Overlord

03 Kasım 2018
Çeviri: Kyuuseishu
Düzenleme: -
2017 Görüntülenme
Bu bölümü 18 Kişi beğendi.
Cilt 9

Katliam - 9

Bozguna uğramış askerlerin rastgele sağa sola kaçışmasıyla oluşan kaosun ortasında, Gazef’in gözleri önüne odaklanmıştı. Krallık’ın hazinesinden olan Jilet Kenar isimli kılıcını yavaşça çekti. Bu parlak kılıcı ellerinde tuttuğu sürece Gazef’in zaferi kaçınılmazdı. Bir başka deyişle, bu onun zaferinin bir kanıtıydı.

Ancak bugün oldukça zayıf ve küçük görünüyordu.

Dümdüz üstlerine taarruz etmiş Kara Oğlakların devasa bedenlerinin yanında oldukça zayıf ve acınası görünüyordu.

“Eğer burası düşerse sırada Kral’ın kampı gelir. Onları burada durdurmalıyım.”

Bunu der demez Gazef, kendiyle alay ediyormuşçasına gülümsedi.

Gazef’in bu yaratığı yenmesinin imkânı yoktu. Onu bir saniye bile oyalayabilirse bile övgüyü hak ederdi.

Krallık’ın Savaşçı-Kaptan’ı olarak tüm ülkelerce bilinen kişi bile ancak bu kadarını yapabiliyordu.

“Majestelerini alın ve kaçın. Hayatınız pahasına onu kaçırın.”

Bu emirler tıpkı bir duaymışçasına fısıltılar olarak çıkmıştı ve emirlerini yönelttiği astları burada bile değildi. Krallık’ın en güçlü askerleri Kral’ı korumak adına geride kalmıştı. Ancak geride kalmış olsalar bile bu yaratıklara karşı bir kalkan görevi görecek kadar güçlü değillerdi. Hayatlarını ortaya koysalar bile tek bir darbede öleceklerdi.

Lakin bu bile yeterliydi.

Eğer düşman onlara vururlarsa öleceklerdi, ancak bu darbe kendilerinde harcanırsa Kral’ın hayatı az da olsa uzayacaktı. Belki de 80 kadar kişi kalkan görevi görürse işe yarayabilir, diye düşündü iyimser bir şekilde.

“Özür dilerim.”

Gazef, her hareketinde havaya kan ve et parçaları savuran yaratık üstüne gelirken astlarından özür dilemişti. Burada olmayan yoldaşlarından özür dileyerek sadece kendi vicdanını rahatlattığını biliyordu. Yine de bu kelimeleri sarf etmeden ölmek istemiyordu.

Ayağının altındaki toprak sarsılırken Gazef zoraki bir nefes verdi.

Kılıcını sıkıca tuttu ve kaldırdı.

Kılıcı, insanları pestile çeviren bu engin vücut karşısında oldukça faydasız görünüyordu.

Eğer üstüne gelen bir at arabası olsaydı kolaylıkla kontrol edebilirdi. Vahşi bir kaplan olsa ilk saldırısından kaçınıp kafasını tek hamleyle kesebilirdi. Ancak karşısındaki Kara Oğlak olunca hayatta kalma olasılığı çok az görünüyordu.

“Huuuuh…”

Gazef nefesini verdiği gibi etrafındaki insan kalabalığında bir değişiklik yaşandı. Hepsi farklı bir yöne kaçışıyormuş gibi görünüyordu, ancak sonradan Gazef’in yakınından kaçtıkları anlaşıldı. Sanki Gazef ve Kara Oğlak arasında boş bir alan oluşturuyorlardı.

Kara Oğlak daha da yaklaştı. Her adımında toynaklarının altında insanlar parçalanıyordu.

Gazef kılıcını kaldırdı ve önceden çalıştığı bir duruşa geçti. Nereden saldırırsa en iyi sonucu verirdi?

Bir dövüş sanatını aktive etti. ‘Zayıflık Hissetme.’

Ancak…

“…Bu şeyin bir zayıflığı yok.”

Cidden de zayıf bir noktası yok muydu yoksa güçlerindeki büyük fark yüzünden bu zayıflığı göremiyor muydu, Gazef bunu bilemiyordu.

Yine de umutsuzluğa düşmedi. Sonuçta bunun böyle olacağını biliyordu.

Başka bir dövüş sanatını aktive etti.

Bu gizli hareket lakabını hak edecek bir gizli hareketti. Altıncı hislerini kuvvetlendiren bir teknik, ‘Olasılık Hissetme.’

Fiziksel güçleri arasındaki muazzam farklılık yüzünden kendi fiziksel gücünü artırmak çok bir farklılık oluşturmazdı, bu yüzden de altıncı hislerini geliştirmenin daha etkili olabileceğini düşündü.

“Gel bakalım, yaratık.”

Kara Oğlak kendisine yöneltilen bu meydan okumayı duymuşçasına Gazef’e doğru dümdüz koşmaya başladı. İkisi arasındaki mesafe hızla kapanmaya başladı.

Gerçeği söylemek gerekirse…

…Gazef korkuyordu.

Eğer yapabilseydi etrafındaki askerler gibi kaçmak isterdi.

‘Olasılık Hissetme’ ile bile hiçbir şey hissedemiyordu. Tıpkı yıkılamaz bir karanlık duvarla çevrilmiş gibiydi.

Kara Oğlak yaklaştıkça Gazef onu daha dikkatli inceleyebildi.

Toynaklarının zarar görmemesine bakılırsa normal bir kılıcın ona zarar veremeyeceği aşikârdı. Arkada bıraktığı toynak izlerine bakılınca da ağırlığıyla birisini anında öldürebilirdi.

Yaratığın gücünü gördükçe korkusu da gittikçe arttı.

Şu anda Gazef, etrafındaki kaçışan askerlerden çok daha fazla dehşete maruz kalıyordu.

Ancak geri dönemezdi.

Krallık’ın en güçlü savaşçısı kaçamazdı. ‘Olasılık Hissetme’yi kapattı ve sakinleşmeye çalıştı.

Kara Oğlak iyice yaklaşmaya başlamıştı.

O kadar yaklaşmıştı ki toynaklarının savurduğu toprak parçaları Gazef’e yetişebiliyordu.

Etrafındaki askerleri sanki sineklermişçesine görmezden gelip direkt olarak Gazef’in üstüne geliyordu.

Ya da gelmiyordu.

Kara Oğlak sanki bir duvara çarpmış gibi döndü. Hızlı bir şekilde döndüğünden Kara Oğlak’ın adımları karışmıştı. Eğer bu kadar çok bacağı olmasa dengesini kaybedebilirdi.

Düşman kaçtı. Bu imkânsızdı. Gazef bile bunu biliyordu.

Nerede daha fazla av bulacağına bakıp toynaklarının arasında daha fazla insan ezebileceği yerlere odaklanmıştı.

Kara Oğlak Gazef’in yanından geçerken ayaklarının altındaki toprak bir depremle sarsıldı.

Aralarındaki mesafenin çok az olması dolayısıyla bunun bir depremden hiçbir farkı yoktu. Gazef dışında kim olsa ayakta kalamazlardı.

Kara Oğlak’ın dev toynaklarına doğru hedef aldı ve…

“Haah!”

Gazef kılıcını savurdu. Böyle bir momentumla düşmanın hızı, kılıcın kesmesini daha da kolaylaştırırdı.

Kılıç toynağına değdiği anda toynaktan büyük bir tepki gerçekleşti ve kılıçtan direkt olarak Gazef’in kollarına çarptı. Gazef adeta omuzları yerinden çıkmış gibi hissetti.

Ayakları yere sağlam basıyordu, fakat geriye doğru savruldu ve ayaklarının yerde sürünmesiyle toprakta iki çizgi oluşturdu.

“Aaaaah!”

Nasıl olduğunu kendi de bilmiyordu fakat kılıcı hâlâ elindeydi. Ancak acı tüm vücuduna yayılmıştı. Kasları ya da tendonları fark etmeksizin vücudunun her bir yeri acıyordu.

Gazef sert bir şekilde nefes aldı ve kendisini geçen dev bedene baktı.

Gazef’ten çok uzak olmayan bir mesafede Kara Oğlak çılgınca koşuşunu durdurmuştu.

Dokunaçlarından birisi buğulanmaya başladı.

Gazef’in bedenine bir soğukluk yayıldı. Yine de kılıcını kaldırdı.

Bir anda kılıcından çıkan gizemli bir darbe Gazef’e çarptı ve bedeni havaya uçtu.

Gazef bir şey görememişti ama dokunaçlardan birinin hedefi olduğunu düşünüyordu. Bedeni havada uçuyordu.

Şaşırtıcı bir biçimde uzan süren havada süzülmesinin sonucunda Gazef sonunda yere çarptı. Yuvarlandı, yuvarlandı ve yuvarlandı. Ancak bu yuvarlanan bir ceset değildi, hızını kasıtlı olarak yavaşlatmaya çalışan, canlı bir insandı.

Gazef, yaralı bedenini zorlayarak yavaşça ayağa kalktı. Uzaktaki Kara Oğlak’a baktı.

Tek darbe.

Darbeyi yiyen kolu kırılmıştı. Kılıcının da kolu gibi kırılmamış olması ise bir mucizeydi.

Gazef’in yüzündeki duygular kayboldu.

Neden? Neden kurtarıldım? Neden beni kovalamadı?

Cevabı büyük ihtimalle ona denk bir rakip olmayışıydı.

Bu bir yenilgi bile sayılamazdı. Yenilmesi için önce savaşması gerekirdi. Ancak savaşmanın yanından bile geçememişti.

Isırdığı dudağından kan akmaya başladı.

Ardından Gazef, tüm acısını bastırarak tüm gücüyle atıldı.

Rakibini yenemeyecekse bile, bir darbe alabilse bile Kral’ını korumuş sayılırdı.

Ancak kararlılık ve inanç ile dolu adımları birkaç adım sonra bocalamaya başladı.

Ona doğru dönmüş olan Kara Oğlak’a baktığında neden az önce hayatta kaldığını anladı.

Kara Oğlak’ın üstünde birisi dokunaçlardan oluşmuş bir tahtın üstünde krallara yaraşır bir biçimde oturuyordu. Elbette yüzü anormaldi. Kafatasına benziyordu ve hiç kuşkusuz bir insan değildi.

Bu kralın kim olduğunu anlamayacak kadar aptal değildi Gazef.

“Ainz Ooal Gown… dono. Cidden insan değildiniz demek.”

Teokrasi’nin özel güçleri. Gazef’in onları yenmeye dair bir umudu yoktu ancak o, onları rahatlıkla yenmişti. Hiçbir insan bunu yapamamıştı, bu yüzden kabullenişi de kolay olmuştu.

Evet. Bu kadar güçlü birinin insan olacağını nasıl düşünebilmişti ki zaten?

“Stronoff-sama!”

Arkasına bakmadan bile sesinin boğukluğundan kim olduğunu anlamıştı. Tanıdık bir ikili ona doğru koşuyordu.

“İkiniz de iyisiniz demek.”

Climb ve Brain yaralanmamıştı. Climb’ın bembeyaz zırhında tek bir kan lekesi bile yoktu. İkisinin de kaçmaya çalışmadığı düşünüldüğünde oldukça şanslı olmalılardı.

“İyi olduğunuza sevindim!”

“Öleceğini düşünmemiştim ve ölmemişsin de. Ancak daha bitmedi değil mi?”

İkisi de Gazef’in baktığı yere baktı.

“Bu…”

“Bu sadece tek bir kişi olabilir Climb-kun. Diğer yaratıkları yöneten bir başka yaratık. Ainz Ooal Gown.”

“Bunu… Bunu… Bunu nasıl söylerim bilmiyorum… Ama özür dilerim.”

Climb’ın bedeni titriyordu. Sert, donmuş ifadesi heyecandan titremediği gerçeğine ihanet edermişçesine değişmişti.

“Endişelenme Climb-kun. Bu utanılacak bir şey değil. Daha doğrusu elden bir şey gelmez! Üçüncü bir şahsın gücü tüm mantığımızı yok etti resmen! O günden beri hayatımın geldiği hâle bak!”

Brain savaş duruşuna geçerken bir küfür savurdu. Gazef, Brain’in yüzündeki sıradan ve rahat tavrı görünce şaşırmıştı.

“K-Kaçmayacağım!”

Climb ve Brain, Gazef’in yanında durdu.

Havada uçuşan et parçaları arasında, Kara Oğlak Gazef’in önünde durdu.

Uzaklardan çığlık sesleri geliyordu. Tek sessiz yer burasıydı.

Sanki burası artık dünyanın bir parçası değilmiş gibiydi.

Ainz’in bakışları Gazef’e döndü. Ardından memnuniyetsiz bir şekilde Brain’e ve Climb’a baktı. Omzunu silkti ve tekrar Gazef’e baktı.

“Oldukça canlı görünüyorsunuz Stronoff-dono.”

“Siz de öyle, Gown-dono. Hehe, gerçi size canlı demek problem olur sanırım. Sonuçta sizi son gördüğümden beri insanlığınızı kaybettiyseniz çok kaba bir tabir olurdu.”

“Hahaha. Hayır, son zamanlarda hiç değişmedim.”

Gülmekte olan Ainz Kara Oğlak’ın tepesinden aşağı doğru süzülmeye başladı. Yer çekimine karşı gelerek süzülmesine bakarsak bir çeşit büyü kullanıyor olmalıydı.

‘Uçuş’ büyüsü olabileceğini düşünen Gazef, sonradan Ainz Ooal Gown’un ne kadar yüce bir büyü kullanıcısı olduğunu hatırladı ve kullandığı büyünün ‘Uçuş’ büyüsünün çok daha iyi bir versiyonu olabileceğini düşündü. Ne kadar iyisi olduğunu ise bilemiyordu Gazef.

“Görüşmeyeli epey oldu Stronoff-dono. Carne Köyü’nden beri.”

“Evet, epey oldu Gown-dono. O zaman sormama izin verin, neden beni aradınız? Savaş alanında tanıdık birini görmek isteyip benimle buluşmak mı istediniz?”

“Şey, evet. Süslü cümleleri sevmiyorum. Dolaylı konuşmak da buranın atmosferine uymuyor. O yüzden hemen konuya gireceğim.”

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Jester (1457 puan) Üye
2021-08-31 13:57:28
Ceviri icin tesekkurler
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-01-20 02:25:11
Çeviri için teşekkürler
ozant40 (42 puan) Üye
2020-09-23 22:17:00
Elinize sağlık ağam
ARS (1843 puan) Üye
2020-08-05 01:52:41
Bölüm için teşekkürler. Haha.
Bazil (1684 puan) Üye
2020-06-25 10:09:29
Emeğiniz için teşekkürler
Vampire (369 puan) Üye
2019-02-23 16:12:29
Bölüm için teşekkürler bakalım neler olacak