Overlord

03 Kasım 2018
Çeviri: dmc3
Düzenleme: -
1936 Görüntülenme
Bu bölümü 24 Kişi beğendi.
Cilt 9

Katliam - 8

Kral III. Ranpossa’nın otağı Kraliyet Ordusu merkezine kurulmuştu. Re-Estize Krallığı’ndan nice soyluyu temsil eden flamalar otağın etrafında rüzgârla dans ediyordu.

Öncesinde pek çok soylunun bulunduğu o kamp alanında şimdi ise yalnızca birkaç soylu kalmıştı. Soyluların ekseriyeti kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırıp kaçmışlardı, kampta kalan kişi sayısı iki elin parmaklarını geçer ya da geçmezdi. Ama kaçtıkları için kimse onları suçlayamazdı da.

“Ben duracağım, siz gidebilirsiniz!”

“Majesteleri, bu işin şakası yok! Lütfen bir an evvel savaş alanından kaçın. O yaratıklar ensemizde biterse hayatta kalma şansımız yok!”

Savaşçı takımı yardımcı kaptanı, yani Gazef’in astı konuşuyordu.

“Kaçarsam kendime ne yüzle Kral diyebilirim ki?”

“Kalsanız da elinizden bir iş gelmez ki Majesteleri. E-Rantel’e dönüp bir karşı saldırı planlamanız daha doğru olmaz mı?”

III. Ranpossa buruk bir şekilde tebessüm etti. Bu sözleri işitmek kendisine koymuştu.

“Evet. Kalsam da elimden bir iş gelmez artık.”

Çil yavrusu gibi dağılmış ordusunu bu şartlar altında tekrar toplaması mümkün değildi. III. Ranpossa’nın askerî meziyetleriyle de alakası yoktu; hiçbir kumandan bu orduyu tekrar düzene sokamazdı.

“Majesteleri! Vakit aleyhimize işliyor! İyi dinleyin, zincirleyip sürüklemeniz gerekse bile Majesteleri’ni eve getireceksiniz!”

Bu sözüyle birlikte Gazef’in adamları işe koyuldu.

Zira geçen her saniye yalnızca Kral’ı değil, etrafındaki adamları da tehlikeye sokardı. Bunu düşünen III. Ranpossa bir karara varıp ayağa kalktı.

“Pekâlâ. Gidelim. Ama şimdi kaçsak bile neyi değiştirebiliriz ki?”

Gitgide yaklaştığı duyulan ayak sesleri bir deprem misali toprağı titretiyordu. Fakat böylesi tehlikeli bir vaziyet içindeyken dahi III. Ranpossa sakinliğini koruyordu. Uzaklardan soyluların çıkardığı gürültünün içinden bir çığlık yükselivermişti.

“Bir kere at binemeyiz. At sırtında kaçmaya kalkarsak bize yetişirler. Öncelikle geniş kitleler hâlinde kaçan askerleri avlıyorlar gibi. Bu yüzden tek bir kurtuluş şansımız var.”

III. Ranpossa işte o an soyluların suvari birliklerinden olan bu adamların kendi otağına gelme nedenlerini anlayabilmişti.

“Yani ancak yaya olarak kaçabiliriz.”

Savaşçı takımından birkaç kişi zırhlarını çıkarmaya başladı.

“Kaçış boyunca bu adamlar sizi taşıyacak Majesteleri.”

“Peki ya kalanlar?”

Herkes zırhını çıkarmamıştı zira. Yardımcı kaptan ve adamlarının zırhları hâlâ üzerlerinde idi.

“Suvari birlikleri görevi görerek canavarların dikkatini üzerimize çekip tersi istikamette ilerleyeceğiz.”

III. Ranpossa yüzlerindeki içten tebessümlerden savaşçıların kararlılıklarını anlamıştı.

“Hayatta olmaz. Krallık’ımızın yeri doldurulamaz askerlerisiniz! Ne olursa olsun hayatta kalmanız gerek! Daha evlatlarıma hizmet edeceksiniz!”

“Bittabi. Yem olsak da ölmeyi planlamıyoruz!”

Yalandı. Resmen ölmeyi kafaya koymuşlardı. Ölümü, alın yazıları olarak kabul ettiklerini söylesek daha doğru olur.

III. Ranpossa ikna edici birkaç kelam etmek istediyse de ağzından hiçbir söz çıkmadı. Savaşçıların yüzlerindeki o tebessüm karşısında söylemeyi düşündüğü her şey sığ kalacaktı ve bir kulaklarından girip diğer kulaklarından çıkacaktı sanki.

Savaşçılar, III. Ranpossa’nın zırhını çıkarmasına yardım ettiler.

Bembeyaz bir zırh giyen bir savaşçı ileri çıktı. Adı Climb idi, kızı ise Renner’in sadık hizmekârıydı. Ayrıca şu ana dek Kral’ın yanından ayrılmamış tek kişiydi.

“Dikkat dağıtma vazifesinde yer almama müsaade edin. Bu canavarların gözleri olup olmadığını bilmesek de hiç durmadan at üstünde sancağımızı sallarsak dikkatlerini üzerimize çekebiliriz. Üstelik giydiğim zırh da oldukça göze batacaktır.”

Climb, Krallık’ın sancağını eline aldı. Kaçışan askerlerin ayak izleriyle lekelenmişti, içinde bulundukları durumu özetliyordu sanki.

“Anlaşıldı. Ben de gidiyorum öyleyse.”

Climb’in yanında duran Brain Unglaus idi. Görünüşe göre güvenilir tebaası Gazef Stronoff’a denk, birinci sınıf bir savaşçıydı. Brain de bu savaşa Renner’ın adamı olarak girmişti. Yani benzer bir konumdalardı.

“Emin misin? Siz ikiniz doğrudan Prenses’in emrinde değilsiniz.”

“Hı? Yok ya, onu dert etme sen. Ön cepheye yüzleştiğimiz şeytani bir karışıklığın ortasında bir şekilde buraya ulaşabilmeyi başardık. Bu sefer şansın bizimle olmasını ümit etmekten başka yapabilecek bir şeyimiz yok. Şans aynı zamanda sizin de yüzünüze güler umarım.”

“Tanrılar bu dehşete seyirci kalmayacaklardır. Bu karışıklığın ortasında bizi kurtarmak için bir kahraman çıkagelecektir. Kaderimizin değiştireceklerine de inanıyorum.”

Brain, III. Ranpossa’nın huzurunda selam durarak yardımcı kaptana veda etti.

“Nasıl bu hâllere düştük…”

Nerede yanlış yapmışlardı?

III. Ranpossa hafifçe iç çekti. Huzurunda duran adamlardan hiçbirinin sağ çıkamayacağının farkındaydı.

Yardımcı kaptan ile Climb yem görevi görürken son nefeslerini verecekti.

Öte yandan Kara Oğlakları durduracağını söyleyip engamenin içinde gözden kaybolan Gazef’e ise kim bilir neler olmuştu?

Kararlı gözlerle bakıyordu.

Bağışlayın beni, demek istedi.

Onunla bir yaşlı adam için gençliğinin baharında oldukları hayatlarından feragat edeceklerdi.

Lakin bunu dillendiremedi. Ölümün onlar için kapıya dayandığının farkında olmalarına rağmen çaresizce karşı koyuyorlardı.

Akabinde—

“Sağ salim E-Rantel’e dönmeye bakın, döndüğünüzde arzu ettiğiniz her mükâfatın da olduğunu bilin.”

Climb ile Brain birden durup karşı çıktılar.

“Mükafata hacet yok Majesteleri. Renner-sama’ya hizmetim dokunsun diye nefes alıyorum. Benim için başlı başına kâfi bir mukâfat.”

“Bana gelirsek… Nasıl desem, bu çocuğu ülkedeki en güzel prensesle evlendirmek nasıl olur?”

"Hahahaha. Epey cömert bir mükâfat olurdu."

“Brain-san! Neler söylüyorsunuz?”

“Pekâlâ, bu delikanlıya bir beylik vermekle işe başlamamız gerekecek. Sıkı çalış!”

“Artık ne yapıp edip sağ dönmen lazım Climb-kun.”

Climb’in boş bakan gözlerinde ve açık kalan ağzında deminki savaşçı ruhundan eser kalmamıştı. Öte yandan Kral farkında olmadan tebessüm edivermişti.

“Öyleyse müsaadenizi isteyelim Majesteleri.”

“Size güveniyorum.”

Zırhı çıkarılmış III. Ranpossa bir asker tarafından taşınmıştı.

“Majesteleri. Plan yapmış olsak dahi kaçışımız özünde şans işi. Dile getiremeyeceğim hadise vuku bulursa… Beni affetmeniz için dua ediyorum.”

“Öyle olsun, planına uyma kararını veren bendim. Talihsizlikler zinciri nihayetinde başarısız olursa da yakınmayacağım.”

“Peki öyleyse Majesteleri! E-Rantel’de tekrar görüşmek dileğiyle!”

Yardımcı kaptan atını dört nala koşturmaya başladı. Onların ortaya çıkmasını bekliyormuşcasına da Kara Oğlaklar’dan biri istikametini değiştiriverdi.

“Pekâlâ! Asil askerlerimiz, canavarı ters istikamete çekerken kaçışımıza başlayalım!”

 


 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Jester (1457 puan) Üye
2021-08-31 13:52:12
Ceviri icin tesekkurler
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-01-20 00:23:30
Çeviri için teşekkürler
shypax (132 puan) Üye
2020-10-01 23:28:54
Bide kalacağım diyor ya dede kafan mı güzel nerden geliyo vu cesaret.
ozant40 (42 puan) Üye
2020-09-23 22:09:11
Güzel çeviri ağam
ARS (1843 puan) Üye
2020-08-05 01:48:55
Bölüm için teşekkürler. Kral için üzülmedim değil.
Bazil (1684 puan) Üye
2020-06-25 09:40:11
Emeğiniz için teşekkürler
Vampire (369 puan) Üye
2019-02-15 10:35:40
Bakalım başınıza neler gelecek