Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

23 Nisan 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1502 Görüntülenme
Bu bölümü 30 Kişi beğendi.
Cilt 9

Ortalama Bir Gün

“Dikkat et Shii! Top sana doğru geliyor!”

“Tamam!”

 

Yapışkan kız, vampirin ona doğru attığı topu yakalamak için bir kolunu kelimenin tam anlamıyla uzattı.

 

“Vay canına! Bu çok havalıydı Shii! Yakaladığına inanamıyorum!

“Tamam tamam! Çok iyi. Bunda!”

 

Kalenin avlusunda, ahşap bir bankın üzerinde, kızların neşe içinde oynadıkları oyunu gülümseyerek izliyordum. İkisinin arası hep iyi olmuştu, ama Shii’nin yeni konuşma yeteneği sayesinde daha da yakınlaşmışlardı. Arkadaşlık gerçekten çok güzel.

 

Yapışkan hala iyi konuşamıyor olmasına rağmen, yavaş yavaş alışmaya başlamıştı. Illuna’nın keyifle yürüttüğü dersleri, Shii’nin dağılmış kelimelerini kesik kesik ama anlamlı cümlelere dönüştürebilmişti. En önemlisi ise, konuşmak onun için, ilk zamankinden daha doğal gelmeye başlamıştı.

 

Ve ilerliyor olmasının onun için iyi olduğunu bilsem de, arada sırada onun için üzülmüyor değildim. Umutsuz bir şekilde, telaffuz etmeyi beceremediği kelimelerle kendini ifade etmeye çalışması çok şirindi. Ama sonuca bu faz da doğal olarak geçip gitmişti. Ve benim üzüntülerime rağmen, bunu ebeveynlikle beraber doğal olarak gelen üzüntülerden biri olduğunu çoktan kabullenmiştim.

 

Şunu soruyor olabilirsiniz: Yuki, düpedüz bir park olan bir yerde bir banka oturmuş iki tane kızı mı izliyorsun? Bu sorunun cevabı, tabii ki, bahsi geçen küçük yaştaki kişileri izlemiyor oluşumdu. Tövbe. Burada olmamın tek sebebi tesadüf olması. Bir dizi yorucu tamirat-tadilat işinden sonra bir yere oturmak istedim ve şansa onlar da yakınlarda bir yerdelerdi. Başka hiçbir sebebi yok.

 

Tamirat-tadilat demişken, işler o yönde iyi gidiyordu. Yarattığım yerlerin iç kısımlarının yüzde onunu bitirmiştim. İşleri yaparken biraz rahat davrandığımdan, her gün sadece birkaç şeyle ilgilenebiliyordum. Kale, uzak bir gelecekte tamamen bitmiş olacaktı. Tamamen halledilmiş tek kısım, saraya benzeyen orta kısımdı. Öff... Bu kadar büyük yapmaya karar veren hangi aptaldı? Tabii ya. Benim. Lanet olası Yuki, tam bir salaksın.

 

Gerçi kalenin tamamlanmamış hali, sıkıntı ettiğim şey değildi. Tamamlamak için acelem yoktu. Sonuçta dünyanın zamanına sahiptim. Şu an yaptığım gibi yavaş yavaş ilerlemek daha eğlenceliydi. Yaratıcı olma ve bina ekleme özgürlüğü veriyordu ya da araziyle istediğim gibi oynayabiliyordum. En önemlisi de, tükenme tehdidini uzaklaştırıyordu.

 

Güneşin sıcaklığı, ortamın sakinliğiyle birlikte beni sıkıca sardı. Çok geçmeden, tüm o tadilat işleriyle uğraşmanın getirdiği yorgunluk ve avlunun rahatlatıcı havası birleşerek beni rüyalar diyarına sürükledi.

 

***

 

Bilincimi geri kazanırken, sakin bir gölün yüzeyine yükselmeye benzer bir şey hissettim. Bu alışkın olduğum hissiyat, rahat, iyi dinlenilmiş bir uykudan uyanmanın hissiydi.

 

“Mmrh...” gözümü açtığımda, turuncu-kırmızı arası bir alacakaranlığa bulanmış gök yüzüyle karşılaşırken inlemiştim. “Eyvah. Galiba sızmışım.”

 

Kalenin içinde bulunduğu çimenlik alan dışarısıyla senkronize olmaya ayarlıydı, yani akşamüstünü çoktan kaçırmıştım. Hay sıçam. Galiba biraz fazla uyumuştum.

 

Bu düşünceyle ayağa kalkmaya çalışırken ayaklarımdaki iki ağırlığın bana engel olduğunu fark ettim. Gözlerimi aşağı çevirdiğimde, avlunun içinde oyun oynayan iki kızın başları kucağımda uyuyakaldıklarını fark etmiştim. Gönüllerince oynayıp kendilerini yormuşlardı.

 

Durumu göz önünde bulundurunca ayağa kalkmaktan vazgeçtim. Banka geri yattım ve gülümsedim. Onları uyandırmadan, yavaşça, elimi başlarına koydum ve parmaklarımı saçlarının arasında gezdirdim.

 

İki kızın verdiği his birbirinin tam tersiydi. Shii yumuşak ve soğuk, buna karşın Illuna sıcak ve saçları pürüzsüzdü.

 

Bu dünyaya geldikten sonra, sonunda gerçekten yaşıyormuş gibi hissetmeye başlamıştım.

 

Önceki hayatım bambaşkaydı. Oradayken, günlerimi sadece hayatta kalabilmek için harcıyormuşum gibi geliyordu. Özel bir ilgim ya da amacım yoktu ve gerçekten başarmak istediğim bir şey varmış gibi hissetmiyordum. Her zaman, hayatımı belirsizlik içinde yaşayacağımı ve belirsizlik içinde öleceğimi hissederdim. Geriye bir şey bırakmayacaktım. Kimse ne beni ne de yaptıklarımı hatırlamayacaktı.

 

Ve sonuçta, tam olarak da böyle olmuştu. Son anlarım beklediğimden daha ani gelişmişti, ama süreç tam da beklediğim gibi ilerlemişti. Geride hiç kimseydim. Tüm tecrübelerim, değersizlik seviyesindeydi.

 

Ama şimdi işler farklıydı. Her şey on, hatta yüz kat daha canlı ve tatmin ediciydi. Bu dünyada yaşadığım önemli olayların sayısı çoktan önceki hayatımda yaşadıklarımı geçmişti.

 

Bugün bile bütün bir günü eğlenerek, nasıl istersem onu yaparak geçirmiştim. Ve her ne kadar yarının aynı olacağının garantisi olmasa da tam olarak böyle olmasını bekliyordum.

 

Bir seferinde Lefi bana, dünyasının değiştiğini söylemişti. Kabul etmem gerekirdi. Aynı şey benim de başıma gelmişti. Dünyam, bir zamanlar grilerin bir karışımıydı. Ama şimdi her yerinden bir başka renk çıkıyordu. Zaman geçtikçe, renkler de gittikçe daha da canlı olmaya başlamıştı. Bunu değerli görmekten başka bir şey yapamazdım. Ve kucağımda dinlenen ikisi, buna neden olan birçok şeyi kapsıyordu.

 

Başlarını nazikçe, hassas tarihi eserlermiş gibi okşadıktan sonra omuzlarından yavaşça sarsarak onları uyandırdım.

 

“Uyanın artık, uykucular. Çok uyursanız gece iyi uyuyamazsınız. Ve eminim ejderha arkadaşımız gibi olmak istemezsiniz, değil mi?”

“Nnn…”

“Mmnn. Günaydın. Sahip.”

 

Illuna inlemekten başka bir şey yapamayacak gibiydi ama görünüşe göre sarsıntı, gözünü açıp birkaç kez kırpıştıran Shii’nin uyanması için yetmişti.

 

“Günaydın Shii. Gerçi, saate bakarsak iyi akşamlar demek muhtemelen daha doğru olacak.” Sırıttım. “Ve sana gelince küçük hanım, eğer akşam yemeğindeki payını başkalarına kaptırmak istemiyorsan uyanman gerek.”

“Nnnmm...” yemeği kaçıracağını söylememe rağmen, vampir kız gözlerini açamıyordu.

 

O hâlde yapacak bir şey yok. Başka yapacak bir şey yoktu; onu kaleye geri taşımak için bir elimle kaldırırken bir yandan da gülümsemiştim.

 

“Pekala Shii, hadi içeri gidelim.”

“Tamam!”

 

Uzattığım diğer elimi hemen yakalayan balçıkla birlikte yavaşça asıl taht odasına giden kapıya doğru ilerlerken, arkamızda bir çift uzun, akşam gölgesi bırakıyorduk.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-30 23:58:22
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-04-26 04:21:58
Boş bir bölüm daha 😐
Yaoi'den_nefret_ederim (137 puan) Üye
2023-03-22 13:12:03
@ASİLZADE, her zaman savaş olamaz ~~
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-04-24 02:07:04
Yeminle lefini hayatini yasiyom yiyom iciyom yatiyom
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-04-23 18:31:02
Çeviri için teșekkürler.
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-04-23 18:19:21
Tam bi aile sıcaklığı. Yerim sizii :) Bölüm resmen içimi ısıttı çeviri için teşekkürler. Ellerinize sağlık ^
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-04-23 17:37:30
Ceviri icin tesekkurler