Kuzeyli Asilzade ve Yırtıcı Kuş Hanımının Kar Ülkesindeki Avcılık Hayatı

09 Haziran 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
769 Görüntülenme
Bu bölümü 7 Kişi beğendi.
Cilt 1

Kutup Gecesi

Kar fırtınasında, Sieg ve ben köpekleri besledik. Ren geyikleri ormanın çitle çevrili bölgesindeydi. Rüzgar düzelirse onları yürüyüşlere çıkarabilirdik, ancak bugünkü hava nedeniyle onları eve götürdük ve orada kalmalarını sağladık.

O zaman Sieg ile rahatladığımı söylemek istiyordum, ama fakir bir asil böyle bir zarafeti karşılayamazdı.

Evde dağ gibi birikmiş işler bizi bekliyordu.
Bunu söylediğimde, Sieg elinden geldiğince yardım edeceğini söyledi.
Gerçekten güvenilir bir eşti. Gözlerim doldu.

İlk olarak ihmal ettiğimiz kürkleri işleyerek başladık.
Kürk suda yıkanmıyordu. Bu yüzden otlar ile özel toz bir sabun kullanılarak temizleniyordu.

“İlk olarak, bu özel tozu kürkün üzerine serpiyoruz.”

Bugün bir öğrenciyle beraber çalışıyordum. Önlük giyen Sieg, söylediğim yöntemi not alan ciddi bir öğrenciydi.

Tozu kürkün her tarafına serptim ve özenle ovuşturdum.

“Tozun rengi döndüğünde onu silkeliyoruz.”

“Sadece bakarak bunu anlamak çok zordur, kürk kolayca kirlenir.” çalışmaya devam ederken bunu mırıldandım.

Kürkü ovmaya devam ettim. Hiçbir leke kalmadığına emin olana kadar temizledim.

“Tozun rengi dönmeyi bıraktığı zaman onu çıkarıyoruz.”

Hızlı hareketlerle yüzey boyunca fırçaladım.
Son işlem için kürkü temizlemek için sabunlu suya batırılmış bir bez kullanılıyordu.

Açıklamalarla işim bittiğine göre, şimdi Sieg’in sırası gelmişti. Herhangi bir hata olup olmadığını görmek için onu denetledim.

“Evet, iyi yapıyorsun.”

İyi duyulara sahipti, kürkü bir acemiden beklenmedik bir çeviklikle temizledi.
Bunu merak ettiğimde, ordudayken deri ekipmanlar ile ilgilenmeye benzer olduğunu söyledi. Öyleyse bu mantıklıydı.

Palto, ayakkabı, şapka ve eldiven. İkimiz beraber çalışırken bitirmek sadece biraz zaman almıştı.

“Sieg burada benimle olduğu için şanslıyım. Her yıl yalnızdım.”

Sieg olduğu iki kat daha fazla eşya yapmamız gerekiyordu, ama sohbet ederken çalışmak eğlenceliydi. Yalnızken daha yavaş çalışan birisi olduğum için Sieg'e sahip olmak gerçekten güzeldi.

Sonra evi temizledik.
Güçlü soylu bir ailenin saygın bir kızı olmasına rağmen, hala ordudan bir kadındı. Mükemmel temizlik yaptı.

“Kendi temizlik işimizi kendimiz yapıyorduk.”
“Anladım.”
“Aa. Kimse temizliği sevmediğinden mola zamanlarımızda oyunlar yaptık ve kaybedenlere temizlik yaptırdık……”

Orduya yeni girdiğinde, sadece on üç yaşında, Sieg o kadar çok oyun kaybetmiş ki temizlik konusunda iyi hale gelmişti. Ancak, kaybetmekten nefret eden birisi olduğu için kitaplar satın almış ve kazanma stratejileri üzerinde çalışmıştı.

“Şimdi neden kazanamadığımı görüyorum.”
“Ama potansiyelin var.”
“Gerçekten mi? Yakında kazanmaya başlayıp başlamayacağımı merak ediyorum~”
“Ben de bunu merak ediyorum.”
“O zaman benim için bir kez kaybetmez misin?”

Şakacı şekilde sohbet ederken öğle yemeği vakti geldi.
Öğle yemeğinde, çorbanın geri kalanını ısıttım ve ren geyiği etini şöminede bazı otlar ile şişleyip közledim.

Bugünün ren geyiği geçen sefer Sieg tarafından yakalanandı.
Artık dayanamıyordum, bir ısırık aldım. Dokusu şaşırtıcıydı ve lezzetli suyu ağzımdan aktı. Otlar tadını çok etkilememişti ve suyu ile karışmıştı.

Sieg bile tadının her zamanki ren geyiğinden ne kadar farklı olduğuna dair şaşırmış bir ifade oluşturdu.

“Bu harika.”
“Öyle değil mi?”
“Gerçekten lezzetli.”
“Sevindim. Tadına bakmanı istiyordum. Aksine, bunu alabilmemiz senin sayende oldu.”

Buna göre, Sieg ne mütevazı bir görünüm ne de onaylıyormuş gibi baktı sadece sıcak bir gülümseme takındı.

Böyle değerli bir ifadeye, bilinçsizce ona düştüm.

Ancak, bu gülümseme hızla kayboldu ve yerini sert bir görünüm aldı.

“Bu, tek başına olan ren geyikleri için tehlikeli.”
“…… Evet.”

Sieg’in nadir gülümsemesini gördüğüm için vurulmuştum ama kısa süre sonra asker haline geri döndü. Dünyadaki her şeyin o kadar tatlı olmadığını güçlü bir şekilde hissettim.

“Ancak.”
“?”

Konuşma henüz bitmemişti. Havada bir kaşık çorba tutarak durdum ve eşime baktım.

“Gelecek yıl yardım edebilirim. O zaman birlikte avlayalım.”
“…… He!? O, ah, sıcak!”

Onun sözlerinden dolayı çorbayı, masada duran elimin arkasına döktüm.

Hala sözlerinden dolayı kafam karışmış haldeyken Sieg çorbayı peçeteyle sildi. Sonra biraz kar almak için pencereleri açtı, onları bir beze koyup elimin arkasına koydu.

“…… Ne yapıyorsun.”
“Ü-Üzgünüm.”

Gelecek yıl hakkında bir şeyler söylediği için olduğunu söyleyemezdim. Eğer burada umutlu bir şekilde durursam ona yük olabileceğimi düşündüm.

Şimdilik bir yıl yanımda kalacaktı. Bu hala yeterince iyiydi, kendi kendime söyledim.

◇◇◇

Öğle yemeğinden sonra atölyede çalışmaya başladık.
Yine çalışkan öğrencim Sieglinde ile birlikteydim.

“Bugün kuksa{1} yapacağız.”

Sami halkının geleneksel bir zanaatıydı.
Eziyetli bir süreçle yapılan küçük bir bardaktı.

Malzemesi, iki ay önce hasat edilen kurutulmuş bir huş ağacı yumrusuydu.
Sağlam ve ince taneli ile olanla yapılmalıydı. Ancak bu bölgede, burada sadece huş ağaçları vardı, bu yüzden onları kullanmaktan başka seçeneğimiz yoktu.

“İlk olarak, kabukları tahta bir topak haline getirmek için oyuyoruz.”

Kabuklar özel olarak tasarlanmış bir keski ile oyuluyordu.
Odun sert olduğundan dolayı kadınlar için zor olabileceğini düşünmüştüm ama burada bile Sieg güçlüydü ve el becerisi vardı.

Yuvarlak huş ağacı yumrusu kare bir şekle getirilirdi ve ortada yuvarlak bir delik oyulurdu.
Sieg bir tane yapıncaya kadar geçen sürede ben üç tane yapmıştım.

“Sieg, ellerin iyi mi?”

Huş ağacı gerçekten sertti. İlk başta ellerimin nasıl su topladığını hatırlayarak endişe içinde sordum.

“Sorun yok. Ellerimdeki deri zaten sert.”
“Anladım. Bunu duyduğuma sevindim.”
“Daha doğrusu…”
“?”
“… Ritz’in eli çok daha kötü.”
“…… Aa, daha sonrasında ilaç uygulamadığımız için.”
“……”

Yaralı elime bakarken mırıldandım. Bu kar ülkesinde zorluklar bitmiyordu.

Bu köydeki insanlar yarayı tatlı suyla duruluyor veya yaraları iyileştirmek için dikkatlice ovalıyorlardı.

Bir süre önce yabancı bir baloda, sarhoş olduğum için düştüğüm bir zaman vardı. Orada, yaraya ilaç uygulamış ve bandajla sarmışlardı, bu yüzden çok şaşırmıştım.
İlaç kullanınca ağrı hızla gidiyor ve neredeyse hiç yara izi bırakmıyordu. Bu nedenle, köy dükkanına ithal ilaçlar getirtmiştim ancak köylüler hala eski yöntemlere inandıkları için stokta her zaman bir miktar ilaç vardı.

Tabii ki ciddi bir yaralanma veya ciddi bir hastalık kaparsak doktorları çağırıyorduk.
Çünkü büyükbabam Ruh’un öğretilerinin çoğunlukla yanlış olduğunu savunuyordu.

Ona böyle şeylerden bahsettiğimde, Sieg de anladı.

Sıcak şarabı yudumlayıp iç çekerken beni daha çok iş bekliyordu.

Dördüncü oyma. Temiz bir şekilde oyulabileceği bir nokta değildi.

“Bunu yaptıktan sonra, karın içine gömeceğiz.”

Hala bir kar fırtınası vardı, ama yine de dışarı çıktım. Az önce yaptıklarımı gömdüm, dün gömdüğüm huş ağacı tahtasını kazıp çıkardım.

“Bu henüz bitmedi.”

Bir gün boyunca karda bekletildikten sonra, odun daha sonra tuzlu suda kaynatılıyordu ve konsantrasyonu deniz suyu ile aynı hale geliyordu. Eğer bu yapılırsa odun neredeyse hiç çatlamıyordu.

“Kaynattıktan sonra temizlemek için kurutmamız gerekir. Bu da zaman alıyor.”

Bardağın dış görünüşünü yapmak daha da zaman alıyordu.

Kaynadıktan sonra kuruması yaklaşık yedi gün sürüyordu.
Bir hafta önce kurutulmuş ahşabı biraz oydum. Bir gün için yeterli olduğunu düşünerek temizledim ve atölyeden ayrıldım.

Bu, uzun kutup gecelerinin başlangıcıydı.

Çevirmen Notu

{1} Kuksa: Geleneksel İskandinavya Sami halkı tarafından oyulmuş huş ağacı yumrusundan hazırlanmış geleneksel bir bardak türüdür.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-09 14:24:10
Çeviri için teşekkürler
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-06-10 10:37:33
Teşekkürler, harbiden Josei. Dikkat çeken bir aktivite yok, ana karakterlerin yakışıklı/güzel olması dışında çekicilikleri yok. Ama okutuyor kendini :)