Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk
Yan Hikaye: Gamdia Roston
Tuhaf bir ürperti, Gamdia Roston’u sarmış ve onu uykusundan
uyandırmıştı.
“...?”
Yattığı yerden doğruldu ve gözlerini odaklamaya çalışırken içine
bir keyifsizlik oturdu. Çadırındaki atmosfer garipti. Vücudundaki her bir tüy
diken diken olmuş, gözleri ise gergin bir şekilde etrafını tarıyordu.
Bir şeyler yanlıştı; sanki yalnız değil gibiydi.
“Kim var orada...!?”
İç güdülerine güvenerek yatağın başındaki kılıcına uzanıp davetsiz
misafirin kim olduğunu sormuştu.
“Ah. Galiba beni görebiliyorsun.”
Birden ortaya çıkmıştı. Dışı bir insandan farklı gözükmeyen bir
yaratık gözlerinin önünde cisimleşiyordu. Vücudu parça parça oluşurken,
karanlık, vücudundan yavaş yavaş sızıyordu
Kapkara saçları, tuhaf kızıl bir gözü ve sırtından uzanan kanatlar
ejderha kanatlarına benziyordu. Gandia şaşırmıştı, ama zihni donup kalmamıştı.
Zihni ona, karşısındaki adamın muhtemelen bir şeytan olduğunu ve Alfyro’ya
düzenlenen saldırıya liderlik eden adamın eşkaline tam olarak uyduğunu
söylemişti.
“N’ olu--”
“Canını şuracıkta almamı istemiyorsan sessiz ol.”
İblis ağzını açar açmaz çadırdaki hava birden ağırlaşmıştı.
Gamdia’nın vücuduna inanılmaz bir ağırlık çökmüştü. Bu ağırlık öyle fazlaydı
ki, bilincini kaybetmemek için tüm iradesini bu işe yoğunlaştırmak zorunda
kalmıştı. İblisin vücudundan yayılan yoğun büyü enerjisi ruhunu yavaş yavaş
kemiriyordu ama buna direnmeye devam etti. Odağını kaybettiği an beyninin
duracağını biliyordu.
Tecrübeli askerin vücudundan soğuk terler boşanmaya başlamıştı;
alnında biriken büyük ter damlacıkları kaşlarından yanaklarına bir bir
dökülüyordu.
Bunu doğrulayan Gamdia susmuştu ve sonunda iblis konuşmaya
başlamıştı.
***
Uyarısını belirttikten sonra iblis arkasını dönüp geceye
karışmıştı. Vücudu, sanki bir gölge pelerini giyiyormuş gibi kaybolmuştu.
Adam ayrıldıktan sonra Gamdia nefes nefese kalmıştı. Vücudu, derin
ve hızlı nefes alma isteğiyle dolmuştu. Sanki iblisle geçirdiği tüm süre
boyunca nefesini tutmuş gibiydi. Ya da iblisin varlığında, vücudu nasıl nefes
alacağını unutmuştu.
Adamın ona hissettirdiği dehşet duygusu o kadar fazlaydı.
Asker, iblisin onun halledemeyeceği kadar güçlü olduğunu anlamıştı.
Hatta her bir asker ona saldırsa bile, tek başına bütün orduyu kolaylıkla yok
edebileceğine emindi.
Sefere devam etmeye değmezdi. Resmi olarak ordu, Uğursuz Orman’a
Alfyro’ya saldıran canavarları ve ona liderlik eden iblisi öldürme emri
almıştı. Ama bu sadece görünen sebepti. Asıl amaçları bölgeyi ve bölgedeki
doğal kaynakları araştırmaktı. Yukardakiler, planlarını bir adım ileri
taşıyarak ormanı ele geçirip oraya yerleşmek için detaylı bir ön rapor
istemişti. Hepsi, ülkenin sınırlarını genişletmek içindi. Fethin saklamanın
sebebi, fikre karşı olanları susturmaktı.
Şahsen Gamdia, görevi aldığından beri bunun kötü bir şaka olduğunu
düşünmüştü.
Uğursuz Orman, hafife alınacak bir yer değildi. İçinde yaşayan
canavarlar çok güçlüydü. Keşif ordusunun tabii ki önlemleri vardı. Etrafındaki
canavarları uzak tutacak güçlü bir büyülü araçla birlikte yola koyulmuşlardı.
Diğer askerler ülkelerinin teknolojisine ve bilim insanlarına güvenmekten mutlu
olsa da Gamdia değildi. Cihaz bir sebepten çalışmazsa ya da tutuklu yaparsa
ordunun anında yok olacağını biliyordu.
Ordunun yok olması en son düşündüğü şeydi gerçi. Uğursuz Orman,
Yüce Ejderha’nın bölgesi olarak bilinirdi. Eğer onu kızdırırlarsa tüm ülkenin
kelimenin tam anlamıyla yok olacağından hiç şüphesi yoktu.
Bu kadar riske rağmen ülkenin ileri gelenleri, planı yürürlüğe
koymuş ve onu ve emrindeki adamları bu pervasızlığa boyun eğmek zorunda
bırakmıştı.
Reddetme gibi bir seçeneği olmadığını bilen Gamdia, liderlik görevi
için başvurmuştu. Yapacağı en iyi şeyin ordunun komutasını alıp ülkenin
güçlerine minimum zarar gelmesini sağlamaktı.
Ama yukarıdakiler yine yapmak istediği şeyi yapmasına izin
vermemişti. Onun yerine, aklından çok parası olan, yetersiz ve aptal bir
soyluyu seçmişlerdi.
Alfyro’nun başkanı, kendi şehrine saldırılmış olmasına rağmen bu
sefere sert bir şekilde karşı çıkmıştı. Yardımcı olmayı hararetli bir şekilde
reddetmişti. Ve karşılaştığı iblisi kendi gözleriyle de görünce, Gamdia nedenini
anlamıştı.
“Şu aptal soyluyla gidip bir konuşayım da orduyu geri çevirmesi
için ikna etmeye çalışayım.”
Kendini sakinleştirmek ve nefesini normale döndürmek için kendi
kendine konuşmuştu.
Geri çekilmeyi önerince isminin kötüye çıkacağını biliyordu. Bir
korkak olarak fişlenecek ve mevkiinden alınacağını biliyordu---ama umurunda
değildi. Başından beri sefere karşıydı ve vatandaşlarının böyle anlamsız,
politik saçmalıklar için ölmemesini istiyordu.
Ayrıca soyluların bunu para için yaptığını biliyordu. Aptal herif
ona ne söylerse söylesin orduyu geri çevirmeyecekti. Ve sonra Gamdia, en
azından kendi emrindekileri almaya ve korunaklı bir yere geri çekilmeyi
başarabilmişti.
Kafasında bu düşüncelerle, asker giyinip kendini “üstü”yle yapacağı
görüşmeye hazırlıyordu.