Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

15 Nisan 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1954 Görüntülenme
Bu bölümü 30 Kişi beğendi.
Cilt 7

Başkanın Köşküne İkinci Ziyaret

“Heeyt, yaşlı başkan dostum, görüşmeyeli uzun zaman oldu.”

“Demek geri geldiniz...” dedi orta yaşlı adam. “Sanırım her şeye rağmen bu kaçınılmazdı.”

 

Kendimizi tanıdık gelen bir resepsiyon odasında oturuyor halde bulmuştuk. Illuna olayının sonunda ziyaret ettiğiniz odadaydık. Tek büyük fark, bu sefer yanımızda kahramanın da olmasıydı.

 

Tabii ki, birkaç ufak değişiklik yok değildi. Örneğin, kaşımızda oturan başkan, son ziyaretimizden bu yana biraz daha yaşlanmış gibiydi. Saçları eski hacmini kaybetmiş ve yüzünde bir sürü kırışıklık oluşmuştu. Gergin olduğu belliydi. Toplumsal baskı falan olsa gerek. Merak etme adamım, halledeceğim, durumunun farkındayım, o yüzden, seni bu duruma sürüklemeyeceğim. Bir dakika, adamın ismi neydi ya? Raylodu, sanırım...? Bir bakalım... Evvet. Raylow’muş. Analiz yeteneğim sağ olsun.

 

“İntikam için geri döneceğini biliyordum.”

“Ah... ne?”

“Uğursuz Orman’a saldırıyı engellemek için elimden geleni yaptım ama başaramadığımı bildiğinden eminim. Suç sadece ve sadece benim. Kızgın olmanı anlıyorum. Eğer sinirini yatıştıracaksa benim canımı almakta özgürsün. Hatalarımı telafi edecekse canımı seve seve feda etmeye hazırım. Ama lütfen, lütfen şehir halkına dokunma.”

 

Yaşlı adam gözlerini kapamış, ellerini birleştirip onurlu ve sesi titremeden konuşmuştu.

 

“D-dur yahu, sakin ol dostum.” Kekeledim. “Kendi kendine bir yerlere varıyorsun. Bir intikam almak için niyetim yok. Sadece konuşmak için buradayım.”

 

Yaşlı adam, belli ki toplu katliamdan keyif aldığımı sanıyordu. Nerden bu fikre kapıldı ki? Lanet olsun. Kimden gelirse gelsin tamamen haksız bir iddia.

 

“Demek intikam almak için gelmedin öyle mi?”

“Aynen.”

 

Cevabımı duyan orta yaşlı adam ferahlamış bir şekilde derin bir nefes çekmişti.

 

“Bunu duyduğuma sevindim.” dedi. “Ve soğukkanlılığımı yitirip kendi kendime bazı sonuçlara vardığım için özür dilerim.”

“Haberin olsun diye söylüyorum, aslında birilerini öldürmekten hiç hoşlanmıyorum. Bak, sen ve ben aslında hiç farklı değiliz. Ben, yok, biz günlerimizi huzur içinde geçirmek istiyoruz. Ama belli ki birileri bundan hoşlanmıyor ve burunlarını bizim işimize sokuyor, buraya gelmemin sebebi de bunun kim olduğunu bulmak. Bu “birilerinin” hükumetle bağlantılı olduğunu biliyorum. Hem de yakın bağlar.”

“....Ve tam olarak seni bu sonuca iten şey nedir?” Orta yaşlı adam, gözlerini kısarak, iddiamı ne kabul etmek ne de reddetmemek için sözlerini dikkatlice seçmişti.

 

“Bu gayet belli.” dedim. “İki kere saldırıya uğradım. İlki, bir ordu tarafındandı. Ve ikincisi de bir kahraman tarafındandı. Bir başka deyişle, bu işin başındaki adam her kimse sadece ülkenin ordularına emir verecek kadar güçlü değildi, ayrıca kiliseye de baskı yapıp onları en güçlü savaşçısını görevlendirmeye zorlamıştı. Kilisenin nüfuzu çok fazla olduğundan onlara baskı yapacak şey her neyse daha da güçlü olmalı. Ve bunu yapabilecek güçte olan düşünebildiğim bir tek hükumet kalıyor.”

“Kahraman mı?” diye sordu şaşırmış bir tonda. Hmm. Peki öyleyse.

“Ne, bilmiyor muydun? Yani demek istediğim, o tam olarak burada aslında, yani... evet. Neden ortaya çıkıp kendini tanıtmıyorsun Nell?”

“... Beni böyle kullanmak zorunda mıydın? Yapmamanı tercih ederdim.” şehrin baş adamına dönmeden önce bana sinirli bir bakış fırlatmıştı. “Merhaba. Daha önceden bir şey demediğim için beni bağışlayın, ama ben Faldien Kutsal Şövalyeleri Birliğinin bir üyesi ve aynı zamanda bu jenerasyonun kahramanıyım.”

“Ne!?” Başkanın gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmıştı. “Üzgünüm, lütfen beni bağışlayın.”

 

Orta yaşlı adam gözlerini kısıp bakışlarını bir anlığına ona merkezledi, bütün yüzünde odaklanmış bir ifade vardı. Yaşlı adamın Analiz yeteneğiyle kızın istatistik kartına baktığı çok belliydi. Kibarlıktan dolayı bunu yapmaktan kendini alıkoymuştu. Yeteneği aktifleştirip birinin kişisel bilgilerine gizlice göz atmanın gizlilik konseptine tamamen aykırı olduğu aşikardı.

 

“Demek bu gerçekten doğru...” dedi sonuca vararak. “Ama kahraman, söyle bana, bunca şeye rağmen neden bir iblis lorduna eşlik ediyorsun?”

“Şey, nasıl desem...” kahraman hikayesini anlatmaya başlarken omuzlarını düşürdü. “İşin özü, onu yenmek için gönderilsem de yenildim. Beni öldürmek yerine, benimle sadece konuştu. Söyledikleri, beni gönderirken verdikleri bilgilerle uyuşmuyordu, bu yüzden buraya, Alfyro’ya gelip gerçeği kendim öğrenmeye karar verdim. Ama sonra o da benimle gelmek istediğini söyledi, bu yüzden buradayız...”

“Geçmiş olsun.” dedi orta yaşlı başkan. Sesi yoğun bir şekilde halinden anladığını gösteriyordu. “Bu bayağı gergin bir yolculuk olmuş olmalı.”

Gözleri uzaklara dalan kahraman, “Evet...” diye fısıldadı. “Gerçekten de öyleydi...”

 

Ne oluyor yahu? Sanki bütün yersiz gerginliğinin tüm sebebi benmişim gibi konuşuyorsun.

 

“Ama söylemeliyim ki.” diye mırıldandı Raylow. “Kahraman yollamak gibi saçma bir zulüm kabul edilemez. Seni koruyup, sadece ulusal bir kriz durumunda görevlendirmemiz gerektiğini anlamıyorlar mı? Beceriksiz aptallar! Bunların derdi ne!?”

 

Sessiz bir şekilde başladığı sözlerini sinirden küplere binmiş bir şekilde bitirmişti. Hatta daha da etkili olması adına eliyle masaya bile vurmuştu. Galiba birileri duygularını kontrol etmeyi beceremiyor. Büyük ihtimalle birikmiş stres yüzünden olmalı.

 

“Sakin ol, yaşlı adam.” dedim. “Eğer böyle çıldırmaya devam edeceksen bir yere gitmeyeceğiz.”

“...Özür dilerim.” Bir derin nefes daha alıp sakinleşmişti. Lanet olsun. Bir dakika, neden onu sakinleştiren kişi benim ki?

“Peki, bu ordu ve kahraman olaylarından sorumlu kişi tam olarak kim?”

“Şey bunu... bunu söyleyemem.” dedi başkan.

“Söyleyemez misin? Peki bu tam olarak ne anlama geliyor?” Bir büyü enerjisi dalgası yayarak ona buz gibi bakışlar attım ve onu baskım altında ezmeye çalıştım.

 

Lefi, bu ani mana akışından etkilenmemiş gibiydi ama kahraman kanepeden fırlayıp yere düşmüştü, sonrasında da ayağa kalktı. Başkan, kızın hareketlerini bir süre izleyerek aklının bir kenarına kazıdı ama sonra gözlerini bana çevirerek, her ne kadar alnından soğuk terler boşansa da kesin bir cevap vermişti.

 

“Sadakatim bu ülkeyedir iblis lordu. Burası benim vatanım. Ona zarar verme ihtimali olan hiçbir bilgiyi, seni kızdırsa bile sana veremem.”

“Tüm bu şehri içindekilerle yok etsem bile mi?”

“Yok etsen bile, cevabım değişmeyecek.” Orta yaşlı adamın kararı kesindi. Konuşmasına, kendi canına bu şehrin insanlarından daha değer verdiğini söyleyerek başlamıştı. Ve şimdi, ülke için onları feda edebileceğini söylüyor. Ölümü an meselesi bile olsa, kararlılığının sınırları olabildiğince belliydi.

 

Birbirimize bakıştığımız kısa bir an geçti.

 

“Peki, sen kazandın.” Kısa bir nefes verdim, omuz silktim ve büyüyle yaşlı adama baskı yapmayı bıraktım. “Bizi ağırladığınız için teşekkür ederiz. Hadi gidelim Lefi. Burada daha fazla kalmanın pek bir anlamı yok.”

“Emin misin?” diye sordu ejder kız.

“Evet. Neden gidip sana birkaç tane şiş almıyoruz? Önceden istediğini hatırlıyorum.”

“Mükemmel bir öneri bu. Ondan biraz daha tatmam istiyordum.”

“Gerçekten... bize saldırmayacak mısınız?” diye sordu başkan. Benim ani, kesin davranış değişikliğim yüzünden tamamen aptallaşmıştı.

“Evet, aynen. Sonuçta, ne manası var ki? Ne yaparsam yapayım bize bir şey söylemeyi düşünmediğin gayet açık, kaybettim yaşlı adam. Burada etrafı gezmek dışında yapabileceğim pek bir şey kalmadı. Bunu da yapıp eve gitmeyi düşünüyorum.”

 

Bunun bir kısmı, etkilenmiş olmam nedeniyleydi. Baskı altında ne bükülmüş ne de dağılmış, inandığı şey uğruna dik durmuştu. Bir erkek olarak davranışına saygı duymak dışında elimden bir şey gelmezdi. Böyle delikanlı birine zarar vermeyi kendime konduramazdım.

 

“Peki sen ne yapmayı planlıyorsun Nell?” Dedim kahramana dönerek.

“Şey... ben mi? Şey...” rahatlayıp elini çenesine dayadı.

“Sanırım bir süreliğine buralarda takılacağım. Başkanla konuşmak istediğim birkaç şey vardı.”

“Pekala. Hala bize etrafı gezdirmeni isterim, yarın buralarda bir yerlerde buluşmaya ne dersin?”

“Ah, şey... tabii. Olur.”

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Yaoi'den_nefret_ederim (137 puan) Üye
2023-03-21 21:34:46
Bu adama saygı duydum o7
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-26 18:04:54
Bölüm için teşekkürler
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-16 22:51:10
Bölüm için teşekkürler elinize sağlık.
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-04 14:26:45
MC nin yerinde olmak vardı şimdi
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-04-17 04:03:27
Her şey planın bir parçası yakında anlarsınız...
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-04-15 15:49:54
Çeviri için teşekkürler
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-04-15 14:34:04
Çeviri için teşekkürler. Ellerinize sağlık