Overlord

16 Aralık 2018
Çeviri: Kyuuseishu
Düzenleme: -
3028 Görüntülenme
Bu bölümü 37 Kişi beğendi.
Cilt 10

Baharuth İmparatorluğu -12

Nazarick hiç tartışmasız yenilmesi imkânsız bir kaleydi. Ancak insan toplumuna karşı olan bilgisizliği onu rahatsız ediyordu.

 

“...O zaman daha iyi birisini bulana kadar onu kullanmaya başlayacağım gibi duruyor. Demiurge'ün önerisine katılmakla doğru seçim yapmışım gibi görünüyor. "O zaman, konu açıldığında onu reddetmek gibi bir niyetim yok."

 

(Orijinal dilden çeviri yapan çevirmenin notu: Bu cümle oldukça karışık. Ainz burada vasatın altında kalan bir şey hakkında ilk adımı atmaktan bahsediyor. Ancak, Ainz bir kelimeyi yanlış kullamış. 'dan ' a geçmiş.)

 

Ainz bir kez daha uzun uzun düşünmeye dalmıştı ki kapısı tekrardan çalındı.

 

"Gecikmeden dolayı özürlerimi sunuyorum, majesteleri."

 

Seni beklemiyordum ki ben. Ancak Ainz, bir hükümdara yaraşan bir tavırla Ainzach'ın devam etmesine izin vermeye karar verdi.

 

"İstediğini gibi randevu yarın sabah saat 10'a ayarlandı majesteleri."

 

“Umu. O zaman tek yapmamız gereken yarın sabaha kadar beklemek. O zaman ışınlanma büyümü kullanarak seni E-Rantel'e geri göndereceğim. Rahatla ve kendini büyüye bırak. [Yüksek Işınlama]."

 

Ainzach'In bedeni birdenbire ortadan kayboldu.

 

[Yüksek Işınlanma] büyüsü onu güvenli bir biçimde E-Rantel'in üçlü kapılarının dış tarafına ışınlamış olmalıydı. Hedefte başka bir şey olsa bile büyü onu en yakın güvenli yere koyardı, o yüzden büyü ile tam noktayı belirtmeye gerek yoktu.

 

"O zaman [Mesaj] ile onunla kontağa geçmeliyim."

 

Ainz kendi kendine mırıldandı. Bu rahatsız edici bir görevdi, bu yüzden kendini toparlaması gerekti.

 

[Mesaj] büyüsünü, her şeyini ona önermiş olan Fluder'a gönderiyordu. Adama söz verdiği şeyi vermek konusunda ağırdan alma sebebi, adama cidden istediği şeyi verip verebilmek konusunda kendine tam olarak güvenememsiydi.

 

Fluder, Ainz'den, büyü hakkında bildiği her şeyi ona öğretmesini istemişti.

 

Ancak Ainz'in gücü büyüye dair yaptığı çalışmalardan gelmiyordu.

 

Belki şu anda YGGDRASIL'de olsaydılar büyü hakkında konuşacak kadar kıdemli sayabilirdi kedini. Ne yazık ki, bu dünyanın sihir sistemi YGGDRASIL'inkinden biraz farklı işliyordu.

 

Neden aynı büyüleri farklı şekillerle öğreniyorlardı ki? Kendine bu soruyu defalarca sormuştu, ama bir cevap bulamıyordu. Ayrıca cevapsız başka sorulardan oluşan bir yığın daha onu bekliyordu. En kötü durumu ele alarak kendini, YGGDRASIL'de kullandığı güçleri kullanamamaya hazırlamıştı.

 

Belki de bunun cevabını seviye tüketen büyü olan süper-seviye büyü [Yıldızların Üstündeki Dilek] büyüsünü kullanarak bulabilirdi. Böyle bir dünyada böylesine bir büyü gerçekliğin kendisini değiştirebilirdi ve sadece birkaç seviye tüketerek daha büyük bir dileğini yerine getirebilirdi.

 

Ancak, bu çok riskli bir kumar olurdu.

 

Kullansa bile cevabı bulup bulamayacağının bir garantisi yoktu. Çok büyük ihtimalle de çaba kaybı olurdu. Aynı zamanda bir koz olarak nitelendirilebilecek bir büyüyü kullanmaya korkuyordu. Elbette yüksek miktarlarda deneyim puanı kazanmak için bir yolu olsaydı konu tamamen farklı olurdu, ancak şu anlık öyle bir şey keşfedememişti.

 

Akciğerleri olmamasına rağmen Ainz "Haaah~" diye iç çekti. [Mesaj] büyüsünü yaparken bir müşteriye istediği malları teslim edemediği için özür dilemeye hazır bir satıcının tavrına büründü.

 

“Fluder Paradyne. Benim. Ainz Ooal Gown."

 

Büyü ona ulaştığı anda önceden belirlenmiş sözcükleri konuşmaya başladı.

 

“Belmous Köyü'nde doğdun. Büyü ile ilk temasın köyünüzdeki büyücü sayesinde oldu.”

 

Ohhhh! Cidden sizsiniz Öğretmen'im! Uzum zamandır sizi bekliyordum!

 

Fluder'dan yayılan minnettarlığı hissedebiliyordu.

 

Bu önceden ayarlanmış sözcükler bir kod biçimiydi, çünkü Fluder [Mesaj] büyüsünün karşısındaki kişinin yabancı mı yoksa dost mu olduğunu bilmenin imkânsız olduğunu söylemişti. Bundan dolayı da kimliklerini belirtmek için bulundukları köyü ve anılarını söylemeyi seçmişlerdi.

 

Yine de bunu yaptıktan sonra Fluder'ın [Mesaj] büyüsüne karşı şüpheleri devam etmişti.

 

Oldukça kötü. BU yüzden de Ainz'in şu anda yapabileceği çok bir şey yoktu.

 

Ainz, Fluder'ın yanıp tutuşan coşkusu sebebiyle kendini biraz tehdit altında hissetti ve cevap verdi.

 

"Kısa süreli gecikmemi mazur gör. Anlaştığımız gibi sana büyü öğretmenin zamanının geldiğini düşünüyorum. Şu anda müsait misin?"

 

Elbette! Sizin için her zaman gereken zamanı bulabilirim Öğretmen'im!

 

"Bu kadar abartmana gerek yok," demek istedi fakat Fluder'ın büyü hakkındaki coşkusu karakterinin en gerçek ifadesiydi. Bu büyü manyağı delinin karşısında Ainz dilinin bağlandığını hissediyordu.

 

Zor bir müşterisi tarafından istenmiş gibi görünen bu büyük görevi düşününce karnına ağrılar girdi.

 

...Midem İmparatorluk Başkenti'ndeki herkesten daha fazla ağrıyor olmalı.

 

Yine de bu işi daha fazla askıya alamazdı.

 

Ainz, Fluder'ın odasına ışınlanmadan önce hedefinin yerinden bir ilahi büyü ile emin olmak istedi.

 

"Pekâlâ. Şimdi odana ulaşmak için [Büyük Işınlanma] büyüsünü kullanacağım."

 

Ohhh! [Işınlanma] değil de [Büyük Işınlanma] demek! Hangi seviyede olduğunu sorabilir miyim acaba?

 

“..."Bunu daha sonra konuşalım. [Mesaj] sonsuza kadar sürmez. Kumandan sınıfında da hiç seviyem yok. Yine de sana bundan önce bir şey sormak istiyorum. Ne tür anti-ilahi önlemler aldın? Hangi büyüleri yaptın? Nasıl yaptın? Işınlanmayı engelleyecek bir büyü yaptın mı?"

 

Yapmadım, hem de hiçbirini.

 

Ainz'in var olmayan kaşları, Fluder'ın yanıtlamasıyla birlikte seğirdi.

 

"Sence de biraz dikkatsizlik değil mi bu?"

 

Başka bir deyişle Fluder'In odasında söyleyeceği her şey üçüncü bir tarafa sızdırılabilirdi.

 

En içten özürlerimi sunuyorum. Ancak o büyü alanında usta değilim.

 

"O zaman onun yerine büyülü eşyalar kullanmalısın değil mi? İmparatorluk Başkentinde, senin tarafından yapılmış olan çok sayıda sihir eşya gördüm."

 

Ainz, İmparatorluk Başkenti'ne ilk geldiğinde gördüğü şeyi hatırlattı. Buzdolabı gibi şeylerin satıldığını görünce resmen şok olmuştu.

 

Aynen dediğiniz gibi, fakat bildiğiniz gibi büyülü eşya yapmak için ilgili büyüyü de bilmek gerekir. Mesela birisinin alevli silahlar yapması için [Ateş Topu] büyüsünü bilmesini gerekir. Ancak çok az kişi anti-ilahi tipte büyüler öğreniyor.

 

“Anlıyorum,” dedi Ainz.

 

YGGDRASIL'de, normalde her seviye için sadece üç büyüyü öğrenilebiliyordu. Yani 20 seviye olan bir karakter maksimum 60 tane büyü öğrenebilirdi. Anti-ilahi büyüleri de bu kısıtlı büyü listesine dahil etmek oldukça zordu.

 

Bilmeyen birisi 60'ın iyi bir sayı olduğunu düşünebilirdi, ancak eğer Ainz 3. seviye 60 tane büyü ile kısıtlanmış olsaydı büyük ihtimalle tüm gün boyunca ne yapacağını düşünür dururdu.

 

Bunun nedeni gelecekte bunları nasıl kullanacağı ya da sınıfını değiştirip değiştirmeyeceğini düşünecek olmasıydı. Planlanması ve tahmin edilmesi gereken pek çok şey vardı.

 

Bu bakış açısından dolayı Fluder'ın sitemi oldukça yerinde ve üzücüydü.

 

"Haklısın, yanlış konuştum. Dediğin gibi. İlahi ve kehanet büyüleri, saldırı ve savunma büyüleri çalışırken oldukça düşük öncelikle büyüler."

 

Eğer oyunda olsaydı "Onu ben öğrenirim, o yüzden sen de şunu öğren," gibi şeyler söyleyerek işleri kolaylaştırabilirdi. Ancak bu dünyada büyü seçimi, insanların hayatını değiştirebilecek şeylerdi. Popüler olmayan bir büyüyü öğrenmek için birisinin oldukça cesur olması gerekiyordu.

 

Ayrıca ilahi büyülerin okulları oldukça derindi. Düşmanın bilgi toplamak için kullanacağı araçları öngörmek gerekiyordu.

 

Basitçe söylemek gerekirse, bir ilahiyat uzmanı olmak, onların hayatlarını riske atacak bir şeydi.

 

"Pekala. O zaman sana sahip olduğum bir anti-ilahi eşyayı vereceğim. Gelecekte kendini korumak için kullanabilirsin."

 

Peki!

 

Şu anda onu göremese bile Fluder'ın başını eğdiğini anlayabiliyordu. Hatta şu anda diz bile çöküyor olabilirdi.

 

Sevgi dolu sözlerinizin bana ulaştığına emin olabilirsiniz Öğretmen'im!

 

Ainz başlangıçta ona iyi bir eşya vermeyi planlamıştı, ama bunun düşüncesi kalbini acıtıyordu.

 

“Ah, ahhh… O zaman şimdi odanı kontrol edeceğim."

 

Ainz, büyüsünü Fluder'ın odasına yönlendirdi.

 

Yere diz çökmüş olan Fluder'a baktı.

 

Ardından odadan yayılan büyülü auralara bakmaya karar verdi. Fluder'dan beklenileceği üzere odadan birçok renkte aura yayılıyordu. Ancak hiçbiri ışınlanmasını engelleyecek kadar tehlikeli bir renkte görünmüyordu. Bunu doğruladıktan sonra, [Büyük Işınlanma] yaptı.

 

Görüş alanı değişti ve Fluder'ın odasına başarılı bir şekilde ışınlandı. Gecikme, onu gözetleyen birileri ya da bir düşman bölgesinde olmamasına rağmen yine de bizzat etrafa bakmak istedi.

 

Aslında bu kadar endişelenmeye gerek yoktu. Ancak ışınlanmanın sonrasındaki zayıflık, saldırılmak için en uygun anlardan biriydi. PvP'den korunmak için olan bu önlemler Suzuki Satoru'nun bedeniyle bir bütün olmuştu artık.

 

"Hoş geldiniz sayın Öğretmen'im."

 

“..."Kafanı kaldır," diye emretti Ainz Fluder'a. Dürüst olmak gerekirse bu kadar ileri gitmesine gerek yoktu.

 

Bu tür bir sadakat -ya da daha ziyade bilgiye olan açlığının onu itaat etmeye itmesi* çok anormaldi.

 

Nazarick'teki kişilerin davranış tarzına oldukça benziyordu Ainz nihayet bu şeylere alışmaya başlamış olsa da daha doğru düzgün tanımadığını birinden de aynı şekilde aynı davranışları görünce biraz çekingenleşti.

 

"Peki!"

 

"Ayaktayken konuşmak pek hoş değil. Oturacağım."

 

"Evet! Sahip olduğum her şey sizindir, öğretmenim. Lütfen istediğiniz yere oturun!"

 

Koltuğa otururken bu durumlara alışıp alışmama hisleri Ainz'in içinde dolanıyordu. Ancak Fluder, Ainz'in hemen karşısındaki koltuğa oturmamıştı. Onun yerine az önce olduğu gibi, yani diz çökmüş ancak kafasını kaldırmış hâlde duruyordu.

 

"Sorun yok. Oturabilirsin."

 

"Gerçekten... Gerçekten sorun değil mi? Sizinle aynı şekilde oturmak..."

 

“..."Senin de öğrencilerin olmalı, haksız mıyım? Onlara böyle mi davrandırtıyorsun yoksa?"

 

Bu tür bir tutum Ainz'i endişelendirmişti, bu yüzden böyle bir soru sormuştu. Buna karşılık, Fluder başını iki yana salladı.

 

"Böyle davranmıyorum ama sizinle benim aramdaki fark cennet ile dünya arasındaki farka benziyor öğretmenim. Kendi adımı sizinkiyle aynı cümlede kullanmaktan bile..."

 

"Sorun yok. Oturmana izin veriyorum. Gel, otur."

 

"Peki!"

 

Fluder oturduktan sonra Ainz, cidden de karnım ağrıyor, diye düşündü.

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-22 20:29:21
Öğretmenim benim, canım benim, canım öğretmenim
DeDoS (42 puan) Üye
2022-11-22 15:35:09
@Pika-sama, ben seni pek çok, pek çok severim
Turşu (1552 puan) Üye
2021-10-09 00:53:19
Çeviri için teşekkürler
tsuyomi (1601 puan) Üye
2021-08-07 13:55:24
Çeviri için teşekkürler
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-01-23 19:15:02
Çeviri için teşekkürler
ARS (1843 puan) Üye
2020-08-07 13:09:47
Bölüm için teşekkürler. Herkesinde karnı ağrıyor.
Demiurge (1721 puan) Üye
2020-07-07 22:02:05
Bu bölümü okuyunca aklımda tek bir cümle belirdi. O da: "Büyücüker daima hazırlıklı olmalıdır." Yani başından sonuna kadar hep aklıma geldi.
Bazil (1684 puan) Üye
2020-07-03 11:52:27
Emeğiniz için teşekkürler
YokTanVaR (35 puan) Üye
2020-05-29 23:27:47
Çeviri için teşekkürler :)
Unknowobject07 (679 puan) Üye
2020-05-06 14:21:37
plunderrr :D
Vampire (369 puan) Üye
2019-08-20 16:32:27
Hahahaha
☆JUDAL☆ (57 puan) Üye
2019-08-17 20:01:39
Çeviri için teşekkürler
Ulaş (1600 puan) Üye
2019-08-10 01:17:16
Ainz biraz sadist ol be kralım yat aşşağı köpek falan de :3
ViJinix (1266 puan) Üye
2019-03-26 20:50:01
Yahu eşya veya büyü öğretirken dikatli olması gerek yoksa ileride o verdigi şeyler kendisine silah olarak çevrilir.
blade (3267 puan) Üye
2019-02-12 01:33:39
Çeviri ve edit için teşekkürler
bust3d (3373 puan) Üye
2018-12-28 07:05:43
Çeviri için teşekkürler.
seyirci343 (3138 puan) Üye
2018-12-22 08:17:52
Elinize emeğinize sağlık.