Overlord
Giriş
Albedo odaya girdi ve ciğerlerini havayla doldurdu.
Maalesef ki odada, burnunun algılayabileceğini bir koku
yoktu. Bu oldukça doğaldı da. Sonuçta sevgili efendisi metabolizmasız olmakla
kalmıyor, aynı zamanda nefes de almıyordu. Bu sebepten arkasında koku bırakacak
bir şey de olmuyordu.
Yine de bunu kalbinde hissedebiliyordu.
Efendisinin bulunduğu odada nefes aldıktan sonra tüm ruhuna
bir sakinlik yayıldığını hissetti.
Aşık bir kız olmak böyle bir şeydi.
“He-he.”
Dudaklarının arasından yumuşak bir kıkırtı çıkaran Albedo
eliyle ağzını kapattı.
Orada başkası olduğundan, ya da dişlerini gösterdiğinden
değil. Düzgün bir hanıma yakışmayan bir şeydi bu.
Albedo yatağa resmiyetle oturdu, ardından da uzandı.
Tekrar burun çekti. Beklendiği gibi havada yine hiçbir koku
yoktu. Yine de sevgili efendisinin yatağına uzanmak onu derin bir neşeyle
doldurdu.
Bu aşık bir kız için oldukça makul bir hareketti. Sevdiği
adamın yatağına uzanıp Albedo’nun yaptıklarının aynısını yapan bir kadın eğer
bunları hissetmiyorsa ve kendine “aşık bir kız” diyorsa o kız gerçek aşkı
anlamamış demekti.
“Haa~”
Albedo karnında gezdirdiği ellerini geri çekti. Şimdi böyle
şeylerin sırası değildi.
Görünüşe göre bu bir
alışkanlık haline geliyor, diye düşündü Albedo doğrulurken.
Her durumda, bugünün görevini bitirmeliydi.
Büyü Krallığı’nı kurduktan ve E-Rantel’i kendilerine
kattıktan sonra Albedo’nun işleri büyük oranda artmıştı. Bunların büyük bir
sebebi E-Rantel’i yöneten resmi kişilerin Krallık’a kaçması ve geride çok az
bir yönetici personel bırakmasıydı.
Planı bu görevde efendisinin yarattığı namevtleri
kullanmaktı. Ancak hâlâ eğitim aşamasında oldukları için şu anda işini
kolaylaştırmak yerine daha da zorlaştırıyorlardı. Ek olarak yapması gereken
başka birçok şey daha vardı.
Elbette bu uğraşlar Albedo için zahmetli değildi. Daha
doğrusu Nazarick’teki hiçbir kimse efendilerine hizmet etmeyi bir zorluk olarak
görmezdi. Albedo buna inanıyordu. Hatta omuzlarındaki yük ne kadar fazla olursa
o kadar zevk alanlar bile olabilirdi.
“Eğitimlerin sonucuna bakma zamanı geldi…”
Bahsi geçen eğitim birkaç günden birkaç haftaya kadar
uzamıştı. Bir ay sonunda bile sadece yarı yarıya hazırlardı ancak onların
dizginlerini elinde tutup yöneterek işlerin nasıl gittiğini kontrol etmeliydi.
Yakın zamanda Kral’ı ziyaret etmek için Krallık’a gitmeyi
düşünüyordu. Doğrusu bilgelik abidesi olan efendisi yanında olduğu sürece onun
olmasına gerek yoktu. Ancak böyle küçük görevler bir hükümdara hiç uymuyordu.
Kralların, krallara yaraşır şeyler yapması gerekirdi.
“Şimdi düşündüm de… Ainz-sama’nın planları Büyü Krallığı’nı
nereye götürecek acaba?”
Bir ülkenin yerine getirilmesi gereken politikaları olurdu.
Buna karar verildikten sonra ülkenin yasaları ve gelecekte
gideceği yol belirlenebilirdi. Örnek olarak insanları köle olarak alıp tüm
ülkeyi Nazarick’e hizmet ettirebilirlerdi. Eğer bu yolu seçmiş olsalardı
insanları köleleştirmek için uygun yasalara ihtiyaçları olurdu. Bundan sonra
ise çeşitli problemleri düşünmeleri gerekiyordu. Çevrelerindeki insan ülkeleri
ile nasıl anlaşacakları, diğer ülkelerin insanlarına nasıl davranacakları ve
benzer problemler gibi.
Ancak efendisi ona şu an bile net bir cevap vermemişti.
Diğer bir deyişle Büyü Krallığı kendini eski Krallık’ın
temellerine göre kurmuştu ve tıpkı eski hâlinde olduğu gibi şu ankinde de
merkezcil bir liderliği yoktu.
Bu cidden sevgili efendisi için uygun ülke biçimi miydi?
Yoksa efendisi bir şeyi mi bekliyordu? Eğer bir şey bekliyorsa efendisinin
düşüncelerini okuyamadığı için kendinden utanmalıydı.
Bu, efendisinin parlak zekasını görüp zorlandığı zamanlardan
biriydi.
Efendisinin yaptığı her hareketin birden fazla anlamı vardı.
Efendisinin hareketlerini hemen kavrayamadığı için kendini pişman hissediyordu.
Zeka olarak kendisiyle yarışan, hatta belki de daha iyi olan
Demiurge bile geçmişte “benim bilgeliğim efendiminkinin yanına bile yaklaşamaz.
Cidden de dayanılmaz bir his.” Demişti. Yine de…
“Tek yapmam gereken Ainz-sama’nın kararlarına ve emirlerine
uymak. Ne tür bir ülke yaratmak istediği fark etmez.”
Albedo tek bir şey dışında sevgili kocasını seve seve takip
edebilirdi.
“Ama, ona ne oldu böyle?”
Ancak tabii ki Albedo’nun bu mırıltısına bir cevap
gelmemişti.