Kuzeyli Asilzade ve Yırtıcı Kuş Hanımının Kar Ülkesindeki Avcılık Hayatı

17 Haziran 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
735 Görüntülenme
Bu bölümü 8 Kişi beğendi.
Cilt 1

Baharda Çalışmak

Bugün, sabahın erken saatlerinde Sieg ile dışarı çıktık. Bir ren geyiği kızağına binerek yakındaki bir göle gittik.

Göl hala hafifçe karla kaplıydı.

“Bu uygun mu?”

Sieg gölün üstünde yürümek konusunda endişeliydi. Buz, yükselen sıcaklıktan incelse de üzerinde yürüyen bir kişiden çatlayacak kadar ince değildi.
Ancak her ihtimale karşı bir adım attı ve güvenli olup olmadığını kontrol etti. Erime mevsimi olduğundan yüzeydeki kar şimdi ıslaktı. Bu her yıl yaşadığım bir şeydi.

“Sorun yok.”
“……”

Hala endişeli olan eşimin ellerini tuttum ve donmuş gölde yürümeye başladım.

“Ritz, ren geyiği ne olacak?”
“Bu akıllı olan, bu yüzden endişelenme.”
“Öyle mi?”

Ren geyiğini serbestçe hareket etmesi için kızaktan ayırdım. Çok uzağa gitmeyecek ve ayılar, vaşaklar ve porsuklar bu bölgede yaşamıyorlar, diye Sieg'e açıkladım.

Sieg ilk başta buz için endişeliydi ama bir kez üzerinde yürümeye başladığında güvenle yürüdü. Ancak, elimi tutmaya devam etti. Eldivenlerin üzerinde olmasına rağmen yüzüm, ona dokunabildiğim için gevşedi.

Yüzüme ilgiyle baktığı için kısa sürede yeni bir konu açtım.

“Hiç buz balıkçılığı yaptın mı?”
“Bu ilk kez.”

Buz balıkçılığı, buzun içine bir delik açıp oradan balık avlayarak yapılırdı. Kışın kırılamayacak kadar kalın olan buz ilkbaharın başlarında yapılırdı.

“Soğuk mevsimde, Salvelinus alpinuslar{1} en iyisidir.”

Pembe bir tona sahiplerdi ve güzel tatları vardı. Şimdi, yağları artmıştı bu yüzden en lezzetli zamanındaydı. Ayrıca tuzlamak ve birazını da tütsülemek istediğim için, gölün ortasında bir delik açmaya hazırlanırken birçoğunu yakalamayı umuyordum.

Araçları çantadan çıkarırken Sieg karı yüzeyden sildi.
Buz kıracağı kullanıyordum. Bıçağı buza doğru doğrultarak bir delik oluşturmak için hafifçe vurdum. Çok sert yaparsam çevredeki tüm buzun çökme olasılığı vardı bu yüzden dikkatli olmalıydım.

Buz beklediğimden daha kalındı. Sieg ile vardiya değişerek sonunda buzda yuvarlak bir delik açtık.
Büyük bir Salvelinus alpinus’un geçebileceği kadar büyük bir delik açtım ve biraz uzakta başka bir delik açtım.

Hazırlıklar bittiğine göre geriye sadece balık tutmak kalmıştı.
Yemler el yapımı sahte yemlerdi. İpe koydum ve aşağı indirdim.

“Sieg, soğukla başa çıkabilir misin?”
“Aa, ben iyiyim.”
“Anladım.”

Aşırı soğuk mevsim geçmiş olmasına rağmen beyaz nefes dumanı hala çıkıyordu ve açıkta kalan yüz acıyordu.
Ancak gökyüzü berrak ve maviydi, bu yüzden depresif hissetmiyordum.

Sieg birincisini yakaladı. Aslında köydeki en iyi balıkçıydı, onu içimden övdüm.

“Bu nedir?”
“Bu bir levrek. Kuyruk yüzgecindeki sivri uçlara dikkat et.”

Sieg, siyah çizgileri olan bir tanesini yakaladı. Kuyruk yüzgecinde keskin bir sivri uç olduğu için makasla kesilmesi gerekiyordu. Lezzetli olduğu mevsim geçmesine rağmen yüzeyi gevrek olana kadar baharatlarla ızgara yapıldığı zaman hala çok lezzetliydi.

Sonra bir saat boyunca hiçbir şey yakalayamadık.
Vücudunu sıcak tutmak için Sieg’e, alkolümü (içemediğim) teklif ettim.

“Sieg, daha fazla yakalayabileceğimizi sanmıyorum~ Geri dönelim mi?”
“Bir süre daha kalalım.”
“Gerçekten mi? Sorun yok mu?”
“Aa. Biraz daha beklersem yakalayabileceğimi hissediyorum.”

Biz böyle konuşurken vücudum aç olduğunun sinyalini verdi. Cep saatim ile zamanı kontrol ettim, çoktan öğleni geçmişti.

Öğle yemeğini Ruruporon’un yaptığı füme et ve peynir ile siyah arpa ekmekle yedik.
Yemek yerken Sieg, yem olarak ekmek parçalarını kullanmamızı önerdi ve bu harika işe yaramıştı.

Bundan hemen sonra beş tane Salvelinus alpinus avlayabilmiştim.

“Gerçekten bazen iyi yakalanmıyor. Bazen de izlemek zor.”
“Anlıyorum.”

Sieg küçük bir levrek, bir çoprabalığı ve bir Salvelinus alpinus yakalamıştı. İlk denemesi olmasına rağmen harikaydı.
Balığı taze tutmak için çantayı karla doldurdum ve eve döndük.

Düdüğü çaldığımda ren geyiği buraya geri döndü.

Döndükten sonra balıkları Ruruporon'a verdiğimde onları memnuniyetle aldı. Bir şekilde ona üç tane Salvelinus alpinus’u evine götürmesi gerektiğini söyledim, gerisini akşam yemeği için kullanacaktık.

Akşam yemeği zamanı. Bugün yemek taze balık kullanılarak yapılmıştı ve bu baharın geldiğini işaret ediyordu.
Levrek ve çoprabalığı otlar ile doldurulur ve tuzla beraber ızgara yapılırdı. Salvelinus alpinus, ren geyiği sütü çorbası içinde patates ve otlar ile beraber servis edilirdi. Bir tanesini de narenciye suyu püskürterek ızgara yapmıştık. Hepsi ekmekle beraber iyi gidiyordu.

“Yarın biraz balık tütsülemek istiyorum, yarın tekrar dışarı çıkabilir miyim?”
“Aa, fark etmez.”

Yüce gönüllü eşim sayesinde yarının programına karar verilmişti.

Ertesi gün, belki de bir balık sürüsünün üstünde balık tuttuğumuz için sadece iki kişiyle on sekiz balıktan oluşan yüklü miktarda balık tuttuk.

Ancak, tüm bu balıkları kendimiz alamadığımız için geri kalanını tütsülemeden önce yarısını köye sattık.

İlk önce balıkların içi temizlenir ve sonra da yıkanırdı, daha sonra iki parçaya bölünürdü. Sonra üzerlerine tuz serpiştirilir ve bırakılırdı. Bundan sonra otlardan ve alkolden oluşan bir çorbaya dinlenmeye bırakılırdı. Balıklar tütsülenmeden önce kurumaya bırakılırdı.

Onları uzun süre korumak için soğuk tütsüleme yöntemini kullanıyordum. El yapımı tütsü rafları kullanıyordum. Sıcaklığın kontrol edilmesi gerektiğinden ayrı bir tütsüleme yerinde yapılıyordu.
Yarım yıl boyunca kurutulmuş huş ağacı mıcırları ve otlar kullanarak bir ay boyunca tütsülenmeye bırakılırdı.

“Kulağa uzun zaman alacak gibi geliyor.”
“Evet. Bunu kış boyunca yiyecek temin etmek için yapıyoruz.”

İlkbaharda avlanmadığımız için genellikle yaptığımız iş buydu.

Artık topraktaki kar erimişti, çiftçilik yapmalıydık.
Genellikle soğan, kolza tohumu, çavdar ve arpa ile birlikte patates, şalgam ve havuç gibi kök sebzeleri yetiştiriyorduk.
Bitkiler ilkbaharda ekilir, daha sonra yaz veya sonbaharda hasat edilirdi. Daha sonra kışın üzerlerine kar ilave edilirdi. Uzun süreli korumaya izin verdiği gerçeğinin yan ısıra soğuk kar sebzeleri tatlandırırdı.

Erimeden sonra, köydeki tüm erkekler tarlalara yardım ederdi. Duvarların dışındaki tarlalar kıştan sonra korkunç bir manzara haline gelirdi, bu nedenle başından tarlaya kadar bizi bekleyen zor işler vardı.

Önceden planlamamıştık, ama doğal olarak karı süpürmek için tarlalarda toplanmıştık. Yığılmış karın baskısından toprak sertleşmişti, bu yüzden elle yapmak bizi zorluyordu.

Taşları, kökleri ve tırtılları topraktan yavaşça çıkarmaya devam ettik.
Ben çalışırken meraklı bir köy çocuğu benimle konuştu.

“Hey, efendim, bugün büyük eşle birlikte değil misiniz?”
“Büyük eş, bu çok sert oldu.”
“Ama o seninle aynı boyda.”
“Aslında, evet.”

Büyük eşim Siegnlinde köyde turistlere hazırlık için çalışıyordu. Erkekler tarlada çalışırken kadınlar yabancıları karşılamaya hazırlanıyordu.
Hanı temizler, yatak takımlarını yıkar, atıştırmalıklar yapar ve hediyelik eşyalar yaparlardı.

Sieg, tarlada çalışmaya yardım etmek istediğini, çünkü köyde çok fazla yardımcı olmayacağını düşündüğünü söyledi. Ancak tarım, avcılığın aksine kişinin ellerinde su toplanmasına neden olduğundan köy kadınlarına yardım etmesi konusunda onu ikna ettim.

“Eşime ne olmuş?”
“Hayır, annem kıskanıyordu.”
“Ne için?”
“Sürekli beraber olduğunuz için.”
“Ah, demek bu yüzden.”

Köyde kadın ve erkek işi bölünmüş durumdaydı. Genellikle erkekler dışarıda ve kadınlar içeride veya köyde çalışırdı. Ev işlerine hizmet eden hizmetçilerim olduğundan Sieg ile birlikte çalışma şansım oluyordu.

“Ah, iyi insan lafının üstüne gelirmiş.”
“Hm?”

Çocuk köyün girişini işaret etti. Orada, Sieg bu tarafa doğru geliyordu.

Eşim bana öğle yemeği getirmişti.

Şu anda zaman öğleden sonraydı. Şimdi eve dönmeyi planladığım için ani duruma şaşırmıştım.

Çevredeki köylüler sessizce evlerinden getirdikleri ekmekleri yiyorlardı. Köydeki kadınlar meşgul olduklarından onları rahatsız etmemek için yemeklerini tarlada yiyorlardı.

“Teşekkür ederim, Sieg!”

Sieg de benimle yemek yemek istedi. Islanmaması için oturması için yere deri bir çuval serdim.

Sieg ile sevinçle sohbet ederken sıcak fasulye çorbası, taze pişmiş ekmek ve taze yapılmış kahvenin tadını çıkardım.

Yemeğimi bitirdikten sonra ikinci fincan kahvemi yaparken Sieg, gözleri keskin bir şekilde parlarken bir şey söyledi.

“Bu arada…”
“Hm?”
“Bakışları hissedebiliyorum.”
“Şey, bu……”

Köyde Sieg gibi ziyarete gelen kadın yoktu. Kuşkusuz, buradaki erkekler soğuk ekmeklerini yerlerken ‘Şu herif, umarım havaya uçar.’ diye düşünüyorlardı. Bunu düşünerek, alaycı bir şekilde gülümsedim.

“Kadınların buraya gelmeleri yasak mı?”
“Hayır hayır. Sadece kıskanıyorlar.”
“Ne için?”
“Eşimle beraber yemek yediğim için.”

Bundan sonra çalışmaya devam ettik.

Çok yorucu bir işti ama şaşırtıcı bir şekilde öğle yemeğinden sonra tüm yorgunluğum gitmişti.

 Bu baharın normalden çok daha sıcak olduğunu düşünerek günleri memnun bir şekilde geçirdim.

Çevirmen Notu

{1} Salvelinus alpinus: Alabalıkgiller familyasından arktik, subarktik ve dağ göllerinde ve kıyı sularında yaşayan göçmen soğuk tatlı su balık türüdür.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-09 14:25:32
Çeviri için teşekkürler
ŞahiTopu (56 puan) Üye
2021-01-20 15:42:39
“Kadınların buraya gelmeleri yasak mı?” “Hayır hayır. Sadece kıskanıyorlar.” “Ne için?” “Eşimle beraber yemek yediğim için.” İnsan sırf şu duygu için slice of life okuyor yaw
Waga na wa Megumin (136 puan) Üye
2021-01-06 14:17:28
emeği geçenlerin ellerine sağlık...
ritrak (35 puan) Üye
2020-06-18 03:50:34
Nlinize sağlık. Normalde bolum biriksin diye okumuyordum ama okumaya başlayınca tek seferde sonuna kadar geldim. Bu seri çok mütevazi, güzel umarım çevirmeye devam edersiniz.