Kedi Olarak Geçirdiğim On Dört Yıl

25 Nisan 2020
Çeviri: CatInTranslation
Düzenleme: Residenttt
2317 Görüntülenme
Bu bölümü 9 Kişi beğendi.

Kız çocuğu ve ben

Kız çocuğu lise hayatı boyunca hiç bu kadar meşgul olmamıştı.

Kulüp aktivitelerinin yanında, çalışması gereken çok şey vardı. Öğrenci olmanın getirdiği sorumluluklar, arkadaşlarıyla çıktığı gezmeler... Kısaca son iki yıl dolu dolu geçmişti.

Belki de iş yükü hafiflediğinden, bu sıralar adam tüm günü çalışma odasına kapanarak geçirmiyordu. Kız çocuğuyla daha fazla ilgileniyordu. Kadın da işi bırakmıştı. Sabah kız çocuğunu okula uğurluyor, akşamları karşılıyordu. Diğer ev hanımlarıyla vakit geçiriyordu. Zaman kadın için neşeyle akıp gidiyordu.

Son iki yıl boyunca kız çocuğu iyice olgunlaşmıştı.

Bir sene önce uzatmaya başladığı saçlarını her zamanki sevimli şekilde topluyordu. Belki de artık çok daha kadınsı göründüğünden, hafif makyaj yapmaya başlamıştı.

"Ay, ceketimi unuttum!"

"Hey, her şeyin yolunda gideceğinden emin misin?"

Yemek masasından aniden kalkıp dışarı kaçan kızını gören adam şaşkınlıkla homurdandı.

Kız çocuğunun lise son senesi başlıyordu bugün. Kız çocuğu dün beni de peşinde sürüklemişti. Bu yüzden de bugün yorgun hissediyordum. Bahar tatilini güle oynaya geçiren kız çocuğu bugün için hazırlıklarını tamamlamamıştı. Adam, kız çocuğu ve ben, dün geç saatlere kadar ayaktaydık.

Dün akşam kadın, kız çocuğuna okulda gereken şeyleri almakla meşguldü. Adam kız çocuğunun peşinde evrakları kontrol ediyordu. Bense günlük formasının ve eşofmanlarının arasına dalıp ayakkabılarını unutup unutmadığını kontrol ettim.

Kız çocuğu elinde ceketiyle aceleyle masaya döndü. Tostundan kalanı ağzına tıktı. Bronzlaşmış buğday rengi bacaklarını yaşı büyüdükçe daha da kısalan mavi denizci eteğinin altından görebiliyordum.

"Yuuka, bir şey unutmadın değil mi?"

"Hayır sanırım!"

Yemeğini olabildiğince hızlı çiğnemeye çalışan kız çocuğu cevap verdi.

'Hey hey! Topla kendini kız çocuğu.'

Koltuğa fıydırılmış kravatı ağzıma alıp yerde duran ayakkabılarının üzerine koydum. Yaptığımı gören adam acı bir gülümsemeyle "Aferin Kuro." dedi. Adamın yüz ifadesi de bitkindi.

Adamın sözlerini duyan kız çocuğu bana doğru döndü.

"A, doğru ya! Kravatımı unuttum!"

Suçunu kabul eden kız çocuğu ceketini kolunun altına sıkıştırıp pembe kravata uzandı. Kafamı sertçe okşadı.

"Teşekkür ederim Kuro~!"

'Bir şey değil. Başka bir şey unutmadın değil mi?' diye sordum. Kız çocuğu çantasına koyduğu üniformayı ve eşofmanı kontrol etti. Diğer çantadaki peçete ve ıslak mendile baktı.

"Tamamdır! Her şey hazır! Çıkıyorum!"

Kızın sesini duyan kadın mutfaktan çıktı.

"O zaman seni arabayla bırakayım. Sen de biraz kestir, olur mu tatlım?"

"Teklifiniz kabul edilmiştir."

Adamın bitkin gülümsemesini göremeden kız çocuğuyla kadın evi hızlıca terk etti.

Adam masayı toplarken ben de koltuğa uzandım. Biraz sonra adam da yanıma gelip oturdu ve televizyonu açtı.

Kanallar arasında gezinip hava durumunu anlatan bir kanalda durdu.

"Anlaşılan yarın da hava bugünkü gibi olacak..."

Adamın yanından televizyona umursamazca bakarken 'Öyle gibi.' dedim. Verandanın sağımızdaki geniş penceresinden gün ışığı üzerimize düşüyordu. Kadının sabah erken saatlerde astığı çamaşırlar ve camdan esen serin rüzgarla etrafa güzel bir koku yayılmıştı.

Hava tahmini bitmiş, burç yorumuna geçmişlerdi. Bu sırada adam uykulu gözlerle esnedi.

Ben de yorgunluktan çok serin rüzgar ve ılık havanın etkisiyle esnedim.

"Sen de mi yoruldun Kuro?"

'Sizin kadar değil.' diye dürüstçe cevapladım. Gerçek şuydu ki masada kız çocuğu ve adam işlenirken ikisini de ekip kız çocuğunun yatağına kıvrılıp kestirmiştim.

Buna rağmen ben de yorgun hissediyordum.

"Kediler mekan, zaman fark etmeksizin uyuyabilen canlılar." deyişini son yıllarda iyiden iyiye tecrübe edinmiştim.

Adam koltuğa uzanıp beni göğsünün üzerine yerleştirdi.

"Biraz uyuyacağım Kuro. İyi uykular-..."

Adamı bildim bileli kafasını koyar koymaz uyurdu. Bence bu da bir yetenekti.

Ancak hakkını vermek gerekti eğer uyumamakta kararlıysa gözünü dahi kırpmazdı.

Bir keresinde çalışma odasından iki gün aralıksız klavye sesleri gelmişti. O sıralar oldukça endişelenmiştim. Evde duyulabilen tek ses bu olmuştu.

Lütfen bir daha öyle şeyler yapma, diye içimden geçirip kıvrıldım. Adamın düzenli nefesi ve kalp atışıyla gözlerimi kapatıp hemen uykuya daldım.

 

 

Bir süre sonra hafif uykumdan kadının tanıdık ayak sesleri, kapının açılıp kapanmasıyla uyandım.

Uyanacak gibi görünmeyen adamı bırakıp dikkatlice koltuktan indim. Kadına doğru yürüdüm. Elinde küçük bir poşet vardı.

"Kuro-chan. Demek uyuyor bizimki." derken mama kasesini eline aldı. Poşettekileri çıkarıp mama kasesine boşalttı.

Dün gece "Çok çalıştın bugün. Emeğinin karşılığı olarak sana yarın sabah yaş mama alacağım." demişti. Demek unutmamıştı. Adamla tanıştığımdan beri sayısız konserve yemiştim. Sabah doyurduğum karnımı guruldatan mamanın iştah açıcı kokusu etrafa yayıldı.

"Al bakalım Kuro-chan. Afiyet olsun."

Mm, memnuniyetle kabul ettim.

Kaba koyduğu mamayı yemeye başladım. Her zamanki gibi lezizdi.

Çömelip nazik bakışlarıyla yemek yiyişimi izlemeye başladı. Fındık kabuğu rengi saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Rüzgarda savruluyordu.

"Ne kadar da çabuk büyüdü değil mi? Hangi ara üniversiteden bahsetmeye başladı..."

Yemeye devam ederken cevap verdim. 'Evet, değil mi?'

"Arabada üniversite sınavının yaklaştığından bahsettik biraz. Sonra üniversiteye gidecek. İlkokul öğretmeni olmak istiyormuş..."

'Zamanla daha da büyüyecek' diye cevap verirken ardımda ayak sesleri duydum.

"Dönmüşsün. Az önce dediğin şey doğru mu?"

"Uyandın demek. Evet doğru. Buralarda kazanabileceği iki üniversite var. Biri K üniversitesi. Diğeri de F Kadınlar Okulu değil mi?" diyen kadın zarif bir gülüş attı. Yemeğimi bitirdiğimi görünce mama kasesine uzandı.

Ayağa kalkıp "Gideyim de kabını güzelce yıkayım." dedi. Kadının her gün kabımı iyice yıkaması sayesinde her çeşit yiyeceğin tadını alabiliyordum.

Yüzümü temizlerken arkamda duran adam boynunu kıtlattı.

"Evet, bu kadar büyüdü demek."

"Biz de yaşlandık hayatım. Gün gelecek adamın biri gelip kızını isteyecek."

Kadının alayla karışık söylediklerini duyan adam kaşlarını çattı.

"Dur bakalım. Bunları konuşmak için daha erken."

"Diyorsun. Evlendiğimizde daha liseden yeni mezun olmuştum. İşe daha yeni yeni başlarken evimize gelip 'Mezun olduktan sonra kızınızla evlenmeme izin verin!' diyen kimdi acaba?"

Anlatılan olayı hatırlayan adam utangaçça yüzünü çevirdi. Kadının kurnaz bakışları altında isyan etti. "Yeter bu kadar ama..."

"Bu arada ilk tanıştığımızda abinden daha büyüktüm. Bu yüzden beni pek sevmemişti."

"Abartma. Sadece erkeksi olmayan erkeklerden pek hoşlanmıyor." Kadın elinde kabımla gülerek mutfağa girdi.

Bahsettikleri abiyi biliyordum. Annesi ve babasıyla birlikte her yıl birkaç kere ziyarete gelirdi. Dost canlısı ve kaslıydı. Kadının babası da abisi de iriydi.

'Zayıf olsan da ben seni seviyorum. Üzülme.' dedim adama. Sanki dediklerimi duymuş gibi beni kucağına alıp kafamı sevdi. Nedense yüzü neşeli değildi.

"...Evlilik demek..." Adam derin derin iç çekti.

Adamın kollarına yerleşirken, kız çocuğunun kendi hayatını kuracağı günü düşündüm.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-04-26 20:27:37
Vay be
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-04-28 17:33:24
@OkuyucuS0, Vay be X2
ARS (1843 puan) Üye
2020-04-28 21:12:10
@MhmtSnmz, Vay be X3
FullmetalMerve (10 puan) Üye
2020-05-28 13:01:31
@OkuyucuS0, Vay be X4