Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk
Bir Baba’nın Hikayesi
Çocuklar mışıl mışıl uyuyordu. Bütün günü dışarıda, kiraz
çiçeği partisinin tadını çıkararak geçirmeleri pillerini dibine kadar
tüketmişti. Aynı şekilde Nell ve hizmetçiler de, şüphesiz damarlarında dolaşan
alkolün de payıyla, yatağa gitmişlerdi. Hala ayakta olan tek kişiler Lefi ve
bendik.
“Bu bayağı iyi bir hamleydi...” Lefi’nin dokunmasını
istemediğim tek taşını hareket ettirmesini izlerken bir yandan homurdanmıştım.
Pekala... Planım da böylece suya düştü.
“Kesinlikle öyle. Gelişmeye devam ettiğim için bunu ben de
gayet iyi biliyorum.”
Her zamanki gibi kutu oyunları oynuyorduk. Bugün oynadığımız
oyun Japon satrancı olarak da bilinen shogiydi. Ejderhanın da dediği gibi, Lefi
shogide ve genel olarak kutu oyunlarında bayağı iyileşmişti. Beni köşeye
sıkıştırması artık nadir görülen bir şey değildi. Gerçi bu gayet doğal sanırım.
Neredeyse bir yıl boyunca her gün oynadığımız için eğer iyileşmemiş olsaydı
biraz garip olabilirdi.
“Kabul etmeliyim, kesinlikle ilerleme kaydettin. Ama hala
benim kadar iyi değilsin!”
Spesifik bir taşı, muhtemelen dokunmamı istemediği tek taşı
ileri doğru ittim. Ah, işler nasıl da tersine döndü!?
“H-henüz bitmedi...” saldırıma karşı savunma yapmak için
piyonlarından birini can havliyle hareket ettirirken kaşlarını çatmıştı.
“Heh. Yine yanlış.” Ama nafileydi. “Şah mat!”
“Öfff... Pekala, kaybettiğimi kabul ediyorum,” diye
homurdandı, “Zafere giden yolda ilerlediğimi sanıyordum.”
“Son zamanlarda daha fazla kazanmaya başladın ama bu, teslim
olup sana kolay bir zafer sunacağım anlamına gelmiyor,” dedim pis pis
sırıtarak.
Bu bir blöftü. Beni neredeyse kenara sıkıştırmıştı.
Muhtemelen biraz Leila ile oynayıp ondan ipucu falan alarak Lefi’nin önüne
geçmeliyim... Daha iyi olmam için ne yapmam gerektiğini hizmetçinin bildiğinden
eminim.
“Bugünlük bitirelim artık. Daha fazla uyanık olmak,
çocukların boyutunda bombalar tarafından bombalanma riskine girmek anlamına
geliyor.”
“Doğru söyledin.”
Bir yandan masayı ve oyunun parçalarını toplarken bir yandan
gülmüştük.
Bahsettiği olay, Leila güdümüyle gerçekleşmiş bir olaydı. Ne
zaman fazla uyusak hizmetçi, çocuklara üzerimize zıplamalarını söylüyor,
böylece aşırı dozda ham, dizginsiz enerji ile uyanmaya zorlanıyorduk.
“Hey Lefi?” Oyunu diğer oyuncaklar ve oyunların yanına, rafa
yerleştirdikten sonra ona doğru döndüm.
“Evet?”
“Çocuk yapalım.”
Yüzü birden kıpkırmızı kesildi.
“Eğer isteğin buysa, yerine getireceğim.” Yukarıya çevirdiği
gözlerle bana bakarak, kararlı ve utangaç bir tonda konuşmuştu. “Dilediğin
kadar çocuğu senin için taşıyacağım.”
Sözleri kalbimi hareketlendirmişti. Onu nazikçe kucağıma
doğru çekerken kalbimden saf sevgi geçmişti.
Sevgi gösterime kendisininkiyle karşılık verdi. Başını
göğsüme yasladı ve kollarını belime doladı.
Rahatlamış hissediyordum. Onun yumaşak sıcaklığını her
hissettiğimde ve şekerli tatlı kokusunu her duyduğumda rahatlamış bir hale
geçmeye uzun zaman önce alışmıştım.
“Sormak istediğim bir soru var,” diye mırıldandı.
“Hı?”
“B-bu şekilde bir yakınlığa ilgin olduğunu ilk kez
gösterdin. Fikrinin değişmesine ne sebep oldu?”
“Bundan daha önce bahsetmemiş olmamın sebebi, dürüst olmam
gerekirse ben biraz umutsuz vakaydım.”
Sessiz kalmıştı. Düşüncelerimi toplamak için anormal
derecede uzun süre duraklamış olsam dahi ne beni acele ettirmiş ne de sesli bir
şekilde tahmin yürütmüştü.
“Ben... Ben bencilim. Aşırı ilgilendiğim birkaç şey
dışındaki her şeyi tamamen gözardı ediyorum. Buradaki tüm yetişkinler içinde en
az olgun ve en sorumsuz kişi muhtemelen benim. İşte bu yüzden, kendimi çocuk
büyütecek türden bir adam olarak hiç düşünmemiştim.”
“...Bence evin erkeği olarak iyi iş çıkarıyorsun.”
Akıl sağlığımdan endişe ettiğini gösterircesine,
parmaklarını benimkilere geçirdiği için bir sorun olamdığını ona göstermek için
bir sonraki sözüme gülerek geçmiştim.
“Ben sadece... boş boş takılmayı gerçekten seviyorum. Ve
bunun farkındayım. Çocukları düzgün, sorumluluk sahibi yetişkinler olarak
büyütmek için gereken şeyleri düşündüğümde boşa düşüyordum. Bunu yapabileceğim
düşünmüyordum. İyi bir baba olabileceğimi ya da başka birisinin hayatından
sorumlu olmaya hazır olduğumu düşünmüyordum. Ama son zamanlarda bu değişti. Çok
daha kendime güvenli hissetmeye başladım.”
“Peki bu neden?”
“Bir babanın yapacağı gibi tek yapmam gerekenin, zamanı
geldiğinde ciddi olmam ve hepsine sevgi ve ilgi göstermem olduğunu fark ettim.
Kavramaları ve aynı şekilde karşılık vermeleri için ihtiyaçları olan tek şey
bu,” dedim. “...Kafamın içinde daha az utandırıcı gelmişti.”
“Sanırım öyle.” Bana gülümsedi. “Ama şimdi ne söylemek
istediğini biliyorum.”
“Ayrıca... benim iflah olmaz bir adi olmam da dünyanın sonu
değil. Yalnız değilim. Yoksunluklarımı kapamak için sana güvenebileceğimi
biliyorum. Aynı senin, yoksunluklarını kapatacağıma güvendiğin gibi. Ve eğer
ikimiz birlikte yeterince iyi değilsek, o zaman eksiklikleri doldurmaya yardım
etmeleri için Lyuu, Nell ve diğer herkesten yardım isteriz,” dedim. “Böyle bir
şey. İşte aile demek böyle bir şey.”
“Kesinlikle. Öyle.” Diyerek başını salladı. “Sonsuza kadar
senin yanında olacağım, aynı senin benim yanımda olacağın gibi.”
“O yüzdeeeeeen evet, bir süre düşündükten sonra muhtemelen
iyi olacağını fark ettim. İşte bu yüzden... bu yüzden çocuk istiyorum.
Seninle.” Ellerini hafifçe sıktım. “Kanıt bırakmak istiyorum. Yaşadığımıza,
sevdiğimize dair bir kanıt bırakmak istiyorum. Aramızdaki bağı dünyaya
gösterecek inkar edilemeyecek bir şeyin olmasını istiyorum.”
“Yuki...” Doğrudan gözlerimin içine baktı. “Seni gerçekten,
kalbimin derinlerinden seviyorum. Eğer yaşamlarımızı birlikte geçirmemiz için
bütün dünyaya savaş açmam ya da onu yok etmem gerekirse tereddüt bile etmem.” O
da ellerimi sıkmıştı. “Aynı fikirde olmak kadar mutluluk verici bir şey yok.
Sonsuz bağımızın kanıtını ben de bırakmayı istiyorum.”
Bana doğru gülücük atarken mutlu gözlerinin kenarlarında
yaşlar birikmişti.
Ben de ona gülümsemiştim. Başta gülümsemem onunkiyle
buluşmuştu ama kısa süre sonra daha garip, sersem bir hale gelmişti.
“Ahhh... üzgünüm. Seni bekletiyor muydum?”
“Evet,” diye kıkırdadı. “Ama merak etme. Endişelerinin gayet
farkındayım. Bir çocuk yetiştirmek basit bir engel değil, ancak bu başa
çıktığımız ve çıkacağımız sadece bir başka engel. Bir aile olarak. Eğer hepimiz
birlikte olursak asla başarısız olmayacağımızdan eminim.”
“Bunu reddedemem.”
Alınlarımızı birbirine yasladık.
Dudaklarından süzülen sıcak iç çekiş yanaklarımız ısıttı.
Bana bakan yaşlı gözleri çok güzeldi. Mum ışığında
parıldayan mücevherler gibi.
Bir anlığına hareketsiz kaldık. Zaman bizim için durmuştu.
Dünya bizim için durmuştu.
Benim için geriye bir tek o kalmıştı.
Ve onun için bir tek ben kalmıştım.
Gözlerimiz yavaşça kapanırken ve aramızdaki mesafe hiçliğe
doğru küçülürken dudaklarımız buluşmuştu.