Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk
Yan Hikaye: Bir Terslik Var!
Bir Terslik Var! Yuki ve Lefi son zamanlarda çok çok garip
davranıyorlar. Hep çok yakınlardı ama son zamanlarda daha da yakınlaşmış gibi
geliyor. Nedeninden pek emin değilim. Farklı bir şey yapıyor değillerdi. Hala
oyunlar oynayıp eğleniyorlardı ama onlardaki bir şey bana, aralarının öncekinden
daha iyi olduğunu düşündürüyordu.
Şu anda bile öylelerdi.
“Lanet olsun Lefi, bana yaslanmayı bırak. Bugün bunun için
fazla sıcak.”
“Taleplerine boyun eğmesi gerekenin ben olduğuma gerçekten
inanıyor musun? En başta bu yerde bulunan kişi zaten bendim. Bunalttığı ve
rahatsız edici olduğunu kabul etmeliyim ama suç sadece senin.”
İkisi birbirlerine homurdandı. Araları kötüymüş gibi
görünüyordu ama bunun doğru olmadığını biliyordum. Aslında yan yana olmaktan
gayet mutlulardı!
Çok garip olduğundan onlara uzun süre bakar oldum, fark
ettiler, ayrıldılar ve kendi işleriyle ilgilenmeye gittiler. Bir dahakine daha
dikkatli olmam gerekli.
Hmm... Ah, ne olduğunu biliyorum! Her zamankinden daha çifte
kumrumsulardı! Öyle olmalı.
“Çok sarmaş dolaşlar!” dedi Shii.
“...Aşk Tanrısı geldi. Ve ok yağmuruna tuttu,” dedi Enne.
Biliyordum! Shii ve Enne bile aynı fikirdeler!
“Sizce neden birden böyle sırnaşık olmaya başladılar?” diye
sordum.
“Ah, biliyorum biliyorum! Aşk Tanrısının okları daha
güçlenmiş!” dedi Shii. “Bu sadece bir ok yağmuru değildi. Bu bir ok
fırtınasıydı!”
“Hı-hı... Shii haklı,” diye onayladı Enne. “Ok fırtınası Aşk
Tanrısının kozu. Eğer onu kullanırsa aşık olursun. Sonra sersemlersin. Ve
hareket edemezsin.”
“Vay canına! Bu süper güçlü!” dedi Shii.
“Sonra Aşk Tanrısı sana izletiyor. Dönüşümünü. Üç kat
büyüyor. Ve güçleniyor. Çok güçlü.”
“Vay canına... Eğer dönüşebiliyorsa, o zamansanırım çok
güçlü biri olmalı!” dedi Shii.
İkisi akıllarına her geleni söylüyordu ama bu sıradışı bir
şey değildi.
“Bilmem... Bunu Leila’ya sordum ama tek cevabı gülümsemekti.
Bana bunun bir sır olduğunu söyledi,” dedim.
“Çünkü en güçlü Leila!” dedi Shii. “Bahse girerim Aşk
Tanrısı’nı yenebilir!”
“Hı-hı. Sahip de öyle söyledi. Onun için ‘Saklı Yaprak
Köyü’nün en iyi ninjası’ dedi. Ama ne demek istediğinden pek emin değilim.”
“Ben de bilmiyorum. Sahip gizemli birisi.” dedi Shii. “Ama
sanırım bu Leila’nın çok güçlü olduğu anlamına geliyor...”
Yuki her zaman biraz gizemli birisi olmuştu. Bazı zamanlar
başka kimsenin anlamadığı şeyler söylerdi. Saklı Yaprak Köyü’nün ne olduğunu
ben de bilmiyorum ama sanırım Shii haklı. Muhtemelen ona Leila’nın harika
olduğunu söylemeye çalışıyordu. Sonuçta herkes onu dinliyor yani.
“Hı-hı. Leila çok güçlü. Hiç kaybetmez. Dövüş Sanatları Dünya
Turnuvası’nda bile,” dedi Enne.
“Evet evet! Yüksek sesle bağırır ve sonra koooocaman bir
ışın atar ve herkesi yener!” diye onayladı Shii.
Vay canına, bu rastgeleydi. Ama Shii ile Enne’in olduğu bir
konuşmanın ordan oraya atlaması gayet normal. İkisinin de kafası dağınık. Bahse
girerim Yuki yüzündendir! O da koca bir dağınık kafa. Ve Leila’nın herhangi bir
ışın atabildiğini de sanmıyorum. Çok harika olsa bile. Muhtemelen büyüyle
kazanırdı.
Şöyle ki, küçük bir sır biliyorum. Yuki Leila’dan gizli
patron olarak bahsediyor. Yuki’yi yenmek size sadece normal sonu gösterirdi.
Eğer gerçek sonu görmek istiyorsanız Leila’yı da yenmeniz gerekli! [1]
Dikkatimizin dağıldığını fark edince, “Durun durun! Dövüş
sanatları turnuvalarından bahsetmeye nasıl başladık ya? Yuki ve Lefi’nin nasıl
davrandığıyla ilgili konuşmamız lazımdı!” Diye bağırdım.
Bir sebepten ikisi de bana tuhaf tuhaf bakmışlardı.
"Öyle miydi? Her şey her zamankinden daha iyi olduğu
için bunun önemli olduğunu düşünmüyorum!” dedi Shii.
“Hı-hı. Kavga etselerdi kötü olurdu. Ama etmiyorlar. Bu iyi.
Biraz garip davranıyor olsalar da,” dedi Enne.
“...Sanırım haklısın.”
Bunu bir süre düşündüm ve onlarla hemfikir oldum. Eğer
mutlularsa ben de mutluyum! Her şey yolundaysa bunu düşünmenin bir anlamı yok.
“Bu kadar düşünmek yeter! Hadi oynamaya dışarı gidelim! Ben
oynamak istiyorum!” dedi Shii.
“Mmmmmhh... tamam. Ama ne oynayacağız?” dedi Enne.
“Hmm... Bu iyi bir soru...” Shii düşünmek için bir süre
bekledi. “Ah biliyorum, hadi topçuluk oynayalım!”
“Topçuluk? Demek istediğin... futbol oynamak mı? Yoksa
amerikan futbolu mu?”
“Hayır, onlar değil. Ben oyuncuymuş gibi yapmak istemiyorum.
Ben topun kendisi olmak istiyorum! Kıvrılıp yusyuvarlak olabiliriz. Eğlenceli
olacak!”
“Tamam. O zaman ben basket topu olacağım,” dedi Enne.
“Ben voleybol topu olacağım! Sen ne olacaksın Illuna?”
“Iıııııımmmmm... Ben ragbi topu olacağım!”
“Vay canına, çok cesursun! Bahse girerim bizden daha çok
puan yapacaksın!”
“Hı-hı. Çok yaratıcı.”
“Hehe, çok iyi bir fikir olduğunu biliyordum!”
Gizem çözülünce bu konu üzerine düşünmeyi kestik ve dışarı
oynamaya çıktık.
***
Herkesle zaman geçirmek çok çok çok eğlenceli ve heyecanlı.
Her gün aynıydı. Uyandım, ders çalıştım, yorulana kadar oynadım, lezzetli
yemekler yedim, sıcak güzel bir banyonun tadını çıkardım ve sonra yatağa
gömüldüm. Ve daha mutlu olamazdım. Herkesle çok fazla vakit geçirme şansım oldu
ve hepsini çok seviyorum. Hehe... Bu şekilde yaşamanın kutsanmış ve mutlu
oolmak demek olduğunu biliyordum.
“Baksana Yuki?” Gün batımına doğru el ele yürürken başımı
ona doğru kaldırdım.
“Ne oldu?”
“Her şey için çok teşekkür ederim!”
Diyecek bir şey bulamamış gibiydi, o yüzden sadece başımı
okşadı. Eli öyle sıcaktı ki elimde olmadan gülümsemiştim.
[1] Bazı oyunlarda bir normal bir de asıl son olur. Asıl
sonu görmek için biraz çaba harcamak gerekir. Ona gönderme yapmış.