi Efendim?”
Dalga geçmemiz biterken her şeyi toparlamayı da
bitirdiğimden, asıl taht odasına geçmeye karar verdik. Günlük yaşam odamıza
girdiğimizde bizi hoş, ağız sulandıran bir koku karşılamıştı. Kahvaltı hazırdı.
Masa, her birimize kızarmış ekmek, pastırma, yumurtalar ve brokoli dolu olan
birer tabakla hazırlanmıştı. Hatta bir kase güzel bir mısır çorbası bile vardı.
Kahvaltının kendisinde “özel” bir şey yoktu, gayet tipik ve her sabah
yediğimizin az çok özetiydi ama bu daha az leziz göründüğü anlamına gelmiyordu.
“Günaydın Lordum. Günyadın Illuna.” Aşırı iştah açan yemek
hazırlayan kişi, masanın yanına bizi karşılıyordu. “Bugün nasıl hissediyorsun?”
Shii, “Daha iyi misin?” diye sordu.
Enne, “...Soğuk algınlığın. Gitti mi?” diye ekledi.
“Evet evet! Daha iyi hissediyorum. Benim için bu kadar
endişelendiğiniz için teşekkür ederim hepinize!”
“Hadi bunu sonraya saklayalım kızlar,” dedim. “Şu anda
kahvaltı zamanı ve Illuna’nın iyi kalması için yemesi gerek.”
Tam yerlerimize oturmaya başlamışken asıl taht odasının bir
köşesi bozulmaya başlamıştı. Ve garip uzay yarığından tanıdık bir yüz çıkmıştı.
“Ben geldim!”
“Nell! Dönmüşsün!”
Illuna yeni gelmiş kahramanı haber verirken, sandalyesinden
uçak gibi fırlamıştı. Ardından her birimiz onu kendi şeklimizde karşıladık.
“Evine hoş geldin Nell.” Onu gördüğüme çok mutlu olmuştum
ama herkesin benden önce onunla konuşmasına izin verdim. “Görünüşe göre
Carlotta’dan tatil için izin koparmayı başarabilmişsin.”
Dün gece 2. Nesil İletişim Küresini kullanarak muhtemelen
birkaç gün içinde gizlice gelebileceğini haber vermişti.
“Hı-hı. Ne yazık ki uzun sürecek bir tatil olmayacak. Yarın
sabah gitmek zorundayım.” cevap verdikten sonra vampire iyice bir baktı. “Soğuk
aldığını duymuştum ama sanırım şu an gayet iyi olmalısın.”
“Evet! Geçti!”
“Bunu duyduğuma sevindim.”
Konuşmada kısa bir boşluk olunca kızarmış ekmeğini
kemirmekte olan Lefi araya girdi.
“Kahvaltı yaptın mı Nell?”
“Henüz değil. Varsa biraz dünden kalanlardan alırım
diyordum. Yoksa hemen kendime bir şeyler hazırlarım.”
“Buna gerek yok. Dönme ihtimalin olduğunun farkındaydım ve
sana fazladan yaptım. Gel otur. Yorgun olduğun ve gece geç saatlere kadar
çalıştığın belli olduğundan sandalyeyi ben getiririm.”
“Ah... O kadar belli olduğunu fark etmemiştim.” Nell garip
bir şekilde gülerek geçiştirmeye çalıştı. “Teşekkür ederim Lefi.”
“Gerçekten o kadar meşgul müsün?” diye sordum.
“Hı-hı. Kısa süre sonra çok önemli, uzun sürecek bir sefere
çıkacağım, o yüzden her şeyi hazırlamak zorundaydım,” diye açıkladı. “Sanırım
bugün bana tatil vermelerinin tek sebebi, mümkün olduğunca dinlenip motive
olduğumdan emin olmak istemeleri.”
“Öyleyse bugün dinlenmen için elimden geleni yapacağım,”
dedim.
“Ben de öyle yaptığından emin olacağım,” dedi Illuna.
“Herkes benim için çok endişelendi ve çok minnettar hissettiğim için ben de
başkasına yardım etmeyi çok istiyorum. Bu işi bana bırakın! Umduğundan çok daha
fazla misafirperverlik göstereceğim!”
Nell masaya otururken, “Teşekkür ederim Illuna. Bunu dört
gözle bekliyorum.” dedi ve güldü.
Ve işte böylece iblis lordunun bir başka günü başlamıştı.