Overlord

08 Aralık 2018
Çeviri: Kyuuseishu
Düzenleme: -
3835 Görüntülenme
Bu bölümü 37 Kişi beğendi.
Cilt 10

Re-Estize Krallığı -12 Oku

Gözleri tam olarak ne görüyordu?

 

Bu şatafatlı giyimi olan soylular burayı nasıl yorumluyordu?

 

Hilma bu soruların cevaplarıyla ilgileniyordu.

 

Birinci sınıf yemekler, birinci sınıf hizmetçiler, birinci sınıf mutfak eşyaları, birinci sınıf müzik. Ve üçüncü sınıf bile olamayan boktan soylular.

 

Burada toplanan kişiler çoğunlukla yiyecek israfı olan üçüncü oğullar ve daha aşağısındaki kişilerdi. Çeşitli nedenlerden ötürü başlarını eğmeye zorlanmışlar ve kırgınlıklarla dolmuşlardı.

 

Yüzlerindeki bakış her şeyi söylüyordu.

 

Birçoğunun yüzünde kurtuluşun kaygısız sevinci vardı. Birçoğu arzunun alevleri tarafından tüketiliyordu. Bu insanlara göre burası onların şımarık bir şekilde gösteriş yapacakları bir yerdi.

 

Burasının amacı ise zaten her zaman beslenme alanı olmuştu.

 

Krallık'ın soylu toplumu şu an bir kaos durumundaydı.

 

Büyü Krallığı ile olan savaş biteli birkaç ay olmuştu ancak savaşın geride bıraktığı yaralar oldukça derindi ve tam olarak iyileşmemişti. Birkaç parti çökmüş ve yerine yenileri yükselmişti. Eskiden düşük seviyede olan aileler, yüksek seviyede olanların yerini almıştı.

 

Krallık'taki mevcut kaos, herhangi bir partiye karşı hükümsüz kalan tüm insanlar için inanılmaz derecede iyi bir fırsattı. Hayır, bu onların son şansı olabilirdi. Eğer o partiler tekrar kurulursa kendilerini bir kez daha yol kenarındaki çakıllar olarak bulabilirlerdi.

 

Bu nedenle, bu buluşma onlar için dev bir besleme alanıydı.

 

Aç balıkların küçük yavruları karınlarına çekeceği yerdi.

 

Buna karşın, küçük yavrular bu kadar kolay yenecek miydi? Yoksa bir yenik olduğunu fark edip ustaca bundan kurtulacaklar mıydı? Ya da belki de kozları kendilerine çevirecek kadar arzularla dolu soylular mı çıkacaktı?

 

Yaklaşık bir saat boyunca bu sahneyi inceledikten sonra, Hilma burada birinci sınıf olarak düşünülebilecek hiçbir soylu olmadığına karar verdi.

 

Öyle olsa bile, bu sonuçtan hayal kırıklığına uğramış değildi. Gerçekten de, böylesi tehlikeli bir yerde kendilerini paralayan birinci sınıf soylular olsaydı endişelenirdi.

 

Davetiyeleri gönderirken oldukça dikkatli olmuştu, ama Hilma yine de bunun mükemmel olduğunu düşünmüyordu. Burada her partiden en az bir kişi olmalıydı.

 

Yine de, bu ilginç olurdu, diye düşündü.

 

Raporunda söylediği şeyler ne kadar fazla olursa değeri de o kadar artardı. Bu onun için hiç de kötü bir şey değildi.

 

Zamanı gelmiş olmalı sanırım.

 

Balo başladığından beri bir buçuk saat kadar olmuştu ve zaman gelmişti.

 

Hilma'nın gerçek işi daha yeni başlıyordu.

 

Çok korkutucuydu.

 

Az önceki kibirli tavırları sanki bir yalanmış gibi anında kayboldu.

 

Belki de “korkutucu” gibi nazik bir terim, midesinden iyice toplanan terörü tarif edemezdi. Eğer onları memnun edemezse onu bekleyen cehennemi aklına getirdiğinde tüm gücüyle kaçmak istedi.

 

Tabii ki bunu cidden yapsaydı az önce düşündüğü cehennem bir cennet gibi olurdu.

 

Sekiz Parmak'ın bir üyesi olarak, birçok suikast emri vermişti. Ayrıca öldürülmeden önce işkence edilmelerini de emretmişti. Ama bu canavarların yaptığıyla kıyaslandığında, emirleri nezaket ile dolup taşıyor denebilirdi.

 

“-Hilma.”

 

Arkadan gelen ses onu şaşırttı ve Hilma'nın omuzları seğirdi.

 

Arkasını döndüğünde şu an bu salondaki en aptal adamı gördü.

 

"Hm? Bir sorun mu var?

 

“Hayır, Philip-sama, bir sorun yok.”

 

Hilma gülüşünde gerçek duygularını gizledi. Sakladığı bu duygular, böylesi boktan bir adam tarafından şaşırtılmanın verdiği öfkeydi.

 

“Albedo-sama yaklaşık on dakika dinlenmek istedi, ben de sizi bulmaya geldim.”

 

"Tüm o misafirlerle konuştuğunu düşünürsek bu oldukça makul bir istek. Anlıyorum; o zaman, Albedo-sama'ya mola odasına eşlik edeceğim. ”

 

"Gerçekten mi? O zaman ben de geleyim."

 

Ne diyor bu adam? Hilma'nın vermek istediği cevap buydu. Hayır, bir şey hissetmiş olabilir.

 

Hilma dikkat ederek rolüne devam etti:

 

“Bunu yapmamanızın daha iyi olacağını hissediyorum.”

 

"Peki neden? Şu ana kadar Albedo-sama'nın yanındaydım. Birlikte gitmemiz garip olmamalı, değil mi?”

 

Hilma şu anda adamın bir halttan şüphelenmediğini anlamıştı.

 

Başka bir deyişle, moronların da moronu bu adam, soylu olmak için ne yeterli bilgiye ne de görgüye sahipti.

 

“Korkarım ki bir bayan, kocası olmayan bir beyefendi tarafından dinlenme alanına eşlik edilirse, bu, her iki taraf için de uygun olmayan söylentilerin yayılmasına yol açabilir.”

 

"Ahhh. Ancak, planım oraya vardığımda hemen geri dönmekti.”

 

“Yine de, bu uygun değil. Etkinliğin ev sahibi olarak onun için endişenizi anlıyorum. Ancak aynı zamanda bu mekanın sahibi de benim o yüzden lütfen bu sorumluluğu üstlenmeme izin verin. Albedo-sama'ya güvenle dinlenme alanına kadar eşlik edeceğim."

 

"Ahh."

 

Başka bir şey söyleyecek gibi görünüyordu, bu yüzden Hilma sessizlik içinde bekledi.

 

Aslında, şu an mümkün olabildiğince hızlı bir şekilde bu işten kurtulmak istiyordu. Ne yazık ki bu embesil de bugünkü toplantının arkasındaki sebeplerden biriydi. Ona karşı çok kaba olamazdı.

 

"Onunla evlenmem için ne yapmam gerektiğini düşünüyorsunuz?"

 

“Haaaah?!”

 

Hilma, bu soru nedeniyle karakterinde kalmayı tamamen unutmuştu.

 

"Eh? Ne dedin?"

 

“Albedo-sama'nın benimle evlenmesinin bir yolunu sordum.”

 

Ciddi misin be sen?

 

Hilma, bu sözleri haykırmamak için kendiyle umutsuzca savaştı. Bir insanın nasıl bu kadar aptal olabileceğini aklı almıyordu. Hilma'nın elde ettiği bilgilere göre, kur yaptığı kişi Büyü Kral'ının sağ eli yani bu ülkenin başbakanına eş pozisyonda olan biriydi. Böylesi düşük seviyede bir soylunun komşu ülkedeki birine karşı böyle bir şeyi dile getirmesi bile inanılmazdı.

 

Onun yerine Prenses Renner'a evlilik teklifi etse Hilma daha az şaşırırdı.

 

“Ahhh, ama görüyorsun ya, ben de bu soyluları toplamayı başarmış bir adamım sonuçta. Ondan çok bir eksiğim olduğunu sanmıyorum, sen ne düşünüyorsun?"

 

Hilma farkına varamadan, boğazı sıkıca büzülmüştü.

 

Bu şeylerin boğazından aşağı kayıp gitmeyeceğini bilmesine rağmen yaşadığı travmanın tedirginliği ve terörü onu böyle yapmaya sürükledi.

 

Hayır, bu “travma” kelimesiyle özetlenebilecek bir şey değildi.

 

Ya o kişi, bu aptalca sözleri duymuş olsaydı ne olurdu? Ne olurdu? Sonuçları taşıması gereken tek kişi Philip olsaydı sorun olmazdı. Ancak bunun yüzünden kendisi de cezalandırıldı. O kara cehenneme tekrar dönebilirdi.

 

“Her halükârda, bunun neredeyse hiç yolu yok. Büyü Krallığı'nda başbakanlığa eşit olan bir mevkide olduğunu duydum. Yani, Krallık'ta olsaydı bir düşes olurdu."

 

"Ama Büyü Krallığı sadece basit bir şehir devleti değil mi?"

 

“Hayır, hayır, ondan böyle söz edemezsin.”

 

Büyü Krallığı'nı küçümseyen bu sözleri duyunca Hilma'nın tüyleri diken diken oldu.

 

Katze Ovası'nı dahil ettiğinde bile bölge olarak çok büyük olmadığı doğruydu. Ancak, askeri güçleri ezici bir şekilde üstün değil miydi? Ticarete, diplomasiye ve diğer alanlarda ne kadar efor sarf ettiklerine bakılmaksızın ülkeler arasındaki ilişkiler hâlâ askeri güçle belirlenirdi. Bir milletin topraklarının ne kadar büyük olduğu önemli değildi, çünkü o millet kaybettiği anda tüm o topraklar alınabilirdi.

 

Eğer bu gerçeği bile anlamadıysa, o zaman bu aptalın bile anlayabileceği bir şekilde nasıl anlatabilirdi?

 

Hilma derinden düşündü, ama bir cevap bulamadı. Sonuçta, bilgelik ve aptallık aynı madalyonun iki yüzüydü.

 

Ancak en nihayetinde bir sonuç göstermek zorunda kaldı.

 

"Maalesef mümkün değil. O kadının sizinle evlenme şansı yok Philip-sama."

 

“..."Ama ruh halinin oldukça iyi olduğunu düşündüm. Birlikte salona girerken çok iyi durmuyor muyduk?"

 

Demek düşündüğü buydu. Hilma şaşkınlıkla düşündü.

 

İnsanlara, arkasında Büyü Krallığı varmış gibi rol kesiyor olabilir miydi? Bu adam harbiden de süzme salak... Cidden, yalvarıyorum bağışla beni. Lütfen o kişiyi kızdırma.

 

Hilma midesinden bir şeylerin yükseldiğini hissetti.

 

Yine de aynı zamanda karşısındaki adamın da mide kıvranmasının nasıl bir şey olduğunu hissetmesini istedi.

 

“..."Belki de çok konuştum. Lütfen Albedo-sama'ya eşlik etmeme izin verin. Siz burada kalın ve ev sahibi olarak tadını çıkarın, Philip-sama."

 

“..."Şey, madem öyle elden bir şey gelmez. Albedo-sama size emanet o zaman."

 

Sen söylemesen de öyle yapacaktım zaten. Hilma kafasını eğdi ve aklındaki sözleri içinde tuttu. Sonra, o kuş beyinlinin dırdırını daha fazla duymamak için direkt olarak Albedo'nun olduğu yere yöneldi.

 

Albedo bir soylu ile konuşuyordu. Normal şartlar altında, Hilma, zamanını harcar ve ruh halini incelerdi. Ancak o sersemle uğraşmak onu yermişti, bu yüzden hemen konuşmalarını bölerek Albedo'ya seslendi.

 

"Beni affedin, ancak dinlenme vaktiniz geldi Albedo-sama."

 

"Pekala. Özür dilerim, izin verirseniz kısa bir ara vereyim.”

 

Hilma, Albedo'yu elinden tuttu ve balo salonundan dışarı çıkarttı.

 

"Fu~...Ahh, ne kadar iğrenç.”

 

Hilma, arkasından gelen sesi duyduğunda döndü. Eğer işler gerçekten o kadar kötüyse, ne yapmalıydı?

 

Arkasını döndüğü anda Albedo'nun, omzunu bir mendille sildiğini gördü.

 

Albedo'nun gözleri Hilma'nınkilerle buluştu.

 

"O iğrenç adam bana dokundu. Bu dünyada sadece tek bir kişi vücuduma şehvetli bir şekilde dokunabilir... Siktir. O beyinsiz köpek boku yok mu..."

 

Bunları söylerken dişlerini gıcırdatmıştı. Genelde nazik bir gülümsinin olduğu yüzü şu anda iğrentiyle doluydu. Gerçekte ne kadar mutsuz olduğuna dair bir gösterge miydi bu?

 

Hilma tereddüt etti. Onunla konuşmalı mıydı? Yoksa bu, cezasının başlangıcı mıydı?

 

“..."Ne yapmalıyım? Bir şeyler söyle."

 

“Ah, evet, evet…” Hilma, kalbi eşsiz bir dehşetle dolu olarak yanıtladı. “Nasıl hissettiğinizi anlayabiliyorum, Albedo-sama.”

 

“Eğer durum buysa… o yaratıktan kurtulabilir ve onun yerine başka bir insanı yetiştirebilir misin?”

 

“Eğer dileğiniz bu yöndeyse, o zaman derhal Albedo-sama için başka bir kukla hazırlayacağım.”

 

Albedo ağzını açtı ancak hemen sonra kapattı. Aynı eylemi birkaç kez tekrarladı.

 

Bu oldukça çekici bir öneriydi, kim olsa tereddüte düşerdi.

 

Bu yüzden neyi seçtiğinin önemi yoktu. Onu bekleyen tek şey cehennemdi. Yine de Philip'e ne olursa olsun kendi kaşınmıştı.

 

"Hu... Boş ver. Sadece klasik bir sıkıntıydı. O kişinin aptallığı, kraliyet yemeğindeki soylular üzerinde oldukça etki yarattı, bu yüzden onun yerine başkasını almak biraz israf olurdu. Hm, bunu takip etmek eğlenceli olabilir. Hayır, muhtemelen olmaz."

 

Hilma, az önceki aptalın Albedo'yla evlenmek istediği vahşi fantezilerini anlattığı konuşmasını hatırladı.

 

Ona bunu söylese ne değişecekti?

 

Hayır, bu çok korkutucuydu. Albedo'ya söylemesi için kendine güvenemiyordu. Sonuçta, bu işi de yüzüne gözüne bulaştırabilirdi.

 

"Bir halt yapmamasına rağmen kendinin özel olan tek kişi olduğuna inanıyor. Cidden de ulaşılabilecek en büyük salaklık seviyesine ulaştı."

 

"Aynen öyle. Yakında onu yerin dibine sokacağım. Ainz-sama'ya ait olan bu bedenime o pis elleriyle dokunmanın cezasını çekmeli."

 

Bundan sonra ne konuştular ne de başka bir soyluyla muhabbet etiler. Hilma, Albedo'yu bir odaya getirdi.

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
CodeKX (1676 puan) Üye
2022-08-08 23:43:26
Philip in kafasında beyin yerine sert noodle var herhalde
Turşu (1552 puan) Üye
2021-10-08 20:45:56
Philip seni ilk başta gerçekten akıllı sandım ama salak çıktın neyse Çeviri için teşekkürler
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-22 14:04:06
@Turşu, bende akıllı sandım hikayeyi nereye bağlayacak acaba diye düşündüm belki gelecekte önemli bir karakter olur falan ama harbi süzme salak çıktı bir de üstünü fazlasıyla kibirli
tsuyomi (1601 puan) Üye
2021-08-06 02:18:48
Çeviri için teşekkürler
KiyoshiDGTr (1512 puan) Üye
2021-04-21 05:31:49
Hilma bayılmamak için kendini zor tutuyor. Bir taraftan Philip, bir taraftan Albedo.. Acıdım kıza
Demiurge (3142 puan) Üye
2021-01-26 22:26:49
Çeviri için teşekkürler
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-01-23 12:03:51
Çeviri için teşekkürler
shypax (132 puan) Üye
2020-10-21 23:15:03
Phlip dicek lafım yok cidden ne diyebilirim diye düşündüm ama salaklığını tarif eden bir kelime yok daha....
ARS (1843 puan) Üye
2020-08-07 00:13:14
Bölüm için teşekkürler. Bu zekayla nasıl yaşıyorsun dşyeceğim ama sende şanslı olduğunu biliyorsun.
Bazil (1684 puan) Üye
2020-07-01 13:24:48
Emeğiniz için teşekkürler
YokTanVaR (35 puan) Üye
2020-05-29 11:12:16
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık :)
Unknowobject07 (679 puan) Üye
2020-05-06 03:58:28
emeklerinize sağlık
akatsuki03 (168 puan) Üye
2020-01-15 14:33:50
bazı yazıları görürüyorüm ainz kötü karakter diye ama bence seride ainz tek iyi lider çünkü diğer ülkeler yozlaşmış ve halk cançekisiyor örneğin kralıktaki soylular teokrasiye bil veriyorlar ,vergiler yüksek ,köylülerin kızları alınıyor (tsuare) tecavüz ediliyor , imparatorlu krallığa göre ekonomisi yüksek ama elfler köle olarak teokrasiden alınıp zülme uğruyor imaparator soyluları sindirmiş (soylu ailelerin kızlarını alıp ainze hediye edilir olmuş) teokrasiinsanı üstün tutup diğer ırkların onlara hizmet etmesi gerektiğini savunuyor elf kralığındaki elfler sistematik bir şekilde öldürülüp köleleştiriliyor elf kralını teokrasinin elflere yaptığı zülmü umursamıyor bile 5 cüce krallığının 4 yok olmuş ejderlerin savaşı yüzünden (buda arlan belediyeleri olabilir) yan, serideki tek iyi lider ainz
Ulaş (1600 puan) Üye
2019-08-09 01:51:54
Phlip sen bizi güldürdün Allah da seni güldürsün demek isterdim ama öyle bi şansın yok :d
Vampire (369 puan) Üye
2019-07-18 16:18:54
Hahahaha
emircan (120 puan) Üye
2019-07-16 17:51:27
hisediyom katliam olcak :D
blade (3267 puan) Üye
2019-02-09 00:24:04
Çeviri ve edit için teşekkürler