Kuzeyli Asilzade ve Yırtıcı Kuş Hanımının Kar Ülkesindeki Avcılık Hayatı

29 Mayıs 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
863 Görüntülenme
Bu bölümü 11 Kişi beğendi.
Cilt 1

Kızıl Kartal

Gezimiz beklenmedik bir şekilde, herhangi bir sorun olmadan devam etti. Üç orman kulübesini geçtiğimizde bile, Sieg tek bir yorgunluk işareti göstermedi. Korku içindeydim. Gerçekten de ordudan biriydi.

Üçüncü molamızda bir yemek daha yedik. Sadece oturmamıza rağmen, hala çok fazla enerji harcıyorduk. Aç hissetmesek de yemek yemek iyi geliyordu.

Buradaki yaşlı adamdan yemek ( ücretli) istedik, ama bize verdiği şey altı tane kalın dilim siyah arpa ekmeği ve altı tane düz yuvarlak dilim peynirdi (üç kişilik). İçecekler de servis edildi ama soğuk geldiler. Bu yüzden bu tarifsiz bir his hissediyordum.
Mola verdiğimiz üçüncü kulübedeki yemek en pahalısıydı ama en sade olanıydı.

Gerçeği kabul ederek, yemeği mümkün olduğunca lezzetli hale getirmenin yollarını düşündüm.
Peyniri masanın üzerindeki şişe taktım ve onları şöminenin yanında ızgara yaptım. Birkaç saniye içinde peynir eridi ve yüzey parlaktı. Sonra bunu ekmeğe koydum ve Miruporon'a verdim. Sieg için bir tane daha yaptım. İkinci defada Sieg peyniri eritti. Bir kadının benim için yaptığından tadının daha iyi olduğunu söylediğimde acı bir şekilde gülümsedi. Gerçeği söylüyordum ama belki de sıradan tavrımdan dolayı bana inanmıyordu.

Yemek yemeyi bitirdikten sonra haritayı açtım ve buradan sonraki rotayı açıklamaya başladım.

“Yaklaşık iki saat içinde güneş batacak, bu yüzden altına başka bir şey daha giymek isteyebilirsin.”
“Güneş bu kadar çabuk mu batıyor?”
“Şaşırdın mı?”

Kışın, güneş öğleden biraz sonra batıyordu. Ayrıca, burası önümüzdeki iki ay boyunca güneşin doğmayacağı korkunç bir bölgeydi. Sieg’in gri gözleri, ciddi bir ifade yaparken şaşkınlıkla açıldı.

“Yakında ormandan çıktığımızda sıcaklık sıfırın altına düşecek. Bu yüzden kontrol için on beş dakikada bir duracağız.”
“Neyi kontrol etmek için?”
“Hipotermi.”

Hipotermi. İnsanların soğuk ortamlarda sıcaklıklarını normal tutamadıklarında ortaya çıkan bir semptomdu. Vücut sıcaklığı düşmeye devam eder ve tüm hayati faaliyetler durana kadar dengesizliğe neden olurdu. İnsanlar buna patlayarak ölmek diyorlardı.

“Köydeki geyiklerle dışarı çıktığımızda insanlar bazen bu şekilde ölüyor……”

Açıklarken devam edemedim. Sieg bana endişeyle baktı, ama bu taşan duyguları açıklamak için kelime bulamadım.

“…… Üzgünüm, Sieg.”
“Neden bahsediyorsun?”
“Hareket ederken ölmek, bunun normal olmadığını fark ettim.”
“……”

Köyde sadece ailemi düşünerek büyümüştüm ve gittiklerinde sadece kendimi düşünerek yaşamıştım.
İlk kez birisinin hayatından sorumlu olduğumu fark ederek konunun ağırlığını bir kez daha fark ettim.

Keyfi kararımdan dolayı birinin hayatını tehlikeye atmış olabilirdim.

“Evlilik konusunda çok heyecanlandım, Sieg’in hayatı için ne kadar tehlikeli olabileceğinin farkında değildim.”
“İyiyim. Benim için endişelenme.”
“……”

Sieg öyle diyordu ama hiçbir garanti yoktu.

En son bir nişanlımı getirdiğimde, ilkbahardan yaza giriyorduk. Ve yakındaki bir limandan ren geyiği ile gelmek sadece bir saat sürmüştü.

Deniz donmuş olduğu için o liman şu anda kapalıydı.

“…… Seni gerçekten daha sıcak bir mevsimde getirmeliydim.”
“—— Sana bir hikaye anlatayım.”
“He?”
“Yaklaşık on bir yıl önceydi. Hala gençlik zamanlarımdayken.”
“?”

Görünüşe göre tedirginliğimi görmezden geliyordu, çok uzaklara bakıyor ve geçmişi hakkında konuşmaya başlıyordu.

◇◇◇

Askere alındıktan beş yıl sonra, ön cephelere gönderilecek seçkin bir asker olarak atanmış. Tam olarak her gün eğitim almışlar, her gün kendilerini sertleştirmişler.

Bunu yaparken yılda bir kez yapılan dağcılık eğitimi zamanı oluyormuş.
Henüz ince bir kar tabakası olan bir dağın zirvesinde bir hafta geçireceklermiş.
Sadece bir hafta boyunca yemeği ve asgari ekipmanı olan Sieg, bunun en çok uzak durulan eğitim olduğunu söyledi.

“Dik yamaçlara sessizce tırmandık, ama beş saat sonra bir şey oldu.”

Ani bir sağanak yağış ile, insanların Sieg’in ekibine saldırmasını önleyecek kadar güçlü bir fırtına çıkmış.
Doğa şartlarına maruz kalan ve hareket edemeyen müfreze komutanı terk etmeye karar vermiş.

Kısa bir tırmanıştan sonra dağ kenarında bir kulübe bulmuşlar, böylece ekip oraya doğru yönelmiş.

“Kısa bir süre sonra yağmur ve rüzgar duracak. Herkes böyle düşündü.”

Ancak, fırtına dört gün boyunca kesilmemiş.

“Gıdanın yanı sıra yakacak odun bitti. Dördüncü gün yağmur çatıda delikler açmaya başladı ve kulübenin zeminine sertçe yağmaya başladı.”

Bu trajik sahnede, bazı insanlar bilinçlerini koruyamamış.

“Geçmişe bakıldığında hipotermi olabilir.”
“……”

Dördüncü gün de yardım gelmemiş.
Beşinci günde hava açılmış, ancak sadece Sieg ve bir kişi daha hareket edebiliyormuş.

“Bir asker dışarıdan yiyecek almayı önerdi. O zaman, hala kulübede kalmak ya da fark edilir bir beyaz bayrak dikip yardım gelmesini beklemek gibi sakin kararlar veremedim, açlık yüzünden.”

Kulübenin dışında kar birikmiş. Ancak, hareket etmek çok zor değilmiş, bu yüzden karla kaplı alanların içinden zikzaklar çizerek geçmeye karar vermişler.

Dağı aramalarına rağmen kış sona ermiş, bu yüzden yiyecek hiçbir şey yokmuş. Zarar içindelerken bir şey keşfetmişler.

“Büyük bir geyikti. Yoldaşım hızla nişan aldı ve bir ateş etti.”

İyi eğitimli bir hamle ile kurşun hedefi vurmuş ve geyik yıkılmış.
Sanki yorgunluğu bir yalanmış gibi, Sieg’in yoldaşı geyiğe doğru düz bir çizgide neşeyle koşmuş.

“Ancak geyik ölmemişti. Yaklaştığında hemen midesine doğru hücum etti.”

Geyik sadece şaşkınlıktan yere devrilmişti.
Sieg bir bıçakla karşı koymaya çalışmıştı.

O geyiği avlamak için gerçekten havasında olduğu için, geyiğin boynuna ve karnına ölümcül darbeler verecek büyük ve sert bıçağa sahip olduğu şanslıymış.

“Geyik sonunda düştüğünde, kanla kaplıydım. Ama daha büyük bir sorun vardı.”

Geyik tarafından saldırıya uğrayan yoldaşın burnu kanıyormuş ve yere serilmiş.

“Geyiği mi yoksa yoldaşımı mı geri götüreceğim konusunda acı içinde düşünüp durdum. Şimdi olsa tereddüt etmeden geyiği geri götürürdüm ama o zamanlar tamamen acımasız değildim……”

Nihayetinde yoldaşını geri taşımış ve ona ilk yardım yapmış.

“Yalnız dışarı çıkma cesaretine sahip değilim, harap olmuş kulübede rüzgara ve karlara maruz kalırken yardım gelmesini bekledim.”

Kurtarma birimi yarım gün sonra gelmiş.

“Beni kanla kaplı olarak gördüklerinde bir an için kafa karışıklığı içinde yoldaşımı öldürdüğümü düşündüler.”

Sieg, yoldaşlarıyla konuştuğu ve yaralılara doğru tedavi sağladığı için herkes eve canlı olarak dönmeyi başarmış.

Bunun için Sieg ülkeden bir ödül almış.
‘Adler (Kartal) Madalyası’
Kartal cesaret ve gücü temsil ediyordu ve madalya, olağanüstü performans gösteren insanlara veriliyordu.

“Geyik kanıyla kaplanmamın hikayesi ve kartal madalyası karıştı ve tekrar dışarı çıktığımda çoktan asılsız ‘Kızıl Kartal’ takma adını aldım.”

'Kızıl Kartal' takma adının kökenini merak ediyordum ancak kaba olabileceğinden henüz sormamıştım. Hikayeyi şimdi duyabildiğim için tatmin olmuştum.

“……Şey, epey uzun bir hikaye ama endişelene bak.”
“He?”
“Sence kim ölme tehlikesi altında?”
“!!…… Sieg hipotermiden ölebilir.”
“Ölecekmişim gibi mi görünüyorum?”
“…… Hayır, hiç de bile.”

İlkbaharın başlarında karla kaplı bir dağda bütün erkekler yıkıldığında bilinçli kalmıştı ve hatta bir geyikle savaşmıştı. Sieg'in bir kızakta hareket ederken bayılmasını hayal bile edemezdim.

“Sana söylemiştim. İyi olacağım.”
“……”

Onun çok inandırıcı sözlerine ister istemez başımı salladım.

Bu arada, 'askeri eğitimindeki en korkunç olayının' hikayesi buydu. Daha korkunç hikayeler olabileceğini hayal ettiğimde nasıl hissettiğimi gerçekten tarif edemezdim.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-09 14:22:25
Çeviri için teşekkürler
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-27 15:32:24
Çeviri için teşekkürler.
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-05-31 09:07:08
Sieg hanımdan özlü hikayeler.. Başından geçen en kötü olay buysa bence çok iyi. Askeriyede diye baya bi olay çıkar altından diyordum ya ben. Bölüm için teşekkürlerr~
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-05-29 17:16:50
Hipotermi haa, ilk defa duyuyorum. Teşekkürler